YÖK'te Üniversite Öğrencilerine Rehberlik Eylem Planı Hazırlığı
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç: 'Yükseköğretim kurumlarında eğitim alan gençlerin ruh sağlıklarının farklı açılardan ele alınması, sorunlarının çözümüne yönelik kısa ve uzun vadeli eylem planlarının oluşturulması için harekete geçtik' 'Yükseköğretimde gençlere potansiyellerini ortaya çıkarabilecek güvenli ve sağlıklı ortamlar hazırlamak, ihtiyaçlarını tespit edip cevap vermek durumundayız'
AHMET SERTAN USUL - Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, üniversitelerdeki gençlerin ruh sağlıklarının farklı açılardan ele alınması, sorunlarının çözümüne yönelik kısa ve uzun vadeli eylem planlarının oluşturulması için harekete geçtiklerini bildirdi.
Gençlerin ruh sağlığının farklı açılardan ele alınması, yaşadıkları sorunlara ilişkin iyi uygulama örneklerinin ortaya koyulması amacıyla üniversitelerin rektör ve rektör yardımcıları, akademisyenler, Milli Eğitim, İçişleri, Sağlık, Gençlik ve Spor ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler bakanlıklardan yetkililer Saraç'ın başkanlığında YÖK'te bir araya geldi.
Toplantıda, akademisyenler gençlerin ruh sağlığının korunması için üniversitelerde yapılabileceklere yönelik tavsiyelerini sundu, Bakanlıkların yetkilileri sağlayabilecekleri katkılar çerçevesinde konuyu değerlendirdi.
Saraç, toplantıya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de 129'u devlet üniversitesi, 73'ü vakıf üniversitesi ve 5'i vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 207 yükseköğretim kurumu bulunduğunu hatırlattı.
Yükseköğretim sisteminde 7 milyon 807 bin öğrenci, 82 bin 487'si öğretim üyesi olmak üzere toplam 168 bin 326 öğretim elemanı bulunduğunu belirten Saraç, "TÜİK verilerine göre 2018 yılı sonu itibarıyla 82 milyon 3 bin 882 olan nüfusumuzun yüzde 15,8'ini yani 12 milyon 971 bin 396'sını 15-24 yaş grubundaki genç nüfus oluşturmaktadır. Yükseköğretim istatistiklerine baktığımızda bu nüfusun 3 milyon 620 bini yani yüzde 28'i yükseköğretimdedir. 18-22 yaş grubuna baktığımızda ise bu nüfusun 40'ının yükseköğretimde olduğunu görüyoruz." dedi.
Saraç, Türkiye'nin sahip olduğu bu potansiyeli değere dönüştürme hususunda toplumda herkese düşen ciddi görevler olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:
"Ruhsal anlamda önemli değişikliklerin yaşandığı gençlik döneminde üniversite gençliği de hızlı değişimler yaşamaktadır. Bu çerçevede yükseköğretimin, gençlere bir kılavuzluk, rehberlik yapma misyonunu da hatırlamak durumundayız. Yükseköğretim kurumlarında eğitim alan gençlerin ruh sağlıklarının farklı açılardan ele alınması, sorunlarının çözümüne yönelik kısa ve uzun vadeli eylem planlarının oluşturulması için harekete geçtik. Üniversite gençliğinin ruhsal sağlığı, toplum sağlığının en kritik bileşenidir. Bu kapsamda ruhsal iyiliklerinin sağlanması adına yapılacak çalışmaların öncelikle bu husustaki tespitlere dayalı olması gerekmektedir."
