Seyyid Ahmet Arvasi Vefatının 30. Yılında Bursa'da Anıldı
Asrın Yesevi’si, Türk-İslam ülküsünün mimarlarından mütefekkir ve yazar merhum Seyyid Ahmet Arvasi, vefatının 30. yılında Bursa’da düzenlenen programla anıldı. Yazar Hayati İnanç, "Bugünkü Avrupa’nın entellektüel sermayesinde en az yüzde 50 payı olan Nizamiye Medreselerinin, bu büyük hizmetin arka planında Türk’ün gücü, Türk’ün sponsorluğu vardır. En azından gözden kaçmamalıdır, bilinmelidir. Ahmet Arvasi merhum sayesinde bunlar bilinmektedir" dedi. Prof. Dr. Osman Kemal Kayra ise, Ahmet Arvasi’nin ülkücü hareketin rastgele bir hareket olmaktan çıkıp İslami potansiyel kazanmasında Anadolu’nun her bir şehrinde gayret sarf ettiğini dile getirdi.
Tayyare Kültür Merkezi’nde gazeteci Hüseyin Sarıkoç yönetiminde "Asrın Yesevi’si Seyyid Ahmet Arvasi" anma toplantısı düzenlendi.
Panele Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Prof. Dr. Osman Kemal Kayra, Dr. İbrahim Sena Arvas, Edebiyatçı Yazar Hayati İnanç, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dr. İsmail Kapan, İhlas Haber Ajansı Haber Koordinatörü İrfan Altıkardeş, İhlas Haber Ajansı Bursa Bölge Müdürü İhsan Altıkardeş, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Gazetesi ve Fikirevim’in düzenlediği programda Seyyid Ahmet Arvasi’nin düşünceleri ve hayatı anlatıldı.
"Amacımız onun fikirlerinin gelecek nesiller tarafından ilham kaynağı olarak anılması"
Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan, "Bilgi eğitimci, büyük mütefekkir, rehber şahsiyet Seyyid Ahmet Arvasi hocamızı vefatının 31. yılında yad ediyoruz. Seyyid Ahmet Arvasi hocamızı anmak üzere 2 hafta önce bu maksatla Erzurum’da bulunduk. Ondan evvel Tokat’ta, ondan evvel de Balıkesir’de program düzenledik. Merhum Ahmet Arvasi hocamızı ülkemizde yaygın olarak yad etmemizin sebebi şüphesiz onun fikirlerini toplamak, toplumda iyice kök salması ve gelecek nesiller tarafından ilham kaynağı olarak alınması, kitaplarının daha çok okunması içindir. Başlı başına bir ekol, bir mektep olan Arvasi hocamızın düşünceleri üzerine onlarca yüksek lisans ve doktora tezleri yapılıyorken onun adına yeni enstitüler kurulmasını, üniversitelerde onun eğitime dair fikirlerini işleyen kürsüler inşa edilmesini arzu ediyoruz. Unutmayalım ki Ahmet Arvasi hocamız Türk milletinin ilim ve medeniyet yarışında zirveye çıkması için ömrünü vakfetmiş muhteşem bir eğitimcidir. Bir yazısında bize şöyle sesleniyor; ’Gücüm yetseydi ve imkânım olsaydı hemen her gün ve her saat bütün İslam dünyasına, bütün Türk dünyasına şöyle seslenmek isterdim; Ey üç asırdır adeta verasını yitirmiş olan kardeşlerim, kalkıp hep birlikte bizde yarışa katılalım. Bırakalım bu yabancı mukallitliğini, bizde dehamızı yeniden diriltelim. Yeniden iş ve eserlerimiz ile dünyaya meydan okuyalım. Dünyada meydana gelen gelişmelerin seyircisi olmayı bırakalım, aktörü olalım” diye konuştu
"Seyyid Ahmet Arvasi sıradan biri değildi, geldiğimiz noktada onun önemi net bir şekilde anlaşılıyor"
