Unutulmaya Yüz Tutmuş Geleneksel El Sanatları Ankaralılarla Buluşuyor

Unutulmaya Yüz Tutmuş Geleneksel El Sanatları Şöleni’nin açılışını, Altındağ Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Balcı ve Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran birlikte gerçekleştirdi.

Unutulmaya Yüz Tutmuş Geleneksel El Sanatları Ankaralılarla Buluşuyor
23 Ağustos - 1 Eylül tarihleri arasında Ankara Altınköy Açık Hava Müzesi’nde sürecek olan Unutulmaya Yüz Tutmuş Geleneksel El Sanatları Şöleni’ne şehir içi ve şehir dışından birçok sanatkar usta katılım sağlayarak ürünlerini sergileyecek.

Şölene katılım sağlayanlara teşekkürlerini ileten Başkan Asım Balcı, “Tarihimizin kültürümüzün önemli ögeleri bugün inşallah burada açacak olduğumuz şölenle burada yaşatılmış olacak” dedi.

ATO Başkanı Gürsel Baran, “Bugün gerçekten Ankara’nın en önemli ve Ankaralının nefes aldığı mekanlardan birinde geleneksel el sanatlarımızın 1 hafta boyunca çok önemle sergileneceği bir serginin açılışı nedeniyle bir aradayız. El sanatlarımız geçmişten gelen bir güzelliğimiz hepimizin yaşatması lazım koruması ve geleneksel hale getirmesi lazım aslında bundan sonraki nesillere de aktarmamız lazım” şeklinde konuştu.



“Malzemeler tamamen doğal ve yüzde 100 pamuklu“

Şölene Tokat’tan katılan baskı yazma ustası Ahmet Turan Yaşın mesleğin üçüncü neslini icra ettiğini belirterek, “Her yörede kullanılan ve desenleri ve renkleri itibari ile yöreyi temsil eden yazma şekli vardı. Şimdi günümüzde örtünme ihtiyaçlarını eşarp ve benzeri ürünler karşıladığından dolayı fabrikaların bastığı ürünler bizim yaptığımız ürünlerin değerini aştı ve onlarla bizim rekabetimiz söz konusu değil çünkü daha ucuza mal ediyorlar. Biz de mesleğimizi günümüzde kullanılan ürünler üzerine empoze edip, kıyafet, şal, fular ve aynı şekilde yazma şeklinde çalışıyoruz. Kullandığımız malzemeler tamamen doğal ve yüzde 100 pamuklu, ince kalın farklı kumaşlardır ama tamamen pamuklu ürünler dokutuyoruz özellikle. Polyester veya elyaftan bir yazma vücuda birçok zarar verir kullanan için alerji yapar. Ama yüzde 100 pamuklu bir üründe hiçbir şekilde insanların ne vücuduna ne de tenine zarar vermez. Ayrıca baskıda kullandığımız materyallerde ıhlamur ağacını oyup kalıplarımızı desenlerimizi o şekilde çıkarıyoruz. Özellikle ıhlamur ağacının olmasının sebebi oyuma uygun yumuşak bir ağaçtır yani istediğimiz şekli verebiliyoruz. Ama yumuşak olmasına rağmen kırılma, yılma yamulma gibi bir şey kesinlikle yapmaz. Elimde belki 100 - 150 yıllık kalıplar var yani bilinçli bir şekilde vurup kırmadıktan sonra kalıplarda herhangi bir şey olmaz” diye konuştu.



Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatkarıyım“

5 yaşından beri bu mesleğin içerisinde olduğunu ve yaklaşık 40 yıldır faal olarak çalıştığını belirten Yaşın, “Yaptığımız ürünlere talep çok fazla bilmeyenler biraz çekimser davransa da ürünleri alıp kullananlar ürünün rahatlığını bildiği için devam ediyorlar ve aranan biri haline geldim. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatkarıyım Bakanlık belge verdi. Yurt dışı ve içerisinde birçok etkinliklere katılıp mesleğimizi tanıtıp devam etmeye çalışıyoruz. Özel istek de oluyor kendi desenlerini gönderiyorlar, müşterinin isteğine göre de çalışıyorum” ifadelerini kullandı.

Şölene Siirt’ten katılan ve El Dokuma Tiftik Battaniyesinin baba mesleği olduğunu belirten Mesut Harman, “Yaklaşık 40-45 seneden beri bu işle uğraşıyorum. Ham maddesini bizim köylü kesimden keçi ve koyunlardan alıyoruz. Bizim orada atölye bölümümüz var, hallaç ve ip bükme bölümümüz falan var oradan tezgahımıza alıp dokuyoruz. Şehir içi ve şehri dışından talepler oluyor. Ülke dışına gönderdiğimiz ürünlerimiz de oluyor bazen de fuarlara katılıyoruz” dedi.



“Kocatepe Camii’nin kapılarını dedem yaptı”

Şölene Konya’dan katılan kündekari sanatçısı Saim Kıyıcı yaklaşık 14 senedir bu sanatla ilgilendiğini belirterek, “Ustam ve aynı zamanda dedem Mevlüt Çiller’in oldukça büyük katkısı oldu onun sayesinde kündekariyi öğrendik. Kündekari Selçuklu döneminde başlamış Osmanlı döneminde zirveye ulaşmış bir sanat o dönemde yapılan birçok ürün hala günümüzde kendini koruyor. Osmanlı Devleti’nin yıkılma dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulma dönemiyle, birçok sanatla birlikte bu sanatta unutulmaya ve yok olmaya yüz tutmuş. Bunda tabi ki savaşların getirmiş olduğu nüfus ve maddiyatın getirmiş olduğu geçim sıkıntısı neden olmuş. Maalesef icra eden kalmamış boyutta 1984’lü yıllarda Mevlüt ustamız araştırarak tekrar bu sanatı icra etmeye başlamış. O dönemde birkaç iş icra ettikten sonra Ankara Kocatepe Camii’nin kapılarını yapmış. Tabi üzerinden restorasyon geçti ama aslı Mevlüt Çiller’in imalatıdır” dedi.

Kündekari sanatının birçok gizemlerinin olduğunu anımsatan Kıyıcı, “Kündekari sanatında uygulanan geometrik motifleri incelersek her biri ayrı bir manevi değeri yansıtmış. Baktığımız zaman özellikle ecdadın yaptığı eserlerde bu durum mutlaka var. Belki bilemediğimiz mutlaka birçok maneviyat var. Burada kayıtların arasında yerleştirilmiş olan tablaların adedi 99’dur ve bu Esma’ül Hüsna’yı temsil eder. Bir başka çalışmamızda 27 tabla vardır bu başka bir maneviyatı temsil eder. Kündekarı mutlaka altın oranla yapılmış ve maneviyat katılmış bir sanattır” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA