Bodrum'un Fedakar 'Süper Babaannesi'
Bodrum'da, yaklaşık 7 yıl önce annesinin terk ettiği 9 yaşındaki serebral palsi hastası Gülsiye'ye, babaannesi özveriyle bakıyor Fedakar babaanne Gülsiye Duran: 'Gülsiye artık benim çocuğum olacak. Ben yaklaşık iki yıl önce velayet davası açtım ve artık son mahkeme kaldı. Gülsiye artık mahkeme bittikten sonra dedesinin sigortasından yararlanacak. Resmen dedesiyle benim çocuğum olmuş olacak. O bizim evimizin altın topu' 'Benim Gülsiye'yle ilgili hayalim o yürüsün, ben elimden geleni yapacağım. Onun okullara gitmesini, ellerini kullanabilmesini istiyorum'
ALİ BALLI - Muğla'nın Bodrum ilçesinde, yaklaşık 7 yıl önce annesinin terk ettiği 9 yaşındaki serebral palsi hastası Gülsiye'ye, babaannesi gözü gibi bakıyor.
Bodrum'un Kızılağaç Mahallesi'nde yaşamını sürdüren iki çocuk annesi 53 yaşındaki Gülsiye Duran ve eşi işçi emeklisi eşi, oğullarını 2008 yılında evlendirdi.
Bu evlilikten bir kız çocuğu dünyaya geldi. Çift, kızlarına babaanne "Gülsiye"nin adını verdi. Gülsiye, doğum sırasında yaşadığı serebral palsi (beyin hasarı) rahatsızlığı nedeniyle engelli olarak doğdu. Bir süre sonra aralarında anlaşmazlık başgösteren çift ise 7 yıl önce boşandı.
Anne başka bir ilde yaşamını sürdürürken, engelli çocuğun bakımını ise babaannesine bırakarak ilçedeki bir oto yıkamacıda çalışan baba da tek başına bir evde yaşamaya başladı.
Çocuğu benimseyen babaanne Gülsiye Duran, hiç yüksünmeden yaklaşık 5 yıldır torununu hafta içi her gün, evden tekerlekli sandalyeyle çıkartıp, gelişmesi ve iyi vakit geçirmesi için iki ayrı engelliler okuluna götürüyor.
Babaanne Gülsiye Duran, AA muhabirine, torununa yıllardır kendisinin baktığını belirterek, "Çocuğu almak istemedi. Doğduğu günden bu yana, 2,5 yaşından beri ben bakıyorum." dedi.
Torunu Gülsiye'nin neredeyse ölü olarak doğduğunu ve yapılan bir dizi tedavi sonucu hayata döndürüldüğünü ifade eden Duran, şöyle konuştu:
"Torunum doğum anında oksijensiz kaldığı için serebral palsi hastası olarak dünyaya geldi. Doktor hatasından dolayı bu sıkıntıyı yaşadık. Kalbinden iğne yaparak canlandırdılar. Bir ay İzmir'de bir hastane kuvözde kaldı. Sık sık hastane sürecimiz oldu. Anne gittikten sonra hastalık nöbetlerimiz daha da çoğaldı. Onun için sık sık hastanede yatıyorduk. Şu anda durumu ilk günlere göre daha iyi."
Çok zor günler geçirdiğini ve çok uzun süredir torununa kendisinin baktığını ifade eden Duran, "7 yıldır Gülsiye'ye ben bakıyorum. Zaten daha önce de ben bakıyordum, benimle yatıp benimle kalkıyordu. Artık komple ben bakmaya başladım." ifadelerini kullandı.
Hayatını torununa adadığını söyleyen Duran, bütün ihtiyaçlarını kendisinin karşıladığını, onu, 5 yıldır hafta içi her gün kendi çabalarıyla iki ayrı engelliler okuluna götürdüğünü aktardı.
