'Türkiye'yi terör belasından kurtarmak mümkün'
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,'Başbakanlar da savcılara hesap verecek' dedi.
"Minibüsler yakıldı, evlerin önünde arabalar yıkılmaya başlandı, erler vuruldu derken Türkiye'de baktık en zor koşullarda hizmet vermeye çalıan öğretmenler sokak saldırılarına maruz kaldı. Tekrar Madımak Oteli mi yaşanacak kaygısı ortaya çıktı, Ardından Diyarbakır'da bir gencimiz kurşunla vuruldu, Serap kardeşimiz maalesef kurtulamadı. Evladımız hain saldırının hedefi oldu. Bu acılar derken Tokat'ta bir tuzak, yedi askerimizi şehit eden bir saldırı, Türkiye'de gerçekleri görmek istemeyen insanların gözüne gerçekleri dayatarak göstermeye başladı. Bu noktadan sonra hiçbir yanlış yapılmamış gibi bu yola devam etmeye çalışmak artık gaflet olmaktan, dalalet olmaktan, bir hıyanete dönüşmektedir. Olayları hazmetmek hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Bu açılım tarihi bir fırsat diye ilan edilerek ifade edildi. Sayın Başbakan hiçbir can kaybı, hiçbir mal kaybı yaşamadan sadece siyasi adımlar atarak Türkiye'yi terör belasından kurtarmanın mümkün olduğunu söyledi.
Üzerinden birkaç ay geçti. Bunu ortaya atanlar bu durumu gözden geçirmek zorundadılar. Türkiye'nin kentleri yangın yerine dönmüş, can güvenliği ortadan kalkmış, vatandaşlar arasındaki bağlar derinden zedelenmiş. Böyle bir Türkiye ortamına gelmiş olmamazın sorumluluğu durduk yerde 'haydi tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz' diye ortaya çıkanlar değil midir. Bunu kamuoyuna anlatan olmadı. Neyi, nasıl, nereye bağlanacağını açıklayan olmadı. Tamam tamam dediler o da var bu da var dediler. Bizi de almak istediler ama alamadılar. Bu gemi nereye gidecek bilmiyoruz dedik. Nereye gideceğini bilmediğimiz bir gemiye binmeyiz dedik. Bu noktada yanlış mı yapmışız?
AK Parti ve DTP elele vererek bu yola çıktı. DTP daha ilk görüşmeden itibaren dedi muhatap Öcalan'dır. Ki DTP PKK diye diye AK Parti'yle birlikte çalıştı. Sonra bir baktık Habur kapısında Kandil'den gelenler bekleniyor. Kandil'den gelenler o saatte oraya Öcalan'ın talimatıyla geldiler. İçişleri Bakanlığı, Mit müsteşarı kimin talimatıyla oraya gitti? Ne oldu? Müzakere sürüyor. Bu açılım süreci PKK ile AK Parti'nin, DTP'yi çıkar aradan, kendisi zaten çıkmak istiyor, işbirliği üzerine kurulmuş bir projedir.
O insanlar PKK'dan koparak mı gelmişlerdir? Artık biz silahlı mücadeleyi bırakıyoruz, yeni bir dönem açıyoruz demek için mi gelmişlerdir? Biz buraya Öcalan'ın talimatıyla geldik, biz buraya barış elçisi olarak geldik. PKK silahtan vazgeçecek mi? Hayır öyle bir şöy yok. AK Parti PKK'yla müzakere ediyor, PKK silah bırakmadığı halde müzakere ediyor.
Peki PKK belki projesini değiştirmiştir, hedefini değiştirmiştir. PKK eski PKK değil, değişti artık onlar diyorlar. Ne istiyorsunuz? Biz devleti ayrıştırmayı istiyoruz. Biz kendi ırkımızı temel alan bir anlayışla yola çıkıyoruz diyorlar. Çok açık olarak bu da ortaya çıkmıştır.
Dağdan inerek dağdan vazgeçtiler izlenimini vermeye çalışmışlardır ancak bunun böyle almadığı çok açık olarak ortaya çıkmıştır. Dünyada böyle çatışmalar yaşanmıştır. Bu dönemde hiçbir devlet onlar silahı bırakmayı kabul etmeden müzakere etmemişlerdir. Hiç kimse etmemiştir. İlk kez Türkiye'de AK Parti bizim hükümet, canım uzatmayın dercesine, ne istiyorsun bir söyle anlayışı içinde müzakere etmiştir. PKK projesini değiştirmemiştir, amaç bölmedir çok açık, ama bölmeye gücü yetmiyor. Türkiye'nin Kürt kökenli insanların büyük çoğunluğu bölünmek istemiyor onun için gücü yetmiyor. İnsanların ezici çoğunluğu bu milletin eşit bir parçası olarak yaşamaktan mutlu olduğunu hissediyor ve bunu reddediyor. Manzara bu. En büyük gücümüz de bu. Ama şimdi öyle hatalar yaptı ki AK Parti, sanki Kürt kökenli vatandaşları giderek PKK'ya yönlendirme sonucunu doğurmuştur.
AK Parti bugün geldiğimiz noktada paniklemiştir. Makul, kabul edilebilir bir değerlendirme yapabilmiş değildir, kendi politikasının kaçınılmaz sonuçlarıyla yüzleşmeyi gerçekleştirmiş değildir. Dünkü tablo bu durumun doğal sonucudur.
Çok açıktır, AK Parti PKK'nın projesini değiştirmediğini bile bile girmiştir. Ucu açık demiştir. Bu iş bir yerde bitmeyecek, bugün bunu yarın senin beklediğini yaparız demiştir. Uzun vadede anayasa değişikliği masadadır demiştir. Bunun anlamı nedir? Türk milleti anlayışını ortadan kaldırmaktır. Daha bir kaç gün önce AK Parti'nin grup başkanvekili Türk milleti sözüyle ilgili konuşmuştur. Kendilerini ne zannediyorlar, Türkiye'ye ne zannediyorlar? Hanımefendi anayasadan Türk milleti lafını çıkaralım diyor.
Bir bak bakalım İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da anayasada ne var? Fransa'da anayasada kaç kez Fransız geçiyor bak bakalım. Fransa'da kökeni ne olursa olsun vatandaşların hepsi anayasanın gözünde Fransızdır. Her kökenli olan Fransızdır. Almanya'da Almandır. Onların bir utanması yok Alman olmaktan, Fransızların yok Fransız olmaktan. Ama AK Parti yöneticilerinin Türkiye'de Türk milleti lafından utancı var.
Bizim devletimiz bir ırk devleti değil, bir kafatası devleti değil, bir siyasi bilinç devleti. Yüzlerce yıldan beri tarihin değerlendirmesiyle gelmiş, hiçbirimizin etnik kökeni ne olursa olsun bir kompleks yapma gereği hissetmediğimiz bir tanımdır. Bu tanımın arkasında ırkçılık aramak asıl ırkçılığın kendisidir, bir başka ırkçılığı dayatma girişimidir. Kökümüz kökenimiz ne olursa olsun hepimiz bu milletin ferdiyiz. Arap kökenli vatandaşım da, Çerkes kökenli vatanadışm da, Gürcü kökenli vatanadşım da bu milletin parçasıyız. Mehmet Akif Arnavut kökenlidir, İstiklal Marşı'nın yazadır.
Yanlış, iktidarın yanlışıdır. Ortadan kaldırılması gereken de bizzat bu iktidarın kendisidir. Ne cambazlıklar yapıyorlar, hazmettiler hazmettiler diyorlar. 7 şehidin ölümü de hazmedilenlerin arasında mı, onu da mı hazmedeceğiz. serap'ın arkasında, yedi şehidin arkasından bütün Türkiye gözyaşı döküyor. Bu iş yanlıştır. Bunun derhal gereğini yapmak lazımdır. Türkiye yangın yerine dönmü, İçişleri Bakanı diyor ki, açılım aynen devam edecek. Bu tabloyu milletimiz en iyi şekilde değenlendirecektir, bu gidişe milletin iradesiyle son vereceğiz. Hiçbir etnik ayrımılık yapmadan herkesi kucaklayacak bir anlayışı Türkiye mutlaka iktidara taşıyacaktır. Cumhuriyet bütün bunların üstesinden gelecektir.
