Erdoğan'ın yüzüne yansımış..

Bu sözler, Akşam Gazetesi Yazarı ve Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'ya ait. Küçükkaya, İsrail politikasındaki değişimin Erdoğan'ın yüzüne yansıdığı söylüyor ve politika değişikliğiyle ilgili bazı analizlerde bulunuyor..

İşte Küçükkaya’nın yazısı ve politika değişikliği ile ilgili analizleri:

Saatler gece yarısını gösterirken Başbakan'a sorular yönelten Akşam yazarı ve genel yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya, Erdoğan'ın yüzünde... İsrail politikasındaki değişimi gördüğünü söyledi.

Tam yazıma başlamak üzereyken ajanslar, 'BM: İsrail suçlu' başlığıyla Tel Aviv'in Gazze saldırılarındaki tutumunu eleştiren raporun İnsan Hakları Konseyi'nde kabul edildiğini duyurdular.

12 saat öncesine dönelim...
Başbakan Tayyip Erdoğan ve beraberindekileri Bağdat'tan Ankara'ya taşıyan THY'nin Airbus uçağındayız. Saatler gece yarısını gösteriyor. Başbakan'a sorular yöneltiyoruz. İşi, kayıt cihazına bırakıp not bile tutmuyorum. Bütün dikkatimi Erdoğan'ın söylediklerine, vurgularına yöneltiyorum. Irak, İran, Suriye, İsrail, AB, ABD... Dış politikanın tüm kritik sahalarında dolaşıyoruz. Kürt açılımı, Baykal'la kameralı görüşme polemikleri... İç siyasetin heyecanlı bölgelerinde top çevriliyor. Erdoğan'ın cevaplarını, 'hangi konuda nasıl tepki veriyor' merakıyla jest ve mimiklerine bakıyorum.
Ayrıntılarını haberimizde okuyabilirsiniz, tüm sohbetin en
can alıcı bilgisi ve konuşulanların hepsinin ortak paydası olan
haber: 'Obama, Erdoğan'ı 29 Ekim'de Washington'a ikili görüşmeye davet etti.'
Erdoğan'ın kurmayları, 'Cumhuriyet Bayramı yerine başka bir tarih olabilir mi?' arayışındalar. Erdoğan 'Olursa önce İran'a giderim, sonra ABD'ye' dedi. Hayli önemli bir vurguydu.

BAŞBAKAN: KİMSE SORMADI, HEPSİ TEŞEKKÜR ETTİ

Erdoğan'la yaklaşık bir saat görüştük. Sonlara doğru söz İsrail'e geldi. Bir arkadaşımız, 'Irak'ta size İsrail'le Türkiye ilişkilerindeki gerginlikle ilgili soru soruldu mu?' dedi. Erdoğan tebessüm etti ve 'Hayır, kimse sormadı, hepsi teşekkür etti' yanıtını verdi. Değerlendirmelerinde de hiç öyle 'diplomatik olayım' kaygısı veya 'bir taraftan politikamı uygularım, diğer yandan yumuşatıcı mesajlar veririm' arayışı yoktu. O çok konuşulan, 'İsrail'in Türkiye için önemi'nden de hiç bahsedilmedi.

Ankara-Tel Aviv hattında yaşanan yüksek gerilim ve Erdoğan'ın açıklamalarındaki üst perdeden tepki BM'den gelen kararla ele alındığında çok çarpıcı bir tablo ortaya çıkıyor, bunu da kaydedelim. Hükümet bu kararı bilecek, sezecek uluslararası bağlantıları yoksa 'o zaman çok şanslılar' demek şart oluyor.

STRATEJİ GERÇEKTEN DOĞRU MU?

İsrail konusunda kesin ve açık biçimde politika değişikliği yaşanıyor. 'Milletimizin sesine kulak verdik' sözlerinin anlamı da yerine oturuyor böylece.

O sırada hemen önümdeki Ahmet Davutoğlu'na baktım. Dışişleri Bakanı, 'Biraz uyumalıyım' dedi, üzerine battaniye örttü. En fazla bir saat uyuyabilir. Ankara'ya gece 02.00'de indiğimize göre, sabah Bosna Hersek'e gitmesine az zaman kalacak. Bu çalışkan ve sessiz bakan gerçekten başdöndürücü bir trafiğin içinde. O temasları da mutlak somut adımlara dökmeyi başarıyor. Düşündüm, kendime sordum; İsrail konusunda doğru mu yapıyorlar?
Bence değil.

Türkiye'nin tarihsel kodları böylesi keskin bir kopuşa uygun olamaz. Ne derseniz deyin 'denge' bize en çok yakışan ve ulusal çıkarımıza denk gelen tutumun adı. Tepki göstermeye 'evet', 'tavır almaya da'. Bunlar bizlerin, ortalama insanların ruhuna hoş geliyor. Yüksek siyaset katında ise birtakım karşılıklı dengeler her daim gereklidir. Biz bir köprüysek iki ayağımızın sağlam olması şart.

Böyle ama Başbakan da Dışişleri Bakanı da samimiler, yaptıklarının doğruluğuna inanıyorlar.

ARAP ÇOCUKLARI NEREDE?

Peki o halde biraz daha yakından bakalım. Sayısız görüşmelerden de biliyorum, Erdoğan konuya diplomasiden ziyade 'insani' ve 'duygusal' açıdan yaklaşıyor. Gazze'deki trajediye hepimizin içindeki haklı isyanı dillendiriyor. Karakteri de böyle bir durum karşısında 'reel politik' söylemine itibar etmiyor. İçindeki isyanı seslendiriyor. 'One minute' krizinde de gördük, Ortadoğu'da halk katmanları nezdinde popülerliği çok artmış durumda.

Bursa'daki 'Ermenistan açılımı maçı' sonrası Ankara'ya geçerken, Ece Temelkuran, 'Başbakan'a selamlarımızı söyle' dedi. Ece, Lübnan sokaklarında Erdoğan ve Hamas liderlerinin, Erdoğan ve Chavez'in fotoğraflarını yan yana taşıyan insanları gösteren ve 'Peki Arap çocukları nerede?' diyen pankartlarla ilgili Erdoğan'ın görüşlerini merak ediyormuş. Bir gün sohbette onu öğreniriz.

Aslı Aydıntaşbaş geçen gün 'İsrail politikasına itirazım yok ama ben dış politikada tutarlılık ararım' demişti. Gerçekten gün boyu televizyonlarda Çin'in Uygur Türkleri'ne yaptığı kıyım, Irak'ta Amerikan işgalinde ölen Iraklılar ve benzeri örnekler dile getirildi. Hiçbirinde buradaki gibi sert tepkisellik yoktu, anlık ifade edilen reaksiyonlar, arka kapı diplomasisi ile yumuşatıldı hep.

Gazze işgalinden hemen sonra Erdoğan Ortadoğu turuna çıkmış, üzerine bir yazı yazmıştım. Erdoğan, Arap liderlerinin tepkisizliğinden adeta şoka uğramıştı, bunun bilgisini almıştım. 'Ölen çocuklar, kıyımlar hiçbirinin umrunda değil' dediğini duymuştum. Hepsi siyasi hesaplar içindeydi.
Bize yanlış gelse ve eleştirsek bile Başbakan'ın duygu ve düşünce dünyasını da bilelim.