'Anavatan'a Katılışının 80. Yılında Hatay' Sempozyumu
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığınca Hatay’da “Anavatan’a Katılışının 80. Yılında Hatay” konulu sempozyum düzenlendi.
Hatay’ın Anavatan’a katılışının 80. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen sempozyumda ilk olarak Antakya Devlet Konservatuarı öğrencileri ve Dr. Öğr. Üyesi Erhan Tekin tarafından “Anavatan’a Katılışının 80. Yılında Hatay Konseri” verildi.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen sempozyumun açılışı Atatürk Konferans Salonunda yapıldı. İlk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tebrik mesajları okundu. Erdoğan mesajında, Hatay’ın Anavatan’a katılmasının birlik ve beraberliğimizi pekiştiren, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne güç veren bir adım olduğunu dile getirdi.
Mesajın okunmasının ardından söz alan Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Kaya, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının siyasi ve diplomatik bir başarı olarak cumhuriyet tarihimizde önemli bir yer edindiğini, bu başarının Atatürk’ün bazen sert, bazen yumuşak, ince diplomasisi, keskin görüşü, azmi ve çelik iradesi sayesinde gerçekleştiğini söyledi.
“Güney vilayetlerimizin yaşadığı kaderi Hatay da yaşadı”
Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan ise, Hatay’ın kadim bir şehir olduğunu ve tarihin başladığı coğrafyada yer aldığını söyleyerek, “16. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar Hatay, Osmanlı Cihan Devleti’nin bazen nahiye merkezi, bazen kaza, bazen sancak merkezi olarak varlığını sürdürdü. Bu 4 asırlık bir zaman. Birinci Dünya Savaşı sonunda Mondros Mütarekesi ile güney vilayetlerimizin yaşadığı kaderi Hatay da yaşadı. 1918 yılı sonlarında bir müddet İngiliz ve daha sonra da 20 yıl sürecek olan Fransız işgali dönemi yaşadı. 2 Eylül 1938’de Hatay Devleti kuruldu ve Haziran 1939’da Hatay, Anavatan’a katıldı.
Üzerinden 80 yıl geçmiş ve bu bir asırlık zaman demektir” dedi.
Beyhan, tarihin görevinin hatırlatmak olduğunu, geçmişin zaviyesinden geleceği görünür kıldığını dinleyiciler ile paylaştı. Sözlerini şu cümlelerle destekledi:
“Sarıkamış tecrübesiz bir hırsın sebep olduğu felaketi, hezimeti hatırlattığı ölçüde bir anlam taşır. Çanakkale bir milletin başkentini, İslam dünyasının hilafet merkezini korumak, devrin kuvvetli ordularına karşı neler yaptığını ve yapabileceğini göstermiş olması bakımından anlamlıdır. Kut’ül Amare azmin, cesaretin ve imanın karşısında kendisinden kat kat fazla imkanlara, teknolojik üstünlüğe sahip dünyanın efendisi olmak iddiasında bulunan emperyal bir ruhun hezimete uğrayabileceğini gösterir. 30 Ağustos yokluk ve yoksunluk içerisinde onlarca yıl süren bir savaşın bitap düşürdüğü bir milletin vatan sevgisini istiklal aşkını hatırlattığı ölçüde bir anlam ifade eder. Hatay’ın Anavatan’a katılışının yıldönümü Sykes-Picot’u hatırlatmalıdır. Sykes-Picot, Birinci Dünya Savaşı’nın fiilen bitmesine iki yıl kala İngiltere ve Fransa arasında Hatay’ın da mensubu bulunduğu bu zengin coğrafyanın pay edilmesinin adıdır” dedi.