Dünyada bugün yaşanan süreçte, geleneksel değerlerle yeni değerler arasında çatışmalar, insani, ahlaki ve kültürel değerlerde aşınmalar olduğuna işaret eden Saraç, şunları söyledi:
"Toplumlar yeniden şekilleniyorlar. Değişikliklerin getirdiği farklılıklar bazen olumlu bazen de olumsuz sonuçlar üretiyor. Toplum, aile, gençlik ana kavramları birbiriyle iç içe geçmiş ve birbirinden çözülmesi mümkün olmayan kavramlar. Genç ve dinamik nüfusa sahip, geleceğe dair iddiaları olan Türkiye'nin hedeflerine ulaşması, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan nesillerimizle mümkün olabilecektir. Bu değerlere de her zaman için bilimin ve nitelikli bilginin eşlik etmesi gerekiyor. Üniversitelerimizin bilgili insan yetiştirmeyi hedeflediği gibi aynı zamanda doğru yurttaşlar yetiştirmeyi de hedeflemesi gerekiyor."
- "Araştırma merkezlerinde çözüm üretilmeli"
Saraç, gençlerin karşılaştığı sorunlar arasında teknoloji bağımlılığının da bulunduğuna dikkati çekerek "Teknolojinin, bilgiyi yaygınlaştırdığından ve kolay erişilebilir kıldığından bahsederken bir bağımlılık haline geldiği durumunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Gençlere, teknolojiyi bağımlılık haline getirmeden doğru kullanabilme becerisini kazandırmamız gerekiyor." diye konuştu.
Üniversitelerde, bağımlılıkla mücadeleyle ilgili 7'si devlet, 2'si vakıf üniversitesinde olmak üzere toplam 9, gençlik konularıyla ilgili 12'si devlet 2'si vakıf üniversitesinde olmak üzere toplam 14, ruh sağlığı ve sinir hastalıklarıyla ilgili devlet üniversitesinde 2 uygulama ve araştırma merkezi bulunduğunu bildiren Saraç, bu uygulama ve araştırma merkezlerinin verimliliklerinin önemini vurguladı.
Saraç, üniversitelerin, geleceğin teminatı olan gençliğin beklentilerini anlamaya çalışması gerektiğini ifade ederek "Gençlerin ahlaki ve temel değerlerimizle bilinçlendirilmesi, tarihi ve kültürel miraslarımızın kodlarının gençlerde yer almasının sağlanması, yaşam becerilerinin geliştirilmesi, ruh sağlıklarının korunması ülkemizi daha da ileriye götürecektir." şeklinde konuştu.
- "Kampüslerdeki sosyokültürel faaliyetler artırılmalı"
YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeliha Koçak Tufan da gençlerin beden kadar ruh sağlığının korunmasının da önemine işaret ederek üniversite eğitimine başlayan gençlerin, farklı bir ortama, bazen kampüs hayatına, değişen konjonktüre uyum sağlayamayarak yalnızlaştığını ve yaşadıkları sıkıntılar sonucu zararlı alışkanlıklara yönelebildiğini anlattı.
Gençlerin hem değişen yaşam koşullarına hem de kampüs hayatına adapte olabilmesi için üniversitelerin çeşitli önlemler alması gerektiğini aktaran Tufan, "Üniversite eğitimi alan gençlerimize hem ruh hem de beden sağlığı açısından destek olmak gerekiyor. Uyuşturucuya başlama yaşına baktığımız zaman özellikle üniversite birinci sınıfta yoğunlaştığını görüyoruz. Bu da hayatla başa çıkamayıp, çözüm yolu bulamayıp belki de sorunlarını bu şekilde çözmeye çalışan çocuklar var demek." diye konuştu.
Tufan, gençlerin kampüs yaşamlarını sadece eğitim öğretim süreçleri değil sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerle de doldurmasından yana olduklarını vurgulayarak şunları kaydetti:
"Çünkü tabiat boşluk kabul etmez. Gençlerimiz enerjik, bir şeyler yapmak istiyorlar, var olduklarının farkına varılmasını istiyorlar. Yalnızlaşma umutsuzluğa sürüklüyor. Sadece eğitim öğretim süreçlerinde yer aldıklarında, kampüs yaşamı sadece ders öğrenilen yer haline geliyor. Kampüslerin, rol modelleriyle birlikte sosyokültürel faaliyetlerin yapıldığı, bütünleşmenin sağlandığı, öğrencilerin vakitlerini dolu dolu geçirdiği alanlar olmasını istiyoruz. Dolayısıyla kampüs yaşamında ne kadar fazla sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler yapılırsa gençlerimizi o kadar çok kazanabileceğimizi ve farklı mecralara, zararlı alışkanlıklara, bağımlılıklara sürüklenmeyeceklerini düşünüyoruz."
