Türkiye Maarif Vakfi, Dünyaya Türkçe Ögretmek Için Kollari Sivadi

TMV Baskani Prof. Dr. Birol Akgün: '(Türkçe müfredat) Bunun kaynaklari, materyalleri, ders kitaplari, görsel malzemeleri hazirlaniyor. Kendi alaninda gerçekten ilktir. Bu müfredat, su anda Türkiye adina yurt disinda Türkçeden profesyonel olarak standardize edilerek ögretilmesi konusunda Talim Terbiye Kurulundan, Milli Egitim Bakanligindan onay almis tek müfredattir' 'Biz bu ülkenin vatandasinin ödemis oldugu vergilerle egitim hizmetlerini veriyorsak, Türkiye'nin kültürünün medeniyetinin tasiyicisi olan Türkçemizi dünyaya uygun sekilde ve en güzel sekilde vermemiz lazim' '(FETÖ okullarinin devri) Su ana kadar 19 ülkede, bu sekilde dogrudan bize devretmeyi kabul eden 220 civarinda okulu aldik ve isletiyoruz' 'Afganistan'da genis bir agimiz var. 6 bin civarinda ögrencimiz var. 56 büyük sehrin hepsinde okullarimiz var. Kendi ülkelerindeki EBA programlarini biz ürettik. 3 bin ders videosu çektik ve her gün Maarif Vakfinin da logosuyla birlikte televizyonlardan yayimlandi'

SEFA MUTLU - Türkiye Maarif Vakfi (TMV) Baskani Prof. Dr. Birol Akgün, anaokulundan lise sona kadar bütün siniflarda "Nasil bir Türkçe egitimi" vereceklerinin müfredatini olusturduklarini belirterek, "Bunun kaynaklari, materyalleri, ders kitaplari, görsel malzemeleri hazirlaniyor. Kendi alaninda gerçekten ilktir. Bu müfredat, su anda Türkiye adina yurt disinda Türkçeden profesyonel olarak standardize edilerek ögretilmesi konusunda Talim Terbiye Kurulundan, Milli Egitim Bakanligindan onay almis tek müfredattir." dedi.

Akgün, TMV'nin 5 yillik faaliyetlerini, projelerini ve gelecek vizyonunu AA muhabirine anlatti.

Vakfin, kamusal sorumluluk tasima bilinciyle Türkiye Cumhuriyeti adina her türlü egitim hizmeti vermek için kuruldugunu belirten Akgün, amaçlarinin insanligin ortak degerleri temelinde yurt disinda egitim hizmetleri vermek ve iyi insanlar yetistirmek oldugunu söyledi.

Maarif Vakfinin hazirladigi stratejik planlarda misyon ve vizyon ifadelerini özellikle vurguladiklarini kaydeden Akgün, "BM'nin 2030 vizyonunda da dile getirilen 'okul çagina gelen her bir çocugun kaliteli ve nitelikli egitim alma' evrensel hedefine de hizmet eden, bu anlamda özellikle gelismekte olan ülkelerin sürdürülebilir kalkinma amaçlarina katki saglayan bir islev görüyoruz." dedi.

Akgün, müfredati 5 temel esas üzerine insa ettiklerini, bu kapsamda ögrencilere mutlaka modern fen egitimi verilmesi gerektigini belirtti.

Fizik, kimya ve biyoloji alanindaki güncel verilerin ögrencilere aktarilmasi ve iyi bir sosyal bilimler perspektifi kazandirilmasi gerektigine dikkati çeken Akgün, "Kritik ve analitik zihin kazandirmak çok önem kazaniyor. Teknolojiye uyumlu olmalari gerekir. Çünkü gelecegin dünyasi dijital bir dünya. Bundan uzak kalamayiz, yakalamak zorundayiz." diye konustu.

Akgün, öncelikle ilgili ülkenin dili ve müfredatini esas alarak egitim yaptiklarini kaydetti.

