MHP'den 'Okullarda Sağlık Personeli Çalıştırılması' Teklifi
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Konya Milletvekili Esin Kara, MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu ile birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı (TBMM)’na ilk ve ortaöğretim kurumlarında sağlık personeli çalıştırılmasını içeren kanun teklifi verdi.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel ilk ve ortaöğretim kurumlarında ilkyardım ile önleyici, koruyucu sağlık hizmetleri vermek üzere sağlık personeli çalıştırılması amacıyla hazırlanan Milli Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde, “Sağlıklı ve güvenli eğitim ve öğretim ortamını sağlamak, okul içinde meydana gelen kaza ve yaralanmalara acil müdahale etmek, ilkyardım ile önleyici ve koruyucu sağlık hizmetleri vermek üzere en az bir sağlık personeli çalıştırılması öngörülmektedir” denildi.
Kanun teklifinin gerekçesinde ise şu görüşlere yer verildi:
“Milli Eğitim Bakanlığınca açıklanan verilere göre, örgün eğitimde, 54 bin 036’sı resmi okul, 12 bin 809’u özel okul olmak üzere toplam 66 bin 845 okul bulunuyor ve bu okullarda toplam okul öncesi ve ilköğretim düzeyinde eğitim alan toplam 18 milyon 108 bin 860 öğrenci bulunuyor. Eğitim alırken uzun süreler okulda vakit geçiren çocuklarımız okul içerisinde çeşitli tehlikelere maruz kalabilmektedir. En basit manada okul kantinlerinde satılan çikolata, gofret, bisküvi, hamburger, patates kızartması ve gazlı içecekler çocuklarda öksürük, geniz akıntısı gibi üst solunum yolları rahatsızlıklarına yol açmaktadır. Ancak bazı vakalarda bulaşıcı hastalıklar, gıda zehirlenmeleri, kardiyovasküler rahatsızlıklar, boğulma, diyabet ve kanser gibi ciddi neticelerle karşılaşılmaktadır. Ayrıca okullarda çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı tek tehlike kontrolsüz gıdalar değildir. En önemli tehlike alanlarından biri okullarımızın fiziki koşullarındaki yetersizliklerdir. Denetimsizlik ve standart dışı uygulamalar sonucu bakımsız demir kapılar, okul içerisinde ve bahçesinde düşmeye neden olacak tamirat uygulamaları, önlem alınmayan asansör boşlukları ve yanlış monte edilmiş araç gereçlerde hayati neticelere varan tehlikeler oluşturmaktadır. Milli Eğitim sistemimizde, okulların çocuklar için fiziksel olarak güvenli olup olmadığını denetleyen bir mekanizmanın kurulması ve bu denetimlerin düzenli aralıklara uzman kişilerce yapılması ve standartların uygulanmasında ısrarcı olunması önem arz etmektedir. Böylece okullarda meydana gelen ölüm ve yaralanma olaylarına karşı önemli bir adım atılmış olması yanında yaşanan olaylar sonrasından bireye yüklenen sorumluluktan ziyade gerçek sorumluların tespit edilmesi sağlanabilecektir. Okullarımızda yaşanan ölüm ve yaralanma olaylarında en önemli nokta, okullarımızda acil durumlarda ilk yardım yapabilecek uzman personel olmamasıdır. Okullarımız çocuklarımızın yaşayabileceği tüm tehlikelere açıkken aynı zamanda tehlike anında müdahale edebilecek sağlık personeli varlığından da yoksundur. Bu nedenle acil durumlarda müdahale etmek için Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı devlet okulları ve özel okullarda acil sağlık hizmeti verebilecek en az bir sağlık personelinin bulunması gerekmektedir. Bu personellerin okullarda istihdam edilmesinin oldukça hayati olduğunu gösteren bir acı örnek Ankara Keçiören Şehit Ahmet Kabukçu İlkokulunda 1. sınıf öğrencisi olan Mert Yağız Köksal’ın kantinden aldığı çikolatayı yerken nefessiz kalarak fenalaşması neticesinde hayatını kaybetmesidir. Mert’in okul temizlik görevlisine boğazını işaret etmesi üzerine görevlinin çocuğun boğulduğunu anlaması ve acil müdahale için sağlık ocağına götürmesi ne yazık ki Mert’in hayatını kaybetmesine engel olamamıştır. Yine Afyonkarahisar’da okulda kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren 9 yaşındaki 3. sınıf öğrencisi Sabiha Bağatur’da okulda eğitim gördüğü sırada yaşamını yitiren çocuklarımıza acı bir örnektir. Yaşanan olaylar okullarda bir sağlık görevlisinin bulunması, ilk müdahalenin vakit kaybetmeden yapabilmesi ve çocuklarımızın eğitim gördüğü okullarda ilk yardım bilen uzman kişilerin istihdam edilmesinin önemini ortaya koymaktadır. Ülkemizde atanmayı bekleyen binlerce sağlık personeli bulunurken okullarımızda yaşanan bu olaylara müdahale edecek sağlık personelinin olmaması üzücü hadiselerin yaşanmasına neden olmaktadır. Okullarımız yaralanma, zehirlenme, boğulma gibi acil durumlara maruz kalınabilecek öncelikli alanlardan biridir. Bu acil durumlara anında müdahale edilmesi ile hayatını kaybeden çocuklarımızın büyük bir kısmı için hayati önem taşıyan ilk yardım uygulamaları vakit kaybetmeden yapılabilecektir. Acil müdahale ve tedavide en önemli noktanın, hastaya ulaşmada çabuk hareket etmek olduğu unutulmamalıdır.”
