Öcalan'ın sözleri sansürlendi
Taraf gazetesi, İmralı'da Abdullah Öcalan'ın avukatları ile yaptığı görüşmede, Tokat saldırısını değerlendirdiğini ve burada konuşulan bazı sözlerin sansürlendiğini iddia etti.
Gazetenin haberine göre; İmralı'daki PKK lideri, avukatlarına Reşadiye saldırısını değerlendirdi. Apo, "Tokat benim aklımın ucundan geçmezdi" dedi.
DTP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından milletvekillerine istifa kararlarından dönmelerini sağlayan Öcalan'ın Tokat baskınıyla ilgili yaptığı açıklamaların sansürlendiği anlaşıldı. Taraf, Öcalan'ın 16 aralıkta avukatlarıyla İmralı'da yaptığı görüşmenin tam metnine ulaştı. Metinde Reşadiye saldırısı ve kapatılan DTP'nin Eşbaşkanı Emine Ayna hakkında önemli değerlendirmeler yer alıyor.
GÖRÜŞME NOTLARI SANSÜRLENDİ
Öcalan'ın avukatları Ömer Güneş, Meral Atasoy ve Muharrem Şahin, geçen hafta çarşamba günü İmralı'da müvekkilleri ile haftalık görüşmelerini gerçekleştirdi. Bu tür görüşmelerin sonrasında olduğu gibi Fırat Haber Ajansı (ANF), görüşmeyle ilgili notları 18 aralıkta yayınladı. Haberde Öcalan'ın DTP'lilerin istifa kararı, Kürt sorunu, demokratik açılım, Bulanık'ta korucu saldırısı sonucu iki kişinin öldüğü olay alırken, Taraf'ın ulaştığı Öcalan'ın açıklamalarının yer aldığı ham metinde ise çok çarpıcı bir gerçeğin gizlendiği ortaya çıktı. İşte Öcalan'ın özellikle Kürt kamuoyuna kendi tutumuyla ilgili mesajlar veren kaynaklarda sansürlenen açıklamaları:
REŞADİYE'Yİ ANLAMADIM
"Bu Reşadiye olayını ben anlamadım. Benim bilgim olmadığı için bir şey söyleyemiyorum. Bu konuda onları ne suçlayabilirim ne de onları eleştirebilirim çünkü bilmiyorum. Benim bir şeyden haberim yok. PKK'nin, gerillanın binlerce kolu, birimi vardır. Nasıl olduğunu, kimin ne amaçla yaptığını bilmiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim, Tokat benim aklımın köşesinden dahi geçmezdi. Ben 1999'da PKK'den istifa edeceğimi söylemiştim, istifa etme noktasına geldim. Bu benim yaratmak istediğim PKK değil dedim. Çünkü PKK bizim istediğimiz tarzda tam gitmiyordu.
BENİM ADIMI KULLANMASINLAR
Ben burada kızdığım zaman, eleştirdiğim zaman onlar bunu sadece kaba kuvvet olarak anlıyorlar. Ben bunu söylemek istemiyorum mücadelenin birçok yöntemi var. Bizim esas aldığımız yöntem demokratik siyaset yöntemidir... Benim adımı kullanarak da iş yapmasınlar. Kim ne yapıyorsa kendi adına yapsın, kendi kararlarını kendileri alsınlar, beni karıştırmasınlar. Benim sanki 'beni yalnız bıraktılar, beni terk ediyorlar' gibi bir düşünce içinde olduğumu zannetmiş olabilirler. Benim öyle bir şeyim yok. Böyle değerlendirilmemeli.
