Kardashian'a tokat gibi cevaplar!
Beyaz Gazete'nin sevilen yazarı Ahmet Anapalı'nın köşesinde sözde soykırım hakkında paylaşım yapan Kim Kardashian'a tarihi gerçeklerle tokat gibi cevaplar verdi.
İşte Ahmet Anapalı'nın o çok konuşulan yazısı...
İşte o yazı....
Cahillerin Ağzındaki Sakız; Sözde Ermeni Soykırımı
Geçenlerde güzelliği, mesleki başarısı ya da zekası ile değil, ilginç vücut yapısı ile gündemde olan ve baba tarafından Ermeni olduğu için de saçma sapan Ermeni tezlerini savunmayı babaya sahip çıkmak gibi gören Amerikalı stilist Kim Kardashian fena biçimde zırvaladı. Tarih, sosyoloji, coğrafya ve antropoloji bilgilerinden mahrum olan cahillerin ortaya attığı bu tezi dünyaca ünlü biri sosyal medya sayfasına taşıyınca mesele bir anda gündem oldu.
Biz adam yerine koyup anlatmaktan, belge göstermekten, arşive davet etmekten bıktık fakat karşı tarafın zır cahilleri maalesef yalan söylemekten ve dedelerinin yaptığı soykırım çalışmasını bizim dedelerimize mâl etmekten bıkmadı. Esasında bu mesele sadece bu senenin problemi değil, her sene 24-25 Nisan günleri tasmalı yazarlar ve tarih cahilleri bu meselenin gündem olması için uğraşır. 1915 de gerçekleşen ve tamamen bir tarihi mesele gibi görülmesi gerekirken Türkiye'yi sıkıştırmaya, tazminata mahkum etmeye çalışan iç ve dış düşmanların tarih platformundan çıkartıp siyasi platformda içinden çıkılması imkansız hale getirilen bir polemik konusu olmuştur maalesef.
Yüzyıllar boyu Anadolu'da yaşayan ve Osmanlı tarafından “Millet-i Sadıka-Sadık Millet” olarak isimlendirilen Ermeniler, Osmanlı Devleti'nde gerçekten de çok çalışmış ve devletin istikrarı ve devamı için çok emek sarf etmiştir. Devlet de bu samimi yaklaşıma kör bakmamış, başarıyı, “işi ehline veriniz” İslami doktrini mucibince makamla ve şerefle ödüllendirmiştir. Bu makam ve mevkiler o kadar büyümüş ki 600 senelik Osmanlı tarihinde yüzlerce Ermeni paşa, bürokrat, vezir, mimar, müzisyen çıkmıştır.
Daha ne olsun Tanzimat sonrası Osmanlının Avrupa'ya açılan penceresi olan Dolmabahçe Sarayı'nı bu devlet, Balyan isminde Ermeni aileye yaptırmış, saraylarda, evlerde, kahvehanelerde Ermeni olan Tatyos Efendi'nin besteleri çalınıp söylenmiştir. Üstelik bu durum yeni de değildir. Osmanlı'nın en şaşalı döneminde yani muhteşem Süleyman zamanında bile devletin hazinesi Ermeni Altın ustalarına verilmiştir.
1913 senesi, tüm Anadolu'da Avrupa ve Rusya'dan cesaret ve mühimmat alan Taşnak, Hınçak ve Sutyun denilen eşkıya Ermeni çetelerinin, isyan ve Müslüman köylerinde katliam yaptığı senedir. İlginçtir ki bu katliam eylemleri bir anda ve bir yerden emir alıyormuşçasına ansızın başladı. Erzurum, Kars, Van, Tunceli, Adana, Antep, Gümüşhane, Bayburt, Trabzon başta olmak üzere tüm doğuda çok büyük katliamlar yaptılar. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti bölgeyi çok iyi bilen ve bölgede senelerdir vazife yapan Kâzım Karabekir'i bölgeye teftiş yapması için gönderdi. Bilhassa Van şehrinde büyük, çok büyük katliamların yapıldığını tespit etti ve yüzlerce fotoğraf çekerek bu alçak katliamı belge altına aldı.
Karabekir Paşa, gördüğü ve mağdurlardan duyduğu her şeyi rapor haline getirerek İstanbul'a hükümete sundu. Çok dehşet tespitlerde bulunan bu rapor insanlığın bittiği noktayı gözler önüne serdi. O günlerde tüm Avrupalı devletler Osmanlı'yı yıkmak için ellerindeki Ermeni kartını çok sert oynadılar. Ermeni din adamları cennete girmenin birinci yolunun Müslüman kanı akıtmaktan geçtiğini söyleyen dini ayinler vermekte, cennette arsa ve ev sahibi olmanın tek yolunun Müslüman canına kıymaktan, çoluk çocuk demeden tüm İslam diyarını kan gölüne çevirmekten geçtiğini Ermeni halka nakşeden Ermeni din adamları acaba bu soysuz yalanlarından dolayı hiç utanmış ve pişmanlık duymuşlar mıdır?.