Ülkenin anadilini çok iyi ögrettiklerine deginen Akgün, "Türkçeyi çok iyi sekilde ögretmeye çalisiyoruz. Çünkü bu bizim misyonumuz. Biz bu ülkenin vatandasinin ödemis oldugu vergilerle egitim hizmetlerini veriyorsak, Türkiye'nin kültürünün medeniyetinin tasiyicisi olan Türkçemizi dünyaya uygun sekilde ve en güzel sekilde vermemiz lazim." ifadelerini kullandi.

- Türkçe ögretim müfredati olusturuldu

Akgün, Türkçe ögretimine iliskin ciddi çalisma sürdürdüklerini ve Türkçe ögretim birimi kurduklarini bildirdi.

Ilk defa, kademeli olarak anaokulundan lise sona kadar bütün siniflarda "Nasil bir Türkçe egitimi" vereceklerinin müfredatini olusturduklarini dile getiren Akgün, söyle devam etti:

"Bunun kaynaklari, materyalleri, ders kitaplari, görsel malzemeleri hazirlaniyor. Kendi alaninda gerçekten ilktir. Bu müfredat, su anda Türkiye adina yurt disinda Türkçeden profesyonel olarak standardize edilerek ögretilmesi konusunda Talim Terbiye Kurulundan, Milli Egitim Bakanligindan onay almis tek müfredattir. Bu anlamda önemli bir katki da yaptigimizi düsünüyorum. Bu manada 3. dil uluslararasi bir dil olmali. Her ülkenin önceliklerine göre bazi cografyalarda Fransizca, bazilarinda Ingilizce, Almanca, Ispanyolca, Arapça veya Çince olabiliyor. Bunlarin hepsine açigiz. Egitim müfredatimizin son sütunu, çocuklarin fiziki ve sosyal çevreye duyarli olarak yetismeleridir. Onlar kadar önemli olan bir sey daha var. O da çocuklarin kendi içinde yasadiklari toplumun temel kültürel degerlerini, geleneklerini mutlaka ögrenmeleri lazim."

Akgün, kurulusunun üzerinden 5 yil geçen vakfin faaliyetlerin profesyonelce yürütülmesinin zorunlu oldugunu söyledi.

Uluslararasi sirketlerin ve kamu kurumlarinin vizyonunu belirleyenin stratejik planlari olduguna dikkati çeken Akgün, vakfin ilk planini 2017-2018-2019 için yaptiklarini, 2023'e giderken küresel anlamda Türkiye menseli güvenilir bir egitim kurumunun en çok önem vermesi gerekenin kalite ve basari oldugunu vurguladi.

TMV Baskani Akgün, 2020-2023 Stratejik Plani temelini kalite odakli hazirladiklarini anlatarak, "Bu plan sonunda artik küresel anlamda son derece rekabetçi, sürdürülebilir, kaliteden ödün vermeyen bir egitim kurumu olma hedefimizi gerçeklestirmeyi umuyoruz." dedi.

- FETÖ okullarinin devralinmasi

Prof. Dr. Birol Akgün, vakfin kurulus asamasinda kurumsallasma ile sahada beklentileri yerine getirme gibi 2 büyük sinamayla karsi karsiya kaldigini söyledi.

Eylül 2016'daki atamanin 15 Temmuz Darbe Girisimi sonrasindaki zor bir döneme denk geldigini dile getiren Akgün, "Bizim kanunumuz darbe girisiminden önce çikmisti. Darbe girisimi sonrasi fiilen bizim yetkili organlarimiz olustugu için, o süreçte malum FETÖ'nün Türkiye'deki bütün egitim kurumlari devletlestirildi. Onun bir de uluslararasi ayagi vardi. Oralardaki okullarin da Türkiye'nin denetimine alinmasi konusunda bizim Disisleri Bakanligi vasitasiyla ilgili ülkelerle temaslarimiz oldu. Bu anlamda Eylül ayinda, çok yeni kurulmusken pek çok dosyayi kucagimizda bulduk. Bir taraftan yeni olusan bir yapi var, bir taraftan bu okullarin Türkiye'ye devrini saglama konusunda çalismalar yapmak zorundaydik. Bu konuda gerçekten vakfimiz çalisanlari büyük bir fedakarlikla çalistigini söylemek isterim." diye konustu.

