ANALİZ – İnternetten Öğrenilen Asılsız Sağlık Haberleri Sağlığımızı Tehdit Ediyor

Asılsız sağlık haberi kavramı gelişen teknolojinin yeni bir yan etkisi olduğundan henüz net bir tanıma sahip değil. Ancak kısaca, üzerinde çalışma yapılmış ve kanıtlanmış gerçek sağlık bilgilerine dayalı olarak değil; komplo teorileri, şahsi kanaatler, söylenti ve dedikodulara dayalı olarak toplumu kasıtlı ya da kasıtsız yanıltan sağlık haberleri olarak özetlenebilir Bilginin özgürce paylaşılması ve toplumun dilediği bilgiye hızla erişebilmesi, arzulanan bir durum ancak bilginin doğru veya yanlış oluşuna bakılmadan ve herhangi bir kontrolden geçirilmeden paylaşılması toplum için ciddi tehditler oluşturuyor. Virüs ve bakterilerin kitlesel salgınlarından kurtulmuşken şimdi de asılsız sağlık haberi salgınlarıyla karşı karşıyayız Yapılan çalışmalar, sosyal medyadaki sağlık haberlerinin yüzde 40’ının asılsız olduğuna işaret ediyor. Yine çalışmalara göre ABD’de insanların yüzde 80’i sağlıklarıyla ilgili bilgileri internetten ediniyor, ancak sadece yüzde 15’i haberin doğruluğunu kontrol ediyor Kanıtlanmamış bilgilere dayalı olarak büyüyen aşı karşıtı kampanyaların hızla yayılımı, kitlesel korkuların ve komplo teorilerinin artışı, adını neredeyse unuttuğumuz enfeksiyonların tekrar ortaya çıkmasına sebep oldu

İSTANBUL -ABDULLAH UÇAR- İnsanlık tarihi boyunca kitlesel ölümlere ve sakatlıklara sebep olan en önemli sağlık sorunu salgın hastalıklardı. Örneğin, tarihte veba sebebiyle gerçekleşen üç büyük küresel salgında 60 milyonun üzerinde ölüm gerçekleşti. 1928 yılında İspanya’da yaşanan grip virüsü (H1N1) salgını 50 milyonun üzerinde insanın ölümüne sebep oldu. Bağışıklık sistemi zayıf olan çocuk, yaşlı ve gebelerin virüse maruz kalması, diğer ölümcül bakteri ve virüslerin de tabloya eklenerek zatürre gibi ölümcül hastalıkların ortaya çıkmasına sebep oluyor ve insanlar kitleler halinde ölüyordu. Enfeksiyon hastalıkları 19. yüzyıla kadar ölüm sebepleri arasında ön sıralardaydı. Geçtiğimiz birkaç yüzyılda insan sağlığı için devrimsel gelişmeler yaşandı. Antibiyotiklerin keşfi ile bakteriyel enfeksiyonların gerilemesi, aşıların keşfi ile önlenebilir birçok hastalığın engellenmesi, bulaşıcı hastalıkların kontrol altına alınması bu büyük gelişmelerden birkaçı. Özellikle ülkemizde ve dünyada aşılama programları ile kitlesel salgınlar ve enfeksiyonlar büyük ölçüde geriledi. Artık gelişmiş ülkeler için “enfeksiyonlar” büyük bir sorun değil. Diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de difteriden veya tetanozdan kaynaklanan ölümlere, kızamıktan dolayı sakat kalan insanlara dair haberleri artık sıkça duymuyoruz. Bu gelişmeler anne ve bebek ölümlerinin azalmasına, sakatlıkların azalmasına, doğumda yaşam beklentisinin de artışına sebep oldu. Örneğin, ülkemizin kuruluşuna denk gelen yıllarda her 1000 bebekten 500’ü ilk bir yıl içinde ölürken bu oran 1960’lara gelindiğinde binde 165’e gerilemişti. 2018 yılı itibariyle de ülkemizdeki bebek ölüm hızı büyük bir azalma ile binde 9,3 düzeyinde.

Her şey yolunda giderken ve enfeksiyonlar giderek azalırken tabloyu tersine çevirebilecek ve pek hazırlıklı olmadığımız yeni ve ciddi bir tehditle karşılaştık: İnternette, özellikle sosyal medyada sunulan asılsız/sahte/uydurma/yanlış ve yanlı sağlık haberleri.

