'İşini İyi Yaparsan Şöhret Gelir, Seni Bulur'
Oyuncu Ali Nuri Türkoğlu: 'İnsan kendi ekolünü, kendi okulunu, fakültesini oluşturmak zorunda. Biz şanslıyız. Ben Tevfik Gelenbe'ye, Salih Kalyon'a, Gazanfer Özcan'a yetiştim. Onlar gerçek rehberlerdi' 'Oyunculuk, entelektüel bir eylemdir. Eğer bilmezseniz duramazsınız. İçini doldurmaya çalışıyoruz biz. Şöhrete endekslemeyin. İşini iyi yaparsan zaten şöhret gelir seni bulur' 'Benim öngörüme göre çok klasik ve nostaljik bir eylem olarak kalacak. İnsanların toplanarak bir şey yapma ihtiyacı, çok kadim bir ihtiyaçtır. Toplu dua, ibadet, toplu seyir gibi. Beraber yapılan şeylerdeki bereket, sinerji, enerji değişmeyecek'
TRT 1'de yayımlanan "Payitaht Abdülhamid" dizisinde "Emanuel Karasu" rolünü canlandıran oyuncu Ali Nuri Türkoğlu, insanın kendi ekolünü, kendi okulunu oluşturmak zorunda olduğunu belirterek, "Oyunculuk, entelektüel bir eylemdir. Eğer bilmezseniz duramazsınız. İçini doldurmaya çalışıyoruz biz. Şöhrete endekslemeyin. İşini iyi yaparsan zaten şöhret gelir seni bulur." dedi.
Türkoğlu, Zeytinburnu Belediyesi tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü gazeteci Bedir Acar'ın üstlendiği, "Sanatın Ustaları Konuşuyor" söyleşisine konuk oldu.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen söyleşiye baston ile gelen oyuncu, Eylül 2018'de geçirdiği trafik kazası dolayısıyla birkaç operasyon geçirdiğini, fizik tedavisinin de halen devam ettiğini söyledi.
Türkoğlu, oyunculuğa ilk kez 17-18 yaşındayken Salih Kalyon tiyatrosunda başladığını dile getirerek, "Orada çok kıymetli ustalar, büyükler, üstatlarla, güzel insanlarla başladım. Kimisi rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin. Başladığımda direkt turnelerle, gerçek seyirciyle hemhal oldum. Onlarla bir arada olmanın avantajlarını yaşadım. Ben alaylı bir oyuncuyum. Konservatuvarlı değilim. O zaman il sayısı daha azdı, benim konservatuvarım 81 il oldu. Usta-çırak ilişkisiyle, gelenekselden yetişmiş biriyim. 'Arap Bacı', 'Bacı Kalfa' karakteriyle tanınan Tevfik Gelenbe, ustalarımdan biriydi." diye konuştu.
Ali Nuri Türkoğlu, ilk rol aldığı dizilerin "Süper Baba" ve "Kuruntu Ailesi" olduğunu, her oyuncunun kendisini geliştirmesi gerektiğini aktararak, şunları kaydetti:
"İnsan kendi ekolünü, kendi okulunu, fakültesini oluşturmak zorunda. Biz şanslıyız. Ben Tevfik Gelenbe'ye, Salih Kalyon'a, Gazanfer Özcan'a yetiştim. Onlar gerçek rehberlerdi. Onlar mı bizi buldu, biz mi onları bulduk? Talih diyelim. Geleneğe göre, usta, çırağını kabul eder, çırak ustayı değil. Herhalde onlar bizi buldu. Şanslıyız. Seyirciyle yüz yüze bir eğitim süreci geçti. Sahnede lafımızı da unuttuk, gülme krizine de girdik. Sahneden de kaçtık. Bazen sahnedeki 12 kişi, tek bir izleyiciye oynadık. Kaç kişi gelirse gelsin, (tiyatro) geleneğe göre oynanır."
