Antalya, Tarihi Değerlerine Sahip Çıkıyor
Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV), AKMED’de “Yitik Miras; Gurbetteki Eserlerimiz” panelini düzenledi. Program açılışında konuşan ATAV Başkanı Yeliz Gül Ege, “Antalya destinasyonu olarak, sadece deniz kum güneş özelliğiyle anılmak dışında ‘Antalya, tarihi değerlerine sahip çıkıyor’ mesajını veriyoruz” dedi.
Antalya Tanıtım Vakfı’nın, Antalya’dan götürülen eserlerin iadesini sağlamak ve kamuoyunda bu konu hakkında bir bilinç oluşturmak amacıyla sürdürdüğü “Eserler Ait Olduğu Yerde Güzeldir” projesi kapsamında, Koç Üniversitesi Suna & İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde (AKMED) “Yitik Miras; Gurbetteki Eserlerimiz” panelini gerçekleştirdi. Arkeolog Nezih Başgelen ve Gazeteci Ömer Erbil’in konuşmacı olduğu panele, Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Antalya Tanıtım Vakfı Başkanı Yeliz Gül Ege, AKMEDDirektörü Prof. Dr. Oğuz Tekin, AKMED eski Müdürü Kayhan Dörtlük, Şehir Plancıları Odası Antalya Şube Başkanı Ebru Manavoğlu ve çok sayıda sanatsever katıldı.
Antalya Tanıtım Vakfı Başkanı Yeliz Gül Ege, açılış konuşmasında Eserler Ait Olduğu Yerde Güzeldir projesinin ortaya çıkış hikayesini dinleyicilerle paylaştı. Başkan Gül Ege, “Antalya Tanıtım Vakfı’nın 12 yıldır devam ettiği “Memleketim Antalya” ismini vermiş olduğu takvimleri var. Her yıl bir tema seçiyoruz ve Antalya’nın bilinmeyenlerine yönelmeye çalışıyoruz. Antalya’nın var olan hazinelerini bilimsel çalışmalarla takvimlere aktarıyoruz. 2018 yılı takvimimizin teması “Toprağına Beklenenler ve Kavuşanlar” idi. Fraport TAV Antalya Havalimanı Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Döngel’in, 2018’de Hollanda’ya fuara giderken takvim hakkında bir önerisi oldu. Takvimdeki eserlerden birinin replikasını havalimanına koymayı önerdi ve turistlere “Bu eseri Antalya’da görmek istiyoruz” anketi sunalım dedi.
Yaklaşık bir yıl süren bir süreçle şu an British Museum’da sergilenen Nereidler Anıtı’nın replikasını yaptırarak, projeyi hayata geçirdik” ifadelerinde bulundu.
“1 milyon imza sayısına ulaşınca UNESCO’ya bildireceğiz”
Başkan Yeliz Gül Ege, proje kapsamında Change Org’da sürdürülen imza kampanyasında bir milyon imzaya ulaştıktan sonra UNESCO’ya başvuru yapacaklarını dile getirdi. Gül Ege, “Amacımız bu imzaları topladıktan sonra izinsiz el değişimine karşı olan UNESCO’ya bu imzaları bildirmek. Venedik Tüzüğü ve Malta Sözleşmesi’nde de anıtların doğdukları yerde korunması kuralı benimseniyor. Herhangi bir diplomatik kriz istemiyoruz, suçlama da yapmıyoruz. Ülkemize ait eserleri talep ediyoruz. Antalya destinasyonu olarak sadece deniz kum güneş özelliğiyle anılmak dışında ‘Antalya tarihi değerlerine sahip çıkıyor’ mesajını veriyoruz. 1 milyon imza sayısına ulaşınca UNESCO’ya bildireceğiz. Proje kapsamında Antalya Akvaryum’un önüne de Herakles Lahdini yerleştirdik. Akvaryumun bir buçuk milyona yakın biletinin üzerine bu projenin görseli ve QR kodu var” şeklinde konuştu.
