'Türk Filmleri Amerikan Filmlerinden Daha İçten'
Oscar Ödülleri'ni veren Akademi'nin başkanı John Bailey: 'Türk filmlerinden çok zevk aldım. Amerikan filmlerinden çok farklılar. Daha içten, sessiz ve duygusal bir atmosferi var filmlerin' 'Bu bir denge. Aynı anda hem teknik hem duygu hem de estetik olmalı. Duygu kalpten gelir, insani deneyimlerden gelir. Estetik sinemanın sanatsal dilinden gelir. Teknik ise kullandığımız ekipmandan' 'Sahip olduklarınıza bağlı kalmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hüzün, Türklerin duygusal ve estetik kimliklerine işaret eden önemli bir özellik'
SAADET FİRDEVS APARI - Oscar Ödülleri'ni veren Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'nin (Akademi) başkanı John Bailey, "Türk filmlerinden çok zevk aldım. Amerikan filmlerinden çok farklılar. Daha içten, sessiz ve duygusal bir atmosferi var filmlerin." dedi.
"12 Punto TRT Senaryo Günleri"nin bağımsız jürisinde bulunmak üzere İstanbul'a gelen Bailey, AA muhabirine açıklamada bulundu.
Bailey, kişisel hikayelerin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Bütün filmlerin otobiyografik olması demek değil bu. Her film kendine özel ve detaylı, her biri birbirinden farklı ve eşsiz. Sadece diyaloglar değil, araya giren görüntüler yakın planlar da hikaye hakkında çok şey söylüyor. Yani hayalimizde canlandırdıkça ve dramatik anlatıları aktarmak için görüntüleri kullandıkça duygular bile olabileceği en güçlü şekilde ortaya çıkar." açıklamasını yaptı.
ABD yapımı filmlerin çoğunlukla diyalog üzerine kurulduğunu belirten Bailey, bunun ABD sinemasının hem güçlü hem de zayıf yanı olduğunu ifade etti.
- "Türk filmlerinin en güçlü yanı küçük detaylara verilen önem"
Bailey, oyuncu performansı, diyalog ve hikaye yapısının önemine değinerek, "Carol (eşi) ve benim uluslararası yapımlarla özellikle Türk filmleriyle oldukça ilgilenmemizin sebebi de bu. Türk sinemasında küçük detaylara verilen önem, duygusal şeylerin sessizce ama derinden hissedilmesini sağlıyor. Bu benim izlediğim Türk filmlerinin en güçlü yanı." diye konuştu.
Türklerin kendi sanat ve deneyimlerinden gelmeyen hikayeleri anlatmaya çalışmak yerine birikimleri üzerinden hareket etmeleri gerektiğine dikkati çeken Bailey, "Sahip olduklarınıza bağlı kalmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hüzün, Türklerin duygusal ve estetik kimliklerine işaret eden önemli bir özellik." değerlendirmesinde bulundu.
- "Sahip olduğumuz tek rehber kendi gerçeğimiz"
Genç yönetmen ve film yapımcılarına tavsiyelerde bulunan John Bailey, bir yönetmenin her zaman kendisi için doğru olan şeye yatırım yapması gerektiğini anlattı.
Görüntü yönetmeni ve yönetmen olarak birçok işe imza atan Bailey, film yaparken her zaman şahsi duygu ve deneyimlerden faydalanmak gerektiğinin altını çizerek, "Film yapımcılarına hissettikleri hakkında dürüst olmalarını, bunun hikayenin doğrusunu ortaya çıkaracağını söylemek isterim. 'Bunu denemek istiyorum çünkü harika bir fikir.' demeyin. Sadece eleştirmenlerin beğeneceğini düşündüğünüz için bir şey yapmayın. Yapmaya çalıştığınız kendi gerçeğinize odaklanın. Sahip olduğumuz tek rehber bu." ifadelerini kullandı.
Sinemanın çok teknik bir alan olduğuna işaret eden Bailey, birtakım teknik disiplinlere sahip olmayan filmlerin insanların dikkatini çekmeyeceğini ve izlenmeyeceğini söyledi.
- "Cep telefonuyla da film çekebilirsin"
Bailey, insani deneyimlerden mahrum bir tekniğin de izlenmeye değer olmayacağını belirterek, "Bu bir denge. Aynı anda hem teknik hem duygu hem de estetik olmalı. Duygu kalpten gelir, insani deneyimlerden gelir. Estetik sinemanın sanatsal dilinden gelir. Teknik ise kullandığımız ekipmandan. Yani sinemanın en heyecanlandıran yönü de bu en az üç farklı karakteristikle uğraşmak ve onlar arasındaki en doğru dengeyi bulmak." diye konuştu.
