Savunma çizgisi...
Yurtseverlerin özelleştirmeye karşı direnişi bundan 25 yıl önce "Sattırmam" çizgisindeydi. Bu mücadele so...
Yurtseverlerin özelleştirmeye karşı direnişi bundan 25 yıl önce "Sattırmam" çizgisindeydi. Bu mücadele sonucu pekçok peşkeş önlendi. Ama satışlar önlenemedi...
Çeyrek yüzyılda devletin nesi var nesi yoksa satıldı.
Yurtseverler bir süre "Satılacaksa bari yerli girişimciye satılsın" diye direndi. Ne var ki yerli alıcı da ilk fırsatta yabancıya okutuyordu. Müşterinin milliyeti de önemini kaybetti.
Önce büyük kuruluşlar el değiştirdi... Sıra belediyelere geldi... Gaz dağıtım şirketleri, elektrik şirketleri, su şirketleri önce yerli yatırımcının eline geçti şimdi yavaş yavaş yabancılara kayıyor. Köprü, karayolları, vapurlar, akarsular satış için sırada...
Yakında mahalle bakkalları bile Almanın, Belçikalının, Estonyalının eline geçerse şaşmayacağız.
Günümüzde "sattırmam" sloganı önemini kaybetti.
Şimdi mücadele "alanda" sürüyor. Karadeniz'de halk HES'lere karşı,Ege'de azgın madencilere ve balık çiftliklerine karşı direniyor.
Yurtverlere yeni görevler düşüyor...
Artık mücadele edilecekse doğayı tahribattan kurtarmak için edilecek... Hukuk savaşı yurttaşların azgın piyasa tarafından ezilmemesi için verilecek.
Savunma çizgisinin bu noktalara çekilmesi gerekiyor...
Yurtsever aydınların, hukukçuların, çevrecilerin,sivil toplum kuruluşlarının enerjilerini doğa ve insanı koruma ve savunma yönüne taşıması gerekiyor.
Bu arada CHP ve MHP ne yapıyor diye sorarsanız... CHP Lideri'nin "Özelleştirilecek bir şey kalmadı" yollu gerçeğe uymayan demeci dışında bir müdahalesini görmedik. MHP'nin keza... Nedense!
Â
Kızartmanın yağı...
Ülkenin onca sorunu yanında bir de atık yağ sorunu var ki... Diğerlerinden az önemli değil... Atık yağ dediğimiz çoğunlukla kızartmalardan artan yağ... Geçen hafta bir toplantıda İstanbul Çevre ve Orman Müdürü Mehmet Emin Birpınar bizlere atık yağın felaketlerini aktardı.. Türkiye'de yılda ortalama 350 bin ton atık yağ oluşuyor...
Eğer bu atık yağı biodizel yakıt veya elektrik enerjisine dönüştürebilsek 350 bin ton daha az petrol ithal edeceğiz...
Çevre Müdürü Emin Birpınar diyor ki:
"Atık yağların 1 litresi 1 milyon metrekare deniz yüzeyini kaplıyor... Atık yağlarla yüzeyi kaplanan alan oksijensiz kalıyor ve oradaki deniz canlıları ölüyor. Bu yağ su arıtma tesislerine gittiğinde tesislerinin yükü 10 misli artıyor. Lavabolara dökülen atık yağlar ise belli bir süre sonra tüm boru sistemini tıkayarak kesitini daraltıyor..."
Ne yapmalı? Bu yağları lisanslı kuruluşların toplamasına imkân sağlamalı...
Aksi takdirde ne olacağını dinliyoruz:
- Bu yağları düzenli bir şekilde toplamayıp kaçak toplayanlara verirsek bunlar tekrar yemeklerinize karışıyor...
Toplantıda, Bitkisel Atık Yağ Toplayıcıları Derneği Başkanı Mustafa Ezici de konuştu.. Dedi ki:
"Çevre ve Orman Bakanlığı verilerine göre, atık yağların ancak yüzde 2'si toplanabiliyor, yüzde 98'i lavabo ve çöplere dökülüyor. 350 bin tonluk atık yağın yüzde 10'unu toplayabilmiş olsak, yıllık 200 megavatlık santral kurulabilir..."
Şimdi gözler TBMM gündeminde yer alan "Yenilenebilir Enerji Kanunu" tasarısında.. Eğer iyi bir yasa yapılırsa, atık yağların elektrik üretimine sevk edilebileceğini anlatıyor Mustafa Ezici...
Â
3 hukuk!...
HSYK, son anayasa değişikliğiyle Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu olmaktan çıkmış, "Hükümete Sadık Yüksek Kurul" haline gelmiştir... AKP, adaletin genetiğini değiştirmiş, bir bakıma adaleti GDO'lu hale getirmiştir... AKP döneminde üç ayrı hukuk oluşmuştur; Silivri Hukuku, Habur Hukuku ve Deniz Feneri Hukuku. Silivri Hukuku'nda, "terör örgütü üyesi değilim" diyenler, hiçbir kanıt olmamasına rağmen, "hayır sen terör örgütü üyesisin" denilerek tutuklanıyor. Habur Hukuku'nda, terör örgütü üyesi olduğunu kabul edip o örgütün emriyle geldiklerini söyleyenler, "hayır sen terör örgütü üyesi değilsin" denilerek serbest bırakılıyor. Deniz Feneri Hukuku'nda dosyaların kapağı bir türlü açılmıyor, yargı yürümüyor.
(CHP Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın dün Plan - Bütçe Komisyonu'nda Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine yaptığı konuşmadan.)
Â
Soru: Bazı gazeteciler için mesleki doruk noktası neresidir?
Yanıt: Uçakta başbakan veya cumhurbaşkanlarının karşısında oturulan koltuk...
Haldun Ertem
Â
Yunan
Başbakan'ın Yunanistan ziyareti sırasında Yunan Basını'nda:
"Türkiye Yunan karasularının 12 mile çıkarılmasını kabul etti" türünden haberler yayımlandı. Artık iktidarı üzecek haberleri mümkün olduğunca görmezden gelen medya bu haberin üzerinde de fazla durmadı. CHP Milletvekili Onur Öymen verdiği soru önergesinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na soruyor:
"Yunan Basını'nda Yunan karasularının, adaların çevrelerinde daha sınırlı olmak üzere, bazı bölgelerde 12 mile varacak şekilde genişletilmesinin öngörüldüğü çözüm önerisinin Türkiye ve Yunanistan tarafından benimsendiği yönünde iddialar yer almaktadır.
Bu haberler doğru ise bu durum Türkiye'nin şimdiye kadar izlediği politikalardan uzaklaşması anlamına gelmemekte midir?
Bu haberler doğru değilse gerekli açıklama yapılmış mıdır?"
Â
Milletvekilleri, "Fatmagül'ün suçu"nu araştıracaklarmış.
Fatmagül'ü bırakıp kendilerinin suçlarını araştırsalar daha iyi ederler.
* * *
Tayyip Erdoğan, "Dışarıda gördüğümüz saygıyı içeride görmüyoruz" demiş.
"Dışarı"ya gösterdiğiniz saygıyı "içeri"ye göstermediğiniz için olabilir mi?
Fahrettin Fidan