Mehmet Yavuz Açıklaması 'Uzun Günlerde Oruç Tutmanın Fizyolojik Ve Psikolojik Etkileri Var'
Özellikle yaz aylarında oruç tutmanın kişi üzerinde bir takım etkilere yol açtığını söyleyen Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, “Yazın uzun günlerde oruç tutmanın bir takım fizyolojik ve psikolojik etkileri de var tabii. Uzun gündüzlü zamanlarda oruç tutanlarda yüzde 14’lük bir sıvı kaybı oluyor. Bu yüzden oruç tutan kişilerin sahurda bol miktarda sıvı almaları gerekiyor” dedi.
Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, oruç tutmanın kişi üzerindeki etkileri, oruç esnasında agresiflikten uzak olmak için yapılması gereken unsurlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Yavuz, “‘Oruç tutuyorum bu yüzden sinirliyim’ diyenlere çok rastlıyoruz. Orucu sadece aç kalma olarak değerlendirmemek lazım. Oruç, hem bedenen hem de ruhen tekamül etme hadisesidir. Oruç tutanların başkalarını üzen hareketlerden de uzak durmaları gerekiyor. Yazın uzun günlerde oruç tutmanın birtakım fizyolojik ve psikolojik etkileri de var tabii. Uzun gündüzlü zamanlarda oruç tutanlarda yüzde 14’lük bir sıvı kaybı oluyor. Bu yüzden oruç tutan kişilerin sahurda bol miktarda sıvı almaları gerekiyor. Bu özellikle felçli veya felç riski olan hastalarda önem kazanıyor. Çünkü vücudun susuz kalması demek beyne az kan gitmesi demek. Bu da felç riskinin artması anlamına geliyor. Biz de böyle hastalara pek oruç tutmayı önermiyoruz” şeklinde konuştu.
“Hipoglisemi oruçlu kişilerde asabiyete yol açar
Oruç tutarken asabi olmanın fizyolojik ve psikolojik sebeplerinde iki ana faktörün olduğuna dikkat çeken Dr. Yavuz, “Yazın aç kalma süresi uzun oluyor ve kişilerde de Hipoglisemi olayı gerçekleşiyor. Hipoglisemi olunca da kişilerde Adrenerjik Aktivite ortaya çıkıyor. Hipoglisemi esnasında beynin glikoz ile beslenmesi düşüyor. O zaman da Adrenerjik Sistem devreye giriyor ve beynin ihtiyaç duyduğu glikozu temin etmeye çalışıyor ama bu sistemin de yan etkileri var. Adrenerjik Sistem zaten stres hormonlarıdır. Bu stres hormonları kişiyi olduğundan daha tahammülsüz ortama sokabiliyor. Bunun için sahurda çok aşırıya kaçmamak kaydıyla protein ve karbonhidratlı gıdalarla beslenmek durumundayız. Tabii bu hipoglisemi olayı herkeste gelişmiyor. Diyabet veya diyabet eğilimi olanlarda ortaya çıkıyor. Bu kişilerin de hekimleriyle konuşup oruç tutma ya da tutmama konusunda bilgi alması gerekiyor. Tabii zaten kan şekerinin yüzde 50’nin altına düştüğünde de orucun hemen bozulması gerekiyor” açıklamasında bulundu.
“Sigara, alkol, kafein bağımlılığı da agresif olma sebebi”
Oruçluyken agresif olmanın diğer sebeplerini de dile getiren Mehmet Yavuz, şunları söyledi:
“Normal zamanlarda çok çay ve kahve tüketen kişiler Ramazan’da oruç tuttuklarında alışkın oldukları kafeini yeteri kadar alamamaktadırlar. Kafein ise uyarıcı bir maddedir. Kafeini yeterince alamayınca da uykuya eğilim, dikkat eksikliği, dalgınlık, tahammülsüzlük gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Özellikle araç kullanan kişilerin kafein eksikliğinden dolayı Ramazan Ayı’nın ilk günlerinde son derece dikkatli olmaları gerekiyor. Kafein eksikliğine karşı işe oruç tutmaya başlamadan bir hafta önceden çay ve kahveyi azaltarak vücudu buna alıştırmak lazım.
Bir diğer konuysa sigara. Oruç esnasında sigara içemeyenlerin sinir harbinde olduğu söyleniyor. Nikotin, merkezi sinir sistemi üzerinde bastırıcı bir özellik gösteriyor. Bu yüzden sigara bağımlılarında oruç esnasında sigaranın bu bastırıcı özelliği de kalkmış oluyor. Bu sefer bu kişiler eskiye göre daha anlayışsız oluyor. Ama bu tür davranışlar kişi tarafından bilinçli olarak kontrol edilebilecek durumlar. Ama Ramazan’da sigara veya çay, kahve içemediği için agresif olan kişilerin profesyonel yardım almaları gerekiyor. Bu yüzden çay, kahve içemiyorum diye ortalığı birbirine katmaya gerek yok.
