'Ülkede Ciddi Travmalar Var Açıklaması İlki Yalnızlık'

Türkiye’de satılan sinir sistemi ilaçlarının 308 milyon kutu olduğu ve bunların başında da antidepresanların geldiği söylenirken Prof. Dr. Esen Ayşe Dural, “İnsanlar antidepresanın işe yaradığını zannediyorlar. Halbuki kendilerini geliştirseler, olayları sıralasalar ilaca gerek olmadığını görecekler. Kişilerin psikologlarla konuşup dertleşmesi ve bunun Türkiye’de de geliştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

'Ülkede Ciddi Travmalar Var Açıklaması İlki Yalnızlık'
İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Esen Ayşe Dural, depresyonun ilk nedenin kişilerin yakın bulduğu birini kaybetme korkusu olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Dural, "Kişi bağımlı olduğu şeyi kaybettikten sonra veya kaybetme korkusu sürecindeyken karşı tarafa olan açlık duygusu antidepresan kullanımına iter. Kayıp olan eş, bir hayvan veya bir çiçekte olabilir fakat birinci derece depresyon sebebi eş kaybıdır. Depresyonun başka bir sebebi de korkulardır. İnsanların 40’tan fazla korkuları vardır. Bunlar da antidepresan almaya yöneltir. Aç kalma, parasız kalma, ayıplanma, yalnız kalma gibi birçok korku mevcuttur” dedi.



“İnsanımız bazı şeyleri aşamıyor”

Yalnızlık meselesinin Türkiye’de çok derin bir mevzu olduğunu belirten Prof. Dr. Esen Ayşe Dural, “Bazı gençler yalnız yaşamak istiyorlar. Bu problem değil fakat yaşlı bir insan yalnız kaldığında etrafındakiler acımaya başlıyorlar. Bu yüzden insanlar yalnız kalmamak için her türlü fedakarlığı yapıyorlar. Bizde kaybetme korkusu çok gelişmiş vaziyette. İşte bunlar birleşip kişileri antidepresan kullanımına yöneltiyor. Günümüzde ekonomik problemler antidepresan kullanımını çoğaltıyor. Kişiler antidepresan alıp daha kolay uyuyabileceklerini zannediyorlar ve antidepresana sığınıyorlar. Bizim ülkemizde özellikle kadınlar üzerinde ciddi baskılar var. Belli bir yaşa gelip evlenmemiş olan kadınlar üzerindeki baskılar çok ağır. İşte bu sebepler insanları antidepresan kullanımına sürüklüyor. Aslında kendilerini geliştirip, olayları sıralasalar ilaca gerek olmadığını görecekler. İnsanların psikologlarla konuşup dertleşmesi ve bunun Türkiye’de de geliştirilmesi gerekiyor. Yalnız kalan insanların dertleşecek kimsesi yok. Dedikodudan korkuyorlar ve kimseye güvenmiyorlar. Ülkede bununla ilgili ciddi bir travma var. İnsanlarımız bazı şeyleri aşamıyorlar. Bu durumların aşılması için eğitimler vermek gerekiyor” diye konuştu.



“İlaçları bakkaldan alınacak hale getirecekler”

Hastanın istediğinde antidepresana ulaşabildiğini belirten Prof. Dr. Dural, “Antidepresanı hasta istediğinde eczaneden alabiliyor. Hiçbir ilacın hasta tarafından reçetesiz alınması doğru değil ama bunu sağlayamıyoruz. Neredeyse bu ilaçları bakkaldan alınacak hale getirecekler. Ağrı kesici bile olsa hiçbir ilaç reçetesiz alınmaz çünkü her şey zehirlidir, zehirle ilaç arasındaki fark dozdur. Suyu 3 litrenin üstünde içerseniz kanda elektronik dengeniz değişir, halüsinasyonlar görmeye başlarsınız. Tuzu fazla alırsanız tansiyonunuz yükselir, aynı şekilde şeker fazla alındığında diyabet riski artar. Yani masum diye aldığımız her şey zehir olabildiği gibi zehir olarak kabul edilen maddeler de belirli dozlarda verildiğinde ilaç olarak kullanılabilir” dedi.



