Hrant Dink cinayeti kaldı iki tutukluya

Ogün Samast'ın çocuk mahkemesinde yargılanmasına karar verilen mahkeme salonuna baktığınızda derin bir hayal kırıklığı hissediyorsunuz. Kala kala tutuklu iki tetikçiden hesap sorulacak.

Ogün Samast'ın çocuk mahkemesinde yargılanmasına karar verilen mahkeme salonuna baktığınızda derin bir hayal kırıklığı hissediyorsunuz. Kala kala tutuklu iki tetikçiden hesap sorulacak.

Rakel Dink: Adalete prangalar vurulmuş. Hâkimler uyguluyor.
FOTOĞRAF: TANER YENER / DHA

Hrant Dink cinayeti davasının görüldüğü insanın ruhunu karartan ve umudunu sarsan salondaki en dikkat çekici nokta, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) mağduru çocuklar için hazırlanan değişikliğin Ogün Samast’a yaramasıydı. Samast’ın avukatları, bu yasaya dayanarak Samast’ın Çocuk Mahkemesi’nde yargılanmasını istediler. İstediklerini de aldılar.
Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, “Ne diyorsun” soruma acı acı güldü. “Yasa buna hükmediyor. Ancak bizim davanın gelişmesi açısından olumsuz bir durum söz konusu. Maddi gerçeklerin ortaya çıkarılması ve sanıkların yüz yüze gelip gerçeğin aydınlanması bakımından iyi olmadı.” 

‘Adalete pranga vurulmuş’
Kaderin cilvesi mi, bu ülkenin aşılamayan ‘derin gerçekleri’ mi, ne derseniz deyin, insanın vidanını sızlatan bir durumla yüz yüze olduğumuz açık. Hâlâ TMK mağduru çocukların önemli bir kesimi hapisteyken, bu maddelerden yararlanmaları için yoğun bir hukuk mücadelesi yürütülürken, Ogün Samast’ın bu madde sayesinde çocuk sayılarak çocuk mahkemesine yollanması gerçekten de bu ülke koşullarında bile olağandışı. Rakel Dink, haklı olarak “Adalete kanunlarla prangalar vurulmuş. Hâkimler de uyguluyor” demek gereğini duydu.
Bu davayı başından beri izleyen insanlardan birisi olarak, ilk günden beri, çok umutlu bir psikoloji içinde değilim… Şimdi yaşadığım ise Dink ailesi gibi, derin bir çaresizlik. Bu duruşmaya gönderilen bir MİT raporu, konunun derinliğini iyice gözler önüne seriyor. 

MİT biliyormuş
Mahkeme geçen celselerden birisinde avukatların talebine dayanarak Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) bir yazı yazmış ve Hrant Dink’in İstanbul Valiliği’ne çağrılmasından haberdar olup olmadığını sormuştu. MİT, mahkeme dosyalarına giren cevabında Hrant Dink’in İstanbul Valiliği’ne çağrılmasından haberdar olduğunu, kendisine Sabiha Gökçen ile ilgili yazdığı yazının toplumsal infiale sebep olabileceğinin hatırlatıldığını belirtti.
Bu cevabi yazıdan anlaşılan şudur: Hrant, MİT’e göre, Sabiha Gökçen ile ilgili yaptığı haber nedeniyle ‘toplumsal infiale sebep olabilecek’ bir iş yapmıştır. MİT bunu biliyor ve İstanbul Valiliği’ne bu amaçla eleman göndererek Hrant’ı uyarmaya karar veriyor. Peki, Mİlli İstihbarat Teşkilatı, Hrant’ın korunması konusunda bir önlem almış mı? Hrant’a sıkılacak kurşunların nereden geleceğine ilişkin bir istihbarat çalışması yapmış mı? Hayır. Uyarmanın ötesine geçen herhangi bir önlem alınmadığını biliyoruz. 

MİT Hrant’ı neden korumadı?
Devletin bütün temel güvenlik ve istihbarat birimlerinde Hrant’ın bir saldırıya uğrayacağına ilişkin kayıt, bilgi ve istihbarat bulunuyordu. (Buna şimdi kendi belgesiyle Milli İstihbarat Teşkilatı da dahil oldu.) Ama dönemin İstanbul Valisi şu anda ‘Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’ koltuğunda oturuyor. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü, bir ilin valisi. Dönemin Trabzon Jandarma Komutanı hâlâ vazifesinin başında. Aşağıya doğru inildikçe, birçok devlet görevlisi hakkında idari soruşturma izninin bile verilmediği görülüyor.
Adaletin egemen olduğu iddia edilen bir ülkede, ‘tehdit altında olduğu bilinen” bir gazeteci eğer o ülkenin en büyük metropolünün orta yerinde gündüz vakti öldürülmüşse, orada ciddi bir ‘mantık sorunu’ var demektir.
Hâkimler, savcılar cüppeli, avukatlar cüppeli… Mahkemede dosyalar üst üste yığılı. Tanıklar dinleniyor, avukatlar konuşuyor, gazeteciler not alıyor. Sanırsınız ki, bu dava Hrant Dink cinayetini aydınlatacak ve cinayetin oluşumunun çeşitli aşamalarına dahil olan herkes hesap verecek… 

Bu esas dava olabilir mi?
Salona baktığınızda derin bir hayal kırıklığı hissediyorsunuz. Kala kala iki tutuklu kalmış. Bu ülkenin en değerli gazetecilerinden birisi olan bir aydın, topluca hazırlandığını bildiğimiz bir cinayete kurban gidiyor. Sonunda çıka çıka iki tetikçiden hesap sorabilecek bir irade ortaya çıkıyor. Onlar da üzerlerine yönelik bunca ilginin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorlar.
Bu davanın, Hrant Dink cinayetinin asıl davası olduğunu iddia eden varsa gelsin duruşmaları izlesin.