Türkiye'de standartlar yükseliyor

Cumhurbaşkanı Gül, ANA uçağında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Türkiye'de standartlar yükseliyor
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, uluslararası ilişkilerin geliştirilmesine yaptığı katkılar nedeniyle İngiltere Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nün (Chatham House) kendisine layık gördüğü ödülü almak üzere dün İngiltere'nin başkenti Londra'ya gitti. Chatham House'un her yıl dağıttığı ödül, geçen yıl Brezilya Cumhurbaşkanı Lula Da Silva'ya verilmişti. Gül'e ödülü İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth takdim edecek. İngiltere'ye hareketinden önce ödüle ilişkin açıklama yapan Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye'nin son dönemde bölgesel ve uluslararası alanda barış, huzur, güvenlik ve refahın geliştirilmesine yaptığı katkıların nişanesi olan bu ödülü, ülkemiz ve Türk halkı adına memnuniyetle kabul edeceğim'' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül'e ANA uçağında eşi Hayrünnisa Gül ve aralarında yazarımız Tarık Toros''un da bulunduğu gazeteciler eşlik etti. Cumhurbaşkanı Gül, Tarık Toros'un dünya ve Türkiye gündemine ilişkin sorularını cevapladı.

DAĞDA SİLAH SESLERİ SUSMAYA BAŞLADI. TÜRKİYE KÜRT VATANDAŞLARI İLE BARIŞTIĞI BİR DÖNEME Mİ AÇILIYOR? İYİMSER MİSİNİZ?

Baştan beri iyimserim. İyi şeyler olacak demiştim, başka şeyler söyledim. Ama bu işler kısa sürede hallolacak işler değil. Süreç önemli, anlayış önemli. Sabır... Taşla, silahla, terörle bir yere varılamayacağını herkes gördü. Görmeyenler de görür. Dünya da, Avrupa da gördü bunu. Bu sürece katkı sağladıkları için suçluluk hissediyorlar. Avrupa kendisine çeki düzen veriyor.

Halk da gördü. Türkiye büyük olgunluk içerisinde. Tabi bu durum, terörün içinde olanları hayal kırıklığına sevk ediyor.Türkiye'de standartlar yükseliyor. Düşünün, 10 yıl önce birtakım tabular varken bunlar şimdi hayatımızın bir parçası oldu. Yeni bir dönem kaçınılmaz. Yeni bir dönem kuruluyor. Bütün bu değişiklikler ve dış dünyanın yeni bakışı, terörü ve terör örgütünü izole ediyor. Onların da bunu değerlendirmesi gerekiyor. Önünüzde bir yanlış varsa o yanlışın düzeltilebilmesi için karşınızdakine fırsat vereceksiniz. Bu, silahla olmaz. Çok boyutlu bir mücadele biçimi var. Bakın, dağdaki insan ne sağlıklı düşünebilir, ne de sağlıklı bir değerlendirme yapabilir.

ABDULLAH ÖCALAN'IN BU SÜREÇTE NE KADAR ETKİSİ OLDU VEYA OLABİLİR?


Bu konu uzmanların ilgi alanına girer. Güvenlik ve istihbaratla ilgili, devletin bu işlerle görevli uzmanları var. Zaten yaparlar, yapıyorlar.

SABIR GEREKTİREN, UZUN İNCE BİR YOL MU DİYORSUNUZ?

Öyle değil. Tabi ki bu işlerin bir sabrı var. Ama terör, silah ve şiddet kesinlikle aradan çıkacak. Herkes şunu bilmeli; dağdaki insan sağlıklı düşünemiyor. Farkına varmadan kullanılıyor, kullanılabilir. Onun bu yoldan vazgeçmesinde de yol göstericiliği biz yapacağız.

TAKSİM'DE PATLAYAN BOMBA, SÜRECİ NASIL ETKİLEDİ?


