Enflasyon mücadelesi karşı karşıya

2009 yılı için belirlenen revizyonlu enflasyon hedefi yüzde 7.5 idi.

Enflasyon mücadelesi karşı karşıya
Enflasyon mücadelesi karşı karşıya
Önceki gün açıklanan verilere göre yılsonu enflasyon gerçekleşmesi yüzde 6.53 oldu. Merkez Bankası ve hükümet tarafından birlikte belirlenen hedef tutturulmuş oldu. Üç yıl ardı ardına tutturulamayan, sonunda da yukarı doğru revize edilen enflasyon hedefi, açık enflasyon hedeflemesine geçildiğinden bu yana ilk kez yakalandı. Aslında, hem 2008’deki sıfır büyüme civarındaki ekonomik performansı sağlayan zayıf talebin, hem de 2009’daki yüzde 6’ya yakın gerçekleşmesi beklenen sert daralmanın, gerileyen emtia ve enerji fiyatlarının enflasyon hedefini tutturmakta önemli bir katkısının olduğu da yadsınamaz. Nasıl ki 2006 sonrasındaki birkaç yılda emtia ve enerji fiyat artışları birer ‘dışsal şok’ olarak enflasyon artışını ve hedeften sapmayı getirdiğinde temel bir gerekçe idi, düşüşte de katkıları olduğu açık.
Bunca desteğe karşın, bu ‘başarı’ içindeki mevcut olumsuzluklar kendini belirgin biçimde gösteriyor. En başta Merkez Bankası’nın enflasyon tahminini anımsayalım. Bundan henüz iki ay önce, ekim ayı sonunda açıklanan Enflasyon Raporu’nda, 2009 sonu enflasyon tahmini yüzde 5-6 arası, orta noktası da yüzde 5.5 olarak yer almıştı. Merkez Bankası’nın tahmini iki ayda tam 1 puan şaştı. Orta vade için yapılan tahminlerde bir sapma olsaydı,belirsizlik unsurlarının çokluğundan dolayı normal kabul edilebilirdi. İki aylık bir tahminin 1 puan şaşması düşündürücüdür. Bu tahmin şaşması, Merkez Bankası’nın temel sorunları hafife almasının bir simgesidir.
Hafife alması düşündürücüdür, çünkü Merkez Bankası’nın 2006’dan bu yana enflasyonla mücadelede mevcut engelleri ortadan kaldıracak reformlara yaptığı atıfların cılızlığı dikkat çekicidir. Düşündürücüdür, çünkü açılan bütçenin finansmanının kamu zamları ve vergi artışları ile yapılacağını ‘bilmez gibi’ davranması, bunlar olduktan sonra da ‘enflasyon üzerinde geçici etkileri olacak’ mealinden ‘pansuman politikası’ izlemesi artık inandırıcılığını yitirmektedir.

Üç yılın sonunda hedef yukarı doğru revize edilerek tutturulabilen enflasyonun yapısal boyutu, ancak 2009 sonunda fark edilebilmiştir! Merkez Bankası, aralık ayında açıkladığı 2012 enflasyon hedefinin, neden daha düşük değil de yüzde 5 olarak belirlendiğini anlatırken; “yüksek aracılık maliyetleri, dağıtım kanallarındaki verimsizlikler, işgücü piyasası düzenlemelerindeki katılıklar ve bazı sektörlerde aksak rekabet koşulları gibi unsurlar fiyatlama davranışlarını olumsuz etkilemektedir” saptamasını kamuoyu ile paylaşmıştı. Özetle, ülkemize özgü katılıklardan bahsediyordu. Peki, bunları bilmiyor muyduk? Enflasyondaki katılık gibi temel bir sorunun çözülmesi için gereken iletişimi son 3 yılda düşük profilli tutan Banka, hedefin görece daha yüksek belirlendiği aşamada gerekçe sunumu için daha yüksek bir profili ortaya koyuyordu. Özetle, sorunu değil bahaneyi anlatırken daha cesaretli idi! Aslında bahane de olsa, Merkez Bankası, üç yıl boyunca kamuoyunu ‘uyuttuğunu’ dolaylı olarak itiraf ediyor.

Merkez Bankası’nın 2012 hedefini yüzde 5 olarak açıkladığı gerekçeli metinde, bir başka temel gerekçe ‘Mali disiplinin kalitesini artıracak reformların henüz tamamlanmamış olması’ idi. Merkez Bankası, “Bütçe yapısının yeterince esnek olmaması nedeniyle, kamu dengelerini düzeltmeye yönelik tedbirler dönem dönem enflasyon üzerinde ek bir baskı oluşturabilmektedir” diyordu. Yılın son günündeki vergi artışları ve zamlar sürpriz miydi? 2009’da yüzde 6.53’lük yıllık enflasyonun 1 puanı alkollü içki ve tütün fiyatlarındaki artışın, 1 puanı da ulaştırma sektöründeki fiyat artışlarının katkısıdır. Kamuya vergi artışlarıyla kaynak sağlamanın enflasyona katkısı 2 puana yakın görünmektedir.

Sorun; neden bu sorunların Merkez Bankası’nın son 3 yıldaki iletişim metinlerinde yeterince yer bulamadığıdır. Merkez Bankası’nın bu son duruşu, en vasat haliyle; enflasyonun orta vadede düşüremeyeceğinin, hedefleme rejiminin de ‘de facto’ işlevsiz hale geldiğine ilişkin inancın itirafı olarak alınabilir.
Tüm bu fotoğrafa, “faizler uzun bir süre düşük kalacak” söylemini de koyarsak, ‘ekseni kaymış’ bir para politikasından bahsetmek sanırız yanlış olmaz!