Nezih Başgelen, yurtdışındaki eserleri anlattı
Arkeolog Nezih Başgelen, yurt dışına götürülmüş bazı eserler hakkında dinleyicileri bilgilendirdi. Antalya’dan götürülen ve British Museum’da sergilenen eserlere de değinen Başgelen, “British Museum’da Likya Uygarlığı’nın kendine özgü eserleri Payava Lahdi, Aslanlı Anıtı, Harpy Anıtı, Nereidler Anıtı sergileniyor. Bu eserlerin bilinirliğinde; Akdeniz Üniversitesi’nin, Antalya’daki pek çok kuruluşun ve Antalya Tanıtım Vakfı’nın çok büyük emekleri oldu. Fakat hala topluma bunu aktarmakta bir arpa boyu yol gitmiş gibiyiz. Nereidler Anıtı, türünün çok özgü bir eseri. Deniz üstündeki uçuşan nereidleri, onların heykeltıraşlık sanatı açısından ustalığı dillere destan. Nereidler konusunda hala daha ciddi bir çalışmamız yok. Trysa Heroonu’nda, İlyada’da anlatılan Troya Savaşı’ndan Anadolu’ya has pek çok öykünün çok ustaca kendine özel bir üslupla canlandırıldığını biliyoruz. Dilerim, ATAV’ın farkındalık projesi bu eserlerin çok daha fazla tanınmasına yol açar” diye konuştu.
“Tarihi eserlerimizi koruyamıyoruz”
Yurt dışına götürülen tarihi eserlerin iadesini talep ederken, ülkemizdeki eserleri yeterince koruyamadığımızı vurgulayan Başgelen, “Yurt dışına götürülen tüm eserleri geri almak için tamamen haklı bir çerçevedeyiz, bize dönüp derseler sizde daha binlerce eser var, bunları korumak için ne yapıyorsunuz? Binlerce yıldır yerinde duran eserleri biz bu son 7-8 yıl içinde dinamitler olduk, tahrip eder hale geldik. Şu an Likya’daki tahribatları belgelemeye kalksak kalın bir cilt yapar. Bu işin iki ucu var, bir ucu yurt dışına dayanıyor, yurt dışındaki eserler gelmeli. Bir diğer yanı da eserler de bulunduğu yerde korunmalı" diye belirtti.
"Definecilik için dedektör denen belayı durduramadık"
Gazeteci Ömer Erbil ise Türkiye’deki tahrip edilen sit alanları hakkında dinleyicilere yaptığı haberlere dayanan bir sunum gerçekleştirdi. Tarihi eserlerin korunmasına yönelik mücadelenin 19’uncu yüzyılın başında başladığını dile getiren Erbil, “Kültür ve tarih zengini Anadolu topraklarında eski eserle mücadele 19’uncu yüzyılın başına kadar gidiyor. Bilinenin aksine, bu eserlerden çok fazla var ve Osmanlı padişahları vermiş diye hepimizin hafızasında bir algı var. Tarihçilerin Osmanlı arşivini iyi araştırması gerekiyor, yurt dışından bize padişahlar fermanla verdi dediği eserlerin fermanı var mı yok mu görmeliyiz. Bu topraklarda Asar Atika Nizamnamesi ile başlayan 4-5 kez yenilenerek devam eden bir koruma mücadelesi var. Bugünkü anlayışla bir kültür varlığı koruma bilinci olduğunu düşünmüyorum ama haksızlık ettiğimizi bunlardan bizde çok fazla var bazılarını verdik anlayışının pek fazla olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsa 1864’ten itibaren Asar Atika Nizamnameleri çıkmazdı” ifadelerine yer verdi.
Şu an tarihi eserlerin korunmasına yönelik anayasada olan 2863 sayılı yasanın korumacı bir yasa olmadığına işaret eder Erbil, “Yasa ile kültür varlıklarını koruyamadığımız ortada, hala eserlerimiz gidiyor. Defineciliği biz durduramıyoruz. Definecilik için dedektör denen belayı durduramadık, dedektörle dolaşmak serbest, suçüstü yaparsan suç. Bu yüzden definecilik aldı başını gitti. Yasa bu konuda kesinlikle yeterli değil” dedi.
"ATAV’ın Projesi Türkiye’ye yayılmalı"
Gazeteci Erbil, Antalya Tanıtım Vakfı’nın hayata geçirdiği projenin Türkiye’nin antik kent yönünden zengin tüm şehirlerine yayılmasını önererek, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “ATAV’ın yaptığı bu iş, bu bilincin oluşması Avrupa’da emin olun büyük ses getiriyor. Türkiye eserlerini geri istiyor anlayışından çekinip, eser talep etmekten vazgeçiyor. Bu açıdan çok önemsiyorum. Keşke bunu İzmir, İstanbul, en çok eserleri yağmalanan Muğla gibi birçok kent, bir kampanya ile tüm eserlerini istiyor olsa, yağmasak bile gürlesek, bu bile onların üzerinde inanılmaz bir etki sağlar” dedi.