- "O bizim evimizin 'altın topu"
Gülsiye'nin velayetini almak için annesine dava açtığını da anlatan Duran, şunları söyledi:
"Gülsiye artık benim çocuğum olacak. Ben yaklaşık iki yıl önce velayet davası açtım ve artık son mahkeme kaldı. Gülsiye artık mahkeme bittikten sonra dedesinin sigortasından yararlanacak. Resmen dedesiyle benim çocuğum olmuş olacak. O bizim evimizin 'altın topu.' Akşam olduğu zaman dedesiyle bizim yaşam kaynağımız. Engelli olduğu için çok fazla insan bizimle arkadaşlık yapmıyor, yanımıza gelmek istemiyor. Sanki bir şey varmış gibi. Evin içinde sadece televizyon izler, ev işi yaparız. O şekilde zaman geçiririz. Gülsiye artık hem torun hem de üçüncü çocuğumuz oldu. Ben doğursaydım belki de bu kadar bakamazdım. Kendi çocuklarıma bile bu kadar bakmadım. Gülsiye'nin her şeyi bende özel oluyor, yemekleri de ona göre yaparım. Bundan sonra da öyle olacak."
- "Dünya tersine dönse onu başkasına bırakmam"
Torununun dedesine hem "dede" hem de "baba" dediğini belirten Duran, "Kendi babasını haftada bir iki gün eve gelip gidiyor ve o zaman görüyor. Bazen biz babasına uğruyoruz. Ama torunumu bırakmıyorum. Dünya tersine dönse onu başkasına bırakmam. Gülsiye benden başkasıyla asla yemek yemez, dedesi bile yemek yediremez." dedi.
Torununun ilaçlarının düzenli şekilde verilmesi gerektiğini anlatan Duran, her gün kullandığı 4-5 ilacının olduğunu, periyodik olarak da İzmir'de hastanelere kontrole gittiklerini aktardı.
- Sokaktaki tavırlar üzüyor
Duran, tek hayalinin bir gün torununun yürüdüğünü görmek olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Benim Gülsiye'yle ilgili hayalim o yürüsün. Ben elimden geleni yapacağım. Onun okullara gitmesini istiyorum, ellerini kullanabilmesini istiyorum. O yürüsün, konuşsun, kendisini ifade etsin, tezgahın üzerinden yemeğini alsın, tuvalete gidebilsin, derdini anlatabilsin bu bana yeter. Fazla bir şeyde gözüm yok. Çok büyük hayal değil ama benim çok önemli. Sokakta ve toplu taşıma araçlarında sorun yaşıyoruz. Bazı dolmuşçular bizimle çok yakından ilgilenirken, bazıları almak istemiyor. Binerken yüzleri değişiyor. Biz böyle olsun istemezdik. Allah böyle istedi, böyle oldu. Bizi küçük görmesinler. Biz de insanız. Bu çocuğun gezmeye de tedaviye gitmeye de hakkı var. Bu tür olaylar yaşansın istemiyorum. Bize acıyarak bakmasınlar."
Fedakar babaanne, evde bakım hizmeti için devletten aldığı bin 300 liranın torununun bakım masrafları için yetmediğini, oğlunun da maddi durumunun çok iyi olmadığını belirtti.
Kaynak: AA
Bodrum'un Kızılağaç Mahallesi'nde yaşamını sürdüren iki çocuk annesi 53 yaşındaki Gülsiye Duran ve eşi işçi emeklisi eşi, oğullarını 2008 yılında evlendirdi.
Bu evlilikten bir kız çocuğu dünyaya geldi. Çift, kızlarına babaanne "Gülsiye"nin adını verdi. Gülsiye, doğum sırasında yaşadığı serebral palsi (beyin hasarı) rahatsızlığı nedeniyle engelli olarak doğdu. Bir süre sonra aralarında anlaşmazlık başgösteren çift ise 7 yıl önce boşandı.
Anne başka bir ilde yaşamını sürdürürken, engelli çocuğun bakımını ise babaannesine bırakarak ilçedeki bir oto yıkamacıda çalışan baba da tek başına bir evde yaşamaya başladı.
Çocuğu benimseyen babaanne Gülsiye Duran, hiç yüksünmeden yaklaşık 5 yıldır torununu hafta içi her gün, evden tekerlekli sandalyeyle çıkartıp, gelişmesi ve iyi vakit geçirmesi için iki ayrı engelliler okuluna götürüyor.
Babaanne Gülsiye Duran, AA muhabirine, torununa yıllardır kendisinin baktığını belirterek, "Çocuğu almak istemedi. Doğduğu günden bu yana, 2,5 yaşından beri ben bakıyorum." dedi.