- Asılsız sağlık haberi nedir?

Asılsız sağlık haberi (fake health news) kavramı gelişen teknolojinin yeni bir yan etkisi olduğundan henüz net bir tanıma sahip değil. Ancak kısaca, üzerinde çalışma yapılmış ve kanıtlanmış gerçek sağlık bilgilerine dayalı olarak değil; komplo teorileri, şahsi kanaatler, söylenti ve dedikodulara dayalı olarak toplumu kasıtlı ya da kasıtsız yanıltan sağlık haberleri olarak özetlenebilir.

Aşıların otizme sebep olduğu ve kısırlık yaptığı, şehir sularının florlanmasının sağlığımıza zarar verdiği, tek bir hap içerek zayıflanabileceği, bol bol tereyağı yemenin faydalı olduğu, kudret narı ve tuz yemenin Ebola virüsünü engellediği, Meryem ana otunun doğuma yardımcı olduğu gibi birçok bilgi, asılsız sağlık haberlerine örnek olarak verilebilir.

- Dünyada durum ne?

Sosyal medyanın ve dijital teknolojinin hızla yaygınlaşması, hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırdı. Ancak gerçek dışı bilgilerin doğru ve güvenilir bilgilerden daha hızlı yayılmasına da kapı araladı. Yapılan çalışmalar, sosyal medyadaki sağlık haberlerinin yüzde 40’ının asılsız olduğuna işaret ediyor. Yine çalışmalara göre ABD’de insanların yüzde 80’i sağlıklarıyla ilgili bilgileri internetten ediniyor, ancak sadece yüzde 15’i haberin doğruluğunu kontrol ediyor.

Araştırmalara göre hakkında en çok asılsız sağlık haberi uydurulan konu aşılar iken, en az asılsız haberler de kalp hastalıkları ile ilgili olan asılsız haberler en az düzeyde. Asılsız sağlık haberlerinin 3 temel konuda yoğunlaştığı ifade ediliyor: 1) Hastalıklar ve tedavileri 2) Beslenme 3) Aşılar.

2018 yılında yapılan bir çalışmada, dünya genelinde sosyal medyada en çok paylaşılan sağlıkla ilgili 100 haber uzmanlar tarafından değerlendirildi. Çalışma neticesinde 100 haberin 45 tanesi güvenilir bulundu, 16 tanesinin bilimsel dayanağının zayıf olduğu, 35 tanesinin ise toplumu yanlış yönlendirdiği ve toplum sağlığına zararlı olabileceği ifade edildi. Asılsız haberlerin en çok yayıldığı platformların başında ise Facebook, Reddit ve Twitter geliyor.

Facebook CEO’su Mark Zuckerberg 2016 yılındaki bir paylaşımında Facebook’un sadece bir medya paylaşım platformu olmadığını, toplumda bilginin yayılmasını sağlayan temel kanallardan biri olduğunu, bu sebeple insanların doğru bilgiye erişebilmesi için sorumluluk hissettiklerini ifade etti. Facebook ve Twitter gibi platformlar, asılsız haberleri gerçeklerinden ayırt etmek için yeni programlar geliştiriyor.

ABD’de 6127 kişi ile yapılan bir araştırmaya göre Amerikan halkının yüzde 70’i asılsız haberleri terörden daha tehlikeli buluyor. Ayrıca toplumda asılsız haberler toplumda en büyük beşinci sorun olarak görülüyor.

Bilginin özgürce paylaşılması ve toplumun dilediği bilgiye hızla erişebilmesi, arzulanan bir durum ancak bilginin doğru veya yanlış oluşuna bakılmadan ve herhangi bir kontrolden geçirilmeden paylaşılması toplum için ciddi tehditler oluşturuyor. Virüs ve bakterilerin kitlesel salgınlarından kurtulmuşken şimdi de asılsız sağlık haberi salgınlarıyla karşı karşıyayız.

Özetle, bir şehrin şebeke suyuna bakteriler bulaştığında bu durum nasıl bir toplumu tehdit ediyorsa, toplumun temel bilgi kaynaklarına sızan yanlış ve asılsız haberler de toplum sağlığını büyük bir tehlikeye sokuyor.