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ise, "Ahmet Arvasi’yi anmak adına buraya geldik. Öncelikle Türkiye gazetesine ve yakinen tanıdığım İsmail ağabeye çok teşekkür ediyorum. Toplumda söylediği sözlerle, hal, hareket ve tavırlarıyla ve davranışlarıyla başkalarını etkileyen, topluma önder olan insanlar vardır. Seyyid Ahmet Arvasi de bunlardan bir tanesi. Merhum farklı şehirlerde okul ve enstitülerde öğretmenlik yaparken hem öğrencilerine hem de meslektaşlarına tesir eden bir eğitimciydi. Farklı bir eğitimciydi. Toplumları ve kitleleri etkiliyordu. Tabii Osman Yüksel Serdengeçti, Nurettin Topçu, Necip Fazıl gibi ilim ve fikir adamlarıyla aynı dönemde yaşadı. Onlarla aynı hissiyatı paylaşıp yeni fikirler üretti. Asrın Yesevi’si ünvanı verildi kendisine, dolayısıyla Seyyid Ahmet Arvasi sıradan bir kişi değildi. Genç yaşta ahirete göçmesine rağmen 56 yıllık ömrüne çok büyük işler sığdırdı. Onun sık sık öğrencilerine söylediği bir söz vardı. Tük’e düşmanlık İslama düşmanlıktır. Anadolu Türk’ü güçsüz olursa Türk ve İslam dünyası esaret altında olur. Bu iki dünyanın kurtuluşu Türkiye’nin maddi ve manevi güçlenmesi ile olur.’ Geldiğimiz noktada bunun ne kadar değerli ve önemli olduğunu bir kez daha çok net bir şekilde görüyoruz. Türkiye gerçekten sıradan bir ülke değil. Türkiye’de yaşayan Türk insanına çok önemli görevler düşüyor. Bu milletin dirayetine, gücüne bakan çok milletler var. Bu sebeple Ahmet Arvasi gibi Hakk’ın rahmetine kavuşmuş tüm büyüklerimizi rahmetle anıyorum" dedi.
"Ahmet Arvasi, ülkücü hareketin rastgele bir hareket olmaktan çıkıp İslami potansiyel kazanmasında Anadolu’nun her bir şehrinde gayret sarf etti"
Toplantının bir diğer konuşmacısı Prof Dr. Osman Kemal Kayra, Ahmet Arvasi Hoca’yı en kritik dönemde İstanbul Fikirtepe Eğitim Enstitüsünde çalışırken tanıdığını belirterek, "Yaklaşık 10 yıl beraberliğimiz oldu. 3 yıl eğitim enstitüsünde, sonra beraberliğimiz sürdü. Fikir olarak insanlara örneklik yapacak büyükler birer birer kayboluyor. Ondan bana kalan çok güzel hatıralar var. Bizim çalıştığımız 75 dönemi Türkiye’de ortalama her gün 40 kişinin öldüğü, İstanbul’da da 25 kişinin öldüğü bir dönemdi. İki kutup vardı, İstanbul Teknik Üniversitesi solun karargâhı, İstanbul Fikirtepe Eğitim Enstitüsü sağın karargâhı, ülkücü hareketin merkeziydi. Bizi oraya topladılar, çok karışık bir dönemdi. Bir kadro kuruldu gençleri eğitmek maksadıyla, orada Ahmet Arvasi ağabey devreye girdi. O kadar önemli bir şahsiyet ki, bir defa ülkücü hareketin rastgele bir hareket olmaktan çıkıp İslami potansiyel kazanmasında Anadolu’nun her bir şehrinde gayret sarf etti. Ve o gençlik Ahmet Arvasi hoca dışında kimseyi dinlemezdi. Fikirtepe Eğitim Enstitüsünün 400 kişilik bir spor salonu vardı. Dr. Ahmet Hamdi Turgut Beden Eğitim Spor Bölümünün başkanıydı, sağ olsun spor salonunu bize tahsis etti. Orayı mescit yaptık. O kadar önemli ki bunlar, okulun bahçesinde ezan okundu. Okul ne halden ne hale değişti. Öğrencilerimize namaz kıldıktan sonra boş kalan zamanlarımızda Kur’an-ı Kerim bilenlerimiz Kur’an öğretmeye başladı.