Program sonunda, ATAV Başkanı Yeliz Gül Ege, Nezih Başgelen ve Ömer Erbil’e panele katılımlarından dolayı Antalya silueti takdim etti. Antalya Tanıtım Vakfı, Antalya’dan götürülen 8 tarihi eserin iadesi için Change Org’da sürdürdüğü Change.org/Eserlerevindeguzel https://chng.it/bLpHD9bJFp imza kampanyası için destek bekliyor.
Kaynak: İHA
Antalya Tanıtım Vakfı Başkanı Yeliz Gül Ege, açılış konuşmasında Eserler Ait Olduğu Yerde Güzeldir projesinin ortaya çıkış hikayesini dinleyicilerle paylaştı. Başkan Gül Ege, “Antalya Tanıtım Vakfı’nın 12 yıldır devam ettiği “Memleketim Antalya” ismini vermiş olduğu takvimleri var. Her yıl bir tema seçiyoruz ve Antalya’nın bilinmeyenlerine yönelmeye çalışıyoruz. Antalya’nın var olan hazinelerini bilimsel çalışmalarla takvimlere aktarıyoruz. 2018 yılı takvimimizin teması “Toprağına Beklenenler ve Kavuşanlar” idi. Fraport TAV Antalya Havalimanı Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Döngel’in, 2018’de Hollanda’ya fuara giderken takvim hakkında bir önerisi oldu. Takvimdeki eserlerden birinin replikasını havalimanına koymayı önerdi ve turistlere “Bu eseri Antalya’da görmek istiyoruz” anketi sunalım dedi.
Yaklaşık bir yıl süren bir süreçle şu an British Museum’da sergilenen Nereidler Anıtı’nın replikasını yaptırarak, projeyi hayata geçirdik” ifadelerinde bulundu.
“1 milyon imza sayısına ulaşınca UNESCO’ya bildireceğiz”
Başkan Yeliz Gül Ege, proje kapsamında Change Org’da sürdürülen imza kampanyasında bir milyon imzaya ulaştıktan sonra UNESCO’ya başvuru yapacaklarını dile getirdi. Gül Ege, “Amacımız bu imzaları topladıktan sonra izinsiz el değişimine karşı olan UNESCO’ya bu imzaları bildirmek. Venedik Tüzüğü ve Malta Sözleşmesi’nde de anıtların doğdukları yerde korunması kuralı benimseniyor. Herhangi bir diplomatik kriz istemiyoruz, suçlama da yapmıyoruz. Ülkemize ait eserleri talep ediyoruz. Antalya destinasyonu olarak sadece deniz kum güneş özelliğiyle anılmak dışında ‘Antalya tarihi değerlerine sahip çıkıyor’ mesajını veriyoruz. 1 milyon imza sayısına ulaşınca UNESCO’ya bildireceğiz. Proje kapsamında Antalya Akvaryum’un önüne de Herakles Lahdini yerleştirdik. Akvaryumun bir buçuk milyona yakın biletinin üzerine bu projenin görseli ve QR kodu var” şeklinde konuştu.
Nezih Başgelen, yurtdışındaki eserleri anlattı
Arkeolog Nezih Başgelen, yurt dışına götürülmüş bazı eserler hakkında dinleyicileri bilgilendirdi. Antalya’dan götürülen ve British Museum’da sergilenen eserlere de değinen Başgelen, “British Museum’da Likya Uygarlığı’nın kendine özgü eserleri Payava Lahdi, Aslanlı Anıtı, Harpy Anıtı, Nereidler Anıtı sergileniyor. Bu eserlerin bilinirliğinde; Akdeniz Üniversitesi’nin, Antalya’daki pek çok kuruluşun ve Antalya Tanıtım Vakfı’nın çok büyük emekleri oldu. Fakat hala topluma bunu aktarmakta bir arpa boyu yol gitmiş gibiyiz. Nereidler Anıtı, türünün çok özgü bir eseri. Deniz üstündeki uçuşan nereidleri, onların heykeltıraşlık sanatı açısından ustalığı dillere destan. Nereidler konusunda hala daha ciddi bir çalışmamız yok. Trysa Heroonu’nda, İlyada’da anlatılan Troya Savaşı’ndan Anadolu’ya has pek çok öykünün çok ustaca kendine özel bir üslupla canlandırıldığını biliyoruz. Dilerim, ATAV’ın farkındalık projesi bu eserlerin çok daha fazla tanınmasına yol açar” diye konuştu.