- Asılsız haberler bize nasıl zarar veriyor?

Toplumun haber edinme kaynakları artık değişiyor. Televizyon ve ulusal gazeteler gibi geleneksel medya araçlarına olan güven azalıyor. Geleneksel habercilikten sosyal medya haberciliğine geçişle birlikte insanlar teyit edilmemiş ve ayıklanmamış bilgilere daha çok maruz kalıyor. Özellikle sağlığımızı ilgilendiren konularda konunun uzmanı olmayan kişilerin yanlı ve yanlış bilgilendirmeleri, toplumu paniğe sevk eden açıklamalar, popülist söylemler kazanımlarımızı tehdit ediyor.

Örneğin, kanıtlanmamış bilgilere dayalı olarak büyüyen aşı karşıtı kampanyaların hızla yayılımı, kitlesel korkuların ve komplo teorilerinin artışı, adını neredeyse unuttuğumuz enfeksiyonların tekrar ortaya çıkmasına sebep oldu. 2016 yılında İngiltere’de kızamık aşısı aşılama oranı yüzde 95 iken asılsız habercilik neticesinde 2018 yılında aşılama oranları yüzde 91’e geriledi. 2019 yılı içinde ABD’deki eyaletlerin yarısında kızamık vakasına rastlandı. Madagaskar'daki kızamık salgınında son 8 ayda 118 bin kişi kızamık oldu ve 1200 kişi hayatını kaybetti. Dünya Sağlık Örgütü, aşı karşıtı kampanyaları dünya genelindeki insanların sağlığını en çok tehdit eden 10 problemden 8.’si olarak tanımladı. Aşılar bir yılda 3 milyon insanın enfeksiyon sebebiyle ölmesini engelliyor. Dünyada yılda 1,5 milyon insan hala aşılarla engellenebilecek hastalıklar sebebiyle ölüyor.

Bu noktada “toplumsal bağışıklık” kavramından da söz etmek gerekiyor. Bir toplumda aşısız bireylerin salgından korunabilmesi için çevrelerindeki diğer kişilerin aşılanmış olması, böylece hastalık etkeninin aşısız bireylere kadar ulaşamaması gerekiyor. Ancak aşısız bir bireyin toplumsal bağışıklık yoluyla korunabilmesi için toplumun yüzde 95’inin aşılanmış olması gerekiyor. Eğer aşılama oranı bu kritik sınırın altına inerse, olası bir salgında aşısız bireyler doğrudan salgının hedefi haline geliyor.

ABD’ye ulaşan Zika virüs salgınlarında sosyal medyada doğru ve güvenilir bilgiler değil yanlış ve panik doğuran bilgiler ön plandaydı. Zira virüs salgınlarının önlenmesi için geliştirilen aşılar da yine komplo teorilerinden oluşan dirençle karşılaştı. Ebola salgını için oluşturulan karantina bölgelerine dair korku meydana getiren söylentiler, karantina önlemlerinin yararını azaltarak daha fazla insanın salgından etkilenmesine sebep oldu. Ayrıca Ebola virüsünden kurtulmak için tuz ve kudret narı içmenin yeterli olduğuna dair söylentiler de birçok insanın aldanmasına ve hasta olmasına, birçoğunun da tedavisiz kalmasına sebep oldu.

Geçtiğimiz yüzyılda çocuklarda diş çürüklerinin önemli bir sebebi olan flor eksikliğine yönelik, şehir sularının florlanması ile milyonlarca diş çürüğü henüz oluşmadan engellenebildi. Gelişmiş ülkelerde yaygın olan bu uygulama şimdilerde asılsız haberlerin hedeflerinden biri. Şehir sularının florlanması ile ilgili sosyal medyada yapılan asılsız paylaşımlar ve florun sağlığımıza zarar verdiğine yönelik kaynaksız haberler, diş çürüklerinin engellenmesine yönelik kazanımlarımızı tehdit ediyor.