Ermeni destekli Ruslar, Kars üzerinden Erzurum ve onun arkasına doğru hızla cinayet işleye işleye akarken karşısında sadece Osmanlı askerini gördü. Cephede iki ülkenin ordusu kıran kırana mücadele ederken Anadolu halkı olarak görülen Ermeniler, başta Avrupa ülkeleri “bilhassa Fransa”dan ve Rusya'dan aldığı cesaretle kendisine arkasını dönen Osmanlı Ordularına arkadan hunharca vurmaktan hiç çekinmediler. Bu yaşanan hadiselerin üzerine bir de İstanbul'dan bölgeden inceleme yapması ve hadiseleri bizzat yerinde görmesi için bölgeye gönderilen Kâzım Karabekir'in gönderdiği rapor eklenince Osmanlı Hükümetine hadiseye müdahale etmekten başka çıkar yol kalmadı.
Bu acı ve felaket dolu satırların bulunduğu Ermeniler tarafından Anadolu'da yapılan katliamın gözyaşları ile yıkandığı raporun içinde bulunan ve bütün Anadolu'da Ermeni mezalimini belgelemek için çektiği fotoğraflar acı fakat tarihe belge olarak kalmıştır. Bu rapor ve diğer askeri bilgiler İstanbul'a ulaştığında hükümet Başbakan Talat Paşa'nın başkanlığında toplandı ve hali hazırda yapılan Kafkas Cephesi'ndeki Ruslarla mücadelenin yanı sıra arkadan haince saldıran bu Ermeni çetelerine bir ders vermek ve duruma bir çare aramak için toplandı ve Mayıs 1915 de Zorunlu Ermeni Tehciri “göçü”nü kararlaştıran meşhur Bakanlar Kurulu kararını imzaladı.
Şimdi çok mühim bir noktadayız. Zira Ermeni diasporası ve içimizdeki işbirlikçiler bu Bakanlar Kurulu kararı için soykırımın başlangıç noktası olarak görürler. Ama gözden kaçırdıkları çok mühim bir nokta vardır. O da Güya Ermeni milletine soykırım yapmayı planlayan hükümetten aldığı emirle soykırıma kalkışan Osmanlı ordusunda her biri çok mühim vazifeler icra eden “sıkı durun”; 17'si paşa, 365'i Miralay(Albay), 1785'i subay olmak üzere 7762 Ermeni kökenli asker bulunmaktaydı. İşte bütün vicdanların suspus olduğu olmak zorunda olduğu yerdeyiz. Soykırım yapmakla suçlanan Osmanlı Ordusunda 7762 Ermeni paşa ve subay bulunmakta ve onlara her ay maaş vermekteydi. Bu ne yaman çelişki değil mi?. Bu durumu diasporaya ve onun içimizdeki işbirlikçilerine havale ediyorum.
Tarih cahillerinin soykırım diye nitelendirdiği bu Ermeni tehcirini kapsayan kanun maddesi acaba ne diyor? Kimleri, hangi şartlar altında ve ne kadar kapsıyor? Açıkçası kimsenin umrunda değil. Çünkü bu tehcir kanun maddesi tarihi bir hadisedir ve Türkiye'de maalesef Ermeni mevzusu tarihçilerin değil siyasilerin tarumar ettiği bir sahadır. Biz bugün işte bu kanundan, Ermenileri bu ülkeden zorla gönderen bu kanundan bahsedeceğiz. Ne diyor bu kanun ve neden bu kadar gürültü çıkartan bir hadiseye imza atmış? Lafı fazla uzatmadan doğrudan sizleri Mayıs 1915 Zorunlu Ermeni Tehciri “göçü” kanunu ile baş başa bırakıyorum.
Herkesin hakkında konuştuğu ama ne dediği pek bilinmeyen bu Bakanlar Kurulu Kararı şöyle diyor;
“Harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermenilerden bir kısmının Osmanlı hududunu düşman devletlere karşı korumaya gayret eden ordumuzun harekâtını zorlaştırdıkları; erzak ve askerî malzeme nakliyatını güçleştirdikleri, düşmanla iş birliği yapmak ve birlikte hareket etmek emelinde oldukları, ayrıca düşman saflarına katıldıkları, yurt içinde askerî kuvvetlere ve masum halka silâhlı saldırılar düzenledikleri, düşmanın deniz kuvvetlerine malzeme sağladıkları, müstahkem mevkileri düşmana göstermeye cesaret ettikleri tespit edilmiştir. Bunun için isyancı unsurların harekât sahasından uzaklaştırılması gerekmektedir.
