'Benim adım Kemal…'
'Benim adım Kemal…'
CHP'nin 18 Aralık'ta yaptığı olağanüstü kurultayda dikkat çeken en önemli başlıklardan biri “41 vaat”di. Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada birçok vaadi alt alta sıralayarak, aslında “İktidar olmak istiyorum” demişti. 41 vaadin peş peşe açıklanmasının anlamı buydu. CHP lideri, partisinin uzun zamandır dile getirmediği “iktidar olma” iddiasını konuşmasında verdiği mesajla ortaya koyuyordu.
Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşmada dikkat çeken iki önemli unsur daha vardı kuşkusuz. Bunların biri, CHP'nin bundan sonra “sol” söylemlerle hareket edeceğiydi. Bir diğer unsursa, ekonomiye ilişkin verilen mesajlarda kullanılan üsluptu. Kılıçdaroğlu, “Bize kaynağı nereden bulacaksınız diye soruyorlar, benim adım Kemal, ben kaynağı bulurum” diyerek önümüzdeki dönemde hangi dili kullanacağının işaretini veriyordu.
Uzun zamandır söylüyoruz. Bu köşede defalarca tekrarladık. Türkiye seçmeni “lider odaklı”dır. Siyaset arenasına çıkan liderin önce güvenilir olup olmadığına bakar. Ardından not vermeye başlar. “Tamam bu kişi Türkiye'yi yönetir” duygusu oluşursa peşinden gider. Devreye sonra diğer parametreler girer. Kadrosu, ekonomi anlayışı, nasıl bir Türkiye istediği gibi başlıklar, seçmenin karar verme sürecinde etkili olur. Ancak; temel kriter kişinin “lider” özelliği taşıyıp taşımadığıdır.
Belli ki; Kılıçdaroğlu da geride kalan sekiz aylık süre boyunca bu gerçeği özümsedi. Parti içinde liderliğini örselemeye çalışan ekiple yollarını ayırdıkça, halkın kendisine olan güveninin daha da arttığını gördü. Zira; Kılıçdaroğlu'na özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir'den takılan çelmeler, CHP liderini tökezletiyor, imajını yaralıyordu. O engeller ustalıkla ortadan kaldırıldı. Henüz birkaç yerde tortuları var… Onları da zaten hayatın olağan akışı tasfiye ediyor. İktidar iddiası olmayan ve bu heyecanı taşımayanlar, kendi küçük dünyalarında boğuşup duruyor.
Kılıçdaroğlu ise önündeki engeller kalktıkça, halka doğrudan mesajlar veriyor. “Benim adım Kemal…” vurgusu bu yüzden önemli… Kemal Kılıçdaroğlu, genel seçimler yaklaşırken, bir anlamda “adını ortaya koyuyor.” CHP lideri, “Beni hep dürüstlüğümle ve yolsuzluklara karşı verdiğim mücadeleyle tanıdınız. Bana güvenen yolculuğuma katılsın” mesajı veriyor.
Bu söylem, “lider odaklı toplum”larda her zaman tutar… Hele adını ortaya koyan siyasetçi Kılıçdaroğlu gibi “güvenilir” bir kişiyse… Ancak bu bağlamda, CHP'nin “sosyal demokrat olmaya çalışan” bir parti olduğunu da unutmamak gerekir. Kuşkusuz, “lider” önemlidir ancak; “ekip” ve “ortak akıl” da yok sayılmamalıdır… Lider, kitleler önüne çıkarken, arkasında “güçlü kurmaylar” olduğunu da sık sık vurgulamalıdır. Aksi taktirde, “yalnız adam” görüntüsü çıkar ki, bu da yaratılmak istenen imajı zedeler… Bu yüzden, Kılıçdaroğlu'nun “ortak akıl” vurgusunu yapması her zamankinden daha çok önem kazanıyor.
Tabii bir de CHP'nin “Benim adım Kemal…” vurgusunu yaparken, o imajı güçlendirecek politikalar üretmesi gerekiyor… Örneğin; bugün ne yazık ki; CHP'li belediyelerde yaşanan uygulamalar, Kılıçdaroğlu'nun vaat ettiği Türkiye'ye uymuyor. İzmir - Buca Belediyesi, işçilerinin haklarını vermiyor. İşçiler günlerdir dertlerini anlatacak bir mecra arıyor.