Okul bir Marksist yuvasından inanmış insanların olduğu bir yer haline geldi" dedi.
Ahmet Arvisi’nin çevresindeki insanların "Abi senin ne işin var siyasetle" sözlerine karşılık çok net cevap verdiğini belirten Kayra, "Milliyetçi Hareket Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi idi. Onun şu sözünü hiç unutamam, ’Bu kadar gencin olduğu bir kitleyi benim terk etmem mümkün değildir. Bu gençleri eğitmek zorundayız.’ Bana bir defasında demişti ki Muhsin Yazıcıoğlu’nu görürsen söyle bana mutlaka uğrasın, çünkü bu hareketin gelecekteki lideri odur dedi.
Muhsin Yazıcıoğlu hapisten çıktığında Trabzon’da düğün salonunda bir konferans verecekti. Muhsin Bey’e gittim söyledim. Ahmet Arvasi’yi mutlaka gör, seninle görüşmek istiyor. Fakat ne yazık ki bir daha görüşemediler. İrfan Öğütçü bizim eğitim enstitümüzdeki şehitlerimizden bir tanesidir. Onu kabre koyarken mezarda kefeni açıldı ve kurşun yarası gözüktü. Arvasi hoca bana dedi ki, ’Osman Bey şurada açmış olan gülü görüyor musun?’ Kendisine iki yerde vefa gösterisi yapıldı, bir Fikirtepe Eğitim Enstitüsü, iki Türkiye Gazetesi. Hayatının sıkıntılara uğramış olduğu dönemde, aksiyondan tecrit edildiği dönemde Türkiye Gazetesi devreye girdi ve ondan sonra yazılarıyla kendisi Türk milletine faydalı olmaya çalıştı" diye konuştu.
Osman Kemal Kayra sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Türk İslam düşüncesini, tefekkür sistemini İslami platforma oturtarak Türkü İslamiyet’in o güzel kılıfında insanlara sunmayı başarabilmiş bana göre tek insan Ahmet Arvasi’dir. İkincisini aramak beyhudedir. Milliyetçiler Derneğinde bu fikri sarmala kapılmış Türk aydınlarından biri konuşma gerçekleştiriyordu 76 yılında, biz çıkıp namaz kılıp geliyoruz. Ona dediler ki hocam namaz geçiyor, ’Biz otururken de, konuşurken de namazımızı kılarız’ dedi.
Bakın bu sözde aydınlar bir ekol yetiştirdi. Ahmet Arvasi hoca ne yaptı, konuşmaların en mühim zamanında hadi gençler cemaatle namazımızı kılalım derdi. Münferit namaz kılmayı bile yasaklamıştı, her zaman cemaatle namaz kılma şuurunu aşılardı. Ahmet Arvasi cebinde takkeler taşırdı, takkesiz gelen gençlere takke hediye ederdi. Bu sünneti ihmal etmezdi. Tanıtım filminde de gördünüz pantolonumun cebinde kalmıştı diyor takkem, en darmadağın olduğum zaman. Küçümsenen bu sünnete ne kadar büyük değer verdiğine ben şahidim."
"İslamiyet’in doğru şekilde öğrenilmesi onun için çok önemliydi"
Toplantıya katılan Seyyid Ahmet Arvasi’nin oğlu Murat Arvasi ise, "Rahmetli babam bize göre de çok genç yaşta vefat etmiştir. Vefat ettiğinde ben 28 yaşındaydım, aradan 30 yıl geçti. Aradan geçen bu kadar yıl bize ailesine sanki 3 yıl gibi geliyor. Yokluğunu pek hissetmiyoruz. Düzenlenen bu tür organizasyonlarda siz sevenlerini görmek, rahmetli babamın temiz ruhaniyetinin sizlerle iftihar etmesine neden olmakta" dedi.