Bu işlem için faaliyete başlanacaktır. Van, Bitlis, Erzurum vilâyetleriyle, Adana, Sis ve Mersin'in merkezleri hariç, Adana, Mersin, Cebeli Bereket, Kozan livaları; Maraş'ın merkezi hariç Maraş sancağı; Halep vilâyetinin merkez ilçeleri hariç İskenderun, Beylan, Cisrisugur, Antakya ilçelerinin köy ve kasabalarında oturan Ermeniler, güney vilâyetlere acil olarak sevk edilecektir. Sevk edilecek Ermeniler, Van vilâyeti ile sınır olan kuzey kısmı hariç olmak üzere Musul vilâyetine ve Zor sancağına; Urfa'nın merkezi hariç olmak üzere Urfa sancağının güney kısmına; Halep vilâyetinin doğu ve güneydoğu kısmına ve Suriye vilâyetinin doğu kısmında belirlenen ve tahsis edilen yerlere nakledilerek yerleştirileceklerdir.
Devletin temel çıkarları için uygun görülen bu işlemin bir yöntem ve kurala bağlanmasını isteyen 26 Mayıs 1915 gün ve 270 sayılı tezkere, Bakanlar Kurulunda görüşülmüştür.
Görüşmelerde devletin varlığını ve güvenliğini muhafaza için devam eden uygulamalar ve fedakârca düzenlemeleri bozmaya yönelik zararlı hareketlerin etkili bir şekilde bertaraf edilmesi mutlak surette gerekli olup, Bakanlığınızın bu konu ile ilgili olarak uygulamaya koyduğu kararlar isabetli ve açık olduğundan, Bakanlığınızca bu emirde belirtilen uygulamaya başlanması uygun bulunmuştur. Belirttiğiniz şekilde, isimleri yazılı olarak bildirilen köy ve kasabalarda oturan Ermenilerden gönderilmesi gerekenlerin, gidecekleri yerlere rahat bir şekilde taşınmaları ve ulaştırılması ile yolculukları boyunca istirahatlerinin sağlanması, can ve mallarının korunması ve tespit edilen yerlerine vardıklarında kesin olarak yerleştirilmelerine kadar göçmenler ödeneğinden iaşeleri sağlanacak, daha önce sahip oldukları malî ve ekonomik durumları oranında, kendilerine emlâk ve arazi dağıtılacaktır.
Muhtaç olanlara, devlet tarafından evler inşa edilecek, çiftçilere tohumluk, meslek sahiplerinden ihtiyacı olanlara alet ve edevat dağıtılacaktır. Ayrıldıkları yerlerde kalan eşya ve mallarının ya da bunların değerlerinin karşılığı kendilerine aynı şekilde verilecektir. Boşaltılan köylere yerleştirilecek göçmen ve aşiretlere, emlâk ve arazi değerleri tespit edilerek dağıtılacaktır. Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan, nakledilen kişilere ait taşınmaz malları yazılıp; cins, değer ve miktarı tespit edildikten sonra göçmenlere dağıtılacaktır.
Göçmenlerin bildikleri ve yaptıkları işlerin dışında kalacak zeytin, dut, bağ ve portakal bahçeleri ile dükkân, fabrika, han ve depo gibi gelir getiren mallarının açık artırma ile satılarak yahut kiralanmak suretiyle toplam bedelleri kendilerine verilmek üzere sahipleri adına geçici olarak mal sandıklarına yatırılacaktır. Belirtilen bu işlerin yerine getirilmesinde yapılacak harcamaların, göçmenler ödeneğinden karşılanması için Bakanlığınızca düzenlenmiş olan yönetmeliğin bütün hükümlerinin uygulanması, terk edilmiş malların korunması, idaresi ile genel iskân işlemlerinin hızlandırılması, düzenlenmesi, incelenmesi ve uygulanması, alt komisyonlar kurulması ve memur istihdam edilmesi ile ilgili görev ve sorumluluklarını taşımak ve doğrudan doğruya Bakanlığınıza bağlı kalmak suretiyle, bir başkan ile biri İçişleri, diğeri Maliyeden seçilerek tayin edilen iki üyeden oluşacak komisyonlar kurularak görev yerlerine gönderilmesi, komisyon gönderilmeyen yerlerde söz konusu yönetmelik hükümlerinin valiler tarafından yürütülmesi uygun görülmüştür. Konu, Savunma Bakanlığına ve Maliye Bakanlığına tebliğ edilmiştir. Bakanlığınız tarafından uygulanmasına ilişkin tezkere yazılmıştır.
