Her Unutkanlık Demans Değil

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Amber Eker Bakkaloğlu, her unutkanlığın demans olmadığını söyledi. Bakkaloğlu, demans hastalığı hakkında bilgi verdi.

Her Unutkanlık Demans Değil
Demans hastalığının genellikle ileri yaşlarda ve sonradan ortaya çıktığını, çoğu kez bu hastalığın yavaş ilerlediğini, demans hastalığının özetle beynin bilgi, davranış ve gündelik yaşamı sürdürme konularında gösterdiği yetersizliğe neden olan unutkanlık olarak tanımlanabildiğini belirtti.

“Her unutkanlık demans değildir”

Her unutkanlığın demans belirtisi olmadığını söyleyen Bakalloğlu, hafıza yanında konuşma, alet kullanma gibi becerilerin ve bunun yanında kişilerin günlük hayatının da etkilenmesi durumunun demans olabileceğini belirtti.

Dolayısıyla demans tanısı konulabilmesi için mutlaka kişinin normal yaşamının da etkilenmesi gerektiğini söyleyen Bakkaloğlu, her unutkanlığın demans belirtisi olmadığını vurguladı.

Hastalığın belirtileri

Halk arasında bunama diye bilinen demans hastalığının sadece hafıza problemi olmadığını söyleyen Bakkaloğlu, bellek kaybı yanında kişinin normal hayatta yaptığı kazanılmış becerilerinin de kaybedilmesinin demansın belirtileri olabileceğini belirtti.

Bakkaloğlu sözlerine şöyle devam etti: “Kişinin normal hayatta yaptığı kazanılmış beceriler olan giyinme, düzgün bir biçimde yemek yeme, alet kullanma becerilerini yapmakta güçlük çekmesi, kişilik ile davranış değişiklikleri, dili kullanmada, konuşmaları anlamada bozukluk, yol bulamama, hesap yapamama, içe kapanma ve canlı hayaller görme gibi durumlar demansın belirtileri olabilir”.

Kimler risk altındadır?

Demans hastalığının en fazla risk faktörünün seksen yaş ve üzeri olduğunu söyleyen Bakkaloğlu, hastalığın diğer risk faktörleri hakkında da bilgi verdi. Ailesinde daha önce demans hastalığı olan kişilerin risk altında olduğunu söyleyen Bakkaloğlu, sık kafa travması geçiren kişilerde de demasın görülebileceğini belirtti.

Bakkaloğlu sözlerine şöyle devam etti: “Düşük eğitim seviyesine sahip olan kişilerde, stres, depresyon yaşayan kişilerde ve kronik alkol kullanımı olan kişilerde demans hastalığı görülebilmektedir. Bunun yanında diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, sigara kullanımı, şişmanlık, beyin ve damar hastalığı gibi damarsal risk faktörleri de demans hastalığının risk faktörleri arasındadır.” Yaş en önemli risk faktörüdür ancak dikkat edilirse burada sıralanan birçok kontrol edilebilir risk faktörü de mevcuttur. Kontrol edilebilir damar sağlığı ile ilgili bu risk faktörlerinin önüne geçmek çok önemlidir".

Hastalığın teşhisi

Hastalığın teşhisi için ilk önce hasta ve mutlaka onu iyi gözlemleyen yakını ile görüşme yapıldığını belirten Bakkaloğlu, hastanın hayatında nelerin değiştiğini ve neleri unuttuğunun sorgulandığını belirtti.

Daha sonra kişinin hafızasının işlem yeteneğinin, şekilleri kopyalama becerisinin ve daha birçok beyin işlevinin kontrol edildiği ayrıntılı nörokognitif testlerinin uygulandığını söyleyen Bakkaloğlu sözlerine şöyle devam etti: “Her hastada tedavi edilebilir unutkanlık sebebi olabilecek tiroid hormonlarına ve vitamin B12 düzeyine mutlaka bakılmalıdır. Muayene ve nörokognitif testler ile hastamızın demansı olduğu kanaatine varılır ise beyin MR’ı planlanır. Beyinde bir küçülme var mı ya da neresinde küçülme olduğu incelenir. Ayrıca PET dediğimiz beynin çalışmasını gösteren tetkikler de kullanılabilir. PET tetkiki beynin işlevlerinin azaldığı bölgeleri göstermekte yardımcıdır. Bu tetkikler ile tanı desteklenmiş olur”.

Hastalığın tedavisi

Bazı nedenlere bağlı olarak gelişen demans hastalığının tedavisinin olabileceğini bunların arasında tiroid hormonlarının az salgılanmasına bağlı olarak unutkanlık, beyinde sıvı birikmesine bağlı ortaya çıkan unutkanlık ve özellikle B12 olmak üzere vitamin eksikliğine bağlı olarak yaşanılan unutkanlığın tedavi edilebileceğini belirtti.

Bakkaloğlu sözlerine şöyle devam etti: “Demans hastalığı için günümüzde kullanılan ilaçlar sinir hücreleri arasındaki iletişimde ve hafızada rol oynayan hormonları arttırmaya ve hücre kaybı hızını yavaşlatmaya yöneliktir. Yeni geliştirilen ve çalışılan ilaçlar ile de beyin hücreleri içinde birikip hücrelerin erken ölümüne neden olan kötü proteinlerin birikmesini engellemek hedeflenmektedir”.
Kaynak: İHA