Arvasi, "Rahmetli babam şehit olarak vefat etmiştir. Biz böyle inanıyoruz. Ayeti kerime mealinde buyuruyor ki; Allah yolunda ölenlere ölü demeyin, onlar sizin bilmediğiniz şekilde diridirler ve hayattadırlar. Rahmetli babam elbette ki şehittir. Çünkü daktilosu başında küfürlerle, putlarla, zulümlerle ve sinsice dini tahrip etmeye çalışanlarla mücadele ederken ruhunu teslim etmiştir. Rahmetli babam aynı zamanda büyük bir alimdir ve mütefekkirdir. Küfrün en şiddetli olduğu, aydınların ve ilim tahsil edenlerin oluk oluk küfürlere kapıldıkları gençlik zamanlarından başlayıp ilerleyen yıllarda hem doğunun hem batının dünyayı etkileyen bütün filozoflarının tezlerini, fikirlerini hem de İslam dünyasının alim ve mütefekkirlerini detaylı bir şekilde incelemiş, birbirleriyle karşılaştırmış, neticede özlerini kavramış, bilhassa İmam’ı Gazali Hazretleri’nin hepsini mağlup ettiğini, halbuki batıdaki terimler ile aynı anlamlara gelen terimler kullandığını, her nedense unutturulmaya çalışılan bir dev olduğunu, onun eserlerinin iyi etüt edilmesi gerektiğini söylemişlerdi. Dolayısıyla küfrün filozoflarına çok rahat cevaplar bulmakta ve vereceği zararları kolayca püskürtebilmekteydi" dedi.
Rahmetli babasının hassas olduğu konulardan birinin de İslamiyet’in doğru şekilde öğrenilmesi, yaşanılması, tahribatlardan korunması, sinsi veya açık tahrip etmeye çalışanlarla oldukça ciddi mücadele edilmesi gerektiği olduğunu belirten Murat Arvasi, "Çünkü İslamiyet adına ortaya çıkan bir sürü akım, hareket, grup, oluşum var. Bunların hepsinin birleştiği hususlar da var, ayrıldıkları hususlar da var. Ayrıldıkları hususların önem dereceleri nedir? Bütün bu konuların ailemiz büyüklerinden Osmanlı zamanında müştehitliği devlet tarafından tasdiklenmiş üstat Necip Fazıl ve büyük alim ve veli Hüseyn Hilmi Işık Efendi’nin de hocaları Abdulhakim Arvasi Hazretleri’nin bir sohbetlerinde mealen Osmanlı Türklerinin manevi dereceleri Tebe-i Tabei’nden sonra, İslamiyet’e hizmetleri ise Eshab-ı Kiram’dan sonra gelir buyurmuşlar. Bu açıklama bizlere yeter" diye konuştu.
"Huzursuzluk ve kaos ortamında mum gibi parladı"
Toplantıya katılan Edebiyatçı Yazar Hayati İnanç ise Ahmet Arvasi’ye yapılan asrın Yesevi’si benzetmesinin tam isabet olduğunu belirterek, "Tam da öyle biriydi. Şaşkın ördek gibi dolaşırdık İstanbul’da. 80’li yıllar her şey olumsuz, perişan vaziyetteyiz, tam adını söyleyeceksek dalalet ve küfür hakim. Üniversiteye girmişim İstanbul Hukuk Fakültesi’nde kapıya yakın diye oturduğum koltukta arbede olursa kolay kaçayım diye oturuyorum. İsmail Kapan ağabeyim de üst sınıflarda, isimlerini görmekle ferahladığımız kişiler vardı. Tam bir huzursuzluk ortamı, kaos ortamı ve orada Ahmet Arvasi merhum mum gibi parlıyor. Yazısını her Allah’ın günü su içer gibi heyecanla bekleyip mütalaa ederdik. Bende bıraktığı en derin iz şudur. Son derece karmaşık konulara, zor düşünülen, zor konuşulan sahalarda kalem oynatmasına rağmen tam bir emniyet ve sükun ile yazılarını okurdunuz, size hastalık, şüphe ihraz etmez tam tersine bir emniyet verir, kalbinize kuvvet verir, cesaret verir, sizi teşvik eder. O camiaya her zaman saygıyla baktım. Zaman zaman içlerinde bulundum. Bugün geldiğimiz noktada içinde bulunduğumuz tarih koridorunda geldiğimiz yerde sanki çok ihtiyacımız var. Hakikaten dönüp dönüp baksak iyi olacak. Diyalektiğimiz ve estetiğimizi, kendini arayan insanı tekrar okumak ihtiyacındayız sanki" dedi.
