İşbirliği ustalık ister

CHP Türkiyeli Kürtlerle uzlaşacak politikalar üretip onların bir kesimini temsil eden BDP ile görüşerek, Kürt oylarını kendi oylarına katmalı.


Bayram haftası boyunca CHP ile BDP’nin işbirliği konuşuldu. Tartışma, Aslı Aydıntaşbaş’ın Paris’teki Sosyalist Enternasyonal toplantısından verdiği haberle açıldı. Yazar, Demirtaş’la konuşmasını naklediyordu: “CHP’nin Tayyip Erdoğan’ı geçebilmek için yapabileceği tek şey, daha çok demokrasi talep etmek. Keşke önümüzdeki seçimde içinde CHP, ÖDP, BDP, EMEP olan bir sol demokrasi cephesi olsa. Önemli laflar. ‘Bunları yazıcam’ diyorum. ‘Siz bilirsiniz’ diyor.  Ancak henüz planlanmış bir BDP-CHP görüşmesi yok.” 
İşbirliği konusunu, halkoylaması sonuçları tartışmalarında duyguların terk edilmeye başladığı dönemde yazmıştım (Radikal, 14 Ekim, CHP ile BDP işbirliği). Yazıma gelen tepkiler önerinin ortalıkta kalmayacağını gösterecek çeşit ve sayıdaydı.
Sayın Demirtaş’ın son sözlerini CHP içinden ‘hayır’ diye cevaplayanlar da olumlu karşılayanlar da oldu; Kılıçdaroğlu ise “Biz iktidar olmak istiyoruz, işbirliği arayışında değiliz” gibi ortadan bir sözle geçiştirdi. 

Baykal karşı
Ancak Baykal’ın Trabzon’da söyledikleri bence her şeyi değiştirdi:
“Biz sadece iktidara gelerek görev yapacak partilerden değiliz. Biz muhalefette de görev yaparız…. CHP’yi değiştirerek, dönüştürerek, bozarak ne CHP’ye iyilik yapmak mümkündür ne de Türkiye’ye iyilik yapmak mümkündür. Herkes de çok iyi biliyor ki, o tuzağı Türkiye için işletebilmenin yolu, CHP’yi bu işe alet etmektir. İnanıyorum CHP buna izin vermeyecektir. … Hem masanın üstünde silah olsun hem de müzakere yapalım, bu olmaz. Silahı reddetmeye cesaretiniz yoksa ona rağmen demokrasi içinde siyasi müzakere anlayışına giriyorsanız artık teslim olmuşsunuzdur.’’ ( 21 Kasım, Radikal)      
Baykal, sadece BDP işbirliğine karşı çıkmıyordu; CHP’nin Kürt meselesi, değişim, seçim politikalarını da sınırlamaktaydı! 

“Biz muhalefette de görev yaparız”
Eski Genel Başkan, kendisinin belirlediği politikaları savunmaktadır. Kürsülerde konuşulurken içeriği doldurulmuş görüşlerdir bunlar. Tek ölçü, iktidarın, özellikle Başbakan’ın söyledikleriyle örtüşmemesidir; iktidar ne demişse onun tersi söylenmelidir. Yeteneği vardır, parlak bir iki slogan etrafında konuşma sürer gider; oylar da belli düzeyde kalır. Ne gam, alkışlar bana yeter!
Baykal, partide de ülkede de uyguladığı ‘az olsun benim olsun’ politikasının gerekçesini, şimdi de yeni lidere tavsiye ediyordu: “Biz sadece iktidara gelerek görev yapacak partilerden değiliz. Biz muhalefette de görev yaparız.”
Sayın Baykal’ın konuşmasından sonra ben bu satırları yazıncaya
kadar Kılıçdaroğlu’nun tepkisi duyulmadı. İşi zor, ya ‘sevgili genel başkanına’ karşı çıkacak ya da imajına! Konudan kaçamaz mı? Gün kazanabilir ama kaçamaz; kaçarsa, ‘ben sana mecburum’ dışındakileri inandıramaz.
Yol belli ve açık: Türkiyeli Kürtlerle uzlaşacak politikalar üretip, onların bir kesimini temsil eden BDP ile görüşerek, hızla gidip-gelerek Kürt oyları CHP oylarına katılmalıdır. Bu işin zorluğu ve zamanın darlığı biliniyor. Sonuçta, yeni politikalar yerine oturacak; zorlama birliktelikler anlam kazanacak ve oy maksimize edilecektir.
Bir tavsiye: “Kurultay ve önseçim işini bitirmeden, Kürt oylarını toplama işi çıktı” diye sıkılmamalı, işler biriktikçe çoğalır.