Kaynak: AA
Gençlerin ruh sağlığının farklı açılardan ele alınması, yaşadıkları sorunlara ilişkin iyi uygulama örneklerinin ortaya koyulması amacıyla üniversitelerin rektör ve rektör yardımcıları, akademisyenler, Milli Eğitim, İçişleri, Sağlık, Gençlik ve Spor ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler bakanlıklardan yetkililer Saraç'ın başkanlığında YÖK'te bir araya geldi.
Toplantıda, akademisyenler gençlerin ruh sağlığının korunması için üniversitelerde yapılabileceklere yönelik tavsiyelerini sundu, Bakanlıkların yetkilileri sağlayabilecekleri katkılar çerçevesinde konuyu değerlendirdi.
Saraç, toplantıya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de 129'u devlet üniversitesi, 73'ü vakıf üniversitesi ve 5'i vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 207 yükseköğretim kurumu bulunduğunu hatırlattı.
Yükseköğretim sisteminde 7 milyon 807 bin öğrenci, 82 bin 487'si öğretim üyesi olmak üzere toplam 168 bin 326 öğretim elemanı bulunduğunu belirten Saraç, "TÜİK verilerine göre 2018 yılı sonu itibarıyla 82 milyon 3 bin 882 olan nüfusumuzun yüzde 15,8'ini yani 12 milyon 971 bin 396'sını 15-24 yaş grubundaki genç nüfus oluşturmaktadır. Yükseköğretim istatistiklerine baktığımızda bu nüfusun 3 milyon 620 bini yani yüzde 28'i yükseköğretimdedir. 18-22 yaş grubuna baktığımızda ise bu nüfusun 40'ının yükseköğretimde olduğunu görüyoruz." dedi.
Saraç, Türkiye'nin sahip olduğu bu potansiyeli değere dönüştürme hususunda toplumda herkese düşen ciddi görevler olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:
"Ruhsal anlamda önemli değişikliklerin yaşandığı gençlik döneminde üniversite gençliği de hızlı değişimler yaşamaktadır. Bu çerçevede yükseköğretimin, gençlere bir kılavuzluk, rehberlik yapma misyonunu da hatırlamak durumundayız. Yükseköğretim kurumlarında eğitim alan gençlerin ruh sağlıklarının farklı açılardan ele alınması, sorunlarının çözümüne yönelik kısa ve uzun vadeli eylem planlarının oluşturulması için harekete geçtik. Üniversite gençliğinin ruhsal sağlığı, toplum sağlığının en kritik bileşenidir. Bu kapsamda ruhsal iyiliklerinin sağlanması adına yapılacak çalışmaların öncelikle bu husustaki tespitlere dayalı olması gerekmektedir."
Dünyada bugün yaşanan süreçte, geleneksel değerlerle yeni değerler arasında çatışmalar, insani, ahlaki ve kültürel değerlerde aşınmalar olduğuna işaret eden Saraç, şunları söyledi:
"Toplumlar yeniden şekilleniyorlar. Değişikliklerin getirdiği farklılıklar bazen olumlu bazen de olumsuz sonuçlar üretiyor. Toplum, aile, gençlik ana kavramları birbiriyle iç içe geçmiş ve birbirinden çözülmesi mümkün olmayan kavramlar. Genç ve dinamik nüfusa sahip, geleceğe dair iddiaları olan Türkiye'nin hedeflerine ulaşması, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan nesillerimizle mümkün olabilecektir. Bu değerlere de her zaman için bilimin ve nitelikli bilginin eşlik etmesi gerekiyor. Üniversitelerimizin bilgili insan yetiştirmeyi hedeflediği gibi aynı zamanda doğru yurttaşlar yetiştirmeyi de hedeflemesi gerekiyor."