Akgün, bu okullarin gelecegine dair ülkelerle konusuldugunda farkli yaklasimlarla karsilastiklarini, ülkelerin bir kisminin "Ülke için tehdit olusturuyorsa kapatalim" yolunu tercih ettigini belirtti.

Bir kisminin da Türkiye örneginden yola çikarak devletlestirdigini kaydeden Akgün, "Bir kismi kendilerinin güvenebilecegi vakif, dernek veya sirketlere devri konusunda aksiyon aldi. Bir kisminda 'Madem bu okullar Türk insaninin yaptigi yardimlarla olusturuldu, bunlarin yine Türkiye'nin gösterdigi bir kuruma devredilmesi gerekir' konusunda mutabik kaldik. Su ana kadar 19 ülkede, bu sekilde dogrudan bize devretmeyi kabul eden 220 civarinda okulu aldik ve isletiyoruz." degerlendirmesinde bulundu.

- "Kovid-19 sürecinde egitim devam etti"

Akgün, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinde hiçbir okulu kapatmadiklarini ve egitime ara vermediklerini ifade etti.

Bütün teknolojik imkanlarla kesintisiz egitimi veren ender kuruluslardan birisi olduklarini belirten Akgün, olumsuz sartlara ragmen egitimde genisleme yasadiklarini bildirdi.

Bugün itibariyla 45 ülkede ve 350 egitim kurumunda yaklasik 43 bin ögrenciye ulastiklarini vurgulayan Akgün, "Bunlar, K12 düzeyindeki okullarimizdir. Yani anaokulundan lise sona kadar olan kisimlardir. Sadece bir ülkede, Arnavutluk'ta üniversitemiz var. Geri kalani tamamen ilk ve ortaögretim kesimlerden olusmaktadir. Cografi olarak Balkanlar'dan Asya'ya kadar Afrika'dan Orta Dogu'ya kadar çok genis bir cografyada hizmet veriyoruz. Bu Türkiye adina büyük bir imkan, tecrübe ve kazanimdir." ifadelerini kullandi.

Akgün, son dönemde önem verdikleri alanlardan birinin Kafkasya'dan Orta Asya'ya uzanan, gönül cografyasi oldugunu söyledi.

Bu cografyanin, malum yapinin özellikle 1990 sonrasinda ilk girdigi ve nüfuz ettigi alanlar olduguna dikkati çeken Akgün, söyle devam etti:

"Bizim tarihi, kültürel, dini ve pek çok anlamda ortak kültürel degerlerimiz var. Cografya ve demografi buna çok müsait. Türkiye'den gelen herkese saygi ve sevgiyle bakiyorlar. Biz de bu anlamda bu cografyada okul açmaya çalisiyoruz. Geçmiste yasanan birtakim sikintilar var. Onu anlamak lazim. Onun için daha dikkatli gitmeye çalisiyoruz. Bu çerçevede Orta Asya'da ilk okulumuzu Kirgizistan'da, Biskek'te açtik. Su anda okulumuz açik. Eylül ayindan itibaren resmi olarak egitim vermeye basliyor. Azerbaycan ile bu anlamda iliskilerimizde, aslinda son birkaç yildir konustugumuz görüstügümüz konulardir. Devlet kurumu olarak baska bir ülkede faaliyete baslayabilmeniz için uluslararasi belgeye ihtiyaç duyarsiniz. Sirket açar gibi açamiyorsunuz. Bu da siyasi süreçlere tabi. Bazen 1, bazen 2 yil sürebilen uzun müzakereler yapilabiliyor. Azerbaycan ile yürüttügümüz müzakereleri bitirdik. Bir ay önce anlasmamizi imzaladik. Bina, donanim, tefrisat islerimiz var. Onlari bitirebilirsek Eylül ayinda Bakü'de de TMV'nin okulunu açmaya çalisacagiz. Bunun disindaki diger cografyalarda da ayni sekilde görüsmelerimiz ve temaslarimiz devam ediyor."