Son dönemlerdeki gelişen ve değişen teknoloji hakkında değerlendirmelerde bulunan Bailey, şunları kaydetti:
"Bir filmi yaparken kullandığımız teknoloji ve ekipmanlar sürekli değişiyor. 30 yıldan fazla süre sesi olmayan, neredeyse bu kadar süre siyah-beyaz filmler yaptık. Sürekli değişiyor bunlar. Telefonla film çekmek de bir ekipman işi, 35 mm kameradan farklı kaydediyor görüntüleri. Eğer filmde ne yaptığını anlarsan ve teknolojiyi kullanmayı bilirsen cep telefonuyla da film çekebilirsin."
- "Türk filmleri Amerikan filmlerinden çok farklı"
Bailey, Türkiye'de bulunduğu sürede Türkiye'nin ve tarihinin elementlerini ve kültürünü öğrenmek istediğini dile getirdi.
İzlediği Türk filmlerinden çok zevk aldığını anlatan Bailey, "(Türk filmleri) Amerikan filmlerinden çok farklılar. Daha içten, sessiz ve duygusal bir atmosferi var filmlerin. Benim için gerçekten büyüleyici." açıklamasında bulundu.
Ünlü yönetmen, her senaryonun bir film olup olamayacağı sorusunu cevaplamanın zor olduğunu söyleyerek, "Bu sürekli sorulmaya devam eden bir soru sinema sektöründe. Çünkü birçok film yapımcısı sinemanın ne olduğuyla ilgili tanımlamayı normal film literatürünün bir parçası olmayan şeyleri içine alarak genişletmeye çalıştılar. Bu sinemanın sınırlarının nasıl genişlediğinin, anlayışın nasıl geliştiğinin açıklaması ama her hikaye film olur mu bilmiyorum." şeklinde konuştu.
Bugünü, sanatın dünyayı değiştirmesinin çok zor olduğu bir zaman olarak tanımlayan Bailey, sözlerini şöyle tamamladı:
"Politik açıdan karanlık, şiddet yanlısı ve agresif bir zaman bu. İnsanlar kendilerinden olmayana bağırıyor, onları aşağılıyor. Tabii ki Amerika’nın kültüründen bahsediyorum burada. Mikrofonları onlar tutuyor, halkın ilgisine çok fazla sahipler. Onlara karşı durmak, fikirlerine aykırı konuşmak gerçekten çok zor ama her şey değişir. Şimdi fazla görünürlükleri ve güçleri olabilir ama yaratıcı insanların yapması gereken inandıkları şeyi söylemeye devam etmek. İlerlemeye ve önemli gördüklerimizi anlatmaya devam etmeliyiz. Çünkü uzun vadede kazanan insani değerler, duygusal deneyimlerin gerçekliği olacak. Bu benim inandığım."
Kaynak: AA
"12 Punto TRT Senaryo Günleri"nin bağımsız jürisinde bulunmak üzere İstanbul'a gelen Bailey, AA muhabirine açıklamada bulundu.
Bailey, kişisel hikayelerin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Bütün filmlerin otobiyografik olması demek değil bu. Her film kendine özel ve detaylı, her biri birbirinden farklı ve eşsiz. Sadece diyaloglar değil, araya giren görüntüler yakın planlar da hikaye hakkında çok şey söylüyor. Yani hayalimizde canlandırdıkça ve dramatik anlatıları aktarmak için görüntüleri kullandıkça duygular bile olabileceği en güçlü şekilde ortaya çıkar." açıklamasını yaptı.
ABD yapımı filmlerin çoğunlukla diyalog üzerine kurulduğunu belirten Bailey, bunun ABD sinemasının hem güçlü hem de zayıf yanı olduğunu ifade etti.
- "Türk filmlerinin en güçlü yanı küçük detaylara verilen önem"
Bailey, oyuncu performansı, diyalog ve hikaye yapısının önemine değinerek, "Carol (eşi) ve benim uluslararası yapımlarla özellikle Türk filmleriyle oldukça ilgilenmemizin sebebi de bu. Türk sinemasında küçük detaylara verilen önem, duygusal şeylerin sessizce ama derinden hissedilmesini sağlıyor. Bu benim izlediğim Türk filmlerinin en güçlü yanı." diye konuştu.
Türklerin kendi sanat ve deneyimlerinden gelmeyen hikayeleri anlatmaya çalışmak yerine birikimleri üzerinden hareket etmeleri gerektiğine dikkati çeken Bailey, "Sahip olduklarınıza bağlı kalmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hüzün, Türklerin duygusal ve estetik kimliklerine işaret eden önemli bir özellik." değerlendirmesinde bulundu.