Keza; CHP'li belediyelerde yaşananlar sadece Buca'yla sınırlı değil. CHP'li belediyelerde çalışan işçiler, memurlar hergün onlarca mail atıyor. “Sosyal demokrat” olduğunu iddia eden belediyelerde çalışan kişiler, uygulamalardan şikayet ediyor.
Tüm bunlar, Kılıçdaroğlu'nun elini zayıflatacak handikaplar olarak görünüyor. Bu yüzden; Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Volkan Canalioğlu, önümüzdeki dönemde ortaya mutlaka bir “model” koymalıdır. Bugün CHP'li belediyelerin bir “model”i yoktur. Hatta öyle ki; AKP'li bazı belediyelerin hizmet kalitesi ve yönetim anlayışı, CHP'li birçok belediyeden daha ileri konumdadır.
Bu yüzden, sadece “Benim adım Kemal…” demek yeterli değil. O sözün altını doldurmak, CHP'nin tüm yöneticilerinin görevi… CHP bu yüzden işe önce elindeki belediyelerden başlamalı ve “fark”ını ortaya koymalıdır. Halkın hergün muhatap olduğu ve “not verdiği” belediyeler, yaklaşan genel seçimde seçmen için ciddi bir kriterdir. Kemal Kılıçdaroğlu, belediyelerin genel seçimde ayağına dolaşacak bir pranga haline gelmesini istemiyorsa, bir an önce tedbir almalı ve gerekirse bazı isimlerle yollarını ayırmalıdır.
Bu bağlamda, birkaç not daha düşmekte fayda var: “Benim adım Kemal…” iddiasıyla yola çıkan Kılıçdaroğlu'na yönelik en büyük saldırılar parti içinden gelecek. Bunun işaretleri görülüyor. Kurultaya gölge düşürmeye çalışan ve bunda kısmen de başarılı olan “ekip” faaliyetlerine devam ediyor. Birkaç gün önce “Batum – Tekin kavga etti” yalanını uydurdular. Bu yalan boşa çıkınca, “CHP Alevilere sırtını döndü, PM'de Alevilere yer verilmedi” yalanı piyasaya sürüldü. Düne kadar, kapı arkalarında “CHP Alevi – Kürt partisi haline getiriliyor” diyenler, şimdi ise Alevilik üzerinden CHP'yi yıpratmaya çalışıyor.
Bu “ekip”in son planı ise şu: CHP'yi güçten düşürmek için ellerinden gelen her türlü çabayı gösterecek olan malum kişiler, çevrelerine şu havayı yayıyor: “Parti genel seçimde başarısız olacak. Yüzde 20'nin üzerine çıkamazlar. 12 Haziran seçimleri sonrası kurultay olacak. Kemal Bey gidecek. Yönetime biz geleceğiz.”
Bu sözleri, “malum ekip”in varlık göstermeye çalıştığı tüm çevrelerde duyuyorum. Kurgularını CHP'nin başarısızlığı üzerine yapanların, CHP saflarından bir an önce temizlenmesi gerekiyor. Aksi taktirde, habis bir ur gibi bünyeyi çürütmeye çalışacaklardır. Bunların “Eksen kayıyor, altı ok kırılıyor” sözlerinin çirkin planlarını kamufle etmeye yönelik olduğu da kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Kendi partisinin başarısız olmasından medet umup buna göre pozisyon alanların CHP'ye verecek hiçbir şeylerinin olmadığı ortadadır.
'12 Hazirancılar' şu günlerde Gürsel Tekin üzerinden Kemal Kılıçdaroğlu'na 'vurmaya' çalışıyor. Ancak unutulmasın ki; asıl hedef Kılıçdaroğlu'dur... Bir ilçe başkanı, ''uzun vadeli plan'ı 18 Aralık gecesi 'Gürsel Tekin PM'den düştü' haberi geldiğinde şu şekilde itiraf etmiştir: 'Gürsel'i kopardık. Şimdi sıra agasında... Sıra o'na da gelecek...'
