'Genelkurmay huysuz ihtiyara benzedi'

Prof. Nevzat Tarhan bugünkü yazısında Genelkurmay'ı huysuz ihtiyara benzetti.

İşte Nevzat Tarhan'ın bugünkü yazısı:

Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış darbecilerin mumu da toplumun uyanmasına kadar yanacak. Savcıların değil, Genelkurmayın kendi çürüklerini temizlemesi TSK’yı yıpratmaktan korur.

Balyoz Güvenlik Harekatı’ planının darbe planı olduğu o kadar sahici ki, ilk günkü acabalardan vazgeçmek daha makul gözüküyor. Sanki 27 Mayıs veya 12 Eylül’ün güncellenmiş hali.

Orijinal nüsha 4 yıllık bekleme süresi sonunda imha edilmiş. Acaba son dört yılın plan tatbikatları ve harp oyunları savcılara gösterilebilecek mi bilemiyoruz. Kamu vicdanı tatmin olmazsa TSK çok zarar görür.

Gerçeklik ilkesine uyan bazı bilgiler

1- Harp oyunlarında gerçek isim olmaz kırmızı kuvvetler mavi kuvvetler çatışması vardır. Ancak sadece harp planına isim ve sicil gibi noktasal bilgiler girer. Bu harp planı olmadığına göre darbe planı tanımı en uygun tanımdır.

2- Fişleme için uygulanan Güvenilir - Güvenilmez kriterleri Yüksek Askeri Şura kararları ile tasfiye edilen, muhtemel darbeye karşı olabilecek dindar ve demokrat subaylara uygulanan kriterlere uyuyor. Dinci, eşinin başı örtülü, gümüş yüzük takıyor, alaturka WC kullanıyor, rüşvet yemez, liberal görüşleri var, İmam hatip mezunu, babası imam vs gibi…

3- Asker plansız iş yapmaz. 12 Eylül 1980’de bir günde anarşinin bitmesi iyi plan sonucuydu. Plandaki iç tehdit ana teması tahrifatla açıklanamayacak kadar belirgin göze çarpıyor. Basına yansıyan metni incelediğinizde darbe arzusu ve niyeti çok belirgin anlaşılıyor.

4- Genelkurmayın planla değil nasıl sızdırıldığı ile ilgilenmesi de tevil yolu ile ikrardır. Suçun dolaylı onaylanması anlamını çağrıştırır.

5- Psikolojik Savaş gözlüğü ile bakıldığında;

Stratejik hedef darbe yapmak, savaş ideolojisi irticai kalkışma ve Türkiye’nin İran olma ihtimali, taktik hedef irtica tehlikesine kamuoyunu inandırmak, yöntem düşman üretmek için kontrgerillayı çalıştırmak, taktik ikincil hedef sıkıyönetim için ortam oluşturulmasıdır.

Eylem planları ile düşman üretmek amaçlanır, çarşaf ve sakal eylem planları ile el-kaide üzerinden fişlenmiş kişilerin toplanmasının sağlanması ve camilerin bombalanması ile de irticai kalkışmaya inandırıcılığın oluşturulması amaçlanır.

Ayrıca Suga (Denizcilikte halat bağlama anlamına gelir) eylem planı ile denizlerde gerginlik ve Oraj eylem planı ile havalarda fırtına oluşturmak amaçlanmıştır.

‘Orage’ Fransızcada fırtına demektir. Eylem planında imzası olan İbrahim Fırtına paşanın soyadının Fransızcası. Ne tesadüf (!)...

6- Hafızalarımızı yoklayalım 2003’de Kasım ayında HSBC bombalandığında tanklar boğaz köprüsünü EMASYA gerekçesi ile kapatmıştı. Sessizce valilik özrü ile geri dönülmüştü.

Çarşaf eylem planı kapsamında HSBC, Sinagog ve İngiliz Konsolosluğunun bombalanması akla yakın duruyor. Demek ki kader cuntacıların kafasını çarşafa dolandırmış.

7- 2003 Plan Semineri Mart 2003’te yapıldı. Seminerler jenerik senaryoların yeniden gözden geçirilme ve kurmayların akademik kariyerlerinin gözlemlendiği alanlardır. Bunun için en az altı ay hazırlık gerekir.

Plan semineri son aşama tarihi ile Irak olayları tarihi örtüşüyordu. Aynı tarihlerdeki Orgenerallerin ittifakla 1 Mart Irak tezkeresi için nötr kalma kararının gerekçesi belirsizdi. Şimdi anlaşılıyor cuntacılar ABD ile ortak hareket etmek istememişler. Çünkü iç hesapları varmış. Amerikalıları kızdırınca Irak Süleymaniye’de Özel Kuvvetler Komutanlığı askerlerinin başına çuval geçirilmişti. 2003 Kasım ayı bombalamalarından sonra muhtemelen hükümet uluslararası destek istedi ve ABD cuntacıların kulağını çekti. Aslında önceleri ABD’ye toz kondurmayan ‘bizim iyi çocuklar’dılar.

ABD’nin Türk Genelkurmayını değil hükümeti muhatap almaya başlaması dönüm noktası olmuştu. Demek ki kader aslında çuvalı cuntacı zihniyetin başına geçirmiş.

O tarihlerde darbeyi önleyen üç etken Orgeneral Hilmi Özkök, darbecilerin taktik hatası ile ABD’yi kızdırmaları ve zamanın ruhu faktörleridir.

Genelkurmay Başkanlığı darbe planlarının konuşulması ile bilgi kirliliği oluştuğunu ifade etti.

Asıl bilgi kirliliği gerçeklerin orta çıkmasını engellemektir.

12 Eylül 1980’den bir gün önce “Bazı duyumlar alıyorum” diyen Cumhurbaşkanı vekili İhsan Sabri Çağlayangil’e Genelkurmay başkanı Kenan Evren’in “Darbe olacak olsa önce benim haberim olurdu” demesi bilgi kirliliğidir.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış darbecilerin mumu da toplumun uyanmasına kadar yanacak. Savcıların değil, Genelkurmayın kendi çürüklerini temizlemesi TSK’yı yıpratmaktan korur.

Genelkurmayımız huysuz ihtiyarlara benzememeli. Huysuz ihtiyarlar hep bir suçlu ararlar suçun kendilerinde olduğunu anladıklarında ise iyice yalnız kaldıklarını görürler.

Dost acı söyler, emekli bir subay olarak bunları yazmaktan mutlu değilim ama zalimliğe sessiz kalınmaz ki.