AK Parti Alevi sorununu çözemez
Diyanet İşleri Başkanlığı resmi belgelerinde zorunlu din eğitiminin kaldırılmasının kurum için bir tehdit olarak görüyorüldüğü belirtiliyor...
Aleviler, zorunlu din dersinin kaldırılması için son olarak İzmir’de oturma eylemi yaptı. Bu eylemleri düzenleyenlere göre AKP hükümetinin Alevi sorununu çözmesi mümkün değil. Çünkü hükümetin sorunun çözümünde ana referans kaynağı olan Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) resmi belgelerinde zorunlu din eğitiminin kaldırılması talebini kurum için bir tehdit olarak görüyor.
Aslında o herkesin Diyaneti
Başbakan Erdoğan, Alevi açılımın ilk adımı olan 2009’daki Muharrem iftarında ‘Canlar’ diyerek hitap ettiği Alevilere din kitaplarında Aleviliğin de yer alacağını söylemiş ve çözüm için vaatler vermişti. Alevi çalıştaylarının koordinatörü Devlet Bakanı Faruk Çelik ise TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda Diyanet’in 2011 bütçesi görüşülürken kurumla ilgili ‘Sünni İslam’ eleştirilerine yanıt vermiş ve “Bu mukayese yanlıştır. Sunni ve Aleviler birbirlerinin karşıtı değil. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Şafi, Alevi Caferi yayınları var. Devlet ilk kez Alevi vatandaşlarla bir araya geldi” demişti.
Ancak bu ifadelere karşın Diyanet’in 2009 tarihli (Yani AKP döneminde) Stratejik Plan analizine ‘zorunlu din derslerinin kaldırılmasını istemek’ kuruma yönelik bir tehdit unsuru olarak girdi.
Cumartesi günü İzmir Konak Meydanı’nda zorunlu din dersinin kaldırılması için oturma eylemi yapan Alevi kuruluşlarının temsilcilerine göre sorunun çözümü için öncelikle DİB’in bu zihniyetini değiştirmesi gerekiyor. Görüşler şöyle:
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkanı Ali Balkız: “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayımladığı stratejik planı bizim için önemli değil. Biz zaten 12 Eylül döneminde de birinci derece iç tehdit unsuru idik. Diyanet’in bu yaklaşımı Alevi açılımına hizmet etmek şöyle dursun yanından bile geçmiyor.”
‘Diyanet Sünni bir kurumdur’
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş: “Biz MGK belgelerinde de tehdit olarak gösterildik. Hükümetin Alevi açılımını DİB’den görüş alarak ve DİB’le uyumlu yürütmek çabası bir çelişki. DİB Sünni bir kurumdur. DİB’in demokratik bir açılım yapması gerekiyor.”
Alevi Vakıfları Federasyonu Başkanı Doğan Bermek: “Bu Diyanet’in referans alınamayacağını göreve geldikten sonra bu iktidar da algıladı. Hükümet zor durumda.”
‘Diyanet’in ayrımcılığı’
Eğitim/Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç: Zorunlu din dersi ötekileştirmeyi, ayrımcılığı ve asimilasyonu besleyen bir uygulama. Asıl tehlike bu uygulamadaki ısrar. Bu soruna dair çözümün adresi DİB olamaz. DİB tek din ve tek mezhep inancını örgütlemek üzere olan bir kurum. Yani bu sorunun yaratıcısı ve kaynağı kurumlardan biri. Uluslararası hukuk, insan hakları ve pedagoji zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılması gerektiğini işaret ediyor.
Küçük yaşlarda zorunlu din dersleri zihinlerinde bir dizi problemi getiriyor. Son dönemlerde imam öğretmen uygulamaları ile beslenen bu sürecin çok ciddi sorunları var. Bilimsel bir yaklaşımı tehdit olarak algılayan kurumun varlığını sürdürmesi bir problemdir. DİB’in ortaya koyduğu tehdit ifadesi toplumda yeni bir ayrışma ve ötekileştirmeyi beraberinde getirir. Zorunlu din dersi uygulamasına ilişkin bir dizi karar DİB’in yanı sıra özellikle taraflı bir yaklaşımdır.
TC’nin üst kimliği ‘LÂHASÜMÜT’tür
Prof. Dr. Baskın Oran Alevi açılımdaki Diyanet çelişkisini şu sözlerle değerlendiriyor: “Devlet kendi ülkesinde kendi halkına misyonerlik yapıyor. Yeni bir durum değil. Çünkü TC’nin üst kimliği hiç de resmen iddia edildiği gibi ‘Türk’ falan değildir; LÂHASÜMÜT’dür. Yani, LAik olduğunu ilan etmek şartıyla HAnefi, SÜnni, MÜslüman, TÜrk. 1923’ten beri, bunlardan biri eksikse, o kişi ‘makbul vatandaş’ değildir.