- "Sahip olduğumuz tek rehber kendi gerçeğimiz"
Genç yönetmen ve film yapımcılarına tavsiyelerde bulunan John Bailey, bir yönetmenin her zaman kendisi için doğru olan şeye yatırım yapması gerektiğini anlattı.
Görüntü yönetmeni ve yönetmen olarak birçok işe imza atan Bailey, film yaparken her zaman şahsi duygu ve deneyimlerden faydalanmak gerektiğinin altını çizerek, "Film yapımcılarına hissettikleri hakkında dürüst olmalarını, bunun hikayenin doğrusunu ortaya çıkaracağını söylemek isterim. 'Bunu denemek istiyorum çünkü harika bir fikir.' demeyin. Sadece eleştirmenlerin beğeneceğini düşündüğünüz için bir şey yapmayın. Yapmaya çalıştığınız kendi gerçeğinize odaklanın. Sahip olduğumuz tek rehber bu." ifadelerini kullandı.
Sinemanın çok teknik bir alan olduğuna işaret eden Bailey, birtakım teknik disiplinlere sahip olmayan filmlerin insanların dikkatini çekmeyeceğini ve izlenmeyeceğini söyledi.
- "Cep telefonuyla da film çekebilirsin"
Bailey, insani deneyimlerden mahrum bir tekniğin de izlenmeye değer olmayacağını belirterek, "Bu bir denge. Aynı anda hem teknik hem duygu hem de estetik olmalı. Duygu kalpten gelir, insani deneyimlerden gelir. Estetik sinemanın sanatsal dilinden gelir. Teknik ise kullandığımız ekipmandan. Yani sinemanın en heyecanlandıran yönü de bu en az üç farklı karakteristikle uğraşmak ve onlar arasındaki en doğru dengeyi bulmak." diye konuştu.
Son dönemlerdeki gelişen ve değişen teknoloji hakkında değerlendirmelerde bulunan Bailey, şunları kaydetti:
"Bir filmi yaparken kullandığımız teknoloji ve ekipmanlar sürekli değişiyor. 30 yıldan fazla süre sesi olmayan, neredeyse bu kadar süre siyah-beyaz filmler yaptık. Sürekli değişiyor bunlar. Telefonla film çekmek de bir ekipman işi, 35 mm kameradan farklı kaydediyor görüntüleri. Eğer filmde ne yaptığını anlarsan ve teknolojiyi kullanmayı bilirsen cep telefonuyla da film çekebilirsin."
- "Türk filmleri Amerikan filmlerinden çok farklı"
Bailey, Türkiye'de bulunduğu sürede Türkiye'nin ve tarihinin elementlerini ve kültürünü öğrenmek istediğini dile getirdi.
İzlediği Türk filmlerinden çok zevk aldığını anlatan Bailey, "(Türk filmleri) Amerikan filmlerinden çok farklılar. Daha içten, sessiz ve duygusal bir atmosferi var filmlerin. Benim için gerçekten büyüleyici." açıklamasında bulundu.
Ünlü yönetmen, her senaryonun bir film olup olamayacağı sorusunu cevaplamanın zor olduğunu söyleyerek, "Bu sürekli sorulmaya devam eden bir soru sinema sektöründe. Çünkü birçok film yapımcısı sinemanın ne olduğuyla ilgili tanımlamayı normal film literatürünün bir parçası olmayan şeyleri içine alarak genişletmeye çalıştılar. Bu sinemanın sınırlarının nasıl genişlediğinin, anlayışın nasıl geliştiğinin açıklaması ama her hikaye film olur mu bilmiyorum." şeklinde konuştu.
Bugünü, sanatın dünyayı değiştirmesinin çok zor olduğu bir zaman olarak tanımlayan Bailey, sözlerini şöyle tamamladı:
"Politik açıdan karanlık, şiddet yanlısı ve agresif bir zaman bu. İnsanlar kendilerinden olmayana bağırıyor, onları aşağılıyor. Tabii ki Amerika’nın kültüründen bahsediyorum burada. Mikrofonları onlar tutuyor, halkın ilgisine çok fazla sahipler. Onlara karşı durmak, fikirlerine aykırı konuşmak gerçekten çok zor ama her şey değişir. Şimdi fazla görünürlükleri ve güçleri olabilir ama yaratıcı insanların yapması gereken inandıkları şeyi söylemeye devam etmek. İlerlemeye ve önemli gördüklerimizi anlatmaya devam etmeliyiz. Çünkü uzun vadede kazanan insani değerler, duygusal deneyimlerin gerçekliği olacak. Bu benim inandığım."