Savaş hâli ve olağanüstü siyasî zorunluluklar dolayısıyla, başka yerlere nakledilen Ermenilerin iskân ve iaşeleri ile diğer konular hakkında yönetmeliktir.
Madde 1 : Nakli gerekli olanların sevklerinin sağlanması, yerel görevlilerin yönetimine aittir.
Madde 2 : Nakledilen Ermeniler, taşınabilir bütün mallarını ve hayvanlarını beraberlerinde götürebilirler.
Madde 3 : İskân yerlerine sevk edilen Ermenilerin yol boyunca can ve mallarının korunmasıyla, iaşe ve dinlenmelerinin sağlanmasından, gidiş yolları üzerinde bulunan yerel görevliler sorumludur. Bu konuda meydana gelecek gevşeklik ve ilgisizlikten sırasıyla bütün görevliler sorumludur.
Madde 4 : Oluşturulan iskân yerlerine ulaşan Ermeniler duruma ve yere göre; ya mevcut köy ve kasabalarda ayrı ayrı inşa edilecek evlere ya da yerel idareciler tarafından belirlenecek yerlerde kurulacak köylere yerleştirileceklerdir. Köylerin, sağlık şartlarına uygun, tarıma ve gelişmeye uygun yerlerde kurulmasına özellikle dikkat edilecektir.
Madde 5 : İskân bölgelerinde köy kurulmasına elverişli, boş, sahipsiz ve devlete ait arazi bulunmaması durumunda, devlet malı olan çiftlik ve köylerin iskân için tahsis edilmeleri uygundur.
Madde 6 : Ermenilerin yerleştirilecekleri köy ve kasabalarla, yeniden kurulacak Ermeni köyleri sınırlarının, Bağdat demir yoluyla birleşme hatlarından ve diğer demir yolu hatlarından en az 25 kilometre uzaklıkta bulunması şarttır.
Madde 7 : Köy ve kasabalarda yeni yapılacak evlere yerleştirilen Ermeniler ile yeni kurulan köylere yerleştirilen Ermenilerin, nüfus kütüklerine esas olabilecek bir şekilde düzenli olarak kaydedileceği ve her ailenin ismi, lâkabı, yaşı, sanatı, geldiği ve yerleştirildiği yer ile her aileyi oluşturan aile fertlerinin isim ve yaşlarını açıklayan bir defter düzenlenecektir.
Madde 8 : Belirlenen yere yerleştirilen bir kimsenin, bağlı bulunduğu komisyonun izni olmadan ve yerel güvenlik makamlarından özel belge alınmadan başkayerlere gitmesi yasaktır.
Madde 9 : İskân edilecekleri yerlere varan Ermenilerin, kesin yerleşimlerine kadar geçecek olan sürede iaşeleri, ayrıca ihtiyacı olanlara evlerinin inşası için gerekli harcamaları yerel makamlar, göçmen ödeneğinden karşılayacaklardır.
Madde 10 : İaşe ve iskân işlerinin hızlı olarak yürütülmesi, göç edenlerin sağlıklarının korunması ve rahatlarının sağlanmasına ilişkin hususların yerine getirilmesi, o bölgenin en üst mülkî idarecileri, sorumlu yönetici olmak üzere, göçmen komisyonlarına aittir. Göçmen komisyonu bulunmayan yerlerde Göçmenler Tüzüğü'ne uygun olarak yeniden kurulması gereklidir.
Madde 11 : İaşe ve iskân işlerinin sağlanması ve hızlı olarak yürütülmesi ve göçmenlerin yeterince sevki; iaşe ve iskân memurlarının tayini, Bakanlıktan izin alınmak şartıyla, mutasarrıf ve valilere aittir.
Madde 12 : İskân edilen her aileye, daha önceki iktisadî durumları ve şimdiki ihtiyaçları göz önüne alınarak yeterli miktarda arazi verilecektir.
Madde 13 : Arazinin seçimi ve dağıtılması göçmen komisyonlarınca gerçekleştirilecektir.
Madde 14 : Belirlenen arazinin sınırı ve dönümü tespit edildikten sonra, geçici belge karşılığında sahiplerine verildikten sonra tapu ve emlâk işlemlerine esas oluşturacak düzenli bir şekilde, özel defterine kaydedilir.
Madde 15 : İhtiyaç sahibi olan çiftçi ve meslek sahiplerine, uygun miktarda sermaye ya da alet ve edevat verilecektir.
