Çaldağ Ve Köylerini Ziyaret
Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu, Turgutlu Çaldağ ve köylerine bir ziyaret düzenledi.
Madenin çevreye, doğaya ve tarım arazilerine çok büyük zararı olacağını ifade eden kadın çalışma grubu yetkililerinin düzenlediği eyleme yaklaşık 90 kişi katıldı. Eyleme Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Hülya Yılmaz, Meteoroloji Mühendisleri İzmir Şubesi Başkanı Ayşegül Akıncı Yüksel ve birçok meslek grubu yetkilisi ve temsilcisi katıldı. Maden sahasına ve bölgede yapılan incelemelerin ardından heyet İzzettin köyüne giderek burada köyün bayanlarıyla sohbet etti. Ayrıca, köyde bulunan
ilköğretim okulu öğrencilerine kitap hediye ettiler. Grup adına basın açıklamasını yapan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu dönem sözcüsü Bengi Avun, "Biz mühendis, mimar, şehir plancısı kadınlar olarak ülkemizde sağlıklı yaşamın kaynağı olan doğal varlıklarımızın, toprağımızın, suyumuzun, havamızın, günübirlik yasalarla talan edilmesine, kirletilmesine ve yok edilmesine sessiz kalmayacağız. Dünyada nadir zenginlikte bitki ve hayvan çeşitlerini barındıran dağlarımız, ormanlarımız,
en verimli topraklarımız Maden Yasası'yla yağmaya açılmıştır. Turgutlu Ovası'nın yaşadığı nikel madeni tehdidi de bu yasayla gündeme gelmiştir. Sardes Madencilik Şirketi'nin bölgeden çekileceğine ilişkin son günlerde basına yansıyan haberler bir yandan sevindirici görünse de diğer yandan ülkemizde yaşanan deneyimleri anımsadığımızda bölgede süren mücadelenin devam etmesi gerektiğini bize göstermektedir" dedi.
Bergama'da 15 yıla yakın süren mücadelede kazanılan hukuksal zaferlerin bile altın madeni işletmesini durduramadığı belirtilerek basın açıklamasında şöyle denildi: "Toplumsal muhalefeti zaman içinde eritilerek amaçlarına ulaşmaya çalışacaklardır. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Turgutlu Çaldağ'da sülfirik asit üretme tesisi ile birlikte çalıştırılması düşünülen maden, milyonlarca ton sülfürik asitle 140 kilometre çapında bir bölgeyi etkileyecek, Turgutlu Ovası'nın topraklarını zehirleyecektir. Biz mühendis,
mimar, şehir plancısı kadınlar olarak, Turgutlu halkının mücadelesine destek olmak için buradayız. Çünkü, yüzyıllardır Anadolu topraklarında kadınlar; doğanın, hayvanın, tarımın, sağlığın, kısacası yaşamın belkemiği olmuştur. Tarımı ilk kez uygulayan kadınların kız kardeşleri olarak yaşamı savunmak için, suyumuzu, toprağımızı, havamızı, ormanlarımızı savunmak için buradayız."
Grup adına yapılan basın açıklamasında konuşan Bengi Avun, "Kötü politikaların ürünü olarak birbiri ardına çıkarılan yasalarla tarımın, hayvancılığın bitirildiği ülkemizde, insanlarımızın aç kalmasına izin vermeyeceğiz" ifadesini kullandı.
Önümüzdeki yıllarda su ve besin kaynaklarının en stratejik varlıklarımız olacağını anlatan Avun, şöyle konuştu: "Binlerce kilogram altın bile bir damla temiz suyu bize geri getiremez. Zeytinin, üzümün, tahılın yerine nikel yiyemeyiz. Ülkemizin kalkınmasını bizler de istiyoruz ama; işletilip ham madde olarak en ucuz şekilde topraklarımızdan söküp aldığı, yerine zehirli atıklarını bıraktığı nikelle, altınla zengin olamayız, kalkınamayız. 50 kişinin 5-10 yıl çalışacağı madenlerle işsizlik sorunumuz da
çözülemez."
Siyasi iktidarın bu gerçeği bir an önce kabul ederek insandan, yaşamdan, sürdürülebilir kalkınmadan ve halktan yana politikaları yaşama geçirmeye başlamasını istediklerini anlatan Bengi Avun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sadece Maden Yasası değil, seçimler öncesinde uygulamaya konulmak için gizli hazırlıkları yapılan 2B Yasası ile ormanlarımız ranta ve imara açılmak istenmektedir. Enerji darboğazı gerekçesiyle, akarsularımız havzalarıyla birlikte HES (Hidroelektrik Santraller) Projeleri için sermayeye
hediye edilmektedir. Tarihi ve doğal sit alanlarımız turizm amaçlı yatırımlara tahsis adı altında vahşi yapılaşmaya açılmaktadır. Doğal ve tarihi zenginliklerimizi koruma ile ilgili mevzuat, AK Parti iktidarının sözde 'ekonomik fayda amaçlı yasalarıyla' etkisiz hale getirilmiştir."