Taksim'deki bomba bir şeyi deşifre etti. Ne olursa olsun, hiç kimse, içeride veya dışarıda bu işleri tolere etmeyecek. Allaha çok şükür ki, orada herhangi bir insan kaybı olmadı. Bunun da nereyle irtibatlı olduğu ortaya çıktı işte... Terörü ortadan kaldırmak için birtakım imkânları kullanmak gerek, bu muhakkak ki, kararlı biçimde devam edecek. Teröre bir gerekçe yok ki Türkiye'de. Beceri önemli... Bu reform sürecine bağlı olarak yapılacak çok şey var.

SEÇİM BARAJININ İNDİRİLMEMESİ MAZERET OLARAK GÖSTERİLİYOR?


Barajın indirilmemesi terör gerekçesi değildir.

BAŞÖRTÜSÜ MESELESİNDE BİR MUTABAKAT VAR GİBİYDİ AMA PARLAMENTODA KARŞILIĞINI BULAMADI. BAŞBAKAN DA 2011'E KALDI DEDİ. BU SORUN NASIL AŞILACAK?

Bu konunun çözülmesi gerektiği konusunda kamuoyunda bir mutabakat oluştu sanıyorum. Fiili yanlış fiili olarak da çözülmüş durumda. Özel televizyon yayınında da böyle olmuştu. Fiili uygulama hukuki düzenlemeden önce gelmişti. Bu konuda ilgili hukuki düzenlemenin, ileride bir problem çıkmaması için sakin bir şekilde yapılması doğru olur.

ASKERİN RESEPSİYON BOYKOTU

O konu geride kaldı. Şimdi geleceğe bakacağız.

TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNDEN ÜMİTLİ MİSİNİZ?


Ben çok ümitliyim. Yahu adamlar bana söylüyorlar BM Genel Kurulu'nda 'eskiden Avrupa'nın hasta adamıydınız, şimdi en sağlıklı adamısınız' diye. Daha ben niye ümitli olmayayım?

GENELKURMAY BAŞKANI'NIN MİLLİ SAVUNMA BAKANI'NA BAĞLANMASINA NE DERSİNİZ?


Bakın biz Kürtçe televizyon olsun mu olmasın mı diye onu tartışmaya açsaydık, vatan bölünüyor tartışmaları çıkar ve biz o televizyonu açamazdık. Bazı şeyleri tartışmadan yapmak lazım. Türkiye AB'ye tam üyelik adayı bir ülke. Nihayetinde Türkiye bu fasılların tamamını açacak ve kapatacak. Onların gerektiği her şey yapılacak. Ama şuna dikkat etmek lazım. Maksimalist tavır reaksiyon doğurur. Sen hepsini birden halledeceğim dersen öteki de hepsine birden karşı çıkar. Tepki doğurur. Doğru olanı, ilkeli ve kararlı olarak yapmak lazım. Suya sabuna dokunmamaya çalışıyor olarak da anlamayın bunu. Sadece bazı şeyleri konjönktürün gereğini yapıyormuş gibi yapmamak lazım. Öyle görünmemeli. Dediğim gibi maksimalist hareket reaksiyon doğurur.

ERMENİSTAN YAKINLAŞMASINDAN DOLAYI ÖDÜL ALACAKSINIZ AMA ORADA BİR GELİŞME OLMUYOR. NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

O mesele ölmüş de değil donmuş da değil. Biraz sessiz gidiyor bazı şeyler. Rusya'nın Medvedev önderliğinde başlattığı bir girişim var. Karadağ ile ilgili. Yakında Kazakistan'da toplantısı olacak. Bu olaya biraz öyle bütüncül bakmak lazım. Kalıcı çözümler ancak o zaman olur.

BÜTÜNCÜL DERKEN KARABAĞ HALLOLMADAN PROTOKOLLER PARLAMENTODA ONAYLANMAZ MI DEMEK İSTİYORSUNUZ?

Hayır ben öyle bir şey söylemedim.

RESMİ TEMASLAR DEVAM EDİYOR MU PEKİ?

Yeri geldiğinde oluyor. Resepsiyonlar oluyor. Gidip gelmeler oluyor.

TÜRKİYE'NİN AB SÜRECİNE NASIL BAKIYORSUNUZ?