10 Haziran 1915
Mevzu bu kadar basittir. Ağzı olanın konuştuğu bir ortamda soykırım şakşakçılığı yapan cahiller bu kanunu bir kez okudular mı acaba?...
İşte o yazı....
Cahillerin Ağzındaki Sakız; Sözde Ermeni Soykırımı
Geçenlerde güzelliği, mesleki başarısı ya da zekası ile değil, ilginç vücut yapısı ile gündemde olan ve baba tarafından Ermeni olduğu için de saçma sapan Ermeni tezlerini savunmayı babaya sahip çıkmak gibi gören Amerikalı stilist Kim Kardashian fena biçimde zırvaladı. Tarih, sosyoloji, coğrafya ve antropoloji bilgilerinden mahrum olan cahillerin ortaya attığı bu tezi dünyaca ünlü biri sosyal medya sayfasına taşıyınca mesele bir anda gündem oldu.
Biz adam yerine koyup anlatmaktan, belge göstermekten, arşive davet etmekten bıktık fakat karşı tarafın zır cahilleri maalesef yalan söylemekten ve dedelerinin yaptığı soykırım çalışmasını bizim dedelerimize mâl etmekten bıkmadı. Esasında bu mesele sadece bu senenin problemi değil, her sene 24-25 Nisan günleri tasmalı yazarlar ve tarih cahilleri bu meselenin gündem olması için uğraşır. 1915 de gerçekleşen ve tamamen bir tarihi mesele gibi görülmesi gerekirken Türkiye'yi sıkıştırmaya, tazminata mahkum etmeye çalışan iç ve dış düşmanların tarih platformundan çıkartıp siyasi platformda içinden çıkılması imkansız hale getirilen bir polemik konusu olmuştur maalesef.
Yüzyıllar boyu Anadolu'da yaşayan ve Osmanlı tarafından “Millet-i Sadıka-Sadık Millet” olarak isimlendirilen Ermeniler, Osmanlı Devleti'nde gerçekten de çok çalışmış ve devletin istikrarı ve devamı için çok emek sarf etmiştir. Devlet de bu samimi yaklaşıma kör bakmamış, başarıyı, “işi ehline veriniz” İslami doktrini mucibince makamla ve şerefle ödüllendirmiştir. Bu makam ve mevkiler o kadar büyümüş ki 600 senelik Osmanlı tarihinde yüzlerce Ermeni paşa, bürokrat, vezir, mimar, müzisyen çıkmıştır.
Daha ne olsun Tanzimat sonrası Osmanlının Avrupa'ya açılan penceresi olan Dolmabahçe Sarayı'nı bu devlet, Balyan isminde Ermeni aileye yaptırmış, saraylarda, evlerde, kahvehanelerde Ermeni olan Tatyos Efendi'nin besteleri çalınıp söylenmiştir. Üstelik bu durum yeni de değildir. Osmanlı'nın en şaşalı döneminde yani muhteşem Süleyman zamanında bile devletin hazinesi Ermeni Altın ustalarına verilmiştir.
1913 senesi, tüm Anadolu'da Avrupa ve Rusya'dan cesaret ve mühimmat alan Taşnak, Hınçak ve Sutyun denilen eşkıya Ermeni çetelerinin, isyan ve Müslüman köylerinde katliam yaptığı senedir. İlginçtir ki bu katliam eylemleri bir anda ve bir yerden emir alıyormuşçasına ansızın başladı. Erzurum, Kars, Van, Tunceli, Adana, Antep, Gümüşhane, Bayburt, Trabzon başta olmak üzere tüm doğuda çok büyük katliamlar yaptılar. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti bölgeyi çok iyi bilen ve bölgede senelerdir vazife yapan Kâzım Karabekir'i bölgeye teftiş yapması için gönderdi. Bilhassa Van şehrinde büyük, çok büyük katliamların yapıldığını tespit etti ve yüzlerce fotoğraf çekerek bu alçak katliamı belge altına aldı.
Karabekir Paşa, gördüğü ve mağdurlardan duyduğu her şeyi rapor haline getirerek İstanbul'a hükümete sundu. Çok dehşet tespitlerde bulunan bu rapor insanlığın bittiği noktayı gözler önüne serdi. O günlerde tüm Avrupalı devletler Osmanlı'yı yıkmak için ellerindeki Ermeni kartını çok sert oynadılar. Ermeni din adamları cennete girmenin birinci yolunun Müslüman kanı akıtmaktan geçtiğini söyleyen dini ayinler vermekte, cennette arsa ve ev sahibi olmanın tek yolunun Müslüman canına kıymaktan, çoluk çocuk demeden tüm İslam diyarını kan gölüne çevirmekten geçtiğini Ermeni halka nakşeden Ermeni din adamları acaba bu soysuz yalanlarından dolayı hiç utanmış ve pişmanlık duymuşlar mıdır?.
