Marmara Depremi'nde Kaybettiği 4 Yakınının Acısı Hala Yüreğinde
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan Marmara Depremi'nde annesini, kız kardeşini, dedesini ve babaannesini kaybeden Mehmet Aktürk'ün acısı 20 yıl geçmesine rağmen tazeliğini koruyor Mehmet Aktürk: 'Evin çatısını görmediğim andaki hislerim için kelimeler kıyafetsiz kalır çünkü o anı yaşayan bilir. Dünyam yıkıldı. İki kız kardeşim ufaktı onlar sağ çıktı, dört yakınımı kaybettim, babam sakat kaldı' '20 yıl öncesi aklıma geldiğinde tabii ki hüzünleniyorum, unutmak mümkün değil. Allah'tan gelene 'amenna' dedik, acımızı bağrımıza gömdük'
EMRE AYVAZ - Marmara Depremi'nde Sakarya'da yaşayan ailesinden 4 kişiyi kaybeden Mehmet Aktürk, aradan 20 yıl geçmesine rağmen yakınlarının acısını yüreğinde taşıyor.
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen ve 45 saniye süren, "asrın felaketi" olarak nitelendirilen 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi'nde Ankara'da vatani görevini yapan Aktürk, komutanlarının vasıtasıyla helikopterle Sakarya'ya geldi.
Erenler ilçesi Çaybaşı Yeniköy Mahallesi'ne giden Aktürk, evlerinin yıkıldığını gördü.
Depremde annesini, kız kardeşini, dedesini ve babaannesini kaybeden Aktürk'ün acısı, aradan 20 yıl geçmesine rağmen tazeliğini koruyor.
- "Havadan gördüğümüzde her taraf yıkık döküktü"
Mehmet Aktürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, depremde Ankara'da 10 günlük asker olduğunu söyledi.
Deprem olduğunu haberlerden anladıklarını, ailesine telefonla ulaşamadığı için panik olduğunu belirten Aktürk, yaşadıklarını şöyle aktardı:
"O sırada bölük komutanı çağırdı, deprem olduğunu, helikopterin Sakarya'ya gideceğini, onunla gidebileceğimi söyledi. Tabii panik içerisindeyiz, ulaşamıyoruz. Apar topar helikopterle Ankara'dan hareket ettik ve Sakarya Jandarma Komutanlığına geldik. Havadan gördüğümüzde her taraf yıkık döküktü."
Aktürk, Çaybaşı Yeniköy Mahallesi'ne ulaştığında evlerinin yıkıldığını gördüğünü anlatarak, şunları söyledi:
"Köyün merkezine yaklaştık, herkes biliyor ama biz bilmiyoruz. Yavaş yavaş etrafım kalabalık olmaya başladı. O an anlıyorsun, insanın içine kuşku düşüyor. Mahalleye girdiğim zaman koşarak eve doğru gittim. Evin önüne gelince yıkık olduğunu gördüm. O sırada yakınlarım yanıma geldi ve durumu söyledi. Bayılmışım, ondan sonrasını pek hatırlamıyorum."
Daha sonra annesi, kız kardeşi, dedesi ve babaannesinin depremde hayatını kaybettiğini, babasının ise yaralandığını öğrendiğini dile getiren Aktürk, "Evin çatısını görmediğim andaki hislerim için kelimeler kıyafetsiz kalır çünkü o anı yaşayan bilir. Dünyam yıkıldı. İki kız kardeşim ufaktı onlar sağ çıktı, dört yakınımı kaybettim, babam sakat kaldı. Babam 8-8,5 sene yatalaktı, 2008 yılının mayıs ayında babayı da kaybettik." ifadelerini kullandı.
- "Teselliyi sağ kalan yakınlarımda buldum"
Yakınlarını kaybetmenin acısını hala yüreğinde yaşadığını belirten Aktürk, "Kaybettiklerimin acısını içime gömdüm ama ne kadar... Bir aile kurunca anlıyorsun neyin ne olduğunu. En çok babamı teselli bulmuştum kendime. Diğerlerinin acısını onunla unuttum, bir de sağ kurtulan iki kız kardeşim... Anlatmaya kelimeler kıyafetsiz kalır." dedi.