Geride bıraktığımız hafta içinde komutanlar ifade vermeye çağrıldı. Onlar gidip ifadelerini verdiler. Bu Türkiye'nin nasıl bir büyük travma yaşamasını gösteren bir olay. Elbette herkes hukuka karşı sorumludur, herkes hesabını yargının karşısında vermeye hazır olmalıdır. Hukukun üstünlüğü temeldir.
Bugün nasıl komutanlar savcıların önüne çıkıp hesap veriyorsa, Başbakanların da birgün savcıların karşısına çıkıp hesap vereceği günler gelecek. O günlerin özlemi içindeyiz.
Üzerinden birkaç ay geçti. Bunu ortaya atanlar bu durumu gözden geçirmek zorundadılar. Türkiye'nin kentleri yangın yerine dönmüş, can güvenliği ortadan kalkmış, vatandaşlar arasındaki bağlar derinden zedelenmiş. Böyle bir Türkiye ortamına gelmiş olmamazın sorumluluğu durduk yerde 'haydi tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz' diye ortaya çıkanlar değil midir. Bunu kamuoyuna anlatan olmadı. Neyi, nasıl, nereye bağlanacağını açıklayan olmadı. Tamam tamam dediler o da var bu da var dediler. Bizi de almak istediler ama alamadılar. Bu gemi nereye gidecek bilmiyoruz dedik. Nereye gideceğini bilmediğimiz bir gemiye binmeyiz dedik. Bu noktada yanlış mı yapmışız?
AK Parti ve DTP elele vererek bu yola çıktı. DTP daha ilk görüşmeden itibaren dedi muhatap Öcalan'dır. Ki DTP PKK diye diye AK Parti'yle birlikte çalıştı. Sonra bir baktık Habur kapısında Kandil'den gelenler bekleniyor. Kandil'den gelenler o saatte oraya Öcalan'ın talimatıyla geldiler. İçişleri Bakanlığı, Mit müsteşarı kimin talimatıyla oraya gitti? Ne oldu? Müzakere sürüyor. Bu açılım süreci PKK ile AK Parti'nin, DTP'yi çıkar aradan, kendisi zaten çıkmak istiyor, işbirliği üzerine kurulmuş bir projedir.
O insanlar PKK'dan koparak mı gelmişlerdir? Artık biz silahlı mücadeleyi bırakıyoruz, yeni bir dönem açıyoruz demek için mi gelmişlerdir? Biz buraya Öcalan'ın talimatıyla geldik, biz buraya barış elçisi olarak geldik. PKK silahtan vazgeçecek mi? Hayır öyle bir şöy yok. AK Parti PKK'yla müzakere ediyor, PKK silah bırakmadığı halde müzakere ediyor.
Peki PKK belki projesini değiştirmiştir, hedefini değiştirmiştir. PKK eski PKK değil, değişti artık onlar diyorlar. Ne istiyorsunuz? Biz devleti ayrıştırmayı istiyoruz. Biz kendi ırkımızı temel alan bir anlayışla yola çıkıyoruz diyorlar. Çok açık olarak bu da ortaya çıkmıştır.
Dağdan inerek dağdan vazgeçtiler izlenimini vermeye çalışmışlardır ancak bunun böyle almadığı çok açık olarak ortaya çıkmıştır. Dünyada böyle çatışmalar yaşanmıştır. Bu dönemde hiçbir devlet onlar silahı bırakmayı kabul etmeden müzakere etmemişlerdir. Hiç kimse etmemiştir. İlk kez Türkiye'de AK Parti bizim hükümet, canım uzatmayın dercesine, ne istiyorsun bir söyle anlayışı içinde müzakere etmiştir. PKK projesini değiştirmemiştir, amaç bölmedir çok açık, ama bölmeye gücü yetmiyor. Türkiye'nin Kürt kökenli insanların büyük çoğunluğu bölünmek istemiyor onun için gücü yetmiyor. İnsanların ezici çoğunluğu bu milletin eşit bir parçası olarak yaşamaktan mutlu olduğunu hissediyor ve bunu reddediyor. Manzara bu. En büyük gücümüz de bu. Ama şimdi öyle hatalar yaptı ki AK Parti, sanki Kürt kökenli vatandaşları giderek PKK'ya yönlendirme sonucunu doğurmuştur.
