Adıyaman'da Genç Sivillerden Yargıya Ve Danıştay'a Tepki

Genç Siviller Adıyaman Grubu, son yıllarda verdiği kararlarla eleştiriye maruz kalan yargının açıklamalarına değinerek, Yargıtay ve Danıştay'ın açıklamalarının kabul edilmesi mümkün olmayan ifadeler olduğunu dile getirdi

Genç Siviller Adıyaman Grubu, son yıllarda verdiği kararlarla eleştiriye maruz kalan yargının açıklamalarına değinerek, Yargıtay ve Danıştay'ın açıklamalarının kabul edilmesi mümkün olmayan ifadeler olduğunu dile getirdi.
Demokrasi Parkı önünde Sivil Toplum Örgütlerinin temsilcilerinin de katılımıyla basın açıklamasında bulunan Genç Siviller, ülkede darbe yapılmaya çalışıldığını ileri sürdü. Genç Siviller adına basın açıklamasında bulunan ve açıklamasında Meclis'i (TBMM) göreve davet eden Genç Siviller üyesi Nevzat Tüzel'in konuşması sık sık atılan sloganlarla bölündü. Türkiye'de her türlü darbe yöntemine başvurulmaya çalışıldığını dile getiren Tüzel, "Adına ister asker-sivil bürokrasi, ister asker-sivil oligarşi, ister
bürokratik vesayet rejimi deyin, atanmışlardan oluşan bir güç, seçilmişler karşısında iktidarın iplerini elinden bırakmak istemiyor. Milletin oyuyla seçim sandığından çıkan gücün Türkiye'yi böleceğine, Türkiye'yi irtica düzenine götüreceğine inanıyor. Fazla başarılı olmayacağını fark ettiğinde de ya askeri darbeye ya askeri muhtıraya ya da yargısal darbelere başvuruyor. Parlamentoları kapatıyor, siyasal yasakları koyuyor, yeni anayasal ve yasal düzenlemelerle demokrasinin kolunu kanadını kırıyor.
2007'yi, 2008'i anımsayın. Çankaya savaşlarını herhalde unutmadık. Meclis'e (TBMM) Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediler. Bunun için 367'yi buldu; asker muhtırayı çaktı 27 Nisan'da. Sandıktan yüzde 47 oyla gelen partiyi 2008 de kapatmak istediler. Bir diğer partiyi kapattılar bir başka deyişle açık darbe yapamayınca, yargısal darbe yoluna başvurdular. Bu olmadı ama vazgeçmediler. 411 milletvekilinin oyuyla üniversitelerde türban yasağını kaldıran Meclis kararını iptal ettiler. Yetmedi. İleri demokrasilerde
olduğu gibi, askere sivil yargı yolunu açan yasal düzenlemeye kırmızı ışık yaktılar. Yetmedi. Fetva verdiler, bu iktidar partisi, bu Meclis nayasa değişikliği yapamaz diye. Şimdi de Erzincan'da ucu Ergenekon'a dokunan, Üçüncü Ordu Komutanı'na dokunan soruşturmanın sahibi dört savcıya da benzer bir darbe vurdular" dedi.
Yargıyı kapalı kast sistemi olarak gördüğünü ifade eden Tüzel, "Yargı, Türkiye'de idari yoluyla yürütme gücünü ve idareyi, Anayasa yargısı yoluyla yasamayı, dileğince ve keyfince arkasına tabii askeri de alarak kontrol altında tutmakta ve bunu sürdürmek istemektedir. Yargı faaliyetten dolayı kendinden başka kimseye hesap vermeyen bir yapı, kendi üyelerini kendi aralarından seçerek hiçbir batı demokrasisinde bugüne kadar görülmeyen bir kapalı kast sistemi oluşturulmuştur. Böyle bir yargının bulunduğu
rejimin adına demokrasi ve hukuk devleti denemez. Laik demokratik, sosyal, hukuk devleti ilklerinden vazgeçilip, üstünlerin siparişinin, uygun koridorlar açılarak karşılandığı belirtilir olmuştur. Yargıçlar devleti istemiyoruz. Danıştay ve Yargıtay'ın açıklamalarını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir" diye konuştu.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararını eleştiren Tüzel, HSYK kararına tepkileri dile getirmek adına herkesi Adalet Bakanlığı'na faks çekmeye davet ederek konuşmasını şöyle tamamladı:
"Meclis'i göreve çağırıyoruz. Anayasa'da tanımlı olan demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkelerini biri diğerinin amiri olamadan bir araya getirilecek, devletin hukuk yüzünü ortaya çıkaracak yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. HSYK'nın kararının Anayasa ihlali olduğu ve yargısız infaz yapıldığı apaçık ortadadır. Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcılarının usul ve kanunlara uygun olarak yürüttükleri soruşturmada bir başsavcının tutuklanması ve 3. Ordu Komutanı'nın sorgu için davet edilmesi
aşamasında, HSYK'nın savcıların yetkilerini kaldırma kararı Anayasa ihlali, bağımsız ve tarafsız olması gereken yargıya müdahale, yargısız infaz, terörle mücadele soruşturmalarını yürüten hakim ve savcılara gözdağı olarak değerlendiriyoruz. HSYK, haklarında hiçbir soruşturma olmayan Erzurum Cumhuriyet Savcıları hakkında karar vermiştir. Anayasa'nın 139. maddesinde hakim ve savcıların azlolunamayacağı kabul edilerek, hakim ve savcıların denetiminin nasıl yapılacağı da 144. maddesinde açıklanmıştır.
Buna göre Adalet Bakanlığı'nın izni olmadan hakim ve savcılar hakkında soruşturma yapılamaz. HSYK kararı yargısız infazdır. Evrensel hukuk değerleri ile Anayasa ve kanunlarının teminat altına aldığı savunma hakkı çiğnenerek, savcılara ne ile suçladıkları tebliğ edilip savunmaları alınmadan verilen karar ile yargısız infaz yapılmıştır. HSYK'nın bir yargı organı gibi yargılama sürecine müdahale ederek, yasal görevlerini ifa eden savcıların yetkilerini almasını kabul etmiyoruz. HSYK kararı bir hukuk
skandalıdır, Anayasa ihlal edilmiştir. HSYK savunma hakkına bile saygı gösterilmemiştir. HSYK masumiyet karinesini çiğneyerek savcıları peşinen suçlu ilan etmiştir. Hukuk mu üstün hukukçu mu, kimin üstün olduğunu, HSYKnın verdiği kararla tekrar öğrenmiş olduk. Bu ülkede ne zaman bir şeyler açığa çıkacak olsa, ne zaman umutlansak birileri yine düğmeye basıyor demekten de artık fena halde canımız sıkıldı. Biz karşı koymadıkça, bu acımasız juristokrasi, daha kaç savcıyı kurban edecek Tüm bunların bir
daha asla olmasına tahammülü olmayan biz, herkesi HSYK, Yargıtay ve Adalet Bakanlığı'na yüzlerce faks çekerek tepkisini göstermeye davet ediyoruz."