2011 ve 2014 yılları arasında yapılan bir araştırmada, Instagram'daki bazı grupların zayıflama önerilerinin, ölümle dahi sonuçlanabilecek bir rahatsızlık olan anoreksiya nervoza dahil, çeşitli hastalıklara yol açabileceği gösterildi. Facebook geçtiğimiz yıl milyonlarca takipçisi olan ve bilimsel kanıtlara dayanmadan sağlık haberleri yayan 80’den fazla hesabı kapattı.

Alternatif tıp alanında ilmi çalışmalar yapmak yerine bu ismi kullanarak üretilen asılsız haberler adeta her derde deva bir “iksir” arayışına toplumu sevk ediyor. Bir iksirle tüm sağlık sorunlarını çözmek, bir otu kaynatıp suyunu içerek kanserden kurtulmak, bir kaynak suyunu içerek böbrek hastalığına şifa bulmak vb. birçok kaynaksız bilgi, sağlık problemine çözüm aramak noktasında insanlara vakit kaybettiriyor, kimi zaman da sağlıklarını kaybetmelerine sebep olabiliyor. Örneğin böbrek hastalığında potasyum başta olmak üzere kandaki mineral düzeylerinin çok az miktarda yükselmesi dahi ölümcül risk taşıyor. Buna rağmen “şifalı su” diye tanıtılan ve kontrolü yapılmamış suları içen kişiler, içtikleri suyun oluşturduğu mineral dengesizliği ile sağlığını daha fazla kaybedebiliyor, hayatını yitirebiliyor.

Toplumda yaygın şekilde pazarlanan ve her derde devâ olarak tanıtılan birçok ürün tanıtımlarda “bakanlık onaylı” olarak sunuluyor. Buradaki bakanlığın Sağlık Bakanlığı değil, Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı olduğu ise öne çıkarılmıyor. Böylece kitleler, halkın devlet kurumlarına olan güveni istismar edilerek aldatılıyor.

Tüm bunlara ek olarak kendini sağlık profesyoneli olarak tanıtan kişilerin sağlıkla ilgili yanlış bilgiler üretmesi, insanların sağlığına iyi geleceği vaadiyle yapılan reklamlar, Sağlık Bakanlığı onayı olmadan insanlara satılan ürünler ve daha nicesi, sağlık konusunda toplumsal kafa karışıklıklarına sebep oluyor.

- Asılsız haberlere yönelik yeni kavramlar

Asılsız haberlerin de salgınlar gibi birer “dijital salgın” veya orman yangınları gibi “dijital yangın” olduğu ifade ediliyor. 2017 yılının başından itibaren asılsız haberler dünya gündeminin ön sıralarında. Asılsız haberler konusunda bilimsel literatür de hızla büyümekte. “Fake news” kodu ile yapılan aramada PubMed’de yayın sayısı 119, Web of Science veritabanında yayın sayısı 807. (PubMed: Sağlık alanında küresel ölçekte bilimsel itibarı en yüksek veri veritabanı. Web of Science: Günümüzdeki bilimsel literatürün dizinlendiği referans sistem.)

2017 yılında Bristol Üniversitesi araştırmacıları, sahte haberler ile mücadele etmek için teknolojik çözümlerin psikoloji prensipleri ile buluşmasını, böylece interdisipliner çalışmalar yapılmasını önerdi. Bu yöntem ise “teknoşuur”(technocognition) kavramı ile kavramsallaştırıldı.

“Bilgi ayıklama yeteneği” diye bir kavramımız var artık. Çalışmalar, yanlış bilgilere maruz kalmanın, bilgi ayıklama yeteneği düşük olan insanlarda kalp hastalıklarına ve psikolojik rahatsızlıklara zemin hazırlayan bir stres oluşturduğunu keşfetti. İyi ve kötü bilgiyi ayırma yeteneği güçlü olan insanların daha sağlıklı oldukları, üstelik bu durumun yeni bir halk sağlığı problemi olduğu, bu nedenle bilgi ayırt etme yeteneğinin milli eğitim içinde bir yeri olabileceği ifade ediliyor.

Google, medya okuryazarlığı için 10 milyon dolar fon ayırdı ve bu konudaki etkin projeleri destekleme kararı aldı. Artık eskide olduğu gibi insanların kanıta dayalı bilimsel çalışmalara ve doğruluğu teyit edilmiş bilgilere itibar ettiği dönemlerde yaşamıyoruz. Değişen ve dönüşen dünyada toplumların bilgi edinme konusunda kişisel inançlara ve duygulara olan güveni daha fazla. Bu sebeple bu yeni dönem “gerçek ötesi çağ” (post-truth era) olarak ifade ediliyor. Oxford sözlüğü, bu kelimeyi 2016 yılında “yılın kelimesi” olarak seçti.