Bu bölücü tanımda HA, Şafileri; SÜ, Alevileri; MÜ, gayrimüslimleri; TÜ ise Türk etnisinden olmayan vatandaşları dışlar. Zorunlu din dersleri Hanefi Sünni dersleri olduğundan, LA’nın ne olduğu izah gerektirmez. Bunlara rağmen TC laiktir deniyorsa, helal olsun söyleyene.
(Radikal)
Aslında o herkesin Diyaneti
Başbakan Erdoğan, Alevi açılımın ilk adımı olan 2009’daki Muharrem iftarında ‘Canlar’ diyerek hitap ettiği Alevilere din kitaplarında Aleviliğin de yer alacağını söylemiş ve çözüm için vaatler vermişti. Alevi çalıştaylarının koordinatörü Devlet Bakanı Faruk Çelik ise TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda Diyanet’in 2011 bütçesi görüşülürken kurumla ilgili ‘Sünni İslam’ eleştirilerine yanıt vermiş ve “Bu mukayese yanlıştır. Sunni ve Aleviler birbirlerinin karşıtı değil. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Şafi, Alevi Caferi yayınları var. Devlet ilk kez Alevi vatandaşlarla bir araya geldi” demişti.
Ancak bu ifadelere karşın Diyanet’in 2009 tarihli (Yani AKP döneminde) Stratejik Plan analizine ‘zorunlu din derslerinin kaldırılmasını istemek’ kuruma yönelik bir tehdit unsuru olarak girdi.
Cumartesi günü İzmir Konak Meydanı’nda zorunlu din dersinin kaldırılması için oturma eylemi yapan Alevi kuruluşlarının temsilcilerine göre sorunun çözümü için öncelikle DİB’in bu zihniyetini değiştirmesi gerekiyor. Görüşler şöyle:
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkanı Ali Balkız: “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayımladığı stratejik planı bizim için önemli değil. Biz zaten 12 Eylül döneminde de birinci derece iç tehdit unsuru idik. Diyanet’in bu yaklaşımı Alevi açılımına hizmet etmek şöyle dursun yanından bile geçmiyor.”
‘Diyanet Sünni bir kurumdur’
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş: “Biz MGK belgelerinde de tehdit olarak gösterildik. Hükümetin Alevi açılımını DİB’den görüş alarak ve DİB’le uyumlu yürütmek çabası bir çelişki. DİB Sünni bir kurumdur. DİB’in demokratik bir açılım yapması gerekiyor.”
Alevi Vakıfları Federasyonu Başkanı Doğan Bermek: “Bu Diyanet’in referans alınamayacağını göreve geldikten sonra bu iktidar da algıladı. Hükümet zor durumda.”
‘Diyanet’in ayrımcılığı’
Eğitim/Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç: Zorunlu din dersi ötekileştirmeyi, ayrımcılığı ve asimilasyonu besleyen bir uygulama. Asıl tehlike bu uygulamadaki ısrar. Bu soruna dair çözümün adresi DİB olamaz. DİB tek din ve tek mezhep inancını örgütlemek üzere olan bir kurum. Yani bu sorunun yaratıcısı ve kaynağı kurumlardan biri. Uluslararası hukuk, insan hakları ve pedagoji zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılması gerektiğini işaret ediyor.
Küçük yaşlarda zorunlu din dersleri zihinlerinde bir dizi problemi getiriyor. Son dönemlerde imam öğretmen uygulamaları ile beslenen bu sürecin çok ciddi sorunları var. Bilimsel bir yaklaşımı tehdit olarak algılayan kurumun varlığını sürdürmesi bir problemdir. DİB’in ortaya koyduğu tehdit ifadesi toplumda yeni bir ayrışma ve ötekileştirmeyi beraberinde getirir. Zorunlu din dersi uygulamasına ilişkin bir dizi karar DİB’in yanı sıra özellikle taraflı bir yaklaşımdır.
TC’nin üst kimliği ‘LÂHASÜMÜT’tür
Prof. Dr. Baskın Oran Alevi açılımdaki Diyanet çelişkisini şu sözlerle değerlendiriyor: “Devlet kendi ülkesinde kendi halkına misyonerlik yapıyor. Yeni bir durum değil. Çünkü TC’nin üst kimliği hiç de resmen iddia edildiği gibi ‘Türk’ falan değildir; LÂHASÜMÜT’dür. Yani, LAik olduğunu ilan etmek şartıyla HAnefi, SÜnni, MÜslüman, TÜrk. 1923’ten beri, bunlardan biri eksikse, o kişi ‘makbul vatandaş’ değildir.
Bu bölücü tanımda HA, Şafileri; SÜ, Alevileri; MÜ, gayrimüslimleri; TÜ ise Türk etnisinden olmayan vatandaşları dışlar. Zorunlu din dersleri Hanefi Sünni dersleri olduğundan, LA’nın ne olduğu izah gerektirmez. Bunlara rağmen TC laiktir deniyorsa, helal olsun söyleyene.
(Radikal)