Ermeni destekli Ruslar, Kars üzerinden Erzurum ve onun arkasına doğru hızla cinayet işleye işleye akarken karşısında sadece Osmanlı askerini gördü. Cephede iki ülkenin ordusu kıran kırana mücadele ederken Anadolu halkı olarak görülen Ermeniler, başta Avrupa ülkeleri “bilhassa Fransa”dan ve Rusya'dan aldığı cesaretle kendisine arkasını dönen Osmanlı Ordularına arkadan hunharca vurmaktan hiç çekinmediler. Bu yaşanan hadiselerin üzerine bir de İstanbul'dan bölgeden inceleme yapması ve hadiseleri bizzat yerinde görmesi için bölgeye gönderilen Kâzım Karabekir'in gönderdiği rapor eklenince Osmanlı Hükümetine hadiseye müdahale etmekten başka çıkar yol kalmadı.
Bu acı ve felaket dolu satırların bulunduğu Ermeniler tarafından Anadolu'da yapılan katliamın gözyaşları ile yıkandığı raporun içinde bulunan ve bütün Anadolu'da Ermeni mezalimini belgelemek için çektiği fotoğraflar acı fakat tarihe belge olarak kalmıştır. Bu rapor ve diğer askeri bilgiler İstanbul'a ulaştığında hükümet Başbakan Talat Paşa'nın başkanlığında toplandı ve hali hazırda yapılan Kafkas Cephesi'ndeki Ruslarla mücadelenin yanı sıra arkadan haince saldıran bu Ermeni çetelerine bir ders vermek ve duruma bir çare aramak için toplandı ve Mayıs 1915 de Zorunlu Ermeni Tehciri “göçü”nü kararlaştıran meşhur Bakanlar Kurulu kararını imzaladı.
Şimdi çok mühim bir noktadayız. Zira Ermeni diasporası ve içimizdeki işbirlikçiler bu Bakanlar Kurulu kararı için soykırımın başlangıç noktası olarak görürler. Ama gözden kaçırdıkları çok mühim bir nokta vardır. O da Güya Ermeni milletine soykırım yapmayı planlayan hükümetten aldığı emirle soykırıma kalkışan Osmanlı ordusunda her biri çok mühim vazifeler icra eden “sıkı durun”; 17'si paşa, 365'i Miralay(Albay), 1785'i subay olmak üzere 7762 Ermeni kökenli asker bulunmaktaydı. İşte bütün vicdanların suspus olduğu olmak zorunda olduğu yerdeyiz. Soykırım yapmakla suçlanan Osmanlı Ordusunda 7762 Ermeni paşa ve subay bulunmakta ve onlara her ay maaş vermekteydi. Bu ne yaman çelişki değil mi?. Bu durumu diasporaya ve onun içimizdeki işbirlikçilerine havale ediyorum.
Tarih cahillerinin soykırım diye nitelendirdiği bu Ermeni tehcirini kapsayan kanun maddesi acaba ne diyor? Kimleri, hangi şartlar altında ve ne kadar kapsıyor? Açıkçası kimsenin umrunda değil. Çünkü bu tehcir kanun maddesi tarihi bir hadisedir ve Türkiye'de maalesef Ermeni mevzusu tarihçilerin değil siyasilerin tarumar ettiği bir sahadır. Biz bugün işte bu kanundan, Ermenileri bu ülkeden zorla gönderen bu kanundan bahsedeceğiz. Ne diyor bu kanun ve neden bu kadar gürültü çıkartan bir hadiseye imza atmış? Lafı fazla uzatmadan doğrudan sizleri Mayıs 1915 Zorunlu Ermeni Tehciri “göçü” kanunu ile baş başa bırakıyorum.
Herkesin hakkında konuştuğu ama ne dediği pek bilinmeyen bu Bakanlar Kurulu Kararı şöyle diyor;
“Harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermenilerden bir kısmının Osmanlı hududunu düşman devletlere karşı korumaya gayret eden ordumuzun harekâtını zorlaştırdıkları; erzak ve askerî malzeme nakliyatını güçleştirdikleri, düşmanla iş birliği yapmak ve birlikte hareket etmek emelinde oldukları, ayrıca düşman saflarına katıldıkları, yurt içinde askerî kuvvetlere ve masum halka silâhlı saldırılar düzenledikleri, düşmanın deniz kuvvetlerine malzeme sağladıkları, müstahkem mevkileri düşmana göstermeye cesaret ettikleri tespit edilmiştir. Bunun için isyancı unsurların harekât sahasından uzaklaştırılması gerekmektedir.
