Merkez Bankası Başkanı Yılmaz: 'Bugün İtibariyle İç Talepteki Canlanmanın Enflasyon Üzerinde Olumsuz Bir Etkisi Yok'

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bugün itibariyle iç talepteki canlanmanın enflasyon üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığını söyledi.

TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu'nun (EAF) düzenlediği, ''Kriz Sonrası Yeni Finansal Düzen'' başlıklı konferansta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, bugün itibariyle iç talepteki canlanmanın enflasyon üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığını, dolayısıyla iç talebin bugün geldiği nokta itibariyle enflasyona bir tehdit oluşturduğunu düşünmediklerini söyledi.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun, gecelik faiz oranlarını borçlanmada yüzde 5,75'den yüzde 1,75'e düşürmesi ile vermek istedikleri bir mesaj olup olmadığının sorulması üzerine ise Yılmaz, "O konsensüs da şu anda makro ekonomik politikaların yürütüldüğü çerçevenin değiştirilmesi konusunda bir çalışma veyahut da istek, arzu yok. Yani yapısal reformlara devam diyoruz, dalgalı kur rejimi devam edecek diyoruz. Bu çerçevede de şu anda gelişmiş ülkelerin merkez bankaları tarafından ortaya konulan
genişlemeci para politikasının etkisiyle artan sermaye hareketleri üzerine getirilmesi düşünülen bir kambiyo kontrol düşünülmüyor. Ama bu şu sonucu ortaya çıkarmıyor da değil bu gelen para akılları bizim paramızın değerlenmesine neden oluyor, ülkemizin rekabet gücü üzerinde de bir olumsuz etki yapıyor. Bu ayrıca finansal istikrar açısından da bir sorun yaratabilir diye düşünüyoruz. O nedenle şu anda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak, nitekim bu sadece bizimle de ilgili değil, bütün dünyada kriz
sonrasındaki finansal mimari ile ilgili olarak yapılması düşünülen ya da alınması gereken tedbirlerin de bir parçası" dedi.
Bankacılık sistemindeki büyümesinin yavaşlatılması yönündeki uygulamaların ülkenin büyüme potansiyeli açısından nasıl sonuçlar doğuracağı yönündeki soruya ise Yılmaz şu yanıtı verdi:
"Bankacılık sisteminin büyümesinin yavaşlatılması gibi bir şey söz konusu değil. Türkiye'de bankacılık sisteminin milli gelire oranı, mali sistemimizin ne kadar geniş ve derin olduğu belli. Şu anda bankacılık sistemimizin ölçeği, milli gelirimizin yüzde 90'ı seviyesinde. Bunu diğer ülkelerle kıyasladığımızda çok fazla derin, büyük bir mali sistemimiz yok. Dolayısıyla nüfus yapımızı, demografik yapımızı vesaire dikkate aldığımızda bankacılık sistemimizin hala büyüme potansiyeli var. Dolayısıyla ölçülü bir
büyümenin, kontrol edilebilir bir büyümenin ülkemiz için uygun olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bankacılık sisteminin büyümesinin engellenmesi gibi bir şey söz konusu değil. Aklımızın ucundan da geçmiyor."
Alınan yeni kararlarda BDDK ile bir görüş alışverişleri olup olmadığının sorulması üzerine ise Yılmaz, "Para Politikası Kurulu öncesinde bir alışverişimiz olmadı. Tabii olması da zaten beklenemez. Para Politikası Kurulu, kararları kendisi bağımsız olarak alıyor. Ama onun dışında eğer finansal istikrarda bir sorun var ise o güveni zaten zedeliyor. Dolayısıyla bizim aldığımız bu tedbirler finansal istikrarı ve dolayısıyla bankalar arasındaki güveni güçlendirici yönde atılmış bir adımdır. O nedenle bu
aldığımız kararların, güven artırıcı önlem olduğunu ve böyle algılanması gerekir diye düşünüyoruz" dedi.
Cari açık riskine karşı Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini daha da artırması gerektiği yönünde uyarıların hatırlatılması üzerine ise Yılmaz, "Biz Merkez Bankası olarak artan fon akımlarına bağlı olarak, kurun seviyesiyle ilgili herhangi bir görüş ortaya koymadan rezervlerimizin artırılabileceğini söyledik ve bununla ilgili olarak da birtakım tedbirler aldık. Bugün itibarıyla da bunu uyguluyoruz. Dolayısıyla 4 Ekim'den bu tarafa rezervlerimizin nereden nereye geldiği belli" şeklinde konuştu.
Hindistan'daki mikro kredi riski gibi risklerin Türkiye konut, mortgage piyasasında söz konusu olup olmayacağına ilişkin soruya ise Yılmaz, "Biz şu anda gerek tüketici kredilerinde, gerekse reel sektöre verilen kredilerde, gerekse kredi kartı, otomobil kredileri ve konut kredilerinde çok fazla aşırı bir durum görmüyoruz. Ancak bunun hızıyla ilgili ortaya çıkan birtakım gelişmeler var. Bizim aldığımız tedbirler, bu hızın ileride ortaya çıkarabileceği sorunlara bugünden verilmiş bir tepkidir. Yani ölçülü
ve kontrollü gidilmesi... Finansal istikrarla ilgili dört tane konudan bir tanesi borçluluk oranlarının makul seviyelerde tutulması. Şu anda içinde bulunduğumuz krizin ana nedenlerinden bir tanesi de borçluluk oranlarının olağan dışı seviyelere çıkması. Biz, kontrollü bir borçluluk oranının olması için gayret gösteriyoruz" yanıtını verdi.