- "Son dönemde bir şöhret hastalığı var"
Mesleğinde 27. yılına girdiğini belirten Türkoğlu, "Tiyatrocu hemen para kazanmaz. Şöhret okulu değil burası. Şöhrete endeksli oldu bugün. Son dönemde bir şöhret hastalığı var. Bizde de vardı. Oyuncunun besini alkıştır. Görsel sanatlar, alkışla, beğeniyle, taltifle beslenir. Andy Warhol, o meşhur sözünde 'Herkes bir gün 15 dakikalığına şöhret olacak' demiş. Çok doğru söylemiş. Bir an evvel şöhret olmak, yükselen değer olarak görülüyor. Şöhret olmak, yükselen değer olabilir mi? Şöhret diye bir meslek mi var? Bir adam bir işi çok iyi yaptığı için bir noktaya gelir ya da gelemez. Bundan başka da formülü yoktur." ifadelerini kullandı.
Türkoğlu, kendisinin de oyunculuk dersi verdiğini belirterek, "Ben (derse) gelenlere, 'Hiçbiriniz oyuncu olmak zorunda değilsiniz. Nitelikli tüketici olun yeter. Oyun, film ya da kitap seçin.' diyorum. Biz her ders kitap konuşuyoruz. Kitabın oyunculukla ne alakası var? Çünkü oyunculuk, entelektüel bir eylemdir. Eğer bilmezseniz, duramazsınız. İçini doldurmaya çalışıyoruz biz. Şöhrete endekslemeyin. İşini iyi yaparsan zaten şöhret gelir seni bulur." değerlendirmesinde bulundu.
Proje seçerken role dikkat etmek gerektiğini vurgulayan başarılı sanatçı, "Proje seçmek çok önemli. Rol projeden sonra gelir. Oyuncular maalesef ilk amatör yıllarında role bakar, projeyi atlarlar. Kaç repliğim var? Bana nasıl bir rol veriliyor? Güzel ama proje ne? Projenin derdi ne, sözü ne? Televizyon gibi açık bir kaynak var. Evlerimize korsan olarak giriyor. Yatak odalarımıza, oturma odalarımıza giriyor ve zehir de olabilir, panzehir de olabilir yaptığımız şey." dedi.
- "Tiyatronun ölmesi mümkün değil"
Son dönemde tartışılan henüz vizyondaki filmin, internet üzerinden yayınlanmasının sektöre vereceği zarara da değinen oyuncu, şöyle konuştu:
"Sinemaya gitme alışkanlığımızı bitireceğini düşünüyorum. Yani tamamen iş dijital platforma kaydı. İstediğim zaman ve tek başıma izleyebileceğim bir esneklik sunuyor. Bir süre sonra insanlar, 'Ne lüzumu var 400 kişiyle aynı anda izleyeyim?' diyecek. Algılar değişecek. Fakat bu manada sinema da tiyatro gibi klasikleşecek. Benim öngörüme göre çok klasik ve nostaljik bir eylem olarak kalacak. İnsanların toplanarak bir şey yapma ihtiyacı, çok kadim bir ihtiyaçtır. Toplu dua, ibadet, toplu seyir gibi. Beraber yapılan şeylerdeki bereket, sinerji, enerji değişmeyecek. Mesela tiyatronun ölmesi mümkün değil. Tiyatronun ölmesi için herkesin bir anda lal olması gerekir. Çünkü karşılıklı sohbet etme ihtiyacı ölmedikçe tiyatro da ölmez. Tiyatro karşılıklı sohbet etme halidir."
Oyuncu Türkoğlu, her bireyin kendi işini severek ve en iyi şekilde yapması gerektiğine dikkati çekerek, "Hattat en iyisini çizmek, öğretmen en iyi çocuğu yetiştirmek, mimar en iyisini yapmak için çalışmalı. 'Ayla' ve 'Müslüm' gibi Ahmet Kaya'nın filmini neden çekmiyoruz mesela? Mustafa Uslu diye bir adam çıktı. Biyografi çekerek 6-7 milyonluk gişe yapıyor. Çok iyi işler çekiyor. Umut oldu hepimize. Ben de bir oyuncu olarak umutlandım. Demek ki isteyince oluyor. Parayı da özenli senaristi de işini deliler gibi seven set çalışanını da bulabiliyorsunuz." değerlendirmesinde bulundu.
