9. Uluslararası Petrol Ve Doğalgaz Konferansı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, siyasetin enerji sektörü üzerinde yük oluşturduğunu belirterek, 'Enerjiyle ilgili oluşturduğumuz politikaların işbirliklerinin siyasetteki bir kısım kamburları da ortadan kaldıracağına inanıyorum. Farklı bir görevimizin olduğuna inanıyorum' dedi.

9. Uluslararası Petrol Ve Doğalgaz Konferansı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, Sheraton Oteli'nde düzenlenen 'TUROGE 2010 9. Uluslararası Petrol ve Doğalgaz Konferansı'na katıldı. Yıldız yaptığı konuşmada, Türkiye'nin doğusundaki petrol ve doğalgaz rezervlerinin çok olduğunu belirterek, "Türkmenistan'da tespit edilmiş doğalgaz rezervi, Türkiye'nin 800 yıllık ihtiyacını karşılar durumdadır. Hemen doğumuzda çok büyük bir rezervden bahsediyoruz. Rusya, Sibirya'dan tek bir kuyudan Türkiye'nin yaklaşık 80 yıllık ihtiyacını karşılıyor. O açıdan Türkiye enerji politikalarını ve özellikle enerji diplomasisini tayin ederken bu gerçekleri göz önüne almalıdır" dedi.

Bakan Yıldız, global krizle birçok rakamın değiştiğini ifade ederek, "Uluslararası Enerji Ajansı'nın verileri son 7 yıla baktığımızda dahi gösterdiği hedefler açısından birçok farklılıklar görüyoruz. Enerji politikalarında her ülkenin siyasetçisi, kullandırdıkları enerjiyi vatandaşa ekonomik bir takım gerçekler açısından sürekli karşılaştırmak durumundalar. Bu rakamlar; ülkemize baktığımızda 2008 yılında toplam ithalatımızın yüzde 25'ne karşılık gelen, global krizle birlikte yüzde 20'lere inen bir
ithalat rakamından bahsediyoruz. 2008 yılında bu rakam 48 milyar dolarken, 2009 yılında yaklaşık 28-29 milyar dolar civarında seyretti. Ekonomiler gittikçe globalleşiyor, çünkü her ülkedeki yatırım hemen hemen uluslararası yatırım gerektiriyor. Ama politikalar gittikçe ulusallaşıyor" diye konuştu.

Arz ve talep dengesinin bozulmadığını, arz eden doğudaki ülkeden talep eden batıdaki ülkeye petrol ve doğalgazın aktarılmasıyla dengenin sağlandığını ve bunun G-20 toplantılarında da konuşulduğunu söyleyen Bakan Yıldız, "Batıdaki doğalgaz talebinin 700 milyar metreküp olduğunu düşünürsek, üretimin bunu mutlaka karşılaması gerektiği, bununla alakalı gerek boru hatlarının, gerekse kuyularda yapılacak yatırımların zamanlaması konuşuluyor. Türkiye konumunun farkında, birçok projeyi karşılayabilecek, omuzlayabilecek, birlikte çalışabilecek bir kapasiteye sahip olduğunu hem yaptığı anlaşmalarla hem de fiili durumla göstermektedir. Irak'tan gelen Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı ile ilgili anlaşma, içinde bulunduğumuz ay itibariyle bitti. Yeniden anlaşma yapma çalışmalarımız devam ediyor, inşallah 15-20 yıllık anlaşma yapacağız ve bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı gittikçe önemini vurguluyor. Hazar ülkelerinden, Kafkasya'dan gelen kaynakların deniz aşırı ülkelere, batıya aktarılmasıyla ilgili konulardır" şeklinde konuştu.

"SİYASETİN ENERJİ SEKTÖRÜ ÜZERİNDE KAMBUR OLUŞTURDUĞUNU GÖRÜYORUZ"

Çevrenin de önemli bir olgu olduğunu ve konferanstan sonra Çevre ve Orman Bakanı ile görüşeceğini ifade eden Bakan Yıldız, birlikte bu işi dengeli olarak başarabileceklerini söyledi. Yıldız, "Her zaman petrol ve doğalgaz kaynakları çevrenin karşısında görülür. Halbuki bunun ihtiyaçların karşılandığı bir ortamda ille de böyle görünmemesi gerektiği ve vereceğimiz mesajların bu ortamı oluşturmada son derece önemli olduğunu hatırlatmak istiyorum" dedi.

Krizle birlikte tüketici davranışlarının değiştiğini, yatırımcı ülkelerin küçüldüğünü söyleyen Yıldız, "2008 yılı ikinci yarısı ile 2009 yılının tamamında kriz görüldü. Bu dönemde yüzde 38 yatırım küçülmesine, yani 100 milyar dolarlık yatırım kısmına gidildi. Bunlar önemli rakamlardır. Bütün ülkeler biliyor ki, global krizin getirdiği bu 2-3 yıllık kesintinin aslında hiçbir ülkeyi rehavete itmemesi gerektiği, bununla alakalı yapılacak yatırımların karşılık bulacağını biliyorlar. Karadeniz'de Exxon-Mobil
ve Petrobras'ın gerçekleştireceği ortak yatırımın, bizim açımızdan önemli bir değer olduğunu vurgulamak istiyorum. Siyasetten, uluslararası ilişkilerden arındırılamayacak kadar büyük projeleri konuşurken, yine siyasi gelişmelerin özellikle enerji sektörü üzerinde bir yük oluşturmaması, enerji sektörünün omuzlarında bu yükü taşımaması gerektiğinin bir kez daha altını çiziyorum. Faz güvenli politikalar herhangi bir ülkede konuşulurken, Türkiye'de de olduğu gibi, zaman zaman faz güvenliğinin o ülkenin siyasetinin güvenliğine tehdit olduğunu görürüz. Siyasetin enerji sektörü üzerinde kambur oluşturduğunu görüyoruz. Şu anda 25 ülkeyle geliştirdiğimiz, stratejik ortağımızın olduğunu düşünürsek, uluslararası ilişkilerde siyasetle birlikte geliştireceğimiz enerji politikalarının bir kez daha altını çizmek istiyorum. Hatta bir katalizör görevi görecektir. Enerjiyle ilgili oluşturduğumuz politikaların işbirliklerinin siyasetteki bir kısım kamburları da ortadan kaldıracağına inanıyorum. Farklı bir görevimizin olduğuna inanıyorum" diye konuştu.

