İmamoğlu aslında bir s’ehven!
Cengiz Alçayır'dan İmamoğlu'na Sehven yanıtı: Bana göre sehven değil, “Ehven”dir bunun adı!
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'a hafta sonu '500 bin ton' beton döküldüğü iddiasında bulunmuş, gelen tepkilerin ardından ise '500 bin ton' ifadesinin sehven yazıldığını ileri sürmüştü.
İmamoğlu'nun bu sözlerini değerlendiren Beyaz Gazete yazarı Cengiz Alçayır kaleme aldığı yazısında İmamoğlu'na tepki göstererek "Beş bin ton asfalt serdiği halde, “2 günde 500 bin ton asfalt serdik” diye ilan eden, imkansız bir icraatı gündeme düşüren belediye başkanımızın, tepkilerin ardından da mevzuyu “Sehven”e bağlamış olması seni ikna etmiş olabilir ama; Bana göre sehven değil, “Ehven”dir bunun adı!" dedi.
Alçayır şöyle devam etti; Her ne kadar bir kentin aklıyla, toplumsal zekasıyla, kent duygusuyla bile isteye oynamış, alay etmiş olsa da bu zamana kadar yaptığı kötülüklerin, beceriksizliklerin en masumu, en zararsızıdır, yani…
İşte Cengiz Alçayır'ın o yazısı;
S'ehven!
CHP'ye ilk geçtiğinde, partilileri onu bir kaşık suda boğmak istiyordu, çünkü hiçbiri, onun gerçekten CHP'li olduğuna inanmıyordu. Her sıkıştırdıklarında da “Benim hiçbir siyasi partide kaydım yok, ben Atatürkçü'yüm” diyordu. Bir zamanlar Gençlik Kolları yöneticisi olduğu ANAP'ta siyaset yaptığını inkar edecek ve bir anda çöpe atmak zorunda kalacaktı. O an, sehven-mehven düşünecek durumda değildi, attı da…
Ta ki;
İBB seçimlerinde, oy deposu olarak gördüğü muhafazakar kesime göz kırpmak için “Hayat öpücüğü” modundaki ANAP kimliğine ihtiyaç duyana dek…
*
Kimileri, onun her gece içki içtiğini bildiği için “çağdaş/ modern kafa” diyerek destekliyorken, kimileri de iftar sofralarında ve Cuma namazlarında gözüken beyfendinin muhafazakar-dindar olduğunu düşünüyordu. Verdiği bu intiba yeterli değildi, daha fazlasını yapmalıydı. Seçim ziyaretlerinde ve reklam kampanyasında etrafına sakallı ve başörtülüleri monte edip, metropol kentin en simgesel ibadethanesinde “Altın vuruşu” yapmalıydı, yaptı da…
Tek atımlık ve en etkili din istismarcılığının merkezi olarak Eyüp Sultan'ı seçecek, ülke içindeki herhangi bir mevzuyu destek yapıp Yasin okumak yerine dünyanin diğer ucunda, Yeni Zelanda'da ölenlerin ruhunu siyasi malzemesine alet edecekti…
*
Bir yandan “İstanbul seçimlerini ben kazanmadım, kimse kazanmadı, herkes kazandı” diyecek, arkadan da başarıyı sadece kendi hanesine ekleyecek kalem olan akıl hocalarından Necati Özkan'a “Kahraman'ın Yolculuğu” kitabının yazılması talimatını verecekti.
Zira;
Yeni nesil siyaset, yeni nesil siyasetçi, dediği şey kurnazlık ve adam eksiltme üzerine inşa edilecekti.
*
Kronolojik olarak sıralarsam;
*
BİR-Namus ve şeref sözü vererek güven sağladığı İBB personelinden binlercesini kapı önüne koyması, kurguyla kameraya yansıttığı sözde ayakkabısı yırtık çocuk karşısında ağlarken, işsiz bıraktığı binlerce insanın feryadına kapı-duvar olması…
İKİ-Partizanlığı bitireceğim derken, kendi partisinden olmayanları sistem dışı bırakıp liyakatsız partilileri ruyalarında bile göremeyecekleri makama getirmesi…
ÜÇ-Bundan sonra İBB'den ihale alan o belli başlı firmalara ihale yok, derken, koltuğa oturur oturmaz aynı firmalarla el sıkışıp milyonlarca dolarlık sözleşmeler imzalaması…
DÖRT-Bir önceki AK Parti yönetimini israf yapmakla suçladığı halde, kendisinin, önceki dönemden daha lüks ve daha pahalı araçlar kiralayarak israfa tavan yaptırması…
BEŞ-Salgın döneminde 25 Milyar TL.'lik bütçesi olan İBB'den, garibanlara koli götürmekten aciz yönetim anlayışıyla, ahaliden 150 TL isteyip, bunun yarısıyla erzak paketi hazırlaması, geri kalan miktar için akıllarda şüphe bırakması…
ALTI-Masaya “Musakka” isteyip; İstanbullu'nun helal paralarından vergiye dönüşen bütçeyle “İçkili sofralar” kurdurup, antrikot sefasını daim etmesi de gösteriyor ki…
*
Beş bin ton asfalt serdiği halde, “2 günde 500 bin ton asfalt serdik” diye ilan eden, imkansız bir icraatı gündeme düşüren belediye başkanımızın, tepkilerin ardından da mevzuyu “Sehven”e bağlamış olması seni ikna etmiş olabilir ama;
Bana göre sehven değil, “Ehven”dir bunun adı!