Fasıllar açılmasa bile Türkiye bu fasılları kendisi açıp kendisi kapayacak. Bu Güney Kıbrıs ve Fransa'nın bloke ettiği fasıllar var biliyorsunuz. Biz buna bakmayıp screening (tarama) sürecinin gereklerini yerine getirmeliyiz. Screeningde ne yapıldı biliyorsunuz. AB'deki hukuki düzenlemeler incelendi. Türkiye'de ne var karşısına konuldu. Eksikler belirlendi. Şimdi bu eksikleri tamamlamamız gerekiyor. Daha hızlı yapmamız lazım bazı şeyleri. Şu anda tatmin edici bir durum yok tabi.

NATO ZİRVESİ TÜRKİYE İLE ABD İLİŞKİLERİNDE YENİ BİR SIKINTIYA SEBEP OLABİLİR Mİ?


Hayır, öyle bir ilişkileri torpilleme olayı olmaz. Bu füze kalkanı meselesinde dışarıdan Türkiye'ye baskılar yapmaya çalışanlar oldu. Türkiye 1952'den beri NATO üyesi. Bundan dolayı Türkiye NATO'yu ciddiye alır ve AB ve NATO toplantılarına ayrı bakar. Geçtiğimiz NATO genel sekreter seçiminde hatırlattım da bunu. Bize AB üye aday ülkesi gibi bakılamaz NATO'da. Bazen bu ikisini karıştırıyorlar. Biz NATO'daki konumumuz için fedakârlıklar yapmış bir ülkeyiz.

Bu zirvede üç şey konuşulacak. Birincisi NATO-AB ilişkileri. NATO üyesi ülkelerin Türkiye hariç hepsi AB üyesi olunca NATO ile AB arasında çok ilginç karşılıklı bir ilişki gelişti. Burada Türkiye'nin çok kesin ve haklı bir pozisyonu var.

İkinci konu Yeni Stratejik Konsept. Üçüncü konu da bu Füze Kalkanı Sistemleri. Bunlar konuşulur kararları verilir. Herkesin Türkiye'nin değerini daha iyi anladığı bir dönemde Türkiye ile ABD arasında neden bir kriz yaşansın?

BAŞKA DİL BİLMİYORSA KÜRTÇE SAVUNMA OLUR


Anadili dışında başka bir dil bilmiyorsa tabii ki olur. Fakat mahkeme safahatı bir mücadele aşamasına dönüştürülüyorsa ona da kimse müsaade etmez. İçlerinde Türkçe bilmeyen varsa tabii ki dilinde yapacak. Ama mahkeme, mücadelenin bin parçası haline getirilmemeli. Hakimler, kendi vicdan ve kanaatleri ile bakacak.

IRAK'TA SİLAHLI MÜCADELE BİTMELİ


Artık Irak topraklarında silahlı bir kamusal gücün olmaması gerektiğini herkes görüyor. Herkes ders almalı. Bu işin sonu yok. Silahlı mücadele ile devam etmek mümkün değil. Ne pahasına olursa olsun, Türkiye bu konuda kararlı.

ATAMALARDA ÇOK DİKKATLİYİZ

Tek yanlı bakıyorlar. Görüyorum onları. Yeteri kadar da bilgilenmeden değerlendirme yapıyorlar. Bu konuda bana haksızlık yapılıyor. Ben Anayasa Mahkemesine iki asıl üye atadım. Biri asker, biri sivil. Kalifikasyonları, tahsilleri, onlara bakalım.. Oraya koyduğumuz iki üye, yurtdışında doktora yapmış, her bakımdan katkısı olacak uyeler... Önemli olan; atadığınız kişi partizanlık mı yapacak, bağımsız, dürüst, objektif kararlara mı hükmedecek. Tüm atadığım adaylara çok dikkat ediyorum. Ben hiçkimsenin eşini, hanımını takip etmiyorum. Siyasete bulaşıp bulaşmadıklarına bakıyorum. Herhangi bir partiden aday olanları çok değerli bile olsalar atamıyorum. HSYK'da Ali Suat Ertosun'u ben atadım mesela. Bunun değerlendirmesi yapılmadı. Suna Hanım vardı onu da ben atadım. (Pişman mısınız diye soruldu. Girmek istemedi) Ama ben atadıklarımı sonra çağırıp 'şöyle hareket edin, böyle yapın' demem. Alevi kesimden rektörler atadım. CHP'nin bilim kurulundan rektör atadım.

