Ebeveynleri Astım Olan Çocukların Astım Olma Riski Yüzde 70
Astımın gelişiminde genetik faktörlerin etkisinin olduğunu belirten uzmanlar, "Her iki ebeveynde birden bu hastalıklardan bulunması, çocuklarda bu riski yüzde 60-70’lere kadar yükseltebilmektedir" dedi. Ayrıca, astımın kronik bir rahatsızlık olduğu halde ataklar halinde seyrettiği için doktorlar ve aileler tarafından fark edilmediği belirtildi.
Burtom Özlüce Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ufuk Sevgican, çocuklarda astım hastalığı ile ilgili önemli bilgiler verdi. Sevgican, ataklar arasında hastalarda herhangi bir bulgunun gözlenmediğini, atak esnasında öksürük, hırıltı, hışıltı, solunumda hızlanma ve nefes darlığı gözlenmesinin, astım tanısı için önemli olduğunu söyledi.
Çocukluk çağında astım tanısı alan hastaların birçoğunda süt çocukluğu döneminde de benzer bulgular gözlendiğini belirten Sevgican, bu hastalara asıl tanı konmadan önce bronşit, astmatik bronşit, zatürre başlangıcı gibi farklı tanıların konduğu söyledi.
Çocukluk çağında astım tanısı alan hastaların yaklaşık yüzde 60’ının ergenlik döneminde iyileşebildiğini anlatan Sevgican, "Astım iki türlü olabilmektedir. Alerjik astım, en sık gözlenen gruptur. Duyarlılık gösterilen çevresel etmenler karşılaşıldığında atak gözlenir. Astımlı hastaların bir kısmında ise alerjik etken gösterilemez ve bu hastalar alerjik olmayan (nonallerjik) astım grubuna dahil edilirler. Astımlı hastaların solunum yollarının, birçok çevresel maddeye duyarlı olduğu bilinmektedir. Bunlar arasında tozlar, parfümler, polenler, kötü yoğun kokular, yemek kokuları, temizlik maddeleri, boya kokuları, pudra, küf, sigara dumanı, hava kirliliği sayılmaktadır" dedi.
Astımın gelişiminde genetik faktörlerin de etkisinin olduğunu belirten Sevgican, "Ebeveynlerden birinde astım veya alerjik hastalık bulunan bir çocukta astım gelişme riski yüzde 25-30 iken, her iki ebeveynde birden bu hastalıklardan bulunması, bu riski yüzde 60-70’lere kadar yükseltebilmektedir. Tekrarlayan nefes darlıkları, tekrarlayan kuru inatçı öksürükler, gece öksürükleri, egzersiz ile veya farklı bir kokuyu algıladıktan hemen sonra ortaya çıkan öksürükler, aşırı gülme veya ağlama sonrası ortaya çıkan öksürükler astım tanısını akla getirmelidir. Ayrıca bu hastalarda egzama varlığı, alerjik göz veya burun nezlesinin olması, bebeklik döneminde iken gıda alerjilerinin mevcudiyeti, anne-baba- kardeşte alerjik hastalıkların varlığı tanıyı kuvvetlendiren bulgular arasında sayılmaktadır. Astım tedavisinde yer alan rahatlatıcı ilaçların, öksürük atağı esnasında uygulanması ile alınan olumlu yanıtın, tedaviden tanıya giden yolda değeri büyüktür" dedi.
Astım için en önemli risk faktörünün alerjenler olduğunu hatırlatan Uzm.Dr. Ufuk Sevgican, "Bu alerjenler polenler, mantar sporları, ev tozu akarları, hamam böceği, hayvan tüyleri, süt, yumurta, balık, yer fıstığı, fındık gibi gıdalar olabilmektedir. Duyarlı olunan alerjenlerin tespiti deri veya kan testleri ile yapılabilmektedir. Tespit edilen alerjenden uzak durmak, astımda tedavinin en basit ve en önemli kısmını oluşturmakta ve hastanın kullanacağı ilaç ihtiyacını azaltmaktadır. Astımda kullanılan ilaçlar, ataklar esnasında kullanılan bronş daralmasını azaltan rahatlatıcı olanlar ve uzun süreli düzenli kullanılması gereken koruyucu olanlar olmak üzere iki çeşittirler. Alerjene özgün aşı tedavileri ise ancak seçilmiş bir kısım hastada, alerji uzmanlarınca uygulanmalıdır. Uzman önerileri doğrultusunda alınacak çevre önlemleri ile birlikte önerilen doz ve sürelerde astım ilaçlarının kullanımının, bu hastaların ileri yaşlardaki solunum fonksiyonlarındaki azalmanın önüne geçtiği çalışmalarla gösterilmiştir" diye konuştu.