"Avrupa’nın entelektüel sermayesinde yüzde 50 payı olan Nizamiye Medreselerinin arka planında Türk’ün sponsorluğu vardır, merhum Ahmet Arvasi sayesinde bunlar bilinmektedir"
Hayati İnanç, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç’un ricası üzerine Türk’ün İslamiyet’e hizmetini anlatan anektodu toplantıya katılan davetlilere anlattı. İnanç, "İmam-ı Gazali Hazretleri Rahmetullahialeyh malum 450 yılında doğdu, 505 yılında vefat etti. Toplam 55 yıllık ömrü vardı, bu ömre 450 kitap sığdı, fazlasına da rivayetler vardı. Yazdığı kitaplardan 3’ü bugün Oxford’da an itibariyle halen ders kitabı. Böyle bir hizmetin arka planını merhum Ahmet Arvasi’den öğrendik. Onu arz etmek istiyorum. İmam-ı Gazali Hazretleri hizmetini yapmaya başladığında henüz 30’lu yaşlardaydı. İlim tahsilini bitirmişti, yaymak istiyordu. Fakat Arap olmadığı için önü kesildi. Acem’di, İran’lıydı. O dönemde birkaç Arap devletçikleri vardı, onlar Arap milliyetçiliği yaptılar. Arap olmadığı için hizmet etmek şöyle dursun biraz da mani oldular. İmam-ı Gazali Hazretleri Malazgirt’ten 40 sene sonra vefat etti. Malum Malazgirt’ten yeni geçmiş, iyice güçlenmiş, büyümüş, bir ümit kaynağı haline gelmiş olan Selçuklu Devleti’nde Melik Şah’ın veziri olan Nizamül Mülk ile tanıştı ve meramını anlattı. ’Hizmet etmek istiyorum ama Arap olmadığım için yolum kesiliyor. Sizde Türk olduğunuzdan ben Türk olmadığımdan acaba yolum kesilir mi? Bana nasıl bakarsınız? Hizmetime siz ne dersiniz? Bana ne dersiniz?’ tarzında bir görüşme olmuştur. Nizamül Mülk’ün cevabı tarihin seyrini değiştirmiştir. Hazretin yaklaşımı şudur; ’Bizim devletimiz emrinizdedir. Bizde alimden üstün ilimden üstün rütbe yok. Biz kana bakmayız, ırka bakmayız, siz emredin biz nerede öleceğiz’ diyerek ihtiyaç nedir diye sordu ve aldığı işaretle devleti emrine verdi. Nizamiye Medreseleri kuruldu, başında İmam-ı Gazali Hazretleri vardı. Vefatına kadar hizmeti yürüttü. Bugünkü Avrupa’nın entelektüel sermayesinde en az yüzde 50 payı olan Nizamiye Medreselerinin bu büyük hizmetin arka planında Türk’ün gücü, Türk’ün sponsorluğu vardır. En azından gözden kaçmamalıdır, bilinmelidir. Ahmet Arvasi merhum sayesinde bunlar bilinmektedir. Yani istikbal köklerde, kökleri hatırlamak anlamında bu anektot önemlidir" dedi.