Torunu Gülsiye'nin neredeyse ölü olarak doğduğunu ve yapılan bir dizi tedavi sonucu hayata döndürüldüğünü ifade eden Duran, şöyle konuştu:
"Torunum doğum anında oksijensiz kaldığı için serebral palsi hastası olarak dünyaya geldi. Doktor hatasından dolayı bu sıkıntıyı yaşadık. Kalbinden iğne yaparak canlandırdılar. Bir ay İzmir'de bir hastane kuvözde kaldı. Sık sık hastane sürecimiz oldu. Anne gittikten sonra hastalık nöbetlerimiz daha da çoğaldı. Onun için sık sık hastanede yatıyorduk. Şu anda durumu ilk günlere göre daha iyi."
Çok zor günler geçirdiğini ve çok uzun süredir torununa kendisinin baktığını ifade eden Duran, "7 yıldır Gülsiye'ye ben bakıyorum. Zaten daha önce de ben bakıyordum, benimle yatıp benimle kalkıyordu. Artık komple ben bakmaya başladım." ifadelerini kullandı.
Hayatını torununa adadığını söyleyen Duran, bütün ihtiyaçlarını kendisinin karşıladığını, onu, 5 yıldır hafta içi her gün kendi çabalarıyla iki ayrı engelliler okuluna götürdüğünü aktardı.
- "O bizim evimizin 'altın topu"
Gülsiye'nin velayetini almak için annesine dava açtığını da anlatan Duran, şunları söyledi:
"Gülsiye artık benim çocuğum olacak. Ben yaklaşık iki yıl önce velayet davası açtım ve artık son mahkeme kaldı. Gülsiye artık mahkeme bittikten sonra dedesinin sigortasından yararlanacak. Resmen dedesiyle benim çocuğum olmuş olacak. O bizim evimizin 'altın topu.' Akşam olduğu zaman dedesiyle bizim yaşam kaynağımız. Engelli olduğu için çok fazla insan bizimle arkadaşlık yapmıyor, yanımıza gelmek istemiyor. Sanki bir şey varmış gibi. Evin içinde sadece televizyon izler, ev işi yaparız. O şekilde zaman geçiririz. Gülsiye artık hem torun hem de üçüncü çocuğumuz oldu. Ben doğursaydım belki de bu kadar bakamazdım. Kendi çocuklarıma bile bu kadar bakmadım. Gülsiye'nin her şeyi bende özel oluyor, yemekleri de ona göre yaparım. Bundan sonra da öyle olacak."
- "Dünya tersine dönse onu başkasına bırakmam"
Torununun dedesine hem "dede" hem de "baba" dediğini belirten Duran, "Kendi babasını haftada bir iki gün eve gelip gidiyor ve o zaman görüyor. Bazen biz babasına uğruyoruz. Ama torunumu bırakmıyorum. Dünya tersine dönse onu başkasına bırakmam. Gülsiye benden başkasıyla asla yemek yemez, dedesi bile yemek yediremez." dedi.
Torununun ilaçlarının düzenli şekilde verilmesi gerektiğini anlatan Duran, her gün kullandığı 4-5 ilacının olduğunu, periyodik olarak da İzmir'de hastanelere kontrole gittiklerini aktardı.
- Sokaktaki tavırlar üzüyor
Duran, tek hayalinin bir gün torununun yürüdüğünü görmek olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Benim Gülsiye'yle ilgili hayalim o yürüsün. Ben elimden geleni yapacağım. Onun okullara gitmesini istiyorum, ellerini kullanabilmesini istiyorum. O yürüsün, konuşsun, kendisini ifade etsin, tezgahın üzerinden yemeğini alsın, tuvalete gidebilsin, derdini anlatabilsin bu bana yeter. Fazla bir şeyde gözüm yok. Çok büyük hayal değil ama benim çok önemli. Sokakta ve toplu taşıma araçlarında sorun yaşıyoruz. Bazı dolmuşçular bizimle çok yakından ilgilenirken, bazıları almak istemiyor. Binerken yüzleri değişiyor. Biz böyle olsun istemezdik. Allah böyle istedi, böyle oldu. Bizi küçük görmesinler. Biz de insanız. Bu çocuğun gezmeye de tedaviye gitmeye de hakkı var. Bu tür olaylar yaşansın istemiyorum. Bize acıyarak bakmasınlar."
Fedakar babaanne, evde bakım hizmeti için devletten aldığı bin 300 liranın torununun bakım masrafları için yetmediğini, oğlunun da maddi durumunun çok iyi olmadığını belirtti.