Asılsız haberler zaten başlı başına büyük bir sorun iken ve “gerçek ötesi çağ”a girdiğimizi, bu çağın sorunlarına adapte olmamız gerektiğini yeterince tartışmamışken yine yeni bir döneme girdik: “Derin Sahtelik” (Deepfake). Derin sahtelik uygulamaları ile artık bir kişinin konuşma videosunda, yüzüne başka bir kişinin yüzü fark edilmeyecek şekilde montaj yapılabiliyor ve söylemediği şeyler söyletilebiliyor.

- Ne yapmalı, asılsız haberlerden nasıl korunmalıyız?

Asılsız habercilik sağlığımıza yönelik kimin kime ve neye göre güveneceğini daha da belirsizleştiriyor. Bilimsel, doğru ve güvenilir bilgilere erişim yerine kaynağı belli olmayan, toplumu güvensiz sağlık davranışlarına yönelten haberler hepimizin sağlığını tehdit ediyor. Yapılan bir araştırma sosyal medyadaki gerçek ve sahte haberleri ayırmada orta okul öğrencilerinin yüzde 84’ünün başarısız olduğunu gösterdi. Bu sebeple okul müfredatlarında medya okuryazarlığının yer alması ve öğrencilerin bu derslere teşvik edilmesi temel bir gereklilik.

Türkçe içeriğe sahip www.medyaokuryazarligi.gov.tr internet sitesi değerli bilgilerle dolu. https://credibilitycoalition.org/ gibi kuruluşlar, güvenilir ve sahte haberlerden arınmış bir gazeteciliğin metotlarını üretmeye çalışıyor. Sosyal medyada yapılan bir paylaşımın asılsız veya yanlış bilgi içerdiğini düşünüyorsanız, şikayet et kısmından “asılsız haber”i seçerek şikayette bulunabiliyorsunuz.

Bu kadar kompleks ve çok boyutlu bir tehditten tamamen korunmak neredeyse imkânsız ancak bazı basit önlemler alarak kendimizi ve bilgi dünyamızı yanlış ve asılsız haberlerden koruyabilir, koruyamadığımız kısımlarda da zararı azaltabiliriz. Böylece tıpkı bağışıklık sistemimizde olduğu gibi “entelektüel bağışıklık” kazanabiliriz. Asılsız haberlerden korunmak için çeşitli kuruluşlar özet niteliğinde kılavuzlar yayınlıyorlar.

Bunlardan derlediğimiz bazı davranış önerileri şu şekilde:

  1. Okuduğunuz haberlerin kaynağını dikkate alın. Haberdeki bilgilerin kaynağının sunulup sunulmadığına dikkat edin.
  1. Haberde sunulan iddiaları kaynaklarıyla eşleştirip doğruluğunu kontrol edin.
  1. Haberi yazan kişinin belli olup olmadığını ve o konuda yetkin olup olmadığını araştırın.
  1. Kulağa hoş gelen abartılı ve çekici haberlere şüphe ile yaklaşın ve eleştirel düşünün.
  1. Bir haberi kendi çevrenizde paylaşmadan önce doğruluğunu teyit sitelerinden kontrol edin.
  1. Haber tarihinin eski olmadığından emin olun.
  1. Çok tuhaf haberlerin bir şaka veya yergi olabileceğini hatırda tutun.
  1. Bilgiyi kendisinden öğrendiğiniz kişinin alanın uzmanı olup olmadığını kontrol edin.
  1. Sağlık bilgisi edinmek için sagligim.gov.tr gibi Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde olan veya alanında uzman kişilerin bilgi sunduğu kurumsal siteleri öncelikli olarak kullanın.
  1. Sağlığınızla ilgili bir davranış edinmeden önce mutlaka aile hekiminize danışın.
[Tıp doktoru ve aile hekimi olan Abdullah Uçar, aynı zamanda İstanbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda doktora öğrencisidir]
Kaynak: AA