Bu işlem için faaliyete başlanacaktır. Van, Bitlis, Erzurum vilâyetleriyle, Adana, Sis ve Mersin'in merkezleri hariç, Adana, Mersin, Cebeli Bereket, Kozan livaları; Maraş'ın merkezi hariç Maraş sancağı; Halep vilâyetinin merkez ilçeleri hariç İskenderun, Beylan, Cisrisugur, Antakya ilçelerinin köy ve kasabalarında oturan Ermeniler, güney vilâyetlere acil olarak sevk edilecektir. Sevk edilecek Ermeniler, Van vilâyeti ile sınır olan kuzey kısmı hariç olmak üzere Musul vilâyetine ve Zor sancağına; Urfa'nın merkezi hariç olmak üzere Urfa sancağının güney kısmına; Halep vilâyetinin doğu ve güneydoğu kısmına ve Suriye vilâyetinin doğu kısmında belirlenen ve tahsis edilen yerlere nakledilerek yerleştirileceklerdir.
Devletin temel çıkarları için uygun görülen bu işlemin bir yöntem ve kurala bağlanmasını isteyen 26 Mayıs 1915 gün ve 270 sayılı tezkere, Bakanlar Kurulunda görüşülmüştür.
Görüşmelerde devletin varlığını ve güvenliğini muhafaza için devam eden uygulamalar ve fedakârca düzenlemeleri bozmaya yönelik zararlı hareketlerin etkili bir şekilde bertaraf edilmesi mutlak surette gerekli olup, Bakanlığınızın bu konu ile ilgili olarak uygulamaya koyduğu kararlar isabetli ve açık olduğundan, Bakanlığınızca bu emirde belirtilen uygulamaya başlanması uygun bulunmuştur. Belirttiğiniz şekilde, isimleri yazılı olarak bildirilen köy ve kasabalarda oturan Ermenilerden gönderilmesi gerekenlerin, gidecekleri yerlere rahat bir şekilde taşınmaları ve ulaştırılması ile yolculukları boyunca istirahatlerinin sağlanması, can ve mallarının korunması ve tespit edilen yerlerine vardıklarında kesin olarak yerleştirilmelerine kadar göçmenler ödeneğinden iaşeleri sağlanacak, daha önce sahip oldukları malî ve ekonomik durumları oranında, kendilerine emlâk ve arazi dağıtılacaktır.
Muhtaç olanlara, devlet tarafından evler inşa edilecek, çiftçilere tohumluk, meslek sahiplerinden ihtiyacı olanlara alet ve edevat dağıtılacaktır. Ayrıldıkları yerlerde kalan eşya ve mallarının ya da bunların değerlerinin karşılığı kendilerine aynı şekilde verilecektir. Boşaltılan köylere yerleştirilecek göçmen ve aşiretlere, emlâk ve arazi değerleri tespit edilerek dağıtılacaktır. Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan, nakledilen kişilere ait taşınmaz malları yazılıp; cins, değer ve miktarı tespit edildikten sonra göçmenlere dağıtılacaktır.
Göçmenlerin bildikleri ve yaptıkları işlerin dışında kalacak zeytin, dut, bağ ve portakal bahçeleri ile dükkân, fabrika, han ve depo gibi gelir getiren mallarının açık artırma ile satılarak yahut kiralanmak suretiyle toplam bedelleri kendilerine verilmek üzere sahipleri adına geçici olarak mal sandıklarına yatırılacaktır. Belirtilen bu işlerin yerine getirilmesinde yapılacak harcamaların, göçmenler ödeneğinden karşılanması için Bakanlığınızca düzenlenmiş olan yönetmeliğin bütün hükümlerinin uygulanması, terk edilmiş malların korunması, idaresi ile genel iskân işlemlerinin hızlandırılması, düzenlenmesi, incelenmesi ve uygulanması, alt komisyonlar kurulması ve memur istihdam edilmesi ile ilgili görev ve sorumluluklarını taşımak ve doğrudan doğruya Bakanlığınıza bağlı kalmak suretiyle, bir başkan ile biri İçişleri, diğeri Maliyeden seçilerek tayin edilen iki üyeden oluşacak komisyonlar kurularak görev yerlerine gönderilmesi, komisyon gönderilmeyen yerlerde söz konusu yönetmelik hükümlerinin valiler tarafından yürütülmesi uygun görülmüştür. Konu, Savunma Bakanlığına ve Maliye Bakanlığına tebliğ edilmiştir. Bakanlığınız tarafından uygulanmasına ilişkin tezkere yazılmıştır.