“Coğrafyadan dersler çıkarıyoruz”
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Haluk Dursun ise, Hatay’ın Suriye’den ayrı düşünülemeyeceğini belirterek Suriye üzerinde çalışmalar yapmaya nasıl başladığını anlattı. Dursun konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Coğrafyadan dersler çıkarıyoruz. Tarihten çıkarmasak bile coğrafyadan dersler çıkarıyoruz. Kıbrıs örneği de Hatay örneği gibi çok doğru bir örnektir. Bir devlet nasıl aklıyla ve öngörüsüyle bir hamle yapar ve hamlenin devamını sağlamış olur. Hatay’da aynı şekilde, bir vaka incelemesi. Bugün yapılan da budur, o bakımdan çok memnunum. Bu şekilde tarih eğitimi yapılması lazım. Bir vaka incelemesi üzerine nerede doğru hareket ettik, nerede doğru yaptık ve bu doğru hamleler nasıl doğru bir sonuç ortaya çıkardı. Tarih bunun için var. Bu bakımdan Hatay incelemeye değer, üzerine yazılmaya değer” dedi.
Hatay Valisi Rahmi Doğan da, Hatay’ın tarihinden, Hatay coğrafyasından ve bu coğrafyada yaşamanın öneminden ve güçlüklerinden bahsetti. Vali Doğan, “Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir. Ordusuyla, ekonomisiyle güçlü bir devlettir. Bizim çok güzel bir mozaik müzemiz var, orada ilimizin tanıtım simgesi olan Suppiluliuma var. Suppiluliuma’nın 2 elinde 2 figür var. Bir tanesinde hançer vardır, bir diğer diğer elinde ise başak vardır. Bu şunu ifade etmektedir. Eğer bu coğrafyada ekonomik olarak güçlü değilseniz, eğer bu coğrafya da askeri olarak güçlü değilseniz bu coğrafya da yaşamanız zor demektir” dedi.
Kısa film gösterimi ve “Hatay’a Dair” başlıklı oturum yapıldı
Protokol konuşmalarının devamında Hatay’ın Anavatan’a katılışını anlatan bir kısa film gösterimi yapıldı ve sempozyumun ilk oturumu olan “Hatay’a Dair” başlıklı oturuma geçildi. Oturum başkanlığını Merkez Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan üstlenirken oturumda; Hatay Devleti Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in torunu Tarık Sökmenoğlu, Hatay Devleti Başbakanı Abdurrahman Melek’in torunu Mehmet Melek, Hatay Devleti Millet Meclisi Reisi Abdulgani Türkmen’in torunu Dr. Abdulgani Melek ve dönemin tanıklarından Ömer Bayraktar yer aldı.
Tarık Sökmenoğlu, Atatürk’ün neden “Sökmenoğlu” soyadını Tayfur Bey’e verdiğini dinleyicilerle paylaştı. Sökmenoğlu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini şu şekilde aktardı:
“Sen Kayı boyundansın, Artukoğlu Sökmen Bey’in soyundansın. Sökücü bir kişiliğin olduğu için Mürselzade yerine sana Sökmen soyadını veriyorum. Yadigârım olsun”. Sonrasında Mehmet Melek’in yaptığı sunumla oturum devam etti. Melek yapmış olduğu sunumda Abdurrahman Melek’in kısa bir özgeçmişini ve aile hayatından kesitleri izleyicilerle paylaştı.
Mehmet Melek’in ardından söz Abdulgani Melek’e verildi.
Abdulgani Melek, yaşanan sürecin asıl mimarının Mustafa Kemal Atatürk olduğunu ve dedesinin en önemli görevinin Türkleri bir arada tutmak, dağılmamalarını sağlamak olduğunu söyledi.
Ayrıca Hatay Devleti Millet Meclisi Reisi Abdulgani Türkmen’in 1937 yılında babasının konağını tahsis ederek halk evi kurduğunu dile getirdi. “Hatay’a Dair” oturumunun önemli konuklarından, dönemin tanığı Ömer Bayraktar yaşadıklarını izleyicilerle paylaştı. Hatay’ın Anavatan’a katılış sürecinde yaşadıklarını anlattı.
