Dünya Çevre Gününde Gündem Iklim Degisikligi

Iklim degisikligi, dünyanin en önemli ve acil çözüm bekleyen sorunu olarak öne çikarken, bu yil “Sürdürülebilir, doga ile uyumlu, daha temiz ve daha yesil bir yasam” vurgusuyla kutlanan 5 Haziran Dünya Çevre Gününde de gündemde yer aldi. Mugla Sitki Koçman Üniversitesi Çevre Sorunlari Arastirma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ahmet Demirak’a göre, özellikle de Dünya Çevre Gününde iklim krizi konusunda farkindalik olusturmak, gelecek için büyük önem tasiyor.

Dünya Çevre Gününde Gündem Iklim Degisikligi
Iklim degisikliginin ülkelerin enerji politikalarini yeniden gözden geçirmek için güçlü bir motivasyon konusu oldugunu dile getiren Demirak, sorunun nasil ortaya çiktigini ve bugüne kadar nasil ele alindigini anlatti. Demirak, “Gelismekte olan dünyada hizli sanayilesme ve ekonomik büyüme nedeniyle çevresel problemler artti. Ekonomik büyüme, basta fosil yakitlar olmak üzere daha fazla enerji tüketimi gerektirdi ve sonuç olarak sera gazi (GHG) emisyonlari artti. Sicakliklarda artis, sel, kuraklik, firtinalar, yangin, buzullarin erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, okyanusun asitlenmesi gibi iklim degisikligine isaret eden göstergeler, çevrenin dengesini bozan parametreler haline geldi. Ayrica, insan kaynakli baskilarla bu parametreler arasinda olusan sinerjik etkilesmeler de çok ciddi lokal çevre kirliliklerine ve çevresel bozulmalara neden oldu. Bu bozulmalar her geçen gün biraz daha artiyor. Bu da dünyanin önde gelen kurum ve kuruluslarinda çevre konusunda ciddi kaygilar olusmasina sebebiyet verdi. Bu kaygilarin çevre bilincinin artmasina da yol açtigini söylemek mümkün. Bu yüzden, hükümetler sadece sürdürülebilir endüstriyel uygulamalari formüle etmek için degil, ayni zamanda sürdürülebilir yasam kosullari olusturmak için de bir araya gelmeye basladilar. Ancak, bu hedefe ulasmak hem gelismis hem de gelismekte olan ülkelerde en büyük zorluklardan biri oldu. 2020 için tahmin edilen karbon emisyonlarinin endise verici seviyelerine iliskin son arastirmalar, bu zorlugu dogruluyor. Bence hükümetlerin fosil yakitlarin kullanimini kisitlamak için politika stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor. Oslo’daki Uluslararasi Iklim Arastirmalari Merkezinden Glen Peters’in da dedigi gibi; fosil yakitlari ortadan kaldirmaya odaklanan daha fazla politikaya ihtiyacimiz var” dedi.



Nükleer enerji, çevre sorunlari için en etkili çözüm

Uluslararasi Danismanlik Sirketi Deloitte bünyesinde kurulan Deloitte Sürdürülebilir Ilerleme Merkezinin Davos Zirvesi kapsaminda yayinladigi Küresel Dönüm Noktasi Raporunda da bu yüzyilin sonuna dogru sicaklik artisinin 3 santigrat dereceye ulasmasinin insan yasami üzerinde çok ciddi zararlar olusturabilecegine dikkat çekildi. Raporda, böyle bir durumun orantisiz bir sekilde en savunmasiz olanlari etkileyecegi, üretkenlik ve istihdam kaybinin yaninda gida ve su kitligina neden olacagi belirtildi. Halen yüzde 85 oraninda fosil yakitlara bagimli olan dünya çapindaki enerji çerçevesinin karbon emisyonlarinin yüzde 70’inden fazlasindan sorumlu oldugunu hatirlatan Doç. Dr. Ahmet Demirak’a göre de bu oranin bir an önce düsürülmesi gerekiyor. Bunun için nükleer enerjinin de aralarinda bulundugu yenilenebilir enerji kaynaklarinin küresel iklim degisikligi ile mücadeledeki en önemli argüman oldugunun altini çizen Demirak, diger yesil enerji kaynaklari ile birlikte nükleer enerjinin de çevre kalitesinin korunmasi için en etkili enerji kaynaklari arasinda yer aldigini belirtti.



“Nükleer Türkiye için tercih degil zorunluluk”

Dünyanin geri kalani gibi Türkiye’nin de çevre sorunlarinin çözümüne yönelik dengeli bir enerji politikasina ihtiyaç duydugunu söyleyen Demirak, “Türkiye için tercihten ziyade bir zorunluluk olan nükleer enerji kullanimi hem çevre hem de ekonomik büyüme konusunda büyük önem tasimaktadir. Elbette ki, nükleer enerji kullanimina iliskin farkli jeopolitik kosullar, yasal sinirlamalar, ekonomik kalkinma modelleri ve çevresel stratejiler nedeniyle birçok arastirmaci Türkiye’deki nükleer enerji kullaniminin çevre üzerindeki rolünü tahmin etmek için ülke bazinda arastirmalar yapilacaktir. Bana göre, yapilacak bu arastirmalar Çevre, Sehircilik ve Iklim Degisikligi Bakanligi koordinatörlügünde simdiden programlanmali ve planlanmalidir. Örnegin, Türkiye’de nükleer enerji kullanimi, yenilebilir enerji kullanimi ve çevre dostu teknolojilerin Türkiye’nin ekolojik ayak izi üzerindeki kisa ve uzun vadeli etkilerinin incelenmesi, bu alanda önemli bir çalisma olacaktir. Sadece Akkuyu NGS ile yilda 17 milyon ton karbondioksitin atmosfere karismasini önleyecek olan Türkiye’nin çevresel gelecegi, bu arastirmalar sonucu ortaya çikacak politikalar çerçevesinde sekillenmelidir” diye konustu.



“Akkuyu NGS Türkiye’yi 2030 hedeflerine yaklastirabilir”

İçel Üniversitesi Enerji Teknolojileri Uygulama ve Arastirma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Gökhan Arslan da Akkuyu NGS’nin tam kapasite çalismaya baslamasinin Türkiye’nin iklim hedeflerine ulasmasinda önemli bir rol oynayacagina dikkat çekti. Nükleer enerjinin Türkiye için vazgeçilmez enerji kaynaklarindan biri oldugunu belirten Arslan, “Nükleer santraller dünyanin büyük bölümünde halen faaliyette olan ve kömür ile çalisan santrallere en iyi alternatif olarak görülüyor. Akkuyu NGS de Türkiye için enerjide disa bagimliligi azaltma konusunda iyi bir alternatif olacaktir. Ayrica bu santral sayesinde, enerji güvenligi açisindan ülkemiz için büyük bir önem tasiyan enerji çesitliligine de katki saglanacaktir. Akkuyu NGS tam kapasite çalismaya basladiginda sera gazi emisyonlarinin azaltilmasinda 2030 hedeflerine yaklasilabilir” ifadelerini kullandi.
Kaynak: İHA