İÇİMİZDEN ERGENEKON ÇIKTI
Ben 1986'da Kürdistan'a ilk birlikleri, gerillaları gönderdiğim zaman onlara çok şey söylemiştim, onları uyarmıştım. Ancak ben her şeyi de bilemiyorum. Mesela Hogir'in Ergenekonla bağlantılı olduğunu yirmi yıl sonra öğrenebildim. Bunun gibi birçok kişinin Ergenekonla bağlantısını çok sonraları fark edebildim. Herşeyden de beni sorumlu tutmasınlar. Bizim mücadele tarzımız bu şekilde değildi. Bunlar birçok çete oluşturdular, dörtlü çete, Hogir ve Şemdinler. Ergenekon'la da işbirliği yaptılar. Bilge köyü gibi birçok köy basıp çoluk çocuk katlettiler. Daha önce de söyledim yine tekrara girmeyeceğim. Bunlar beni de öldürmek istediler. Hasan Bindal olayını biliyorsunuz. Ben dikkatli olmasaydım beni de öldürürlerdi. Daha sonra bu anlayış alçak Osman-Botanlarla devam etti. Bunlar bizim mücadelemizi de heba ettiler. Birçok insanın infazına göz yuman, öldürülmelerini sağlayan bu insanlar rahatlıkla gidip diğerleriyle işbirliği yapabildiler. Dünyada her ihanetin bir affı olabilir, bir af gerekçesi olabilir ama kendi değerlerine bu kadar ihanet eden bir anlayışın affedilmesi mümkün değildir. Bunlar bizim mücadelemizi, demokratik mücadele anlayışımızı, değerlerimizi de boşa çıkarmaya çalıştılar. Benim her zaman bu anlayışla hareket ettiğimi herkes bilir. Ben askerlerin de gerillaların da ölmesini istemiyorum. Ve gerçekten buna çok üzülüyorum. Anadolu insanları ölmesin. Anadolu kuzuları ölmesin. Eylemler her yerde mi? Ben radyodan dinliyorum iller olarak bahsediyor, ilçelerde de var mı? Her yerde mi? Devam edecek galiba, edecek gibi görünüyor. Galiba çok sayıda gözaltı ve tutuklama var. Tutukluların sayısı ne kadar? -avukatlara soruyor-
DTP'LİLERİN İSTİFA KARARI
Milletvekillerinin istifası konusunda ben böyle düşünmüyorum, farklı düşünüyorum. Ben 'siyaset bir tıkanma noktasına gelmiş' demiştim. Bu karar kendi kararlarıdır. Ben bugünkü durumu 1975-76 yıllarımdaki duruma benzetiyorum. Bir yıl ADYÖD Başkanlığını yaptım. O zamanlar ADYÖD iki eğilimden oluşuyordu. DDKO ve Dev-Genç'in birleşmesinden oluşuyordu. Ben hem Dev-Genç'e hem DDKO'ya üyeydim. Gönlüm her ikisinden yanaydı. Biz ikisini birleştirmiştik. İki tarafı birleştirme, kardeşliği ve özgürlüğü esas aldığımı, böyle bir eğilimde olduğumu biliyorlardı. Birisi daha sonra küçük burjuva milliyetçiliğine kaydı. Diğeri de milliyetçiliğe kaydı.
AYSEL GÖZYAŞI DÖKÜYORDU
Ben avukatlara siyasete girmeyin demiyorum. Ancak hareket ettiğiniz zaman arkanızda on tane örgütü harekete geçirebilecek güçte olmalısınız. Milletvekilleri Meclisi de iyi kullanamadılar. Demokratik kanal açamadılar. Bu şekilde Kürtlerin demokratik kazanımları da boşa harcanıyor. Meclis'te her şeyi tartışabilmeliler. Buraya gelen bir bayan avukat vardı, ismi neydi? Ebru. Ebru'ya da burada söylemiştim. Yeni kurulacak olan partide sizler de sık sık gidersiniz, bilgi alırsınız, takip edersiniz. Ama bunu yaparken de mütevazi olmalısınız, demiştim. Mütevaziliği elden bırakmamak lazım. Ebru onlar şimdi cezaevinde de demokratik mücadelelerini sürdürmelidirler. Orada kendilerini geliştirmelidirler, kendilerini savunmalıdırlar. Aysel'e de burada demokratik mücadele konusunda çok şey söyledim. Aysel burada gözyaşı döküyordu. Demokratik mücadele için demokratik siyaset gerekiyor. Bunun yapılabilmesi önemli.
URAS VE BORA'YA ÇAĞRI
Demokrasi ve Barış Partisi diyorsunuz ancak isminin barış ve demokrasi olmasıyla olmuyor bu işler. Demokratik siyaset yürütülmesi gerekir. Demokratik siyasetle ancak barış gelir. Türkiye'de hukuk zaten yok. Ben söylediklerimi legal ya da illegal olarak değerlendirmiyorum. Benim söylemek istediğim demokratik siyaset kanalıdır, mücadelesidir... Ufuk Uras'ı da burada sert uyarıyorum. Demokratik siyaset için var güçleriyle çalışmalıdırlar. Feminist kesimlerden Aksu Bora vardı. Bir iki şeyini okudum onun. Onunla görüşülebilir. Öcalan sizin felsefik kadına bakış açınızı beğeniyor. Selam söylüyor. Sizin de bu oluşum içinde yer almanızı istiyor, böyle bir önerisi var denilebilir.
