Ulusal Peyzaj Mimarlığı Günü
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Trabzon Şube Başkanı Engin Aktaş, ülkesel ve bölgesel yerel planlar yapılırken tüm peyzaj alanlarının korunum ilkesini gözetilmesi gerektiğini belirterek “Türkiye’nin ulusal bir peyzaj politikası olmalıdır” dedi.
Ulusal Peyzaj Mimarlığı Günü nedeniyle TMMOB Peyzaj Mimarları Odası yöneticileri tarafından Meydan Parkı içindeki Atatürk Anıtı’na çelenk konuldu, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını yapan TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Trabzon Şube Başkanı Engin Aktaş, 13 Mayıs 1994 tarihinden itibaren Peyzaj Mimarları Odası’nın kurulduğunu hatırlatarak her yıl 13 Mayıs gününü de Ulusal Peyzaj Mimarlığı Günü olarak kutladıklarını söyledi.
2016 yılından itibaren Trabzon Şubesi olarak üyeleri ile birlikte bölgenin Trabzon kentinin geleceği ile ilgili kararlarda daha etkin rol oynamaya başladıklarını kaydeden Aktaş “Bu doğrultuda da çalışmalara devam etmektedir. Peyzaj mimarlığı günümüzde artık yapıların içi de dahil olmak üzere, bir yapının kapısından dışarıya adım attığınız anda, görüş açınıza giren doğal ve kültürel varlıkların tamamı ile ilgili bir meslek alanıdır.
Daha da geniş tanımlayacak olursak ; yapıları, yapıları çevreleyen bahçe alanlarından başlayarak, kent kavramını, kent içerisinde hepimizin ortak paylaştığı sokakları, caddeleri, meydanları, kentin yeşil dokusu olan parkları, oyun alanlarını, spor alanlarını, kıyı alanlarını, tarihi dokular ve çevrelerini, mezarlıkları, kenti çevreleyen kırsal, tarımsal alanları, akarsu yataklarını, sulak alanları, ormanları, gölleri, denizleri, bastığımız toprağın üzerindeki ve altındaki tüm bitkileri kısaca yaşadığımız tüm evreni kapsayan bir meslek dalıdır” dedi.
Bu kadar geniş bir çalışma alanı olan peyzaj mimarlığı disiplinin kentlerin her noktasına yapılan en ufak bir dokunuşta bile söz sahibi olması gerektiğine vurgu yapan Aktaş “Bu sebeple bu günde meslektaşlarımızın; ülkenin çevre gelişim politikalarında ve kentlerin kullanıcıları için daha sağlıklı mekanlar üretebilecek çalışmaların içerisinde yer alabilmesi için kamu kurumlarında, özel sektörde daha fazla fırsat tanınarak yer verilmesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Bu katkıları sağlamak adına; ülkemizin doğal ve kültürel değerlerine sahip çıkmak üzere en başta bir ‘ulusal peyzaj politikası’nı belirlemek; dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi peyzaj planlaması ve peyzaj yönetimi kavramlarını, ülkemizin fiziksel planlama sürecine ve yasal mevzuatlarda tam anlamıyla yerini almasını sağlamak; ülke ve kentlerin planlamasında peyzaj mimarlarının yerinin her geçen gün daha da artması ve söz sahibi olmalarının gerekliliğini duyurmak istiyoruz. Her yıl aramıza yeni katılan binin üzerinde peyzaj mimarı lisanslı genç peyzaj mimarları için kamuda kadro planlamalarında hizmet üretme şansı yaratılmasının önemini vurgulamak istiyoruz” diye konuştu.
“Gün geçtikçe doğal ve kültürel değerlerine sahip çıkmaya başlayan insanlarımız bilmelidir ki; ülkesel, bölgesel yerel planlar yapılırken, tüm peyzaj alanlarının korunum ilkesi gözetilmelidir” diyen Aktaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ancak bu şekilde bu alanlar yaşamına devam eder ve sağlıklı bir şekilde gelecek nesillere aktarılabilir. Bu ilkeleri de koruyabilecek bilim ve meslek disiplinlerinin en başında da peyzaj mimarlığı gelir. Biz biliyoruz ki, peyzaj mimarları ülkesi , kenti, insanı ve sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilirliği için vardır. yaşadığımız yerkürenin en büyük sıkıntılarının başında gelen küresel ısınmaya, çölleşmeye, su kaynaklarının kirlenmesine ve yok olmasına karşı, özellikle bölgemizdeki milli parklarımız ve orman alanlarımızdaki deformasyonun önüne geçilmesi ve tekrar geri kazanmaya karşı, bitki ve hayvan türlerimizin yok oluşuna karşı hep birlikte çözüm önerileri hazırlayıp önemli çalışmalar yapmak diğer meslek disiplinleri ile birlikte biz peyzaj mimarlarının sorumluluklarındandır. Ayrıca kentlerimizin çarpık yapılaşma ile bozulan kent kimliklerinin geri kazandırılmasında, nefes alma noktaları olan açık ve yeşil alanların artırılmasında, yaya ve bisiklet sirkülasyonunun sürekliliğinin sağlanmasında yine bizlerin üzerine görev düşmektedir. 1930 yılında bir tane çınar ağacının kesilmesi yerine mevcut ahşap köşkün kaydırılması gerektiğini söyleyen Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal’in bakış açısı ile kentlerimize bakarak, yaşadığımız mekanları daha sağlıklı kılmak adına kamuda özel sektörde ve akademide çalışan peyzaj mimarları olarak bir kez daha ‘Yaşadığınız her yerde biz varız’ diyerek kentlerimize, Trabzonumuza sahip çıkmak adına ne gerekiyorsa yapacağımızı buradan duyurmak istiyoruz.”
