'Gümrük Birligi Anlasmasi, Vize Ve Mülteci Sorunu Türkiye-AB Iliskilerini Olumsuz Etkiliyor'
Türkiye-Avrupa Birligi (AB) iliskileri, Istanbul Arel Üniversitesi’nde düzenlenen “Geçmisten Günümüze Türkiye-Avrupa Birligi Iliskileri” konulu panelde masaya yatirildi. AB ile yapilan Gümrük Birligi Anlasmasi’nin güncellenmesi gerektigi vurgulanan panelde, özellikle vize ve göç sorununun AB ile olan iliskileri olumsuz etkiledigi ifade edildi.
AB’nin resmi bayrami olan "9 Mayis Avrupa Günü" kapsaminda düzenlenen “Erasmus, saglik, kültür ve siyasi yasam” konularinin konusuldugu panelde, Türkiye’nin tam üyelik süreci ve AB iliskileri hakkinda önemli bilgiler verildi.
Türkiye’nin AB’ye tam üyelik basvurusu sürecinde önemli rol oynayan Türkiye Cumhuriyeti 49. Dönem Devlet Bakani ve Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Kurucu Baskani Bülent Akarcali ile Iktisadi Kalkinma Vakfi Genel Sekreteri ve YTÜ Ögretim Üyesi Doç. Dr. Çigdem Nas’in konusmaci olarak katildigi panelde, AB ile iliskilerde yasanan sorunlar gündeme getirildi.
AB ile yapilan Gümrük Birligi Anlasmasi’nin güncellenmesi gerektigi vurgulanan panelde, özellikle vize ve göç sorununun AB ile olan iliskileri olumsuz etkiledigi ifade edildi.
Türkiye’nin yakin siyasi tarihine de isik tutan panelin açilis konusmasini yapan Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi Dekani Prof. Dr. Harun Demirkaya, 9 Mayis Avrupa Günü hakkinda bilgiler vererek, AB ile istenen ölçüde birliktelik yakalanamadigini söyledi.
Prof. Dr. Demirkaya, “Avrupa degerleri olarak bildigimiz insanlik onuru, özgürlük, demokrasi, esitlik, insan haklarina saygi gibi degerler her ülkede olmasi gereken degerler. Bu anlamda belki cumhuriyet ile baslayan çagdaslasma projemizi daha da ileriye tasimak adina Avrupa Birligi’nin bir vesile olmasi bizim için son derece önemli. Ancak sunu da ifade etmek gerekiyor ki hala istedigimiz ölçüde birliktelik yakalayamadik” seklinde konustu.
“Yolumuzdan ayrilmayacagiz”
Panelin moderatörlügünü yapan Istanbul Arel Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi Uluslararasi Iliskiler Bölüm Baskani Prof. Dr. Celil Ugur Özgöker ise, Türkiye’nin AB iliskileri hakkinda bilgiler verdi. Özgöker, “12 Eylül 1963 yilinda Türkiye ile AB arasinda ortaklik olusturan Ankara Anlasmasi imzalandi. 61 yildir AB sürecimiz devam ediyor. Bize faydasi su anda ortak üye oldugumuz için Avrupa Birligi’ne girmeden ilk defa Erasmus programlarina dahil olan ülke olduk. Yolumuzdan ayrilmayacagiz, devam edecegiz. 1995 yilinda Gümrük Birligi’ni yaptik. Polonya’dan, Macaristan’dan, Bulgaristan, Romanya’dan çok daha ileri bir asamaya geldik” dedi.
“Bizim temel sorunumuz dislilerin birbiri ile uyum saglamamasi”
14 Nisan 1987’de AB’ye tam üyelik basvurusu yapildigi zaman Türkiye’nin dis politikalarini hazirlayan ve AB Komisyonunu kuran Türkiye Cumhuriyeti 49. Dönem Devlet Bakani Bülent Akarcali ise, Avrupa ile ögrencilik yillarinda tanistigini ifade ederek, Bati’nin karar alma mekanizmasini yakindan gözlemledigini ifade etti.