Maden Yasası, Enerji Yasası, Orman Yasası, kamu yararı açısından yerindelik denetimini ortadan kaldıran yasal düzenleme ve Sayıştay Kanunu'nda yapılan değişikliklerle koruma mevzuatının fiilen ortadan kaldırıldığını ifade eden Avun, sözlerine şöyle devam etti: "Ancak, siyasi iktidar bunlarla yetinmemektedir.
Şimdi amaç, tüm ülkenin doğal ve tarihi varlıklarını iktidarın iki dudağı arasına hapsetmektir. 25 Ekim 2010 tarihinde Bakanlar Kurulunca imzalanarak TBMM'ye sevk edilen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı, eğer bu haliyle yasalaşırsa siyasi iktidarın ülkemizi korumasız gül bahçesine çevirme özlemi tam anlamıyla gerçekleşmiş olacaktır."
Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı'nın doğuracağı sakıncaların saymakla bitmediğini anlatan Avun, şöyle konuştu: "Tasarının gerekçesi bile amacın korumak olmadığını gözler önüne sermektedir. Tasarının gerekçelerinde 'tabiatın ve tabii kaynakların korunması ile ilgili mevcut düzenlemeler, gerçek ihtiyaçlara ve günümüz koşullarına uygun uygulamalara imkan sağlayamamaktadır.' denilmektedir. Benzer biçimde kalkınma plan ve programları ile uyumlu hale getirilmesi ve aralarında bir
koordinasyonun ve entegrasyonun sağlanması ile kaynak koruma plan ve programlarının devlet politikaları ve programları ile ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde her ölçekteki planlar ile uyumlu hale getirilmesi zorunluluk arz etmektedir.' tespiti yapılmaktadır. Gerekçede sözü edilen koordinasyon koruma değil sözde kalkınma planları lehinde yorumlanmaktadır."
Siyasi iktidardan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı'nı ivedilikle geri çekmesini istediklerini belirten Avun, sözlerini şöyle tamamladı: "Amaç gerçekten korumaksa bu yasanın bilim insanlarının, üniversitelerin, halkın katılımına açık, şeffaf bir şekilde, koruma felsefesi ve uluslararası sözleşmeler esas alınarak oluşturulması gerekmektedir. Bugün Turgutlu'da, yarın tüm Türkiye'de genciyle, yaşlısıyla, kentlisiyle, köylüsüyle, kadınıyla, erkeğiyle büyüyen bir bilinçle sağlıklı bir
çevrede yaşama hakkımıza; toprağımıza, suyumuza, havamıza, ormanlarımıza sahip çıkalım. Bu zenginlikler bize emanettir. Unutmayalım."
ilköğretim okulu öğrencilerine kitap hediye ettiler. Grup adına basın açıklamasını yapan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu dönem sözcüsü Bengi Avun, "Biz mühendis, mimar, şehir plancısı kadınlar olarak ülkemizde sağlıklı yaşamın kaynağı olan doğal varlıklarımızın, toprağımızın, suyumuzun, havamızın, günübirlik yasalarla talan edilmesine, kirletilmesine ve yok edilmesine sessiz kalmayacağız. Dünyada nadir zenginlikte bitki ve hayvan çeşitlerini barındıran dağlarımız, ormanlarımız,
en verimli topraklarımız Maden Yasası'yla yağmaya açılmıştır. Turgutlu Ovası'nın yaşadığı nikel madeni tehdidi de bu yasayla gündeme gelmiştir. Sardes Madencilik Şirketi'nin bölgeden çekileceğine ilişkin son günlerde basına yansıyan haberler bir yandan sevindirici görünse de diğer yandan ülkemizde yaşanan deneyimleri anımsadığımızda bölgede süren mücadelenin devam etmesi gerektiğini bize göstermektedir" dedi.
Bergama'da 15 yıla yakın süren mücadelede kazanılan hukuksal zaferlerin bile altın madeni işletmesini durduramadığı belirtilerek basın açıklamasında şöyle denildi: "Toplumsal muhalefeti zaman içinde eritilerek amaçlarına ulaşmaya çalışacaklardır. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Turgutlu Çaldağ'da sülfirik asit üretme tesisi ile birlikte çalıştırılması düşünülen maden, milyonlarca ton sülfürik asitle 140 kilometre çapında bir bölgeyi etkileyecek, Turgutlu Ovası'nın topraklarını zehirleyecektir. Biz mühendis,
mimar, şehir plancısı kadınlar olarak, Turgutlu halkının mücadelesine destek olmak için buradayız. Çünkü, yüzyıllardır Anadolu topraklarında kadınlar; doğanın, hayvanın, tarımın, sağlığın, kısacası yaşamın belkemiği olmuştur. Tarımı ilk kez uygulayan kadınların kız kardeşleri olarak yaşamı savunmak için, suyumuzu, toprağımızı, havamızı, ormanlarımızı savunmak için buradayız."