Kaynak: İHA
2016 yılından itibaren Trabzon Şubesi olarak üyeleri ile birlikte bölgenin Trabzon kentinin geleceği ile ilgili kararlarda daha etkin rol oynamaya başladıklarını kaydeden Aktaş “Bu doğrultuda da çalışmalara devam etmektedir. Peyzaj mimarlığı günümüzde artık yapıların içi de dahil olmak üzere, bir yapının kapısından dışarıya adım attığınız anda, görüş açınıza giren doğal ve kültürel varlıkların tamamı ile ilgili bir meslek alanıdır.
Daha da geniş tanımlayacak olursak ; yapıları, yapıları çevreleyen bahçe alanlarından başlayarak, kent kavramını, kent içerisinde hepimizin ortak paylaştığı sokakları, caddeleri, meydanları, kentin yeşil dokusu olan parkları, oyun alanlarını, spor alanlarını, kıyı alanlarını, tarihi dokular ve çevrelerini, mezarlıkları, kenti çevreleyen kırsal, tarımsal alanları, akarsu yataklarını, sulak alanları, ormanları, gölleri, denizleri, bastığımız toprağın üzerindeki ve altındaki tüm bitkileri kısaca yaşadığımız tüm evreni kapsayan bir meslek dalıdır” dedi.
Bu kadar geniş bir çalışma alanı olan peyzaj mimarlığı disiplinin kentlerin her noktasına yapılan en ufak bir dokunuşta bile söz sahibi olması gerektiğine vurgu yapan Aktaş “Bu sebeple bu günde meslektaşlarımızın; ülkenin çevre gelişim politikalarında ve kentlerin kullanıcıları için daha sağlıklı mekanlar üretebilecek çalışmaların içerisinde yer alabilmesi için kamu kurumlarında, özel sektörde daha fazla fırsat tanınarak yer verilmesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Bu katkıları sağlamak adına; ülkemizin doğal ve kültürel değerlerine sahip çıkmak üzere en başta bir ‘ulusal peyzaj politikası’nı belirlemek; dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi peyzaj planlaması ve peyzaj yönetimi kavramlarını, ülkemizin fiziksel planlama sürecine ve yasal mevzuatlarda tam anlamıyla yerini almasını sağlamak; ülke ve kentlerin planlamasında peyzaj mimarlarının yerinin her geçen gün daha da artması ve söz sahibi olmalarının gerekliliğini duyurmak istiyoruz. Her yıl aramıza yeni katılan binin üzerinde peyzaj mimarı lisanslı genç peyzaj mimarları için kamuda kadro planlamalarında hizmet üretme şansı yaratılmasının önemini vurgulamak istiyoruz” diye konuştu.
“Gün geçtikçe doğal ve kültürel değerlerine sahip çıkmaya başlayan insanlarımız bilmelidir ki; ülkesel, bölgesel yerel planlar yapılırken, tüm peyzaj alanlarının korunum ilkesi gözetilmelidir” diyen Aktaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ancak bu şekilde bu alanlar yaşamına devam eder ve sağlıklı bir şekilde gelecek nesillere aktarılabilir. Bu ilkeleri de koruyabilecek bilim ve meslek disiplinlerinin en başında da peyzaj mimarlığı gelir. Biz biliyoruz ki, peyzaj mimarları ülkesi , kenti, insanı ve sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilirliği için vardır. yaşadığımız yerkürenin en büyük sıkıntılarının başında gelen küresel ısınmaya, çölleşmeye, su kaynaklarının kirlenmesine ve yok olmasına karşı, özellikle bölgemizdeki milli parklarımız ve orman alanlarımızdaki deformasyonun önüne geçilmesi ve tekrar geri kazanmaya karşı, bitki ve hayvan türlerimizin yok oluşuna karşı hep birlikte çözüm önerileri hazırlayıp önemli çalışmalar yapmak diğer meslek disiplinleri ile birlikte biz peyzaj mimarlarının sorumluluklarındandır. Ayrıca kentlerimizin çarpık yapılaşma ile bozulan kent kimliklerinin geri kazandırılmasında, nefes alma noktaları olan açık ve yeşil alanların artırılmasında, yaya ve bisiklet sirkülasyonunun sürekliliğinin sağlanmasında yine bizlerin üzerine görev düşmektedir. 1930 yılında bir tane çınar ağacının kesilmesi yerine mevcut ahşap köşkün kaydırılması gerektiğini söyleyen Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal’in bakış açısı ile kentlerimize bakarak, yaşadığımız mekanları daha sağlıklı kılmak adına kamuda özel sektörde ve akademide çalışan peyzaj mimarları olarak bir kez daha ‘Yaşadığınız her yerde biz varız’ diyerek kentlerimize, Trabzonumuza sahip çıkmak adına ne gerekiyorsa yapacağımızı buradan duyurmak istiyoruz.”