Açılış panelinden sonra eş zamanlı olarak 3 ayrı salonda düzenlenen bilimsel oturumlara geçildi. Toplamda 19 oturumun yapıldığı sempozyumda 77 sunum yapıldı. 5 Nisan Cuma günü sona eren sempozyum Mustafa Kemal Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri ile Hatay protokolü tarafından ilgiyle izlendi.
Kaynak: İHA
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen sempozyumun açılışı Atatürk Konferans Salonunda yapıldı. İlk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tebrik mesajları okundu. Erdoğan mesajında, Hatay’ın Anavatan’a katılmasının birlik ve beraberliğimizi pekiştiren, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne güç veren bir adım olduğunu dile getirdi.
Mesajın okunmasının ardından söz alan Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Kaya, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının siyasi ve diplomatik bir başarı olarak cumhuriyet tarihimizde önemli bir yer edindiğini, bu başarının Atatürk’ün bazen sert, bazen yumuşak, ince diplomasisi, keskin görüşü, azmi ve çelik iradesi sayesinde gerçekleştiğini söyledi.
“Güney vilayetlerimizin yaşadığı kaderi Hatay da yaşadı”
Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan ise, Hatay’ın kadim bir şehir olduğunu ve tarihin başladığı coğrafyada yer aldığını söyleyerek, “16. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar Hatay, Osmanlı Cihan Devleti’nin bazen nahiye merkezi, bazen kaza, bazen sancak merkezi olarak varlığını sürdürdü. Bu 4 asırlık bir zaman. Birinci Dünya Savaşı sonunda Mondros Mütarekesi ile güney vilayetlerimizin yaşadığı kaderi Hatay da yaşadı. 1918 yılı sonlarında bir müddet İngiliz ve daha sonra da 20 yıl sürecek olan Fransız işgali dönemi yaşadı. 2 Eylül 1938’de Hatay Devleti kuruldu ve Haziran 1939’da Hatay, Anavatan’a katıldı.
Üzerinden 80 yıl geçmiş ve bu bir asırlık zaman demektir” dedi.
Beyhan, tarihin görevinin hatırlatmak olduğunu, geçmişin zaviyesinden geleceği görünür kıldığını dinleyiciler ile paylaştı. Sözlerini şu cümlelerle destekledi:
“Sarıkamış tecrübesiz bir hırsın sebep olduğu felaketi, hezimeti hatırlattığı ölçüde bir anlam taşır. Çanakkale bir milletin başkentini, İslam dünyasının hilafet merkezini korumak, devrin kuvvetli ordularına karşı neler yaptığını ve yapabileceğini göstermiş olması bakımından anlamlıdır. Kut’ül Amare azmin, cesaretin ve imanın karşısında kendisinden kat kat fazla imkanlara, teknolojik üstünlüğe sahip dünyanın efendisi olmak iddiasında bulunan emperyal bir ruhun hezimete uğrayabileceğini gösterir. 30 Ağustos yokluk ve yoksunluk içerisinde onlarca yıl süren bir savaşın bitap düşürdüğü bir milletin vatan sevgisini istiklal aşkını hatırlattığı ölçüde bir anlam ifade eder. Hatay’ın Anavatan’a katılışının yıldönümü Sykes-Picot’u hatırlatmalıdır. Sykes-Picot, Birinci Dünya Savaşı’nın fiilen bitmesine iki yıl kala İngiltere ve Fransa arasında Hatay’ın da mensubu bulunduğu bu zengin coğrafyanın pay edilmesinin adıdır” dedi.
“Coğrafyadan dersler çıkarıyoruz”
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Haluk Dursun ise, Hatay’ın Suriye’den ayrı düşünülemeyeceğini belirterek Suriye üzerinde çalışmalar yapmaya nasıl başladığını anlattı. Dursun konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Coğrafyadan dersler çıkarıyoruz. Tarihten çıkarmasak bile coğrafyadan dersler çıkarıyoruz. Kıbrıs örneği de Hatay örneği gibi çok doğru bir örnektir. Bir devlet nasıl aklıyla ve öngörüsüyle bir hamle yapar ve hamlenin devamını sağlamış olur. Hatay’da aynı şekilde, bir vaka incelemesi. Bugün yapılan da budur, o bakımdan çok memnunum. Bu şekilde tarih eğitimi yapılması lazım. Bir vaka incelemesi üzerine nerede doğru hareket ettik, nerede doğru yaptık ve bu doğru hamleler nasıl doğru bir sonuç ortaya çıkardı. Tarih bunun için var. Bu bakımdan Hatay incelemeye değer, üzerine yazılmaya değer” dedi.
