Vanlı aile üç kuşaktır Şam'da Mevlana Halid-i Bağdadi'nin türbedarlığını yapıyor

Büyük İslam müceddidi Mevlana Halid-i Bağdadi'nin Şam'da bulunan mezarına 100 yıldır Türk asıllı Vanlı ailesi türbedarlık yapıyor. Dedesi ve babasının

Büyük İslam müceddidi Mevlana Halid-i Bağdadi'nin Şam'da bulunan mezarına 100 yıldır Türk asıllı Vanlı ailesi türbedarlık yapıyor. Dedesi ve babasının ardından üçüncü kuşak olarak büyük İslam âlimi Mevlana Halid'i Bağdadi'nin mezarına türbedarlık yapan Zekeriya Vanlı kendini bu hizmete vakfettiğini söylüyor.

Mevlana Halid-i Bağdadi on sekizinci yüzyılın sonu ile on dokuzuncu yüzyılın başında Irak ve Şam'da yetişmiş en büyük İslam alimi olarak biliniyor. Asrın müceddidi olarak da tanınan Halid-i Bağdadi, insanlara hak yolu göstererek hakiki saadete, kurtuluşa kavuşturan ve Silsile-i Âliye adı verilen âlimler ve velîler zincirinin yirmi dokuzuncusunu oluşturuyor.

Ziyaüddin lakabıyla da tanınan Mevlana Halid-i Bağdadi babası Ahmed, Hazreti Osman, annesi ise hazreti Ali'nin soyuna dayanıyor. Bu sebeple büyük alim Osmani diye de anılıyor.

Suriye'nin başkenti Şam'a hakim bir dağ olan Kasyun'daki mütevazı bir mezarlıkta bulunan Mevlana Halid-i Bağdadi'nin mezarının bakımını 100 yıla yakın bir süredir Türk asıllı bir aile yapıyor. Yaklaşık 160 yıl önce Şam'a geldiklerini anlatan Zekeriya Vanlı, üçüncü kuşak olarak Mevlana Halid-i Bağdadi'nin mezarına türbedarlık yapıyor.

Dedesinin Van'dan geldiği için Vanlı soy ismini aldıklarını anlatan türbedar Zekeriya Vanlı, "Dedem Ahmed Vanlı yaklaşık 160 yıl önce Şam'a geldi. Kendisi Nakşibendi tarikatına mensup olduğu için Mevlana Halid-i Bağdadi'nin mezarına yaklaşık 30 yıl türbedarlık yaptı. Dedemin ardından babam türbenin bakımını üstlendi. Babam da yaklaşık 35 yıl büyük İslam aliminin mezarına yakından ilgilendi. Son olarak ben buranın bakımını babamdan devraldım." diyerek üç kuşaktır türbedarlık yaptıklarını söylüyor.

"HİÇ BİR ÜCRET ALMADAN GÖNÜLLÜ OLARAK TÜRBEDARLIK YAPIYORUM"

Bağdadi'ye karşı büyük bir sevgi beslediklerini anlatan Türbedar Vanlı, "Biz Nakşibendi Tarikatı'na mensup bir aileyiz. Mevlana Halid-i Bağdadiye karşı büyük bir sevgi besliyoruz. Onun için üç kuşaktır burada türbedarlık yapıyoruz. Dedem ve babamdan aldığım bu görevi büyük bir titizlikle devam ettiriyorum. Buranın temizliği bakımını hiçbir ücret almadan sırf Allah rızası ve Halid'i Bağdadi'ye beslediğim sevgi için yapıyorum." diyerek hizmetlerini anlatıyor.

Yaklaşık 43 yıldır türbedarlık yapan Zekeriya Vanlı, Halid-i Bağdadi'nin türbesinin temizlik ve bakımını büyük titizlik içinde yapıyor. Şam'a hakim bir dağ olan Kasyun'daki mezarlıktaki türbenin bitişiğinde küçük bir evde ailesi ile yaşayan Vanlı gelen ziyaretçileri ağırladığı gibi türbeden bir an olsun ayrılmıyor.

İlahiyatçı Said Aktük ise, Mevlana Halid'i Bağdadi'nin İslam tarihinde büyük bir yerinin olduğunu belirtiyor. Mevlana Halid'in Bediüzzaman Said Nursi'nin hemen öncesindeki asrın müceddidi olduğunu kaydeden İlahiyatçı Aktürk, Bediüzzaman ve Bağdadi arasındaki benzerliklere dikkat çekiyor.

Mevlana Halid-i Bağdadi, İmamı Rabbani'den sonra Nakşi Bendi Tarikatı'nın en büyük temsilcisi olarak kabul edildiğini ifade eden Aktürk, Halid-i Bağdadi'nin asrın müceddidi olarak kabul edildiğini aktarıyor. Bağdadi'nin yaşamı ile ilgili bilgi veren ilahiyatçı Aktürk, "Halid-i Bağdadi, aslen Irak'ın Süleymaniye şehrinde doğmuş. Büyük zatların hayatları kutsi bir programa tabi oldukları için doğdukları ülkelerden ziyade başka yerlerde vazifeli oluyorlar. Bağdadi bakıyorsunuz Süleymaniye'den Hindistan'a gitmiş. Buda bir hikmete, bir emre binaen olmuştur. Çünkü Cenabı Allah o insanları yer yüzünde istihdam ettirdiği için sevk ve idareleri bir kutsi program içinde olmuştur. Onun için Hindistan'a gitmiştir." diyerek yaşamı konusunda bilgi veriyor.