Kaynak: İHA
Çocukluk çağında astım tanısı alan hastaların birçoğunda süt çocukluğu döneminde de benzer bulgular gözlendiğini belirten Sevgican, bu hastalara asıl tanı konmadan önce bronşit, astmatik bronşit, zatürre başlangıcı gibi farklı tanıların konduğu söyledi.
Çocukluk çağında astım tanısı alan hastaların yaklaşık yüzde 60’ının ergenlik döneminde iyileşebildiğini anlatan Sevgican, "Astım iki türlü olabilmektedir. Alerjik astım, en sık gözlenen gruptur. Duyarlılık gösterilen çevresel etmenler karşılaşıldığında atak gözlenir. Astımlı hastaların bir kısmında ise alerjik etken gösterilemez ve bu hastalar alerjik olmayan (nonallerjik) astım grubuna dahil edilirler. Astımlı hastaların solunum yollarının, birçok çevresel maddeye duyarlı olduğu bilinmektedir. Bunlar arasında tozlar, parfümler, polenler, kötü yoğun kokular, yemek kokuları, temizlik maddeleri, boya kokuları, pudra, küf, sigara dumanı, hava kirliliği sayılmaktadır" dedi.
Astımın gelişiminde genetik faktörlerin de etkisinin olduğunu belirten Sevgican, "Ebeveynlerden birinde astım veya alerjik hastalık bulunan bir çocukta astım gelişme riski yüzde 25-30 iken, her iki ebeveynde birden bu hastalıklardan bulunması, bu riski yüzde 60-70’lere kadar yükseltebilmektedir. Tekrarlayan nefes darlıkları, tekrarlayan kuru inatçı öksürükler, gece öksürükleri, egzersiz ile veya farklı bir kokuyu algıladıktan hemen sonra ortaya çıkan öksürükler, aşırı gülme veya ağlama sonrası ortaya çıkan öksürükler astım tanısını akla getirmelidir. Ayrıca bu hastalarda egzama varlığı, alerjik göz veya burun nezlesinin olması, bebeklik döneminde iken gıda alerjilerinin mevcudiyeti, anne-baba- kardeşte alerjik hastalıkların varlığı tanıyı kuvvetlendiren bulgular arasında sayılmaktadır. Astım tedavisinde yer alan rahatlatıcı ilaçların, öksürük atağı esnasında uygulanması ile alınan olumlu yanıtın, tedaviden tanıya giden yolda değeri büyüktür" dedi.
Astım için en önemli risk faktörünün alerjenler olduğunu hatırlatan Uzm.Dr. Ufuk Sevgican, "Bu alerjenler polenler, mantar sporları, ev tozu akarları, hamam böceği, hayvan tüyleri, süt, yumurta, balık, yer fıstığı, fındık gibi gıdalar olabilmektedir. Duyarlı olunan alerjenlerin tespiti deri veya kan testleri ile yapılabilmektedir. Tespit edilen alerjenden uzak durmak, astımda tedavinin en basit ve en önemli kısmını oluşturmakta ve hastanın kullanacağı ilaç ihtiyacını azaltmaktadır. Astımda kullanılan ilaçlar, ataklar esnasında kullanılan bronş daralmasını azaltan rahatlatıcı olanlar ve uzun süreli düzenli kullanılması gereken koruyucu olanlar olmak üzere iki çeşittirler. Alerjene özgün aşı tedavileri ise ancak seçilmiş bir kısım hastada, alerji uzmanlarınca uygulanmalıdır. Uzman önerileri doğrultusunda alınacak çevre önlemleri ile birlikte önerilen doz ve sürelerde astım ilaçlarının kullanımının, bu hastaların ileri yaşlardaki solunum fonksiyonlarındaki azalmanın önüne geçtiği çalışmalarla gösterilmiştir" diye konuştu.