“Tarihi eserlerimizi koruyamıyoruz”
Yurt dışına götürülen tarihi eserlerin iadesini talep ederken, ülkemizdeki eserleri yeterince koruyamadığımızı vurgulayan Başgelen, “Yurt dışına götürülen tüm eserleri geri almak için tamamen haklı bir çerçevedeyiz, bize dönüp derseler sizde daha binlerce eser var, bunları korumak için ne yapıyorsunuz? Binlerce yıldır yerinde duran eserleri biz bu son 7-8 yıl içinde dinamitler olduk, tahrip eder hale geldik. Şu an Likya’daki tahribatları belgelemeye kalksak kalın bir cilt yapar. Bu işin iki ucu var, bir ucu yurt dışına dayanıyor, yurt dışındaki eserler gelmeli. Bir diğer yanı da eserler de bulunduğu yerde korunmalı" diye belirtti.
"Definecilik için dedektör denen belayı durduramadık"
Gazeteci Ömer Erbil ise Türkiye’deki tahrip edilen sit alanları hakkında dinleyicilere yaptığı haberlere dayanan bir sunum gerçekleştirdi. Tarihi eserlerin korunmasına yönelik mücadelenin 19’uncu yüzyılın başında başladığını dile getiren Erbil, “Kültür ve tarih zengini Anadolu topraklarında eski eserle mücadele 19’uncu yüzyılın başına kadar gidiyor. Bilinenin aksine, bu eserlerden çok fazla var ve Osmanlı padişahları vermiş diye hepimizin hafızasında bir algı var. Tarihçilerin Osmanlı arşivini iyi araştırması gerekiyor, yurt dışından bize padişahlar fermanla verdi dediği eserlerin fermanı var mı yok mu görmeliyiz. Bu topraklarda Asar Atika Nizamnamesi ile başlayan 4-5 kez yenilenerek devam eden bir koruma mücadelesi var. Bugünkü anlayışla bir kültür varlığı koruma bilinci olduğunu düşünmüyorum ama haksızlık ettiğimizi bunlardan bizde çok fazla var bazılarını verdik anlayışının pek fazla olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsa 1864’ten itibaren Asar Atika Nizamnameleri çıkmazdı” ifadelerine yer verdi.
Şu an tarihi eserlerin korunmasına yönelik anayasada olan 2863 sayılı yasanın korumacı bir yasa olmadığına işaret eder Erbil, “Yasa ile kültür varlıklarını koruyamadığımız ortada, hala eserlerimiz gidiyor. Defineciliği biz durduramıyoruz. Definecilik için dedektör denen belayı durduramadık, dedektörle dolaşmak serbest, suçüstü yaparsan suç. Bu yüzden definecilik aldı başını gitti. Yasa bu konuda kesinlikle yeterli değil” dedi.
"ATAV’ın Projesi Türkiye’ye yayılmalı"
Gazeteci Erbil, Antalya Tanıtım Vakfı’nın hayata geçirdiği projenin Türkiye’nin antik kent yönünden zengin tüm şehirlerine yayılmasını önererek, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “ATAV’ın yaptığı bu iş, bu bilincin oluşması Avrupa’da emin olun büyük ses getiriyor. Türkiye eserlerini geri istiyor anlayışından çekinip, eser talep etmekten vazgeçiyor. Bu açıdan çok önemsiyorum. Keşke bunu İzmir, İstanbul, en çok eserleri yağmalanan Muğla gibi birçok kent, bir kampanya ile tüm eserlerini istiyor olsa, yağmasak bile gürlesek, bu bile onların üzerinde inanılmaz bir etki sağlar” dedi.
Program sonunda, ATAV Başkanı Yeliz Gül Ege, Nezih Başgelen ve Ömer Erbil’e panele katılımlarından dolayı Antalya silueti takdim etti. Antalya Tanıtım Vakfı, Antalya’dan götürülen 8 tarihi eserin iadesi için Change Org’da sürdürdüğü Change.org/Eserlerevindeguzel https://chng.it/bLpHD9bJFp imza kampanyası için destek bekliyor.