Savaş hâli ve olağanüstü siyasî zorunluluklar dolayısıyla, başka yerlere nakledilen Ermenilerin iskân ve iaşeleri ile diğer konular hakkında yönetmeliktir.
Madde 1 : Nakli gerekli olanların sevklerinin sağlanması, yerel görevlilerin yönetimine aittir.
Madde 2 : Nakledilen Ermeniler, taşınabilir bütün mallarını ve hayvanlarını beraberlerinde götürebilirler.
Madde 3 : İskân yerlerine sevk edilen Ermenilerin yol boyunca can ve mallarının korunmasıyla, iaşe ve dinlenmelerinin sağlanmasından, gidiş yolları üzerinde bulunan yerel görevliler sorumludur. Bu konuda meydana gelecek gevşeklik ve ilgisizlikten sırasıyla bütün görevliler sorumludur.
Madde 4 : Oluşturulan iskân yerlerine ulaşan Ermeniler duruma ve yere göre; ya mevcut köy ve kasabalarda ayrı ayrı inşa edilecek evlere ya da yerel idareciler tarafından belirlenecek yerlerde kurulacak köylere yerleştirileceklerdir. Köylerin, sağlık şartlarına uygun, tarıma ve gelişmeye uygun yerlerde kurulmasına özellikle dikkat edilecektir.
Madde 5 : İskân bölgelerinde köy kurulmasına elverişli, boş, sahipsiz ve devlete ait arazi bulunmaması durumunda, devlet malı olan çiftlik ve köylerin iskân için tahsis edilmeleri uygundur.
Madde 6 : Ermenilerin yerleştirilecekleri köy ve kasabalarla, yeniden kurulacak Ermeni köyleri sınırlarının, Bağdat demir yoluyla birleşme hatlarından ve diğer demir yolu hatlarından en az 25 kilometre uzaklıkta bulunması şarttır.
Madde 7 : Köy ve kasabalarda yeni yapılacak evlere yerleştirilen Ermeniler ile yeni kurulan köylere yerleştirilen Ermenilerin, nüfus kütüklerine esas olabilecek bir şekilde düzenli olarak kaydedileceği ve her ailenin ismi, lâkabı, yaşı, sanatı, geldiği ve yerleştirildiği yer ile her aileyi oluşturan aile fertlerinin isim ve yaşlarını açıklayan bir defter düzenlenecektir.
Madde 8 : Belirlenen yere yerleştirilen bir kimsenin, bağlı bulunduğu komisyonun izni olmadan ve yerel güvenlik makamlarından özel belge alınmadan başkayerlere gitmesi yasaktır.
Madde 9 : İskân edilecekleri yerlere varan Ermenilerin, kesin yerleşimlerine kadar geçecek olan sürede iaşeleri, ayrıca ihtiyacı olanlara evlerinin inşası için gerekli harcamaları yerel makamlar, göçmen ödeneğinden karşılayacaklardır.
Madde 10 : İaşe ve iskân işlerinin hızlı olarak yürütülmesi, göç edenlerin sağlıklarının korunması ve rahatlarının sağlanmasına ilişkin hususların yerine getirilmesi, o bölgenin en üst mülkî idarecileri, sorumlu yönetici olmak üzere, göçmen komisyonlarına aittir. Göçmen komisyonu bulunmayan yerlerde Göçmenler Tüzüğü'ne uygun olarak yeniden kurulması gereklidir.
Madde 11 : İaşe ve iskân işlerinin sağlanması ve hızlı olarak yürütülmesi ve göçmenlerin yeterince sevki; iaşe ve iskân memurlarının tayini, Bakanlıktan izin alınmak şartıyla, mutasarrıf ve valilere aittir.
Madde 12 : İskân edilen her aileye, daha önceki iktisadî durumları ve şimdiki ihtiyaçları göz önüne alınarak yeterli miktarda arazi verilecektir.
Madde 13 : Arazinin seçimi ve dağıtılması göçmen komisyonlarınca gerçekleştirilecektir.
Madde 14 : Belirlenen arazinin sınırı ve dönümü tespit edildikten sonra, geçici belge karşılığında sahiplerine verildikten sonra tapu ve emlâk işlemlerine esas oluşturacak düzenli bir şekilde, özel defterine kaydedilir.
Madde 15 : İhtiyaç sahibi olan çiftçi ve meslek sahiplerine, uygun miktarda sermaye ya da alet ve edevat verilecektir.
10 Haziran 1915
Mevzu bu kadar basittir. Ağzı olanın konuştuğu bir ortamda soykırım şakşakçılığı yapan cahiller bu kanunu bir kez okudular mı acaba?...