"Doktorlar herkese antidepresan yazmazlar, sadece ihtiyacı olana yazarlar"

Çok konuşulan “Doktorlar isteyen herkese antidepresan yazıyor” polemiğiyle ilgili Prof. Dr. Esen Ayşe Dural “Doktorlar herkese antidepresan yazmazlar, sadece ihtiyacı olana yazarlar. Sigorta işleyen hastanelerde doktorlar hastaya üç dakika ayırıyorsa, yeterince derdini anlamıyorsa ve hasta da ben illa ki antidepresan istiyorum diyorsa ki hasta zaten gitmeden önce hazırlanmıştır bu ilacın alınması için neler hissetmesi gerektiğine. Bunun üzerine de şikayetleri söyleyip doktora ilacı yazdırabilir. Hekimler isteyen herkese antidepresan yazmaz. Zaten yazmaması da gerekir” dedi ve ilaç kullanımlarında çok büyük hatalar olduğunu belirtti: “İlaç kullanımlarında çok fazla yanlışlar var ve ilaçlar rastgele kullanılıyor. Kişiler aynı hastalığa sahip olduğu kişilerin ilaçlarına bakıp kendi kendilerine aynı ilaçları kullanmaya başlıyorlar. Oysa herkeste olan bakteriler farklı olduğundan bir başkasına etki eden ilaç farklı birinde aynı etkiyi göstermeyebiliyor. Reçetesiz ilaç kullanımında durumlar bu düzeye gelebiliyor. İlacın kandaki düzeyi önemlidir. Belli aralıklarla alınmasının sebebi kandaki düzeyi sağlayabilmek içindir. Hastalarda ilaç kullanım saati uygulanmasında da sıkıntı var. Hastalar bu konuda bilinçsiz. Hekimler ise hastalarını tanımıyorlar” ifadelerini kullandı ve antidepresanı bırakma sürecinin önemine değindi.

Prof. Dr. Dural, "Antidepresan kullanan bazı hastalar hayatları yoluna girince bir anda ilacı kesiyorlar. Antidepresan bir anda kesilmez. Hasta ne yazık ki kullanmayı da, kesmeyi de bilmiyor. Doktorlar da bu konuda şaşkınlar. Hastanın istediği ilacı yazmadıklarında şiddete maruz kalıyorlar. Sağlıktaki terör ilaç yazma konusunda hekimi zor durumda bırakıyor" diye konuştu.

Alternatif tıpta her şeyin ilgiyle ilgili olduğunu belirten Prof. Dr. Dural, "Ben homeopatide çalıştım. Homeopatide bir hastayla en az üç saat ilgilenilmesi gerekiyor. Üç saat boyunca geçmişini, yaşadıklarını, her şeyini hatta yakınlarını bile dinlemek gerekiyor. Zaten bu ilgiyi gören hasta iyileşiyor. Hastanın aslında ilgiye ihtiyacı var. Hastayla çok konuşmak, onu çok iyi tanımak ve hastayla çok fazla meşgul olmak gerekiyor. Kişi kendisiyle meşgul olan birini bildiğinde iyileşiyor ve antidepresana gerek kalmıyor zaten. Antidepresan gibi ilaçlar kişilerin diyalog kuracak, kendilerini anlayacak kimseyi bulamadıklarında kullandıkları bir ilaçtır. Olayları makul bir şekilde yorumlayan insanlarla karşılaşırsanız eğer başınıza gelen felaketin felaket değil bir deneyim olduğunu anlarsınız. Etrafında olaylara karşı aşırı tepkiler gösteren ve size ‘ne zavallı insan’ yaklaşımıyla yaklaşan kişiler olduğunda kişiler de şaşırıyor. İşte bu yüzden de antidepresan yaygınlaşıyor” diye konuştu.

Kaynak: İHA