- "Araştırma merkezlerinde çözüm üretilmeli"
Saraç, gençlerin karşılaştığı sorunlar arasında teknoloji bağımlılığının da bulunduğuna dikkati çekerek "Teknolojinin, bilgiyi yaygınlaştırdığından ve kolay erişilebilir kıldığından bahsederken bir bağımlılık haline geldiği durumunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Gençlere, teknolojiyi bağımlılık haline getirmeden doğru kullanabilme becerisini kazandırmamız gerekiyor." diye konuştu.
Üniversitelerde, bağımlılıkla mücadeleyle ilgili 7'si devlet, 2'si vakıf üniversitesinde olmak üzere toplam 9, gençlik konularıyla ilgili 12'si devlet 2'si vakıf üniversitesinde olmak üzere toplam 14, ruh sağlığı ve sinir hastalıklarıyla ilgili devlet üniversitesinde 2 uygulama ve araştırma merkezi bulunduğunu bildiren Saraç, bu uygulama ve araştırma merkezlerinin verimliliklerinin önemini vurguladı.
Saraç, üniversitelerin, geleceğin teminatı olan gençliğin beklentilerini anlamaya çalışması gerektiğini ifade ederek "Gençlerin ahlaki ve temel değerlerimizle bilinçlendirilmesi, tarihi ve kültürel miraslarımızın kodlarının gençlerde yer almasının sağlanması, yaşam becerilerinin geliştirilmesi, ruh sağlıklarının korunması ülkemizi daha da ileriye götürecektir." şeklinde konuştu.
- "Kampüslerdeki sosyokültürel faaliyetler artırılmalı"
YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeliha Koçak Tufan da gençlerin beden kadar ruh sağlığının korunmasının da önemine işaret ederek üniversite eğitimine başlayan gençlerin, farklı bir ortama, bazen kampüs hayatına, değişen konjonktüre uyum sağlayamayarak yalnızlaştığını ve yaşadıkları sıkıntılar sonucu zararlı alışkanlıklara yönelebildiğini anlattı.
Gençlerin hem değişen yaşam koşullarına hem de kampüs hayatına adapte olabilmesi için üniversitelerin çeşitli önlemler alması gerektiğini aktaran Tufan, "Üniversite eğitimi alan gençlerimize hem ruh hem de beden sağlığı açısından destek olmak gerekiyor. Uyuşturucuya başlama yaşına baktığımız zaman özellikle üniversite birinci sınıfta yoğunlaştığını görüyoruz. Bu da hayatla başa çıkamayıp, çözüm yolu bulamayıp belki de sorunlarını bu şekilde çözmeye çalışan çocuklar var demek." diye konuştu.
Tufan, gençlerin kampüs yaşamlarını sadece eğitim öğretim süreçleri değil sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerle de doldurmasından yana olduklarını vurgulayarak şunları kaydetti:
"Çünkü tabiat boşluk kabul etmez. Gençlerimiz enerjik, bir şeyler yapmak istiyorlar, var olduklarının farkına varılmasını istiyorlar. Yalnızlaşma umutsuzluğa sürüklüyor. Sadece eğitim öğretim süreçlerinde yer aldıklarında, kampüs yaşamı sadece ders öğrenilen yer haline geliyor. Kampüslerin, rol modelleriyle birlikte sosyokültürel faaliyetlerin yapıldığı, bütünleşmenin sağlandığı, öğrencilerin vakitlerini dolu dolu geçirdiği alanlar olmasını istiyoruz. Dolayısıyla kampüs yaşamında ne kadar fazla sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler yapılırsa gençlerimizi o kadar çok kazanabileceğimizi ve farklı mecralara, zararlı alışkanlıklara, bağımlılıklara sürüklenmeyeceklerini düşünüyoruz."