Grup adına yapılan basın açıklamasında konuşan Bengi Avun, "Kötü politikaların ürünü olarak birbiri ardına çıkarılan yasalarla tarımın, hayvancılığın bitirildiği ülkemizde, insanlarımızın aç kalmasına izin vermeyeceğiz" ifadesini kullandı.
Önümüzdeki yıllarda su ve besin kaynaklarının en stratejik varlıklarımız olacağını anlatan Avun, şöyle konuştu: "Binlerce kilogram altın bile bir damla temiz suyu bize geri getiremez. Zeytinin, üzümün, tahılın yerine nikel yiyemeyiz. Ülkemizin kalkınmasını bizler de istiyoruz ama; işletilip ham madde olarak en ucuz şekilde topraklarımızdan söküp aldığı, yerine zehirli atıklarını bıraktığı nikelle, altınla zengin olamayız, kalkınamayız. 50 kişinin 5-10 yıl çalışacağı madenlerle işsizlik sorunumuz da
çözülemez."
Siyasi iktidarın bu gerçeği bir an önce kabul ederek insandan, yaşamdan, sürdürülebilir kalkınmadan ve halktan yana politikaları yaşama geçirmeye başlamasını istediklerini anlatan Bengi Avun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sadece Maden Yasası değil, seçimler öncesinde uygulamaya konulmak için gizli hazırlıkları yapılan 2B Yasası ile ormanlarımız ranta ve imara açılmak istenmektedir. Enerji darboğazı gerekçesiyle, akarsularımız havzalarıyla birlikte HES (Hidroelektrik Santraller) Projeleri için sermayeye
hediye edilmektedir. Tarihi ve doğal sit alanlarımız turizm amaçlı yatırımlara tahsis adı altında vahşi yapılaşmaya açılmaktadır. Doğal ve tarihi zenginliklerimizi koruma ile ilgili mevzuat, AK Parti iktidarının sözde 'ekonomik fayda amaçlı yasalarıyla' etkisiz hale getirilmiştir."
Maden Yasası, Enerji Yasası, Orman Yasası, kamu yararı açısından yerindelik denetimini ortadan kaldıran yasal düzenleme ve Sayıştay Kanunu'nda yapılan değişikliklerle koruma mevzuatının fiilen ortadan kaldırıldığını ifade eden Avun, sözlerine şöyle devam etti: "Ancak, siyasi iktidar bunlarla yetinmemektedir.
Şimdi amaç, tüm ülkenin doğal ve tarihi varlıklarını iktidarın iki dudağı arasına hapsetmektir. 25 Ekim 2010 tarihinde Bakanlar Kurulunca imzalanarak TBMM'ye sevk edilen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı, eğer bu haliyle yasalaşırsa siyasi iktidarın ülkemizi korumasız gül bahçesine çevirme özlemi tam anlamıyla gerçekleşmiş olacaktır."
Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı'nın doğuracağı sakıncaların saymakla bitmediğini anlatan Avun, şöyle konuştu: "Tasarının gerekçesi bile amacın korumak olmadığını gözler önüne sermektedir. Tasarının gerekçelerinde 'tabiatın ve tabii kaynakların korunması ile ilgili mevcut düzenlemeler, gerçek ihtiyaçlara ve günümüz koşullarına uygun uygulamalara imkan sağlayamamaktadır.' denilmektedir. Benzer biçimde kalkınma plan ve programları ile uyumlu hale getirilmesi ve aralarında bir
koordinasyonun ve entegrasyonun sağlanması ile kaynak koruma plan ve programlarının devlet politikaları ve programları ile ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde her ölçekteki planlar ile uyumlu hale getirilmesi zorunluluk arz etmektedir.' tespiti yapılmaktadır. Gerekçede sözü edilen koordinasyon koruma değil sözde kalkınma planları lehinde yorumlanmaktadır."
Siyasi iktidardan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı'nı ivedilikle geri çekmesini istediklerini belirten Avun, sözlerini şöyle tamamladı: "Amaç gerçekten korumaksa bu yasanın bilim insanlarının, üniversitelerin, halkın katılımına açık, şeffaf bir şekilde, koruma felsefesi ve uluslararası sözleşmeler esas alınarak oluşturulması gerekmektedir. Bugün Turgutlu'da, yarın tüm Türkiye'de genciyle, yaşlısıyla, kentlisiyle, köylüsüyle, kadınıyla, erkeğiyle büyüyen bir bilinçle sağlıklı bir
çevrede yaşama hakkımıza; toprağımıza, suyumuza, havamıza, ormanlarımıza sahip çıkalım. Bu zenginlikler bize emanettir. Unutmayalım."