Akgün, geçen sene Libya'da okul açmak için yaptiklari görüsmeleri güvenlik ve pandemi nedeniyle durdurmak zorunda kaldiklarini belirtti.

Okullarin yeniden açilmasiyla buna tekrar baslayacaklarini dile getiren Akgün, pek çok ülkede önceliklerinin oradaki ülke vatandaslarina egitim oldugunu kaydetti.

Diploma denkligi açisindan ülkelerin kendi müfredatinin uygulanmasinin önemine isaret eden Akgün, sunlari kaydetti:

"Yerli müfredata ilave olarak uluslararasi akreditasyon saglayan kurumlarla iliskiler bakimindan bizim okullarimiz örnek çalismasi yapabiliyor. Bu çok önemli bir sey. Bu, hepimiz için bir kazanimdir. Uluslararasi alanda çok farkli egitim modelleri ve gelenekleri var. Bunlarin ögrenilmesi ve Türkiye'den giden ögretmenler tarafindan bunlarin da tecrübe edilmesi Türkiye'ye dönük de bir tecrübedir. Hiç ummadiginiz ülkelerde egitimin rutinleri ve pratikleri konusunda çok güzel örnekler var. Örnekleri hem Türkiye'den hem de dünyadan her yil topluyoruz, kendi ögretmenlerimizi egitiyoruz. Bu modelleri yazili olarak da belgeliyoruz. Dokümante edip kendi okullarimiza dagitiyoruz. Bu bir zenginlesme."

Akgün, ögretmenlerin sinif içerisindeki pratiklerinden vizyon, müfredat ve pedagojik olarak gelistirilmesi için School Improvement Program'ini kullandiklarini dile getirdi.

- "Temel amacimiz 'Maarif Akreditasyon Sistemi' kurmak"

Akgün, pandemi döneminde herkesin mecburen dijital egitime yöneldigini belirtti.

Dünyada dijital egitimde kullanilan bütün programlari inceledikleri ifade eden Akgün, "Afganistan'da, bizdeki EBA TV gibi bir altyapilari yok. Teknolojileri de yeterli degil. Kendilerinin talebiyle ki Afganistan'da genis bir agimiz var. 6 bin civarinda ögrencimiz var. 5-6 büyük sehrin hepsinde okullarimiz var. Kendi ülkelerindeki EBA programlarini biz ürettik. 3 bin ders videosu çektik ve her gün Maarif Vakfinin da logosuyla birlikte televizyonlardan yayimlandi. Afrika'da da güzel örnekleri bulmak mümkün." dedi.

Vakfin kurulusundan bu yana kurumsallasma, kalite konusunda gayret ve fedakarlikla çalistiklarini dile getiren Akgün, "Bize destek veren Cumhurbaskanimiz, Disisleri ve Milli Egitim bakanliklarimiza, tüm kamu kurumlarina ve sivil toplum kuruluslarimiza tesekkür ediyorum. Maarif Vakfi, artik kendi rüstünü ispat etmis bir egitim markasi ve kurumudur. Bundan sonra önemli olan kalite çerçevesinde uluslararasi alanda etkinligimizi ve görünürlügümüzü artirmaktir. Üzerine çalistigimiz esas sey ve gelecek birkaç yildaki temel amacimiz 'Maarif Akreditasyon Sistemi' kurmak. IMP dedigimiz programi. Gelistiriyoruz, belli asamaya geldi. Pilot çalismalarini yapiyoruz." seklinde konustu.
Kaynak: AA