Hatay Valisi Rahmi Doğan da, Hatay’ın tarihinden, Hatay coğrafyasından ve bu coğrafyada yaşamanın öneminden ve güçlüklerinden bahsetti. Vali Doğan, “Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir. Ordusuyla, ekonomisiyle güçlü bir devlettir. Bizim çok güzel bir mozaik müzemiz var, orada ilimizin tanıtım simgesi olan Suppiluliuma var. Suppiluliuma’nın 2 elinde 2 figür var. Bir tanesinde hançer vardır, bir diğer diğer elinde ise başak vardır. Bu şunu ifade etmektedir. Eğer bu coğrafyada ekonomik olarak güçlü değilseniz, eğer bu coğrafya da askeri olarak güçlü değilseniz bu coğrafya da yaşamanız zor demektir” dedi.
Kısa film gösterimi ve “Hatay’a Dair” başlıklı oturum yapıldı
Protokol konuşmalarının devamında Hatay’ın Anavatan’a katılışını anlatan bir kısa film gösterimi yapıldı ve sempozyumun ilk oturumu olan “Hatay’a Dair” başlıklı oturuma geçildi. Oturum başkanlığını Merkez Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan üstlenirken oturumda; Hatay Devleti Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in torunu Tarık Sökmenoğlu, Hatay Devleti Başbakanı Abdurrahman Melek’in torunu Mehmet Melek, Hatay Devleti Millet Meclisi Reisi Abdulgani Türkmen’in torunu Dr. Abdulgani Melek ve dönemin tanıklarından Ömer Bayraktar yer aldı.
Tarık Sökmenoğlu, Atatürk’ün neden “Sökmenoğlu” soyadını Tayfur Bey’e verdiğini dinleyicilerle paylaştı. Sökmenoğlu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini şu şekilde aktardı:
“Sen Kayı boyundansın, Artukoğlu Sökmen Bey’in soyundansın. Sökücü bir kişiliğin olduğu için Mürselzade yerine sana Sökmen soyadını veriyorum. Yadigârım olsun”. Sonrasında Mehmet Melek’in yaptığı sunumla oturum devam etti. Melek yapmış olduğu sunumda Abdurrahman Melek’in kısa bir özgeçmişini ve aile hayatından kesitleri izleyicilerle paylaştı.
Mehmet Melek’in ardından söz Abdulgani Melek’e verildi.
Abdulgani Melek, yaşanan sürecin asıl mimarının Mustafa Kemal Atatürk olduğunu ve dedesinin en önemli görevinin Türkleri bir arada tutmak, dağılmamalarını sağlamak olduğunu söyledi.
Ayrıca Hatay Devleti Millet Meclisi Reisi Abdulgani Türkmen’in 1937 yılında babasının konağını tahsis ederek halk evi kurduğunu dile getirdi. “Hatay’a Dair” oturumunun önemli konuklarından, dönemin tanığı Ömer Bayraktar yaşadıklarını izleyicilerle paylaştı. Hatay’ın Anavatan’a katılış sürecinde yaşadıklarını anlattı.
Açılış panelinden sonra eş zamanlı olarak 3 ayrı salonda düzenlenen bilimsel oturumlara geçildi. Toplamda 19 oturumun yapıldığı sempozyumda 77 sunum yapıldı. 5 Nisan Cuma günü sona eren sempozyum Mustafa Kemal Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri ile Hatay protokolü tarafından ilgiyle izlendi.