PKK NE YAPMAK İSTİYOR
Bu eylemler yarı ayaklanmadır. Şimdi DTP de kapatıldı. Her şey PKK'nin omuzlarında. Bu eylemler bilemiyorum neye dayanıyor? PKK de ne yapmak istiyorsa, ne yapacaksa bunu açıkça ortaya koymalıdır. Ayaklanmak istiyorsa bunun adını koysun, ona göre hareket etsin. Başka bir stratejiye dayanıyorsa bunu belirtsin, ona göre hareket etsin. Bilemiyorum, stratejileri nedir, neye hazırlıklıdır bilemiyorum. Ben şunu yapıyorum, ben bunu yapıyorum önceden açıklar mı, haber verir mi bilemiyorum. Savaşacaksa da ne yapacaksa da bunu duyurmalıdır, ilan etmelidir.
İLK KRİZDE SANSÜR ÇIKMIŞTI
Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşme notları, 1999-2004 arasında ham haliyle yayınlandı. Ancak 2004 yerel seçimler öncesi Öcalan'ın, Osman Baydemir'in Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına karşı çıktığı kısım yayınlanmadı. Öcalan yayınlanmayan bölümde, "Baydemir sivil toplum kökenlidir" diyerek partili bir aday istemiş ve eski Başkan Feridun Çelik'i destekleşmişti. Bunun üzerine Çelik bağımsız aday oldu. Legal Kürt siyasetinde kriz yaşandı. Çelik'in, adaylığını çekmesi için baskılar yapıldı. Çelik ise "Öcalan'ın kendisini desteklediğini" açıkladı. Bunun ardından örgüt içindeki çekişmeler ortaya çıktı. Osman Öcalan ve arkadaşları da Çelik'i destekleyerek örgütten ayrılma kararı aldı. Öcalan, örgüt içindeki bölünmeye müdahale ederek yeni bir yönetim oluşturdu. Murat Karayılan başkanlığındaki yeni yönetim örgüt içinde çıkan sorunları araştırmak için soruşturma başlattı. Soruşturma sonucu açıklamaları sansürleyen Ülkede Özgür Gündem Gazetesi yönetimi görevden alındı.
Daha sonra Öcalan'ın açıklamaları yine eskisi gibi ham haliyle yayınlandı. Ancak bir süre sonra, örgüte ait özel bilgilerin deşifre olduğu gerekçesi Abdullah Öcalan'a iletildi. Öcalan ise özel bilgilerin yayınlanmayabileceğini belirtti.
DTP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından milletvekillerine istifa kararlarından dönmelerini sağlayan Öcalan'ın Tokat baskınıyla ilgili yaptığı açıklamaların sansürlendiği anlaşıldı. Taraf, Öcalan'ın 16 aralıkta avukatlarıyla İmralı'da yaptığı görüşmenin tam metnine ulaştı. Metinde Reşadiye saldırısı ve kapatılan DTP'nin Eşbaşkanı Emine Ayna hakkında önemli değerlendirmeler yer alıyor.
GÖRÜŞME NOTLARI SANSÜRLENDİ
Öcalan'ın avukatları Ömer Güneş, Meral Atasoy ve Muharrem Şahin, geçen hafta çarşamba günü İmralı'da müvekkilleri ile haftalık görüşmelerini gerçekleştirdi. Bu tür görüşmelerin sonrasında olduğu gibi Fırat Haber Ajansı (ANF), görüşmeyle ilgili notları 18 aralıkta yayınladı. Haberde Öcalan'ın DTP'lilerin istifa kararı, Kürt sorunu, demokratik açılım, Bulanık'ta korucu saldırısı sonucu iki kişinin öldüğü olay alırken, Taraf'ın ulaştığı Öcalan'ın açıklamalarının yer aldığı ham metinde ise çok çarpıcı bir gerçeğin gizlendiği ortaya çıktı. İşte Öcalan'ın özellikle Kürt kamuoyuna kendi tutumuyla ilgili mesajlar veren kaynaklarda sansürlenen açıklamaları:
REŞADİYE'Yİ ANLAMADIM
"Bu Reşadiye olayını ben anlamadım. Benim bilgim olmadığı için bir şey söyleyemiyorum. Bu konuda onları ne suçlayabilirim ne de onları eleştirebilirim çünkü bilmiyorum. Benim bir şeyden haberim yok. PKK'nin, gerillanın binlerce kolu, birimi vardır. Nasıl olduğunu, kimin ne amaçla yaptığını bilmiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim, Tokat benim aklımın köşesinden dahi geçmezdi. Ben 1999'da PKK'den istifa edeceğimi söylemiştim, istifa etme noktasına geldim. Bu benim yaratmak istediğim PKK değil dedim. Çünkü PKK bizim istediğimiz tarzda tam gitmiyordu.