Konusmasinda ülkemizin yakin siyasi tarihine isik tutan Akarcali, AB iliskilerinde yasanan sorunlar hakkinda önemli bilgiler verdi. Akarcali, “Bizim temel sorunumuz, dislilerin birbiri ile uyum saglamamasi. Yani iki tane disli var. Biri Avrupa dislisi, biri de bizim dislimiz. Avrupa diyor ki; ‘Ben dislilerimi degistiremem. Bu disliler 30 ülkeden olusturuldu. Sen dislilerini degistirip benim dislilerime uyum saglamak zorundasin.’ Ben seni zorla davet etmiyorum diyor. Sikinti burada. Onlarin talep ettiklerini tüm açidan bizim kültürümüz, kendi degerlerimiz, bulundugumuz cografi nedenlerden dolayi degistirme imkânimiz yok. Onlarin da uyum saglayacak imkâni yok” dedi.
“Yunanistan’in AB üyesi olmasi ile iyice devre disi kaldik”
Türkiye’nin AB ile olan iliskilerine isik tutan Akarcali, özellikle ülkemizde yasanan siyasi krizlerin AB sürecini olumsuz etkiledigini vurguladi. Anavatan Partisi’nin seçimleri kazanmasi ile tam üyelik sürecinin basladigini sözlerine ekleyen Akarcali, Kibris meselesi ve Yunanistan’in AB üyesi olmasi ile devre disi kaldigimizi ifade etti.
Akarcali, “1963 yilinda ciddi bir ortaklik anlasmasi imzalaniyor. 10 sene sonra bu anlasma tekrar imzalanacakti fakat 1973 yili Türkiye siyaseti açisindan krizli dönem. 1971 yilinda bana göre çok basarili olmasina ragmen Süleyman Demirel ültimatomla görevinden aliniyor. 1973’de Avrupa ile yapilabilecek çok ciddi bir pazarlik yapma sansi kaybediliyor. 1973 yilinda ne kadar para verildi bilmiyorum ama en azindan onun on misli verilebilecekti. Arkasindan Kibris çikarmasi da gelince ondan sonra AB’ye dogru giden yolda 1981 yilinda Yunanistan’in da üye olmasiyla biz iyice devre disi kaldik. 1983 seçimlerini Anavatan Partisi’nin kazanmasi AB’de bir degisiklige yol açti. 1980 darbesinden sonra 1983’teki seçimlere iki tane parti hazirlanmisti. Iktidari temsil eden ve darbe ile kapatilmis olan Cumhuriyet Halk Partisi yerine kurulan Halkçi Parti, öbürü de Demokrat Parti yerine Milliyetçi Demokrat Parti vardi. Biz de Anavatan Partisi’ni kurmustuk. Iki parti ve Anavatan disinda baska partiye izin verilmedi. Anavatan Partisi’nin seçimi kazanmasi ile Bati da demokrasi konusundaki iddialarindan vazgeçmek zorunda kaldi. 1987 yilinda biz resmi olarak ilk defa AB’ye tam üyelik basvurusunu yaptik. AB tam iki sene bize cevap verebilmek için bekledi. Arkasindan 1995 müzakeresi bitti. 1 Ocak 1996’da Gümrük Birligi basladi.
2005 yilinda da tam üyelik müzakerelerinin baslama karari alindi” seklinde konustu.
“Mülteci sorunu AB sürecine zarar veriyor”
AB’nin kurulus misyonundan bahseden eski Devlet Bakani Bülent Akarcali, AB’yi elestirmenin ya da düsman olarak görmenin dogru olmadigini ifade ederek, “AB üç temel üzerine olustu. Birincisi Avrupa’nin siyasi ve kültürel degerlerini olusturma. Bunun içine tabii ki demokrasi, insan haklari, hukuk devleti vs. giriyor. Ikincisi ekonomi, üçüncüsü ise güvenlik. Türkiye’nin sikintisi birinci kisimda. O birinci asamadaki sikinti da kendi açisindan da iç sikintiya dönüsüyor. Kim ne derse desin AB, tüm yabancilar için Türkiye’yi lokomotif ülke olarak görüyor. Islam dünyasinin önderi, Bati ile iç içe olmus, zamaninda Bati’ya hâkim olmus ülke olarak Bati’da bir Müslüman dediginiz zaman akla önce Türkler geliyor. Temel sikinti bu kültürel yapida. Bana göre bu uyusmazlik gittikçe devam edecek. Bu bizden yana kaynaklanan bir husus degil. Ama AB açisindan o dislilerin yapisi bile degismeye basliyor. Ekonomik kisma gelince, bu ekonomik kisim büyük ölçüde Gümrük Birligi Anlasmasi ile asildi. Fakat Gümrük Birligi 1996’da eskidi. AB, Türkiye politikasi konusunda hatali” ifadelerine yer verdi.