Tanıdığım Kemal Kılıçdaroğlu'nun, kendisine çelme takmaya çalışanlara gerekeni yapacağına inanıyorum… Benim, '12 Hazirancılar' dediğim bu marjinal grubun CHP'ye zarar vermesine mutlaka engel olunmalıdır. Dolaylı olarak AKP'ye hizmet eden bu marjinal grup da CHP için bir handikaptır...
Kaynak: Gerçek Gündem
Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşmada dikkat çeken iki önemli unsur daha vardı kuşkusuz. Bunların biri, CHP'nin bundan sonra “sol” söylemlerle hareket edeceğiydi. Bir diğer unsursa, ekonomiye ilişkin verilen mesajlarda kullanılan üsluptu. Kılıçdaroğlu, “Bize kaynağı nereden bulacaksınız diye soruyorlar, benim adım Kemal, ben kaynağı bulurum” diyerek önümüzdeki dönemde hangi dili kullanacağının işaretini veriyordu.
Uzun zamandır söylüyoruz. Bu köşede defalarca tekrarladık. Türkiye seçmeni “lider odaklı”dır. Siyaset arenasına çıkan liderin önce güvenilir olup olmadığına bakar. Ardından not vermeye başlar. “Tamam bu kişi Türkiye'yi yönetir” duygusu oluşursa peşinden gider. Devreye sonra diğer parametreler girer. Kadrosu, ekonomi anlayışı, nasıl bir Türkiye istediği gibi başlıklar, seçmenin karar verme sürecinde etkili olur. Ancak; temel kriter kişinin “lider” özelliği taşıyıp taşımadığıdır.
Belli ki; Kılıçdaroğlu da geride kalan sekiz aylık süre boyunca bu gerçeği özümsedi. Parti içinde liderliğini örselemeye çalışan ekiple yollarını ayırdıkça, halkın kendisine olan güveninin daha da arttığını gördü. Zira; Kılıçdaroğlu'na özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir'den takılan çelmeler, CHP liderini tökezletiyor, imajını yaralıyordu. O engeller ustalıkla ortadan kaldırıldı. Henüz birkaç yerde tortuları var… Onları da zaten hayatın olağan akışı tasfiye ediyor. İktidar iddiası olmayan ve bu heyecanı taşımayanlar, kendi küçük dünyalarında boğuşup duruyor.
Kılıçdaroğlu ise önündeki engeller kalktıkça, halka doğrudan mesajlar veriyor. “Benim adım Kemal…” vurgusu bu yüzden önemli… Kemal Kılıçdaroğlu, genel seçimler yaklaşırken, bir anlamda “adını ortaya koyuyor.” CHP lideri, “Beni hep dürüstlüğümle ve yolsuzluklara karşı verdiğim mücadeleyle tanıdınız. Bana güvenen yolculuğuma katılsın” mesajı veriyor.
Bu söylem, “lider odaklı toplum”larda her zaman tutar… Hele adını ortaya koyan siyasetçi Kılıçdaroğlu gibi “güvenilir” bir kişiyse… Ancak bu bağlamda, CHP'nin “sosyal demokrat olmaya çalışan” bir parti olduğunu da unutmamak gerekir. Kuşkusuz, “lider” önemlidir ancak; “ekip” ve “ortak akıl” da yok sayılmamalıdır… Lider, kitleler önüne çıkarken, arkasında “güçlü kurmaylar” olduğunu da sık sık vurgulamalıdır. Aksi taktirde, “yalnız adam” görüntüsü çıkar ki, bu da yaratılmak istenen imajı zedeler… Bu yüzden, Kılıçdaroğlu'nun “ortak akıl” vurgusunu yapması her zamankinden daha çok önem kazanıyor.
Tabii bir de CHP'nin “Benim adım Kemal…” vurgusunu yaparken, o imajı güçlendirecek politikalar üretmesi gerekiyor… Örneğin; bugün ne yazık ki; CHP'li belediyelerde yaşanan uygulamalar, Kılıçdaroğlu'nun vaat ettiği Türkiye'ye uymuyor. İzmir - Buca Belediyesi, işçilerinin haklarını vermiyor. İşçiler günlerdir dertlerini anlatacak bir mecra arıyor.
Keza; CHP'li belediyelerde yaşananlar sadece Buca'yla sınırlı değil. CHP'li belediyelerde çalışan işçiler, memurlar hergün onlarca mail atıyor. “Sosyal demokrat” olduğunu iddia eden belediyelerde çalışan kişiler, uygulamalardan şikayet ediyor.