Hezarfen Ahmet Çelebi'yi oynamak istediğini sözlerine ekleyen Türkoğlu, "Çok bilinmeyen bir hikayesi var. Onu anlatmayı çok isterim. İbn-i Sina'yı ve belki ileride yaşlandığımda da Şeyh Edebali'yi oynamak isterim. Tarih hep bizim tarihimiz." diye konuştu.
Türkoğlu, söyleşinin ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.
Kaynak: AA
Türkoğlu, Zeytinburnu Belediyesi tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü gazeteci Bedir Acar'ın üstlendiği, "Sanatın Ustaları Konuşuyor" söyleşisine konuk oldu.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen söyleşiye baston ile gelen oyuncu, Eylül 2018'de geçirdiği trafik kazası dolayısıyla birkaç operasyon geçirdiğini, fizik tedavisinin de halen devam ettiğini söyledi.
Türkoğlu, oyunculuğa ilk kez 17-18 yaşındayken Salih Kalyon tiyatrosunda başladığını dile getirerek, "Orada çok kıymetli ustalar, büyükler, üstatlarla, güzel insanlarla başladım. Kimisi rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin. Başladığımda direkt turnelerle, gerçek seyirciyle hemhal oldum. Onlarla bir arada olmanın avantajlarını yaşadım. Ben alaylı bir oyuncuyum. Konservatuvarlı değilim. O zaman il sayısı daha azdı, benim konservatuvarım 81 il oldu. Usta-çırak ilişkisiyle, gelenekselden yetişmiş biriyim. 'Arap Bacı', 'Bacı Kalfa' karakteriyle tanınan Tevfik Gelenbe, ustalarımdan biriydi." diye konuştu.
Ali Nuri Türkoğlu, ilk rol aldığı dizilerin "Süper Baba" ve "Kuruntu Ailesi" olduğunu, her oyuncunun kendisini geliştirmesi gerektiğini aktararak, şunları kaydetti:
"İnsan kendi ekolünü, kendi okulunu, fakültesini oluşturmak zorunda. Biz şanslıyız. Ben Tevfik Gelenbe'ye, Salih Kalyon'a, Gazanfer Özcan'a yetiştim. Onlar gerçek rehberlerdi. Onlar mı bizi buldu, biz mi onları bulduk? Talih diyelim. Geleneğe göre, usta, çırağını kabul eder, çırak ustayı değil. Herhalde onlar bizi buldu. Şanslıyız. Seyirciyle yüz yüze bir eğitim süreci geçti. Sahnede lafımızı da unuttuk, gülme krizine de girdik. Sahneden de kaçtık. Bazen sahnedeki 12 kişi, tek bir izleyiciye oynadık. Kaç kişi gelirse gelsin, (tiyatro) geleneğe göre oynanır."
- "Son dönemde bir şöhret hastalığı var"
Mesleğinde 27. yılına girdiğini belirten Türkoğlu, "Tiyatrocu hemen para kazanmaz. Şöhret okulu değil burası. Şöhrete endeksli oldu bugün. Son dönemde bir şöhret hastalığı var. Bizde de vardı. Oyuncunun besini alkıştır. Görsel sanatlar, alkışla, beğeniyle, taltifle beslenir. Andy Warhol, o meşhur sözünde 'Herkes bir gün 15 dakikalığına şöhret olacak' demiş. Çok doğru söylemiş. Bir an evvel şöhret olmak, yükselen değer olarak görülüyor. Şöhret olmak, yükselen değer olabilir mi? Şöhret diye bir meslek mi var? Bir adam bir işi çok iyi yaptığı için bir noktaya gelir ya da gelemez. Bundan başka da formülü yoktur." ifadelerini kullandı.