Türkiye'de gerçek anlamda petrol ve doğalgaza yatırım yapacak özel sektörün önünün açık olduğunu belirten Yıldız, bu üstünden para kazanılacak bir lisans, ruhsat olarak görüldüğünde ise bunun kendi işlerini biraz daha zorlaştıracağını kaydetti. Bakan Yıldız, "Serbestleşen, liberalleşen, konuyla alakalı kararlılığını bildiren siyasi irade için son derece önemlidir. Bunun bir anda hiçbir ülkede yapılmadığı gibi bizim ülkemizde de yapılmadığı görülüyor. Bu bir süreç, değişim, bu bir kamuoyu ile özel sektör arasındaki dönüşümdür. Bunu dikkatle izlediğimizi, özel sektörün mutlaka güvenilir bir piyasa oluşturulmasında, sürdürülebilir bir piyasa oluşturulmasında ve gittikçe daha çok rekabet edebilen, birbiriyle rekabet ettiği kadar piyasada iyi bir fiyatın oluştuğu, tüketici lehine bir ortam oluşturmak istediğimizi belirtmek istiyorum" dedi.

Bir ülkede yatırım yapılabilmesinin siyasi istikrara bağlı olduğunu söyleyen Yıldız, "Hiçbir iktisadi değerin büyüklüğü siyasi istikrarın büyüklüğünü geçemiyor. O yüzden Türkiye'de herhangi bir sosyal vakanın aslında içinde bulunduğumuz sektörden arındırılamayacak kadar önemli olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Tabii ki sektör siyasallaşmamalı. Sektör siyasi mesajlardan biraz uzak olmalı. Oradaki gelişmelerin siyasi iktidarı etkileyebileceği, o etkileme ile yatırımları direkt güzergah değiştirebileceğini biliyorum. Bu hemen hemen bütün ülkelerde böyle olmuştur. Türkiye'de bunun istisnası değildir. Türkiye'de enerjinin temeli liberalleşmeye bağlı, onunla alakalı değişimi yönetmeye bağlıdır. Güvenli, sürdürülebilir, rekabetçi ortamı gerek elektrikte, gerek doğalgazda, gerekse petrolde yakalamalıyız" ifadelerini kullandı.

Soruları da cevaplandıran Bakan Yıldız, bir basın mensubunun "Başbakan'ın yerine Amerika'ya siz mi gideceksiniz?" sorusuna, "Yarın, Lübnan'da 8 bölge ülkesinin Enerji Bakanlarının katılacağı bir çalışmamız var. Bu hafta enerji ile ilgili bu var. Önümüzdeki süreçte Amerika Birleşik Devletleri ile alakalı gelişmeler izlenecek. Bu konuda Sayın Başbakan'ımızın nihai bir ifadesi olmadı. Bu konuyu izleyeceğiz, ondan sonra istişare edeceğiz. Amerika'nın Türkiye'de iş yapan enerji firmaları bulunuyor" yanıtın verdi.

"Amerika'nın bir tavrı söz konusu olur mu?" sorusu üzerine de Yıldız, önümüzdeki süreçte Amerika Birleşik Devletleri'nin sözde Ermeni soykırımı ile ilgili mutlaka olumlu bir noktanın yakalanacağını belirterek, "Karadeniz'de Exxon Mobil'in katılacağı bir konsorsiyum var. Dışarıdan olumsuz bir tavır takınılacağına inanmıyorum. İşlerimize devam edeceğiz. Yanlışlıkların düzeltileceğine canı gönülden inanıyoruz" diye konuştu.

Nabucco ve Güney Akım'ın birleşeceği konusunda Rusya'nın tavır alması ile ilgili soru üzerine ise Yıldız, "Nabucco'yu ilgilendiren hususlarda hem bizim kendi ülkemizin Nabucco Ulusal'ın bir görüşü olacağı gibi, aynı zamanda ortaklarımızla karar vereceğimiz bir görüşümüz olacak. Bunu ortaklarımızla oturduğumuzda karar vereceğiz. Ama Türkiye özellikle hem kendi ülkesinin çıkarlarını hem de stratejik açılımı yapmak açısından değerlendirmesine kapalı değil" dedi.

Konferansta Türkiye'de 1960'larda üretimin artarak devam ettiği, yerli üretim payının yüzde 65'lere kadar çıkarıldığı, 1970-1980'lerde üretimin ancak tüketimin yüzde 16'sını karşılar hale geldiği ve 2002 yılından itibaren yatırımların artarak devam ettiği kaydedildi. Dışa bağımlılıktan kurtulmak için petrol aramalarına kaynak ayrılması ve ortaklıklar kurularak bu misyonun üstlenilmesi gerektiği de dile getirildi.