“AB iliskilerinde diplomatlari degil, siyaset adamlarini muhatap kilmaliyiz”
AB iliskilerinde bir diger sorunun ise AB’nin siyasiler yerine Türk diplomatlarla iletisime geçmesi oldugunu ifade eden Akarcali, siyasilerin AB ile daha çok is birligi yapmasi gerektigini vurguladi. Bülent Akarcali, “Sürekli olarak karsi tarafi elestirmekten vazgeçmemiz lazim. Karsi taraf bizi engelleyebilir. Kendi aralarinda dahi yapiyorlar bunu. En büyük yanlislikta her konuda meselelerimizi diplomatlarimiza havale ederiz. Diplomatlar belirli sinirlar içinde çalisabilen insanlardir. Sinirda o devletin belirli itibarla temsil edilmesidir. Bati’da ise bu kararlar siyaset adamlari tarafindan alinir. Bati’da muhatap olmamiz gerekenler siyaset adamlaridir. En büyük eksigimiz disariya siyaset adamlarimizi muhatap kilmamaktir” seklinde konustu.
“Türkiye-AB iliskileri için en ideal formül tam üyelik”
Iktisadi Kalkinma Vakfi Genel Sekreteri ve Yildiz Teknik Üniversitesi Ögretim Üyesi Doç. Dr. Çigdem Nas ise, Iktisadi Kalkinma Vakfi’nin çalismalari hakkinda bilgiler vererek, AB iliskilerinde üçüncü bir yolun gündeme geldigine degindi. AB ile olan iliskilerin güçlenerek devam etmesi için yapilmasi gerekenler hakkinda
bilgiler veren Doç. Dr. Çigdem Nas, özellikle dijitallesme ve sürdürülebilirlik konusunda is birligi yapilmasi gerektigini vurguladi. Doç. Dr. Nas, “Artik Türkiye ve Avrupa arasinda yeni bir iliskinin olusturulmasi, bunun daha çok karsilikli çikara ve is birligine dayali bir süreç olmasi gerektigi ve bu üçüncü yolun digerlerinden farkli bir bütünlesmeyi ön görmemesi gündemde. Bizim vakif olarak görüsümüz tam üyelik hedefine baglilik. Türkiye-Avrupa iliskileri için en ideal formül, Türkiye’nin AB üyesi olmasi. Her ne kadar su anda çok zor gözükse de, birçok engel bulunsa da gerekli kosullar saglandigi takdirde bu hedefe ulasacagimiza inancimiz devam ediyor” dedi.
“Gümrük Birligi’nin güncellenmesi gerekiyor”
Türkiye-AB iliskilerinin gelismesi için Gümrük Birligi’nin güncellenmesi gerektigini ifade eden Doç. Dr. Çigdem Nas, vize ve mülteci sorununun da süreci olumsuz etkiledigini belirtti.
Doç. Dr. Çigdem Nas, “Türkiye ile AB arasinda ortak konularda is birlikleri olusturmak için iliskilerin belli konular üzerinden canlandirilmasi gerekiyor. Gümrük Birligi’nin güncellenmesi gerekiyor. Çagin gereklerine cevap vermeyen Gümrük Birligi’nin yeni gereçlere, yeni ihtiyaçlara göre güncellenmesi ya da revize edilmesi gerekiyor. Ikincisi Türkiye-AB iliskilerini etkileyen vize konusu. Üçüncü olarak ise göç ve mülteci konusu. Bir de bunlara dördüncü konu olarak son günlerde gündeme gelen ve AB’nin yeni gündemini olusturan yesil ve dijitallesme konusunu ekleyebiliriz” dedi.
Geçmisten günümüze AB iliskilerine ve ülkemizin yakin siyasi tarihine isik tutan panele Istanbul Arel Üniversitesi Mütevelli Heyet Baskani Özgür Gözükara, Istanbul Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A.Ercan Gegez, Rektör Yardimcilari Prof. Dr. Enver Duran ve Prof. Dr. Ergül Berber, Üniversite Genel Sekreteri Mustafa Kiliçaslan, üniversite akademik ve idari personeli ile ögrenciler katildi.
