Aloğlu Açıklaması 'Mavi Vatan Kaderine Terk Edilemez'
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e yolladığı ikinci sondaj gemisi Yavuz’un Kuzey Kıbrıs’ın doğusuna ulaşmasının ardından ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinden gelen tepkiler üzerine bir açıklama yapan Ege İhracatçılar Derneği (EGEİD) Başkanı Ayberk Aloğlu, hükümetin ve muhalefetin bu konuda kararlılığını net bir şekilde göstermesi ve geri adım atmaması gerektiğini söyledi.
Türkiye ve Türk milletinin geleceği için kimin ne kadar oy farkla nereyi kazandığından çok daha önemli olanın Doğu Akdeniz’de kimin kazanacağı konusu olduğunu kaydeden EGEİD Başkanı Ayberk Aloğlu son yaşanan olaylara ilişkin açıklamalarda bulunarak Türkiye’nin geri adım atmaması gerektiğini ve bu konuda hem hükümetin hem de muhalefetin ortak tavır sergilemesi gerektiğinin altını çizdi.
Aloğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Arı kovanı gibi hareketlenen Doğu Akdeniz, zamanımızın Çanakkale’si olma yolundadır. Dünya’nın 100 yıla yakın yer altı kaynaklarına sahip olan bölge için ülke olarak, millet olarak yüzümüzü Akdeniz’e dönüp anamızın ak sütü gibi milletimize helal olan bu kaynaklar için el ele verilmesi gerekiyor. Hükümet ve muhalefet olarak bu konuda kararlılığımızı net bir şekilde deklare etmeliyiz. Antalya kadar Akdeniz’e sınırı olmayan bir adanın sorunlu bir kısmının inisiyatifi ile dünyanın hareket edemeyeceğini, bunun objektif hukuka sığacak tarafının olmadığını, orman kanunları işletilecekse milletin dimdik devletinin emrinde olduğunu, bu mahallenin yeterince kötü çocuğunun bulunduğunu, bizi bu potaya sokmak isteyenler olsa bile bizim oyunlarına gelmeyeceğimizi net bir şekilde ifade etmeliyiz. Hatta üzerimizde oynanan oyunları görünce aklımıza bilindik bir hikaye geliyor. Bir gün aslan, kurt, tilki ava çıkarlar. Avın sonunda bir öküz, bir keçi ve bir tavşan avlar, bir gölgelikte dinlenmeye çekilirler. Aslan kurda ‘Hadi bakalım! Bu avları pay et de ziyafet çekelim’ der. Kurt ‘Öküz sizin payınızdır. Çok yoruldunuz. Keçi benim ve tavşan da tilkinin.’ der. Daha cümlesi yeni tamamlanmıştır ki aslan kurdu bir pençe darbesi ile öldürür. Sonra olan biteni korku ile izleyen tilkiye döner. ‘Hadi bakalım. Sen pay et’ der. Tilki ‘Efendim öküz sizin sabah kahvaltınızdır. Keçi öğlen yemeğiniz ve tavşan ise akşam yemeğinizdir.’ deyince aslan ‘Aferin. Bu kadar adil paylaşımı kimden öğrendin bakayım?’ diye sorar. Tilki ‘Az önce mefta olan kurttan efendim.’ der. Bu hikaye bize Doğu Akdeniz’de dönen dolapları hatırlatıyor. Bazı kesimler aklınca tilkilik peşinde! Fakat unuttuğu şu ki, hikayenin sonunda tilkiler hep avucunu yalar. Çünkü bu coğrafyanın ekolojisinden ötürü aslanın hayatını idame ettirme ihtimali yoktur. Kaldı ki onların aslan sandıkları da hormonlu tilkilerdir. Buraların gerçek aslanını merak ediyorlarsa KKTC’ye baksınlar ve 1974’ü hatırlasınlar. Aslında sondaj gemilerinden birinin adı da Atatürk konulsa daha net bir mesaj olurdu. İsimden azade vurulan her sondaj Akdeniz’e vurulan bir Türk mührü olacaktır. Dün kayalara tamga vuranlar bugün denizleri tamgalıyorlar. Doğu Akdeniz anamızın ak sütü kadar helaldir bize.”
Kaynak: İHA
Aloğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Arı kovanı gibi hareketlenen Doğu Akdeniz, zamanımızın Çanakkale’si olma yolundadır. Dünya’nın 100 yıla yakın yer altı kaynaklarına sahip olan bölge için ülke olarak, millet olarak yüzümüzü Akdeniz’e dönüp anamızın ak sütü gibi milletimize helal olan bu kaynaklar için el ele verilmesi gerekiyor. Hükümet ve muhalefet olarak bu konuda kararlılığımızı net bir şekilde deklare etmeliyiz. Antalya kadar Akdeniz’e sınırı olmayan bir adanın sorunlu bir kısmının inisiyatifi ile dünyanın hareket edemeyeceğini, bunun objektif hukuka sığacak tarafının olmadığını, orman kanunları işletilecekse milletin dimdik devletinin emrinde olduğunu, bu mahallenin yeterince kötü çocuğunun bulunduğunu, bizi bu potaya sokmak isteyenler olsa bile bizim oyunlarına gelmeyeceğimizi net bir şekilde ifade etmeliyiz. Hatta üzerimizde oynanan oyunları görünce aklımıza bilindik bir hikaye geliyor. Bir gün aslan, kurt, tilki ava çıkarlar. Avın sonunda bir öküz, bir keçi ve bir tavşan avlar, bir gölgelikte dinlenmeye çekilirler. Aslan kurda ‘Hadi bakalım! Bu avları pay et de ziyafet çekelim’ der. Kurt ‘Öküz sizin payınızdır. Çok yoruldunuz. Keçi benim ve tavşan da tilkinin.’ der. Daha cümlesi yeni tamamlanmıştır ki aslan kurdu bir pençe darbesi ile öldürür. Sonra olan biteni korku ile izleyen tilkiye döner. ‘Hadi bakalım. Sen pay et’ der. Tilki ‘Efendim öküz sizin sabah kahvaltınızdır. Keçi öğlen yemeğiniz ve tavşan ise akşam yemeğinizdir.’ deyince aslan ‘Aferin. Bu kadar adil paylaşımı kimden öğrendin bakayım?’ diye sorar. Tilki ‘Az önce mefta olan kurttan efendim.’ der. Bu hikaye bize Doğu Akdeniz’de dönen dolapları hatırlatıyor. Bazı kesimler aklınca tilkilik peşinde! Fakat unuttuğu şu ki, hikayenin sonunda tilkiler hep avucunu yalar. Çünkü bu coğrafyanın ekolojisinden ötürü aslanın hayatını idame ettirme ihtimali yoktur. Kaldı ki onların aslan sandıkları da hormonlu tilkilerdir. Buraların gerçek aslanını merak ediyorlarsa KKTC’ye baksınlar ve 1974’ü hatırlasınlar. Aslında sondaj gemilerinden birinin adı da Atatürk konulsa daha net bir mesaj olurdu. İsimden azade vurulan her sondaj Akdeniz’e vurulan bir Türk mührü olacaktır. Dün kayalara tamga vuranlar bugün denizleri tamgalıyorlar. Doğu Akdeniz anamızın ak sütü kadar helaldir bize.”