Bağdadi'nin Hindistan'da irşad ve tebliğde bulunduğunu belirten Aktürk, "Abdullah Dehlevi ismindeki bir zattan dersler alıyor. Ardından büyük şöhrete kavuşuyor. Bu durum bazı insanları rahatsız ediyor. Büyük imtihanlara maruz kalmıştır. Daha sonra irşad ve tebliğ için Bağdat ve çevresine geliyor" diyerek Bağdat'a gelişini anlatıyor.

ABDULKADİR GEYLANİ ÖLÜMÜNDEN SONRA DA BAĞDAT'TA TASARRUF SAHİBİYDİ

Aktürk, Abdulkadir Geylani ile ilgili ölümünden sonra da manevi alemde Bağdat'ta tasarruf sahibi olduğuna dikkat çekiyor. Bu yüzden Mevlana Bağdadi geldiği Bağdat'ta muvaffak olmadığını ifade eden Aktürk şöyle konuşuyor: "O zamanlar Bağdat Abdulkadir Geylani'nin tasarrufunda olduğu için Bağdadi, burada tek kelime konuşamıyor. Abdulkadir Geylani ölümünden sonra bile buralarda tasarrufta bulunduğu için burada muvaffak olamıyor. Önünde adeta bir mani oluyor. Muhalefet görüyor. Daha sonra anlaşılıyor ki Bağdat ve çevresi Abdulkadir Geylani'nin tasarrufunda olduğu için manevi alemde kendisine bir yetki verilmiyor."

MANEVİ ALEMDE ABDULKADİR GEYLANİ'YE ZİYARET

Manevi anlamda karşılaşılan engellemenin ardandan ilahiyatçı Aktürk, İmam Rabbani ve Şahı Nakşibendi Hazretlerinin manevi alemde Abdulkadir Geylani'yi ziyaret ettiklerini anlatıyor. Her iki İslam alimi Mevlana Halid-i Bağdadi için izin istendiğini söyleyen Aktürk, "Manevi alemde Abdulkadir Geylani'ye 'Mevlana Halid senin evladındır. Sen ona müsaade etsen de o da irşad ve tebliğde bulunsa' diyerek bir iltimas yapılıyor. Ardından Abdulkadir Geylani, Halid-i Bağdadi'yi kabul ediyor. Daha sonra Mevlana Bağdadi büyük bir inkişaf ve şöhret kazanıyor." şeklinde Abdulkadir Geylani'den alınan manevi izne dikkat çekiyor.

İlahiyatçı Aktürk ayrıca Bediüzzaman Said Nursi ile Mevlana Bağdadi arasındaki benzerliklere de değiniyor. "Risale-i Nur Külliyatında da gördüğümüz şeyler var." diyen Aktürk, Bediüzzaman Said Nursi'nin ilk katibi Şamlı Hafız Tevfik'in, Osmanlı döneminde babasının memuriyeti sebebiyle Şam'da 20 yıl kadar kaldığını aktarıyor. Burada yetişen Hafız Tevfik, Bediüzzaman'ın eserlerini ilk elle yazan kişidir. Onun yazdığı Sikke-i Tasdik-i Gaybi'de Bediüzzaman Said Nursi ile Mevlana Halid-i Bağdadi arasındaki benzerlikleri anlatılıyor." diyerek benzerlikleri sıralıyor.

MEVLANA HALİD-İ BAĞDADİ İLE BEDİÜZZAMAN ARASINDAKİ BENZERLİKLER

Halid-i Bağdadi 1313 Hicri takvimde dünyaya gelmiştir. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri tam yüz sene sonra 1293 yılında dünyaya geldi.

Mevlana Halid-i Bağdadi 1224 Hicri yılda Hindistan'ın başkenti Cihanabad'a gidiyor. Bediüzzaman Hazretleri de 1324 yılında İstanbul'a geliyor. Bu da Miladi 1907'ye tekabül ediyor.

Mevlana Halid-i Bağdadi 1238'de Cihanabad'da siyasilerle görüşmeler yapıyor. Siyasiler ondan rahatsız oluyor. Bir şekilde Cihanabaddan sürgün edilmesine karar veriyorlar. Aynı şekilde Üstad Bediüzzaman 1338'de Ankara'ya geliyor. Burada bir kısım görüşmeler yapıyor. Görüşmelerinden sonra burada duramayacağını anlıyor. Ardından Barla'ya sürgün ediliyor.

Bediüzzaman iman ve Kuran hizmetine kendini vakfetmiş bir kişi olarak temayüz ediyor. Mevlana Bağdadi Hazreti Osman'ın soyundan geliyor. O da kuran ve iman hizmetinde temayüz eden bir şahsiyet olarak karşımıza çıkıyor.