Alkol bağımlılığı da önemli bir konu. Ülkemizde 11 ay alkol tüketip, 1 ay tüketmeyen bir kesim var. Bu kişilerde de oruç nedeniyle sıkıntılar ortaya çıkıyor. Alkol de beyni uyuşturan, refleksleri düşüren bir madde. Oruç tutarken alkolün bu özelliği de kalktığı için kişiler agresif dürtü içinde olabiliyor. Psikopatik ve sosyopatik alt yapısı olan kişilerde bu daha fazla önem kazanıyor. Bu kişilerin kesinlikle yardım alması gerekiyor ve eğer tedavi olamıyorlarsa oruç tutmamaları gerekiyor.”
“Çalışan kişiler istirahat etmeli”
Çalışan kişilerin de oruçluyken mutlaka istirahat etmesi gerektiğine dikkat çeken Yavuz, “Tüm bu sebeplerden dolayı çalışan kişiler özellikle ilk günlerde işten sonra istirahat etmeli. Gün boyu çalışılıyorsa da aralarda dinlenme vakitleri ayrılmalı. Bu arada işverenlerin de oruç tutan işçilerine daha hoşgörülü yaklaşmaları gerek” dedi.
Kaynak: İHA
“Hipoglisemi oruçlu kişilerde asabiyete yol açar
Oruç tutarken asabi olmanın fizyolojik ve psikolojik sebeplerinde iki ana faktörün olduğuna dikkat çeken Dr. Yavuz, “Yazın aç kalma süresi uzun oluyor ve kişilerde de Hipoglisemi olayı gerçekleşiyor. Hipoglisemi olunca da kişilerde Adrenerjik Aktivite ortaya çıkıyor. Hipoglisemi esnasında beynin glikoz ile beslenmesi düşüyor. O zaman da Adrenerjik Sistem devreye giriyor ve beynin ihtiyaç duyduğu glikozu temin etmeye çalışıyor ama bu sistemin de yan etkileri var. Adrenerjik Sistem zaten stres hormonlarıdır. Bu stres hormonları kişiyi olduğundan daha tahammülsüz ortama sokabiliyor. Bunun için sahurda çok aşırıya kaçmamak kaydıyla protein ve karbonhidratlı gıdalarla beslenmek durumundayız. Tabii bu hipoglisemi olayı herkeste gelişmiyor. Diyabet veya diyabet eğilimi olanlarda ortaya çıkıyor. Bu kişilerin de hekimleriyle konuşup oruç tutma ya da tutmama konusunda bilgi alması gerekiyor. Tabii zaten kan şekerinin yüzde 50’nin altına düştüğünde de orucun hemen bozulması gerekiyor” açıklamasında bulundu.
“Sigara, alkol, kafein bağımlılığı da agresif olma sebebi”
Oruçluyken agresif olmanın diğer sebeplerini de dile getiren Mehmet Yavuz, şunları söyledi:
“Normal zamanlarda çok çay ve kahve tüketen kişiler Ramazan’da oruç tuttuklarında alışkın oldukları kafeini yeteri kadar alamamaktadırlar. Kafein ise uyarıcı bir maddedir. Kafeini yeterince alamayınca da uykuya eğilim, dikkat eksikliği, dalgınlık, tahammülsüzlük gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Özellikle araç kullanan kişilerin kafein eksikliğinden dolayı Ramazan Ayı’nın ilk günlerinde son derece dikkatli olmaları gerekiyor. Kafein eksikliğine karşı işe oruç tutmaya başlamadan bir hafta önceden çay ve kahveyi azaltarak vücudu buna alıştırmak lazım.
Bir diğer konuysa sigara. Oruç esnasında sigara içemeyenlerin sinir harbinde olduğu söyleniyor. Nikotin, merkezi sinir sistemi üzerinde bastırıcı bir özellik gösteriyor. Bu yüzden sigara bağımlılarında oruç esnasında sigaranın bu bastırıcı özelliği de kalkmış oluyor. Bu sefer bu kişiler eskiye göre daha anlayışsız oluyor. Ama bu tür davranışlar kişi tarafından bilinçli olarak kontrol edilebilecek durumlar. Ama Ramazan’da sigara veya çay, kahve içemediği için agresif olan kişilerin profesyonel yardım almaları gerekiyor. Bu yüzden çay, kahve içemiyorum diye ortalığı birbirine katmaya gerek yok.
Alkol bağımlılığı da önemli bir konu. Ülkemizde 11 ay alkol tüketip, 1 ay tüketmeyen bir kesim var. Bu kişilerde de oruç nedeniyle sıkıntılar ortaya çıkıyor. Alkol de beyni uyuşturan, refleksleri düşüren bir madde. Oruç tutarken alkolün bu özelliği de kalktığı için kişiler agresif dürtü içinde olabiliyor. Psikopatik ve sosyopatik alt yapısı olan kişilerde bu daha fazla önem kazanıyor. Bu kişilerin kesinlikle yardım alması gerekiyor ve eğer tedavi olamıyorlarsa oruç tutmamaları gerekiyor.”
“Çalışan kişiler istirahat etmeli”
Çalışan kişilerin de oruçluyken mutlaka istirahat etmesi gerektiğine dikkat çeken Yavuz, “Tüm bu sebeplerden dolayı çalışan kişiler özellikle ilk günlerde işten sonra istirahat etmeli. Gün boyu çalışılıyorsa da aralarda dinlenme vakitleri ayrılmalı. Bu arada işverenlerin de oruç tutan işçilerine daha hoşgörülü yaklaşmaları gerek” dedi.