Istanbul Arel Üniversitesi Tepekent Kemal Gözükara Yerleskesi Aziz Sancar Amfisi’nde düzenlenen panel, konusmacilara plaket ve tesekkür belgelerinin takdiminin ardindan fotograf çekimi ile sona erdi.
Kaynak: İHA
Türkiye’nin AB’ye tam üyelik basvurusu sürecinde önemli rol oynayan Türkiye Cumhuriyeti 49. Dönem Devlet Bakani ve Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Kurucu Baskani Bülent Akarcali ile Iktisadi Kalkinma Vakfi Genel Sekreteri ve YTÜ Ögretim Üyesi Doç. Dr. Çigdem Nas’in konusmaci olarak katildigi panelde, AB ile iliskilerde yasanan sorunlar gündeme getirildi.
AB ile yapilan Gümrük Birligi Anlasmasi’nin güncellenmesi gerektigi vurgulanan panelde, özellikle vize ve göç sorununun AB ile olan iliskileri olumsuz etkiledigi ifade edildi.
Türkiye’nin yakin siyasi tarihine de isik tutan panelin açilis konusmasini yapan Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi Dekani Prof. Dr. Harun Demirkaya, 9 Mayis Avrupa Günü hakkinda bilgiler vererek, AB ile istenen ölçüde birliktelik yakalanamadigini söyledi.
Prof. Dr. Demirkaya, “Avrupa degerleri olarak bildigimiz insanlik onuru, özgürlük, demokrasi, esitlik, insan haklarina saygi gibi degerler her ülkede olmasi gereken degerler. Bu anlamda belki cumhuriyet ile baslayan çagdaslasma projemizi daha da ileriye tasimak adina Avrupa Birligi’nin bir vesile olmasi bizim için son derece önemli. Ancak sunu da ifade etmek gerekiyor ki hala istedigimiz ölçüde birliktelik yakalayamadik” seklinde konustu.
“Yolumuzdan ayrilmayacagiz”
Panelin moderatörlügünü yapan Istanbul Arel Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi Uluslararasi Iliskiler Bölüm Baskani Prof. Dr. Celil Ugur Özgöker ise, Türkiye’nin AB iliskileri hakkinda bilgiler verdi. Özgöker, “12 Eylül 1963 yilinda Türkiye ile AB arasinda ortaklik olusturan Ankara Anlasmasi imzalandi. 61 yildir AB sürecimiz devam ediyor. Bize faydasi su anda ortak üye oldugumuz için Avrupa Birligi’ne girmeden ilk defa Erasmus programlarina dahil olan ülke olduk. Yolumuzdan ayrilmayacagiz, devam edecegiz. 1995 yilinda Gümrük Birligi’ni yaptik. Polonya’dan, Macaristan’dan, Bulgaristan, Romanya’dan çok daha ileri bir asamaya geldik” dedi.
“Bizim temel sorunumuz dislilerin birbiri ile uyum saglamamasi”
14 Nisan 1987’de AB’ye tam üyelik basvurusu yapildigi zaman Türkiye’nin dis politikalarini hazirlayan ve AB Komisyonunu kuran Türkiye Cumhuriyeti 49. Dönem Devlet Bakani Bülent Akarcali ise, Avrupa ile ögrencilik yillarinda tanistigini ifade ederek, Bati’nin karar alma mekanizmasini yakindan gözlemledigini ifade etti.
Konusmasinda ülkemizin yakin siyasi tarihine isik tutan Akarcali, AB iliskilerinde yasanan sorunlar hakkinda önemli bilgiler verdi. Akarcali, “Bizim temel sorunumuz, dislilerin birbiri ile uyum saglamamasi. Yani iki tane disli var. Biri Avrupa dislisi, biri de bizim dislimiz. Avrupa diyor ki; ‘Ben dislilerimi degistiremem. Bu disliler 30 ülkeden olusturuldu. Sen dislilerini degistirip benim dislilerime uyum saglamak zorundasin.’ Ben seni zorla davet etmiyorum diyor. Sikinti burada. Onlarin talep ettiklerini tüm açidan bizim kültürümüz, kendi degerlerimiz, bulundugumuz cografi nedenlerden dolayi degistirme imkânimiz yok. Onlarin da uyum saglayacak imkâni yok” dedi.