Türkoğlu, kendisinin de oyunculuk dersi verdiğini belirterek, "Ben (derse) gelenlere, 'Hiçbiriniz oyuncu olmak zorunda değilsiniz. Nitelikli tüketici olun yeter. Oyun, film ya da kitap seçin.' diyorum. Biz her ders kitap konuşuyoruz. Kitabın oyunculukla ne alakası var? Çünkü oyunculuk, entelektüel bir eylemdir. Eğer bilmezseniz, duramazsınız. İçini doldurmaya çalışıyoruz biz. Şöhrete endekslemeyin. İşini iyi yaparsan zaten şöhret gelir seni bulur." değerlendirmesinde bulundu.
Proje seçerken role dikkat etmek gerektiğini vurgulayan başarılı sanatçı, "Proje seçmek çok önemli. Rol projeden sonra gelir. Oyuncular maalesef ilk amatör yıllarında role bakar, projeyi atlarlar. Kaç repliğim var? Bana nasıl bir rol veriliyor? Güzel ama proje ne? Projenin derdi ne, sözü ne? Televizyon gibi açık bir kaynak var. Evlerimize korsan olarak giriyor. Yatak odalarımıza, oturma odalarımıza giriyor ve zehir de olabilir, panzehir de olabilir yaptığımız şey." dedi.
- "Tiyatronun ölmesi mümkün değil"
Son dönemde tartışılan henüz vizyondaki filmin, internet üzerinden yayınlanmasının sektöre vereceği zarara da değinen oyuncu, şöyle konuştu:
"Sinemaya gitme alışkanlığımızı bitireceğini düşünüyorum. Yani tamamen iş dijital platforma kaydı. İstediğim zaman ve tek başıma izleyebileceğim bir esneklik sunuyor. Bir süre sonra insanlar, 'Ne lüzumu var 400 kişiyle aynı anda izleyeyim?' diyecek. Algılar değişecek. Fakat bu manada sinema da tiyatro gibi klasikleşecek. Benim öngörüme göre çok klasik ve nostaljik bir eylem olarak kalacak. İnsanların toplanarak bir şey yapma ihtiyacı, çok kadim bir ihtiyaçtır. Toplu dua, ibadet, toplu seyir gibi. Beraber yapılan şeylerdeki bereket, sinerji, enerji değişmeyecek. Mesela tiyatronun ölmesi mümkün değil. Tiyatronun ölmesi için herkesin bir anda lal olması gerekir. Çünkü karşılıklı sohbet etme ihtiyacı ölmedikçe tiyatro da ölmez. Tiyatro karşılıklı sohbet etme halidir."
Oyuncu Türkoğlu, her bireyin kendi işini severek ve en iyi şekilde yapması gerektiğine dikkati çekerek, "Hattat en iyisini çizmek, öğretmen en iyi çocuğu yetiştirmek, mimar en iyisini yapmak için çalışmalı. 'Ayla' ve 'Müslüm' gibi Ahmet Kaya'nın filmini neden çekmiyoruz mesela? Mustafa Uslu diye bir adam çıktı. Biyografi çekerek 6-7 milyonluk gişe yapıyor. Çok iyi işler çekiyor. Umut oldu hepimize. Ben de bir oyuncu olarak umutlandım. Demek ki isteyince oluyor. Parayı da özenli senaristi de işini deliler gibi seven set çalışanını da bulabiliyorsunuz." değerlendirmesinde bulundu.
Hezarfen Ahmet Çelebi'yi oynamak istediğini sözlerine ekleyen Türkoğlu, "Çok bilinmeyen bir hikayesi var. Onu anlatmayı çok isterim. İbn-i Sina'yı ve belki ileride yaşlandığımda da Şeyh Edebali'yi oynamak isterim. Tarih hep bizim tarihimiz." diye konuştu.
Türkoğlu, söyleşinin ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.