AK Parti bugün geldiğimiz noktada paniklemiştir. Makul, kabul edilebilir bir değerlendirme yapabilmiş değildir, kendi politikasının kaçınılmaz sonuçlarıyla yüzleşmeyi gerçekleştirmiş değildir. Dünkü tablo bu durumun doğal sonucudur.
Çok açıktır, AK Parti PKK'nın projesini değiştirmediğini bile bile girmiştir. Ucu açık demiştir. Bu iş bir yerde bitmeyecek, bugün bunu yarın senin beklediğini yaparız demiştir. Uzun vadede anayasa değişikliği masadadır demiştir. Bunun anlamı nedir? Türk milleti anlayışını ortadan kaldırmaktır. Daha bir kaç gün önce AK Parti'nin grup başkanvekili Türk milleti sözüyle ilgili konuşmuştur. Kendilerini ne zannediyorlar, Türkiye'ye ne zannediyorlar? Hanımefendi anayasadan Türk milleti lafını çıkaralım diyor.
Bir bak bakalım İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da anayasada ne var? Fransa'da anayasada kaç kez Fransız geçiyor bak bakalım. Fransa'da kökeni ne olursa olsun vatandaşların hepsi anayasanın gözünde Fransızdır. Her kökenli olan Fransızdır. Almanya'da Almandır. Onların bir utanması yok Alman olmaktan, Fransızların yok Fransız olmaktan. Ama AK Parti yöneticilerinin Türkiye'de Türk milleti lafından utancı var.
Bizim devletimiz bir ırk devleti değil, bir kafatası devleti değil, bir siyasi bilinç devleti. Yüzlerce yıldan beri tarihin değerlendirmesiyle gelmiş, hiçbirimizin etnik kökeni ne olursa olsun bir kompleks yapma gereği hissetmediğimiz bir tanımdır. Bu tanımın arkasında ırkçılık aramak asıl ırkçılığın kendisidir, bir başka ırkçılığı dayatma girişimidir. Kökümüz kökenimiz ne olursa olsun hepimiz bu milletin ferdiyiz. Arap kökenli vatandaşım da, Çerkes kökenli vatanadışm da, Gürcü kökenli vatanadşım da bu milletin parçasıyız. Mehmet Akif Arnavut kökenlidir, İstiklal Marşı'nın yazadır.
Yanlış, iktidarın yanlışıdır. Ortadan kaldırılması gereken de bizzat bu iktidarın kendisidir. Ne cambazlıklar yapıyorlar, hazmettiler hazmettiler diyorlar. 7 şehidin ölümü de hazmedilenlerin arasında mı, onu da mı hazmedeceğiz. serap'ın arkasında, yedi şehidin arkasından bütün Türkiye gözyaşı döküyor. Bu iş yanlıştır. Bunun derhal gereğini yapmak lazımdır. Türkiye yangın yerine dönmü, İçişleri Bakanı diyor ki, açılım aynen devam edecek. Bu tabloyu milletimiz en iyi şekilde değenlendirecektir, bu gidişe milletin iradesiyle son vereceğiz. Hiçbir etnik ayrımılık yapmadan herkesi kucaklayacak bir anlayışı Türkiye mutlaka iktidara taşıyacaktır. Cumhuriyet bütün bunların üstesinden gelecektir.
Geride bıraktığımız hafta içinde komutanlar ifade vermeye çağrıldı. Onlar gidip ifadelerini verdiler. Bu Türkiye'nin nasıl bir büyük travma yaşamasını gösteren bir olay. Elbette herkes hukuka karşı sorumludur, herkes hesabını yargının karşısında vermeye hazır olmalıdır. Hukukun üstünlüğü temeldir.
Bugün nasıl komutanlar savcıların önüne çıkıp hesap veriyorsa, Başbakanların da birgün savcıların karşısına çıkıp hesap vereceği günler gelecek. O günlerin özlemi içindeyiz.