Menderes'in hücresi, daha küçüktü

PKK yandaşlarının sık sık ufak diye ortalığı karıştırdığı Bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın hücresinin Adnan Menderes'in hücresinden daha küçük olduğu ortaya çıktı.

Milliyet gazetesi yazarlarından Can Dündar bugünkü köşesinde devrik Başbakan Adnan Menderes’in darbeden sonra kaldığı Yassıada’daki hücrenin Abdullah Öcalan’ın hücresinden çok kısa olduğunu yazdı.
İşte Can Dündar’ın bugünkü yazısı;
“Öcalan, İmralı’daki hücresinin 12 metrekare olmasından yakınıyor ya... Menderes’in Yassıada’daki hücresi ne kadarmış biliyor musunuz?
2.80’e 3 metre...
Yani 9 metrekareden az...
Küçük bir gözetleme penceresi...
Işıkları hep açık bir oda...
Ve uyuyabilmek için yüzünü örtüyle kapatan, havalandırmaya çıkarılmayan, günden güne ruhen ve bedenen çöken bir devrik Başbakan...
Yassıada’daki güvenlik subayı Yüzbaşı Kazım Çakır, tecritteki Menderes’le geçirdiği 464 gün boyunca günlük tutmuş ve not defterini bir mermi sandığında gizlemiş.
Defteri, geçen hafta Posta’da Berivan Tapan yayımladı.
Utançla, kederle, ibretle, soluksuz okudum.
25 Haziran 1960:
“Menderes ilk gün hiç uyumadan aralıksız sigara içti. Bitirmeden aynı sigarayla diğerini yaktı. Odasının içinde bize doğru bakmadan dolaştı. Canı sıkıldığı belli oluyordu.”
28 Haziran 1960:
“Sakal tıraşı olurken berbere çok dikkatli olmasını tembih ettim. Çünkü Menderes, berber çene altını tıraş ederken ustura boğazına yaklaşınca terlemeye başlıyordu.”
29 Haziran 1960:
“Saat 21.00’de sigarasının bittiğini haber verdiler. Bir paket Yenice alarak yanına gittim. Kâğıda, ‘Müsaade ederseniz sigara 3 paket olsun. Mektuplarımı aileme ulaştırma konusunda yardımcı olduğunuz için size minnettarım’ diye yazdı. Ben okuduktan sonra da karaladı.”
28 Temmuz 1960:
“Cumartesi-pazar mektup alamamıştı. Pazartesi 3 mektup birden verince sevincini izah etmek güç. Mektupları tarih sırasına koydu, sandalyesine oturdu ve okumaya başladı. Her mektubu birkaç defa okuyor, okudukça yüzüne renk geliyordu. Küçücük odasında tek başına olduğu için ailesinden gelen mektuplar onun her şeyiydi.”
27 Ağustos 1960:
“Menderes’i gazinoya çıkardım. Birkaç dakika geçmeden Ada Kumandanı Tarık Güryay geri döndü. ‘Bu ne kepazelik‘ diye bağırdı. Güryay’ın sert tavrı karşısında Menderes çok fena titriyor, ayakta ne yapacağını şaşırmış bekliyordu. Hemen odasına götürdüm. Kumandan yanıma gelerek ‘Yüzbaşım bunlara iyilik, vatana ihanet olur’ dedi.”
26 Eylül 1960
“Bugün Menderes çok heyecanlı... Biraz da korkuyor. Daima kapıya doğru bakıyor. Konuşma kesilince daha da endişeleniyor.”
15 Nisan 1961
“Saat 14.30-16.00 arasında transistorlu Grundig radyo ile oyun havaları dinledik. Dinlerken sanki suç işliyordu. Sağa sola bakıyor, duyan olur diye ödü kopuyordu. ‘Her şey gibi müziğe karşı da hassas, belki de zayıfım’ dedi.”
5 Nisan 1961
“Adnan Bey pek perişan. Kanı çekilmiş vaziyette... Yanına her girişimde Yüksel için belki bir şey söylerim diye gözümün içine bakıyor.”
10 Eylül 1961
“2 Eylül, Berin Hanım’la 33. evlilik yıldönümleriydi. İkimiz yalnız kalınca kâğıda iyice sarılmış bir şeyi dizimin üzerine koydu. ‘Çok rica ederim, beni azarlamayın’ dedi. Basiretim tutuldu. Kararsız kaldım. ‘Size takdim ettiğim şeyin sebebini Yüksel’e izah edeceğim. Siz merak buyurmayın’ dedi. Akşam depoda bana takdim ettiği kâğıdı açtım. Altın bir kolyeydi.”
Hatalar, haksızlıklar, yalanlar, yanlışlar, günahlarla yazılmış bir tarihin içinden geliyoruz.
Arada bir arkaya dönüp bakmak, bizi yeni hatalardan, beter günahlardan korur mu acaba?”