“Yunanistan’in AB üyesi olmasi ile iyice devre disi kaldik”
Türkiye’nin AB ile olan iliskilerine isik tutan Akarcali, özellikle ülkemizde yasanan siyasi krizlerin AB sürecini olumsuz etkiledigini vurguladi. Anavatan Partisi’nin seçimleri kazanmasi ile tam üyelik sürecinin basladigini sözlerine ekleyen Akarcali, Kibris meselesi ve Yunanistan’in AB üyesi olmasi ile devre disi kaldigimizi ifade etti.
Akarcali, “1963 yilinda ciddi bir ortaklik anlasmasi imzalaniyor. 10 sene sonra bu anlasma tekrar imzalanacakti fakat 1973 yili Türkiye siyaseti açisindan krizli dönem. 1971 yilinda bana göre çok basarili olmasina ragmen Süleyman Demirel ültimatomla görevinden aliniyor. 1973’de Avrupa ile yapilabilecek çok ciddi bir pazarlik yapma sansi kaybediliyor. 1973 yilinda ne kadar para verildi bilmiyorum ama en azindan onun on misli verilebilecekti. Arkasindan Kibris çikarmasi da gelince ondan sonra AB’ye dogru giden yolda 1981 yilinda Yunanistan’in da üye olmasiyla biz iyice devre disi kaldik. 1983 seçimlerini Anavatan Partisi’nin kazanmasi AB’de bir degisiklige yol açti. 1980 darbesinden sonra 1983’teki seçimlere iki tane parti hazirlanmisti. Iktidari temsil eden ve darbe ile kapatilmis olan Cumhuriyet Halk Partisi yerine kurulan Halkçi Parti, öbürü de Demokrat Parti yerine Milliyetçi Demokrat Parti vardi. Biz de Anavatan Partisi’ni kurmustuk. Iki parti ve Anavatan disinda baska partiye izin verilmedi. Anavatan Partisi’nin seçimi kazanmasi ile Bati da demokrasi konusundaki iddialarindan vazgeçmek zorunda kaldi. 1987 yilinda biz resmi olarak ilk defa AB’ye tam üyelik basvurusunu yaptik. AB tam iki sene bize cevap verebilmek için bekledi. Arkasindan 1995 müzakeresi bitti. 1 Ocak 1996’da Gümrük Birligi basladi.
2005 yilinda da tam üyelik müzakerelerinin baslama karari alindi” seklinde konustu.
“Mülteci sorunu AB sürecine zarar veriyor”
AB’nin kurulus misyonundan bahseden eski Devlet Bakani Bülent Akarcali, AB’yi elestirmenin ya da düsman olarak görmenin dogru olmadigini ifade ederek, “AB üç temel üzerine olustu. Birincisi Avrupa’nin siyasi ve kültürel degerlerini olusturma. Bunun içine tabii ki demokrasi, insan haklari, hukuk devleti vs. giriyor. Ikincisi ekonomi, üçüncüsü ise güvenlik. Türkiye’nin sikintisi birinci kisimda. O birinci asamadaki sikinti da kendi açisindan da iç sikintiya dönüsüyor. Kim ne derse desin AB, tüm yabancilar için Türkiye’yi lokomotif ülke olarak görüyor. Islam dünyasinin önderi, Bati ile iç içe olmus, zamaninda Bati’ya hâkim olmus ülke olarak Bati’da bir Müslüman dediginiz zaman akla önce Türkler geliyor. Temel sikinti bu kültürel yapida. Bana göre bu uyusmazlik gittikçe devam edecek. Bu bizden yana kaynaklanan bir husus degil. Ama AB açisindan o dislilerin yapisi bile degismeye basliyor. Ekonomik kisma gelince, bu ekonomik kisim büyük ölçüde Gümrük Birligi Anlasmasi ile asildi. Fakat Gümrük Birligi 1996’da eskidi. AB, Türkiye politikasi konusunda hatali” ifadelerine yer verdi.