BENİM ADIMI KULLANMASINLAR
Ben burada kızdığım zaman, eleştirdiğim zaman onlar bunu sadece kaba kuvvet olarak anlıyorlar. Ben bunu söylemek istemiyorum mücadelenin birçok yöntemi var. Bizim esas aldığımız yöntem demokratik siyaset yöntemidir... Benim adımı kullanarak da iş yapmasınlar. Kim ne yapıyorsa kendi adına yapsın, kendi kararlarını kendileri alsınlar, beni karıştırmasınlar. Benim sanki 'beni yalnız bıraktılar, beni terk ediyorlar' gibi bir düşünce içinde olduğumu zannetmiş olabilirler. Benim öyle bir şeyim yok. Böyle değerlendirilmemeli.
İÇİMİZDEN ERGENEKON ÇIKTI
Ben 1986'da Kürdistan'a ilk birlikleri, gerillaları gönderdiğim zaman onlara çok şey söylemiştim, onları uyarmıştım. Ancak ben her şeyi de bilemiyorum. Mesela Hogir'in Ergenekonla bağlantılı olduğunu yirmi yıl sonra öğrenebildim. Bunun gibi birçok kişinin Ergenekonla bağlantısını çok sonraları fark edebildim. Herşeyden de beni sorumlu tutmasınlar. Bizim mücadele tarzımız bu şekilde değildi. Bunlar birçok çete oluşturdular, dörtlü çete, Hogir ve Şemdinler. Ergenekon'la da işbirliği yaptılar. Bilge köyü gibi birçok köy basıp çoluk çocuk katlettiler. Daha önce de söyledim yine tekrara girmeyeceğim. Bunlar beni de öldürmek istediler. Hasan Bindal olayını biliyorsunuz. Ben dikkatli olmasaydım beni de öldürürlerdi. Daha sonra bu anlayış alçak Osman-Botanlarla devam etti. Bunlar bizim mücadelemizi de heba ettiler. Birçok insanın infazına göz yuman, öldürülmelerini sağlayan bu insanlar rahatlıkla gidip diğerleriyle işbirliği yapabildiler. Dünyada her ihanetin bir affı olabilir, bir af gerekçesi olabilir ama kendi değerlerine bu kadar ihanet eden bir anlayışın affedilmesi mümkün değildir. Bunlar bizim mücadelemizi, demokratik mücadele anlayışımızı, değerlerimizi de boşa çıkarmaya çalıştılar. Benim her zaman bu anlayışla hareket ettiğimi herkes bilir. Ben askerlerin de gerillaların da ölmesini istemiyorum. Ve gerçekten buna çok üzülüyorum. Anadolu insanları ölmesin. Anadolu kuzuları ölmesin. Eylemler her yerde mi? Ben radyodan dinliyorum iller olarak bahsediyor, ilçelerde de var mı? Her yerde mi? Devam edecek galiba, edecek gibi görünüyor. Galiba çok sayıda gözaltı ve tutuklama var. Tutukluların sayısı ne kadar? -avukatlara soruyor-
DTP'LİLERİN İSTİFA KARARI
Milletvekillerinin istifası konusunda ben böyle düşünmüyorum, farklı düşünüyorum. Ben 'siyaset bir tıkanma noktasına gelmiş' demiştim. Bu karar kendi kararlarıdır. Ben bugünkü durumu 1975-76 yıllarımdaki duruma benzetiyorum. Bir yıl ADYÖD Başkanlığını yaptım. O zamanlar ADYÖD iki eğilimden oluşuyordu. DDKO ve Dev-Genç'in birleşmesinden oluşuyordu. Ben hem Dev-Genç'e hem DDKO'ya üyeydim. Gönlüm her ikisinden yanaydı. Biz ikisini birleştirmiştik. İki tarafı birleştirme, kardeşliği ve özgürlüğü esas aldığımı, böyle bir eğilimde olduğumu biliyorlardı. Birisi daha sonra küçük burjuva milliyetçiliğine kaydı. Diğeri de milliyetçiliğe kaydı.