Tüm bunlar, Kılıçdaroğlu'nun elini zayıflatacak handikaplar olarak görünüyor. Bu yüzden; Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Volkan Canalioğlu, önümüzdeki dönemde ortaya mutlaka bir “model” koymalıdır. Bugün CHP'li belediyelerin bir “model”i yoktur. Hatta öyle ki; AKP'li bazı belediyelerin hizmet kalitesi ve yönetim anlayışı, CHP'li birçok belediyeden daha ileri konumdadır.
Bu yüzden, sadece “Benim adım Kemal…” demek yeterli değil. O sözün altını doldurmak, CHP'nin tüm yöneticilerinin görevi… CHP bu yüzden işe önce elindeki belediyelerden başlamalı ve “fark”ını ortaya koymalıdır. Halkın hergün muhatap olduğu ve “not verdiği” belediyeler, yaklaşan genel seçimde seçmen için ciddi bir kriterdir. Kemal Kılıçdaroğlu, belediyelerin genel seçimde ayağına dolaşacak bir pranga haline gelmesini istemiyorsa, bir an önce tedbir almalı ve gerekirse bazı isimlerle yollarını ayırmalıdır.
Bu bağlamda, birkaç not daha düşmekte fayda var: “Benim adım Kemal…” iddiasıyla yola çıkan Kılıçdaroğlu'na yönelik en büyük saldırılar parti içinden gelecek. Bunun işaretleri görülüyor. Kurultaya gölge düşürmeye çalışan ve bunda kısmen de başarılı olan “ekip” faaliyetlerine devam ediyor. Birkaç gün önce “Batum – Tekin kavga etti” yalanını uydurdular. Bu yalan boşa çıkınca, “CHP Alevilere sırtını döndü, PM'de Alevilere yer verilmedi” yalanı piyasaya sürüldü. Düne kadar, kapı arkalarında “CHP Alevi – Kürt partisi haline getiriliyor” diyenler, şimdi ise Alevilik üzerinden CHP'yi yıpratmaya çalışıyor.
Bu “ekip”in son planı ise şu: CHP'yi güçten düşürmek için ellerinden gelen her türlü çabayı gösterecek olan malum kişiler, çevrelerine şu havayı yayıyor: “Parti genel seçimde başarısız olacak. Yüzde 20'nin üzerine çıkamazlar. 12 Haziran seçimleri sonrası kurultay olacak. Kemal Bey gidecek. Yönetime biz geleceğiz.”
Bu sözleri, “malum ekip”in varlık göstermeye çalıştığı tüm çevrelerde duyuyorum. Kurgularını CHP'nin başarısızlığı üzerine yapanların, CHP saflarından bir an önce temizlenmesi gerekiyor. Aksi taktirde, habis bir ur gibi bünyeyi çürütmeye çalışacaklardır. Bunların “Eksen kayıyor, altı ok kırılıyor” sözlerinin çirkin planlarını kamufle etmeye yönelik olduğu da kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Kendi partisinin başarısız olmasından medet umup buna göre pozisyon alanların CHP'ye verecek hiçbir şeylerinin olmadığı ortadadır.
'12 Hazirancılar' şu günlerde Gürsel Tekin üzerinden Kemal Kılıçdaroğlu'na 'vurmaya' çalışıyor. Ancak unutulmasın ki; asıl hedef Kılıçdaroğlu'dur... Bir ilçe başkanı, ''uzun vadeli plan'ı 18 Aralık gecesi 'Gürsel Tekin PM'den düştü' haberi geldiğinde şu şekilde itiraf etmiştir: 'Gürsel'i kopardık. Şimdi sıra agasında... Sıra o'na da gelecek...'
Tanıdığım Kemal Kılıçdaroğlu'nun, kendisine çelme takmaya çalışanlara gerekeni yapacağına inanıyorum… Benim, '12 Hazirancılar' dediğim bu marjinal grubun CHP'ye zarar vermesine mutlaka engel olunmalıdır. Dolaylı olarak AKP'ye hizmet eden bu marjinal grup da CHP için bir handikaptır...
Kaynak: Gerçek Gündem