“AB iliskilerinde diplomatlari degil, siyaset adamlarini muhatap kilmaliyiz”
AB iliskilerinde bir diger sorunun ise AB’nin siyasiler yerine Türk diplomatlarla iletisime geçmesi oldugunu ifade eden Akarcali, siyasilerin AB ile daha çok is birligi yapmasi gerektigini vurguladi. Bülent Akarcali, “Sürekli olarak karsi tarafi elestirmekten vazgeçmemiz lazim. Karsi taraf bizi engelleyebilir. Kendi aralarinda dahi yapiyorlar bunu. En büyük yanlislikta her konuda meselelerimizi diplomatlarimiza havale ederiz. Diplomatlar belirli sinirlar içinde çalisabilen insanlardir. Sinirda o devletin belirli itibarla temsil edilmesidir. Bati’da ise bu kararlar siyaset adamlari tarafindan alinir. Bati’da muhatap olmamiz gerekenler siyaset adamlaridir. En büyük eksigimiz disariya siyaset adamlarimizi muhatap kilmamaktir” seklinde konustu.
“Türkiye-AB iliskileri için en ideal formül tam üyelik”
Iktisadi Kalkinma Vakfi Genel Sekreteri ve Yildiz Teknik Üniversitesi Ögretim Üyesi Doç. Dr. Çigdem Nas ise, Iktisadi Kalkinma Vakfi’nin çalismalari hakkinda bilgiler vererek, AB iliskilerinde üçüncü bir yolun gündeme geldigine degindi. AB ile olan iliskilerin güçlenerek devam etmesi için yapilmasi gerekenler hakkinda
bilgiler veren Doç. Dr. Çigdem Nas, özellikle dijitallesme ve sürdürülebilirlik konusunda is birligi yapilmasi gerektigini vurguladi. Doç. Dr. Nas, “Artik Türkiye ve Avrupa arasinda yeni bir iliskinin olusturulmasi, bunun daha çok karsilikli çikara ve is birligine dayali bir süreç olmasi gerektigi ve bu üçüncü yolun digerlerinden farkli bir bütünlesmeyi ön görmemesi gündemde. Bizim vakif olarak görüsümüz tam üyelik hedefine baglilik. Türkiye-Avrupa iliskileri için en ideal formül, Türkiye’nin AB üyesi olmasi. Her ne kadar su anda çok zor gözükse de, birçok engel bulunsa da gerekli kosullar saglandigi takdirde bu hedefe ulasacagimiza inancimiz devam ediyor” dedi.
“Gümrük Birligi’nin güncellenmesi gerekiyor”
Türkiye-AB iliskilerinin gelismesi için Gümrük Birligi’nin güncellenmesi gerektigini ifade eden Doç. Dr. Çigdem Nas, vize ve mülteci sorununun da süreci olumsuz etkiledigini belirtti.
Doç. Dr. Çigdem Nas, “Türkiye ile AB arasinda ortak konularda is birlikleri olusturmak için iliskilerin belli konular üzerinden canlandirilmasi gerekiyor. Gümrük Birligi’nin güncellenmesi gerekiyor. Çagin gereklerine cevap vermeyen Gümrük Birligi’nin yeni gereçlere, yeni ihtiyaçlara göre güncellenmesi ya da revize edilmesi gerekiyor. Ikincisi Türkiye-AB iliskilerini etkileyen vize konusu. Üçüncü olarak ise göç ve mülteci konusu. Bir de bunlara dördüncü konu olarak son günlerde gündeme gelen ve AB’nin yeni gündemini olusturan yesil ve dijitallesme konusunu ekleyebiliriz” dedi.
Geçmisten günümüze AB iliskilerine ve ülkemizin yakin siyasi tarihine isik tutan panele Istanbul Arel Üniversitesi Mütevelli Heyet Baskani Özgür Gözükara, Istanbul Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A.Ercan Gegez, Rektör Yardimcilari Prof. Dr. Enver Duran ve Prof. Dr. Ergül Berber, Üniversite Genel Sekreteri Mustafa Kiliçaslan, üniversite akademik ve idari personeli ile ögrenciler katildi.
Istanbul Arel Üniversitesi Tepekent Kemal Gözükara Yerleskesi Aziz Sancar Amfisi’nde düzenlenen panel, konusmacilara plaket ve tesekkür belgelerinin takdiminin ardindan fotograf çekimi ile sona erdi.