Her ne kadar bir kentin aklıyla, toplumsal zekasıyla, kent duygusuyla bileisteye oynamış, alay etmiş olsa da bu zamana kadar yaptığı kötülüklerin, beceriksizliklerin en masumu, en zararsızıdır, yani…
İmamoğlu'nun bu sözlerini değerlendiren Beyaz Gazete yazarı Cengiz Alçayır kaleme aldığı yazısında İmamoğlu'na tepki göstererek "Beş bin ton asfalt serdiği halde, “2 günde 500 bin ton asfalt serdik” diye ilan eden, imkansız bir icraatı gündeme düşüren belediye başkanımızın, tepkilerin ardından da mevzuyu “Sehven”e bağlamış olması seni ikna etmiş olabilir ama; Bana göre sehven değil, “Ehven”dir bunun adı!" dedi.
Alçayır şöyle devam etti; Her ne kadar bir kentin aklıyla, toplumsal zekasıyla, kent duygusuyla bile isteye oynamış, alay etmiş olsa da bu zamana kadar yaptığı kötülüklerin, beceriksizliklerin en masumu, en zararsızıdır, yani…
İşte Cengiz Alçayır'ın o yazısı;
S'ehven!
CHP'ye ilk geçtiğinde, partilileri onu bir kaşık suda boğmak istiyordu, çünkü hiçbiri, onun gerçekten CHP'li olduğuna inanmıyordu. Her sıkıştırdıklarında da “Benim hiçbir siyasi partide kaydım yok, ben Atatürkçü'yüm” diyordu. Bir zamanlar Gençlik Kolları yöneticisi olduğu ANAP'ta siyaset yaptığını inkar edecek ve bir anda çöpe atmak zorunda kalacaktı. O an, sehven-mehven düşünecek durumda değildi, attı da…
Ta ki;
İBB seçimlerinde, oy deposu olarak gördüğü muhafazakar kesime göz kırpmak için “Hayat öpücüğü” modundaki ANAP kimliğine ihtiyaç duyana dek…
*
Kimileri, onun her gece içki içtiğini bildiği için “çağdaş/ modern kafa” diyerek destekliyorken, kimileri de iftar sofralarında ve Cuma namazlarında gözüken beyfendinin muhafazakar-dindar olduğunu düşünüyordu. Verdiği bu intiba yeterli değildi, daha fazlasını yapmalıydı. Seçim ziyaretlerinde ve reklam kampanyasında etrafına sakallı ve başörtülüleri monte edip, metropol kentin en simgesel ibadethanesinde “Altın vuruşu” yapmalıydı, yaptı da…
Tek atımlık ve en etkili din istismarcılığının merkezi olarak Eyüp Sultan'ı seçecek, ülke içindeki herhangi bir mevzuyu destek yapıp Yasin okumak yerine dünyanin diğer ucunda, Yeni Zelanda'da ölenlerin ruhunu siyasi malzemesine alet edecekti…
*
Bir yandan “İstanbul seçimlerini ben kazanmadım, kimse kazanmadı, herkes kazandı” diyecek, arkadan da başarıyı sadece kendi hanesine ekleyecek kalem olan akıl hocalarından Necati Özkan'a “Kahraman'ın Yolculuğu” kitabının yazılması talimatını verecekti.
Zira;
Yeni nesil siyaset, yeni nesil siyasetçi, dediği şey kurnazlık ve adam eksiltme üzerine inşa edilecekti.
*
Kronolojik olarak sıralarsam;
*
BİR-Namus ve şeref sözü vererek güven sağladığı İBB personelinden binlercesini kapı önüne koyması, kurguyla kameraya yansıttığı sözde ayakkabısı yırtık çocuk karşısında ağlarken, işsiz bıraktığı binlerce insanın feryadına kapı-duvar olması…
İKİ-Partizanlığı bitireceğim derken, kendi partisinden olmayanları sistem dışı bırakıp liyakatsız partilileri ruyalarında bile göremeyecekleri makama getirmesi…
ÜÇ-Bundan sonra İBB'den ihale alan o belli başlı firmalara ihale yok, derken, koltuğa oturur oturmaz aynı firmalarla el sıkışıp milyonlarca dolarlık sözleşmeler imzalaması…
DÖRT-Bir önceki AK Parti yönetimini israf yapmakla suçladığı halde, kendisinin, önceki dönemden daha lüks ve daha pahalı araçlar kiralayarak israfa tavan yaptırması…
BEŞ-Salgın döneminde 25 Milyar TL.'lik bütçesi olan İBB'den, garibanlara koli götürmekten aciz yönetim anlayışıyla, ahaliden 150 TL isteyip, bunun yarısıyla erzak paketi hazırlaması, geri kalan miktar için akıllarda şüphe bırakması…
ALTI-Masaya “Musakka” isteyip; İstanbullu'nun helal paralarından vergiye dönüşen bütçeyle “İçkili sofralar” kurdurup, antrikot sefasını daim etmesi de gösteriyor ki…
*
Beş bin ton asfalt serdiği halde, “2 günde 500 bin ton asfalt serdik” diye ilan eden, imkansız bir icraatı gündeme düşüren belediye başkanımızın, tepkilerin ardından da mevzuyu “Sehven”e bağlamış olması seni ikna etmiş olabilir ama;
Bana göre sehven değil, “Ehven”dir bunun adı!
Her ne kadar bir kentin aklıyla, toplumsal zekasıyla, kent duygusuyla bileisteye oynamış, alay etmiş olsa da bu zamana kadar yaptığı kötülüklerin, beceriksizliklerin en masumu, en zararsızıdır, yani…