AYSEL GÖZYAŞI DÖKÜYORDU
Ben avukatlara siyasete girmeyin demiyorum. Ancak hareket ettiğiniz zaman arkanızda on tane örgütü harekete geçirebilecek güçte olmalısınız. Milletvekilleri Meclisi de iyi kullanamadılar. Demokratik kanal açamadılar. Bu şekilde Kürtlerin demokratik kazanımları da boşa harcanıyor. Meclis'te her şeyi tartışabilmeliler. Buraya gelen bir bayan avukat vardı, ismi neydi? Ebru. Ebru'ya da burada söylemiştim. Yeni kurulacak olan partide sizler de sık sık gidersiniz, bilgi alırsınız, takip edersiniz. Ama bunu yaparken de mütevazi olmalısınız, demiştim. Mütevaziliği elden bırakmamak lazım. Ebru onlar şimdi cezaevinde de demokratik mücadelelerini sürdürmelidirler. Orada kendilerini geliştirmelidirler, kendilerini savunmalıdırlar. Aysel'e de burada demokratik mücadele konusunda çok şey söyledim. Aysel burada gözyaşı döküyordu. Demokratik mücadele için demokratik siyaset gerekiyor. Bunun yapılabilmesi önemli.
URAS VE BORA'YA ÇAĞRI
Demokrasi ve Barış Partisi diyorsunuz ancak isminin barış ve demokrasi olmasıyla olmuyor bu işler. Demokratik siyaset yürütülmesi gerekir. Demokratik siyasetle ancak barış gelir. Türkiye'de hukuk zaten yok. Ben söylediklerimi legal ya da illegal olarak değerlendirmiyorum. Benim söylemek istediğim demokratik siyaset kanalıdır, mücadelesidir... Ufuk Uras'ı da burada sert uyarıyorum. Demokratik siyaset için var güçleriyle çalışmalıdırlar. Feminist kesimlerden Aksu Bora vardı. Bir iki şeyini okudum onun. Onunla görüşülebilir. Öcalan sizin felsefik kadına bakış açınızı beğeniyor. Selam söylüyor. Sizin de bu oluşum içinde yer almanızı istiyor, böyle bir önerisi var denilebilir.
PKK NE YAPMAK İSTİYOR
Bu eylemler yarı ayaklanmadır. Şimdi DTP de kapatıldı. Her şey PKK'nin omuzlarında. Bu eylemler bilemiyorum neye dayanıyor? PKK de ne yapmak istiyorsa, ne yapacaksa bunu açıkça ortaya koymalıdır. Ayaklanmak istiyorsa bunun adını koysun, ona göre hareket etsin. Başka bir stratejiye dayanıyorsa bunu belirtsin, ona göre hareket etsin. Bilemiyorum, stratejileri nedir, neye hazırlıklıdır bilemiyorum. Ben şunu yapıyorum, ben bunu yapıyorum önceden açıklar mı, haber verir mi bilemiyorum. Savaşacaksa da ne yapacaksa da bunu duyurmalıdır, ilan etmelidir.
İLK KRİZDE SANSÜR ÇIKMIŞTI
Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşme notları, 1999-2004 arasında ham haliyle yayınlandı. Ancak 2004 yerel seçimler öncesi Öcalan'ın, Osman Baydemir'in Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına karşı çıktığı kısım yayınlanmadı. Öcalan yayınlanmayan bölümde, "Baydemir sivil toplum kökenlidir" diyerek partili bir aday istemiş ve eski Başkan Feridun Çelik'i destekleşmişti. Bunun üzerine Çelik bağımsız aday oldu. Legal Kürt siyasetinde kriz yaşandı. Çelik'in, adaylığını çekmesi için baskılar yapıldı. Çelik ise "Öcalan'ın kendisini desteklediğini" açıkladı. Bunun ardından örgüt içindeki çekişmeler ortaya çıktı. Osman Öcalan ve arkadaşları da Çelik'i destekleyerek örgütten ayrılma kararı aldı. Öcalan, örgüt içindeki bölünmeye müdahale ederek yeni bir yönetim oluşturdu. Murat Karayılan başkanlığındaki yeni yönetim örgüt içinde çıkan sorunları araştırmak için soruşturma başlattı. Soruşturma sonucu açıklamaları sansürleyen Ülkede Özgür Gündem Gazetesi yönetimi görevden alındı.
Daha sonra Öcalan'ın açıklamaları yine eskisi gibi ham haliyle yayınlandı. Ancak bir süre sonra, örgüte ait özel bilgilerin deşifre olduğu gerekçesi Abdullah Öcalan'a iletildi. Öcalan ise özel bilgilerin yayınlanmayabileceğini belirtti.