GOOGLE'DA BAKIYORUZ

HSYK'ya atadıklarımın tek tek özgeçmişlerine bakın lütfen. Ben bu HSYK'ya bir avukat bir baro başkanı atadım. Avukatlara da atarken bakın bürolarınızı kapatacaksınız, ortaklık şeklinde dahi olsa bu işe devam etmeyeceksiniz dedim. Bu büyük bir fedâkarlık. Bir avukatlık bürosunun müşteri bağlantılarını kaybetmesi ne demek? Atamalarda bazen çok zorlandığımız oluyor. Hangi avukatla alakalı internette bir şey yoktur. Google'a girersen her avukat hakkında bir şeyler çıkar. Tam işin ehli bir ismi atamak istiyoruz ama bakıyoruz google'da zamanın birinde hakkında bir haber çıkmış. Araştırıyoruz haber iftira. Ama orada duruyor. Bu kullanılabilir diye atamayı yapamıyoruz.

YARGI MENSUĞLARI DIŞARIYA KAPALI

Türkiye'de yargı çevresi dışa çok kapalı. Valilerimiz, askerlerimiz, akademisyenlerimiz hep yurtdışına gidiyorlar. Bazıları doktora yapıyor oralarda. Dil biliyorlar. Ama yargı mensupları dışarıya çok kapalı. Ben Anayasa Mahkemesi'ne Avrupa'da doktora yapmış, Avrupa hukukunu tanıyan birini atıyorum bunu anlamıyorlar. Ben yargının da dışarı açılması gerektiğini söylüyorum. Üst yargı başkanlarıyla konuşurken de söyledim. Bütçelerinizi buna göre şekillendirin, yargı mensupları yurtdışı görsün orada akademik çalışma yapsınlar dedim.

Atamalarda bazen adam bulamıyoruz. İsimler geliyor, google'da bakılıyor, araştırılıyor, güvenlik soruşturması yapılıyor, en layık insanlar bazen haklarında çıkan haber ve yazılardan dolayı eleniyor.

Bakın iki sene önce Obama Amerika'da Yüksek Mahkeme'ye bir bayan üye atamıştı. Ortalık ayağa kalkmıştı. Ben o olayı takip etmiştim. Tabi ki Obama demokrat görüşten birini atayacak. Orada Cumhuriyetçi biri olsa o da Cumhuriyetçi bir adayı atardı. Ama asıl olan orada partizanlık yapacak mı yoksa kararlarını bağımsız, objektif bir şekilde verecek mi? Önemli olan o.

Şimdi rektör atamalarında da asıl olan üniversitenin hedefine kilitlenmesi. Bakın adam bir önceki seçimlerde iki oy almış. Sadece iki oy. Ama rektör seçilmiş. Sonra da bütün kadroları ele geçirmiş bu seçimlerde birinci olmuş. Bu demokratik bir şey mi?

Üniversitelerimizdeki değişimi 4-5 sene sonra göreceksiniz. Türkiye üniversitelerindeki başarıyı. Artık üniversitelerimiz eğitime araştırmaya kilitlendi. Kendilerini buldular. Benim zamanımda hatırlıyorum TÜBİTAK'la işbirliği yapmayacaksınız diye kağıt gelirdi. Herkes birbiriyle uğraşırdı. Bugünse bütün rektörlerimiz eğitim için seferber oldu.

ÜNİVERSİTE SİSTEMİ DEĞİŞMELİ

Bizdeki üniversite sistemi kesinlikle değişmesi lazım. Kadro kapmak için değil başarı için yarışmalı üniversiteler. Bir üniversitenin kadrosu verilmemiş filan olmamalı. İlk oluşturulduğunda YÖK yapısı üniversiteleri kontrol etmeye yönelikti. Rektörlerin böyle seçim ve sonra atama şeklinde belirlenmesi sistemi gibi bir şey olmamalı artık.
Kaynak: İHA