Kaynak: İHA
Kanun teklifinin gerekçesinde ise şu görüşlere yer verildi:
“Milli Eğitim Bakanlığınca açıklanan verilere göre, örgün eğitimde, 54 bin 036’sı resmi okul, 12 bin 809’u özel okul olmak üzere toplam 66 bin 845 okul bulunuyor ve bu okullarda toplam okul öncesi ve ilköğretim düzeyinde eğitim alan toplam 18 milyon 108 bin 860 öğrenci bulunuyor. Eğitim alırken uzun süreler okulda vakit geçiren çocuklarımız okul içerisinde çeşitli tehlikelere maruz kalabilmektedir. En basit manada okul kantinlerinde satılan çikolata, gofret, bisküvi, hamburger, patates kızartması ve gazlı içecekler çocuklarda öksürük, geniz akıntısı gibi üst solunum yolları rahatsızlıklarına yol açmaktadır. Ancak bazı vakalarda bulaşıcı hastalıklar, gıda zehirlenmeleri, kardiyovasküler rahatsızlıklar, boğulma, diyabet ve kanser gibi ciddi neticelerle karşılaşılmaktadır. Ayrıca okullarda çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı tek tehlike kontrolsüz gıdalar değildir. En önemli tehlike alanlarından biri okullarımızın fiziki koşullarındaki yetersizliklerdir. Denetimsizlik ve standart dışı uygulamalar sonucu bakımsız demir kapılar, okul içerisinde ve bahçesinde düşmeye neden olacak tamirat uygulamaları, önlem alınmayan asansör boşlukları ve yanlış monte edilmiş araç gereçlerde hayati neticelere varan tehlikeler oluşturmaktadır. Milli Eğitim sistemimizde, okulların çocuklar için fiziksel olarak güvenli olup olmadığını denetleyen bir mekanizmanın kurulması ve bu denetimlerin düzenli aralıklara uzman kişilerce yapılması ve standartların uygulanmasında ısrarcı olunması önem arz etmektedir. Böylece okullarda meydana gelen ölüm ve yaralanma olaylarına karşı önemli bir adım atılmış olması yanında yaşanan olaylar sonrasından bireye yüklenen sorumluluktan ziyade gerçek sorumluların tespit edilmesi sağlanabilecektir. Okullarımızda yaşanan ölüm ve yaralanma olaylarında en önemli nokta, okullarımızda acil durumlarda ilk yardım yapabilecek uzman personel olmamasıdır. Okullarımız çocuklarımızın yaşayabileceği tüm tehlikelere açıkken aynı zamanda tehlike anında müdahale edebilecek sağlık personeli varlığından da yoksundur. Bu nedenle acil durumlarda müdahale etmek için Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı devlet okulları ve özel okullarda acil sağlık hizmeti verebilecek en az bir sağlık personelinin bulunması gerekmektedir. Bu personellerin okullarda istihdam edilmesinin oldukça hayati olduğunu gösteren bir acı örnek Ankara Keçiören Şehit Ahmet Kabukçu İlkokulunda 1. sınıf öğrencisi olan Mert Yağız Köksal’ın kantinden aldığı çikolatayı yerken nefessiz kalarak fenalaşması neticesinde hayatını kaybetmesidir. Mert’in okul temizlik görevlisine boğazını işaret etmesi üzerine görevlinin çocuğun boğulduğunu anlaması ve acil müdahale için sağlık ocağına götürmesi ne yazık ki Mert’in hayatını kaybetmesine engel olamamıştır. Yine Afyonkarahisar’da okulda kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren 9 yaşındaki 3. sınıf öğrencisi Sabiha Bağatur’da okulda eğitim gördüğü sırada yaşamını yitiren çocuklarımıza acı bir örnektir. Yaşanan olaylar okullarda bir sağlık görevlisinin bulunması, ilk müdahalenin vakit kaybetmeden yapabilmesi ve çocuklarımızın eğitim gördüğü okullarda ilk yardım bilen uzman kişilerin istihdam edilmesinin önemini ortaya koymaktadır. Ülkemizde atanmayı bekleyen binlerce sağlık personeli bulunurken okullarımızda yaşanan bu olaylara müdahale edecek sağlık personelinin olmaması üzücü hadiselerin yaşanmasına neden olmaktadır. Okullarımız yaralanma, zehirlenme, boğulma gibi acil durumlara maruz kalınabilecek öncelikli alanlardan biridir. Bu acil durumlara anında müdahale edilmesi ile hayatını kaybeden çocuklarımızın büyük bir kısmı için hayati önem taşıyan ilk yardım uygulamaları vakit kaybetmeden yapılabilecektir. Acil müdahale ve tedavide en önemli noktanın, hastaya ulaşmada çabuk hareket etmek olduğu unutulmamalıdır.”