Depremin üzerinden 20 yıl geçtiğine işaret eden Aktürk, şunları kaydetti:
"Trabzon'dan geldik buraya. Burayı bırakıp bir yere gidemiyoruz, cenazelerimiz burada. Yıkılan evin yanına yeni bina yapıldı. Allah nasip etti, iş yerimi buraya kurdum. Hayat devam ediyor. 20 yıl öncesi aklıma geldiğinde tabii ki hüzünleniyorum, unutmak mümkün değil. Onun hüznü, yası durdukça insan daha çok hüzünleniyor ama tabii belli bir yaşın olgunluğuna erince de alışıyorsun. Allah'tan gelene 'Amenna.' dedik, acımızı bağrımıza gömdük."
Kaynak: AA
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen ve 45 saniye süren, "asrın felaketi" olarak nitelendirilen 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi'nde Ankara'da vatani görevini yapan Aktürk, komutanlarının vasıtasıyla helikopterle Sakarya'ya geldi.
Erenler ilçesi Çaybaşı Yeniköy Mahallesi'ne giden Aktürk, evlerinin yıkıldığını gördü.
Depremde annesini, kız kardeşini, dedesini ve babaannesini kaybeden Aktürk'ün acısı, aradan 20 yıl geçmesine rağmen tazeliğini koruyor.
- "Havadan gördüğümüzde her taraf yıkık döküktü"
Mehmet Aktürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, depremde Ankara'da 10 günlük asker olduğunu söyledi.
Deprem olduğunu haberlerden anladıklarını, ailesine telefonla ulaşamadığı için panik olduğunu belirten Aktürk, yaşadıklarını şöyle aktardı:
"O sırada bölük komutanı çağırdı, deprem olduğunu, helikopterin Sakarya'ya gideceğini, onunla gidebileceğimi söyledi. Tabii panik içerisindeyiz, ulaşamıyoruz. Apar topar helikopterle Ankara'dan hareket ettik ve Sakarya Jandarma Komutanlığına geldik. Havadan gördüğümüzde her taraf yıkık döküktü."
Aktürk, Çaybaşı Yeniköy Mahallesi'ne ulaştığında evlerinin yıkıldığını gördüğünü anlatarak, şunları söyledi:
"Köyün merkezine yaklaştık, herkes biliyor ama biz bilmiyoruz. Yavaş yavaş etrafım kalabalık olmaya başladı. O an anlıyorsun, insanın içine kuşku düşüyor. Mahalleye girdiğim zaman koşarak eve doğru gittim. Evin önüne gelince yıkık olduğunu gördüm. O sırada yakınlarım yanıma geldi ve durumu söyledi. Bayılmışım, ondan sonrasını pek hatırlamıyorum."
Daha sonra annesi, kız kardeşi, dedesi ve babaannesinin depremde hayatını kaybettiğini, babasının ise yaralandığını öğrendiğini dile getiren Aktürk, "Evin çatısını görmediğim andaki hislerim için kelimeler kıyafetsiz kalır çünkü o anı yaşayan bilir. Dünyam yıkıldı. İki kız kardeşim ufaktı onlar sağ çıktı, dört yakınımı kaybettim, babam sakat kaldı. Babam 8-8,5 sene yatalaktı, 2008 yılının mayıs ayında babayı da kaybettik." ifadelerini kullandı.
- "Teselliyi sağ kalan yakınlarımda buldum"
Yakınlarını kaybetmenin acısını hala yüreğinde yaşadığını belirten Aktürk, "Kaybettiklerimin acısını içime gömdüm ama ne kadar... Bir aile kurunca anlıyorsun neyin ne olduğunu. En çok babamı teselli bulmuştum kendime. Diğerlerinin acısını onunla unuttum, bir de sağ kurtulan iki kız kardeşim... Anlatmaya kelimeler kıyafetsiz kalır." dedi.
Depremin üzerinden 20 yıl geçtiğine işaret eden Aktürk, şunları kaydetti:
"Trabzon'dan geldik buraya. Burayı bırakıp bir yere gidemiyoruz, cenazelerimiz burada. Yıkılan evin yanına yeni bina yapıldı. Allah nasip etti, iş yerimi buraya kurdum. Hayat devam ediyor. 20 yıl öncesi aklıma geldiğinde tabii ki hüzünleniyorum, unutmak mümkün değil. Onun hüznü, yası durdukça insan daha çok hüzünleniyor ama tabii belli bir yaşın olgunluğuna erince de alışıyorsun. Allah'tan gelene 'Amenna.' dedik, acımızı bağrımıza gömdük."