Anektodu anlatan İnanç’a teşekkür eden Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç, "Bu önemliydi. İşte bu yüzden Ahmet Arvasi Hoca buyuruyor ki, herkese dinini sorarlar Arap’a bile dinini sorarlar ama Türk’e sormazlar. Türk demek zaten Müslüman demek" dedi.
Daha sonra toplantının kapanış konuşmasını yapan Yücel Koç, "Ehl-i Sünnet, doğru itikat sahibi nesiller yetiştirmemiz için Seyyid Ahmet Arvasi hocanın fikirlerini bizim yeni nesillere aktarmamız gerekiyor. Bütün çabamız bunun içindir. Gazetemiz ve kurumumuzun bütün çabaları bunun içindir" diye konuştu.
Toplantıya konuşmacı olarak katılan Ahmet Arvasi’nin yakınlarından Dr. İbrahim Sena Arvas’ta yakınlarından dinlediği hatıraları anlattı.
Kaynak: İHA
Panele Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Prof. Dr. Osman Kemal Kayra, Dr. İbrahim Sena Arvas, Edebiyatçı Yazar Hayati İnanç, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dr. İsmail Kapan, İhlas Haber Ajansı Haber Koordinatörü İrfan Altıkardeş, İhlas Haber Ajansı Bursa Bölge Müdürü İhsan Altıkardeş, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Gazetesi ve Fikirevim’in düzenlediği programda Seyyid Ahmet Arvasi’nin düşünceleri ve hayatı anlatıldı.
"Amacımız onun fikirlerinin gelecek nesiller tarafından ilham kaynağı olarak anılması"
Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan, "Bilgi eğitimci, büyük mütefekkir, rehber şahsiyet Seyyid Ahmet Arvasi hocamızı vefatının 31. yılında yad ediyoruz. Seyyid Ahmet Arvasi hocamızı anmak üzere 2 hafta önce bu maksatla Erzurum’da bulunduk. Ondan evvel Tokat’ta, ondan evvel de Balıkesir’de program düzenledik. Merhum Ahmet Arvasi hocamızı ülkemizde yaygın olarak yad etmemizin sebebi şüphesiz onun fikirlerini toplamak, toplumda iyice kök salması ve gelecek nesiller tarafından ilham kaynağı olarak alınması, kitaplarının daha çok okunması içindir. Başlı başına bir ekol, bir mektep olan Arvasi hocamızın düşünceleri üzerine onlarca yüksek lisans ve doktora tezleri yapılıyorken onun adına yeni enstitüler kurulmasını, üniversitelerde onun eğitime dair fikirlerini işleyen kürsüler inşa edilmesini arzu ediyoruz. Unutmayalım ki Ahmet Arvasi hocamız Türk milletinin ilim ve medeniyet yarışında zirveye çıkması için ömrünü vakfetmiş muhteşem bir eğitimcidir. Bir yazısında bize şöyle sesleniyor; ’Gücüm yetseydi ve imkânım olsaydı hemen her gün ve her saat bütün İslam dünyasına, bütün Türk dünyasına şöyle seslenmek isterdim; Ey üç asırdır adeta verasını yitirmiş olan kardeşlerim, kalkıp hep birlikte bizde yarışa katılalım. Bırakalım bu yabancı mukallitliğini, bizde dehamızı yeniden diriltelim. Yeniden iş ve eserlerimiz ile dünyaya meydan okuyalım. Dünyada meydana gelen gelişmelerin seyircisi olmayı bırakalım, aktörü olalım” diye konuştu
"Seyyid Ahmet Arvasi sıradan biri değildi, geldiğimiz noktada onun önemi net bir şekilde anlaşılıyor"
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ise, "Ahmet Arvasi’yi anmak adına buraya geldik. Öncelikle Türkiye gazetesine ve yakinen tanıdığım İsmail ağabeye çok teşekkür ediyorum. Toplumda söylediği sözlerle, hal, hareket ve tavırlarıyla ve davranışlarıyla başkalarını etkileyen, topluma önder olan insanlar vardır. Seyyid Ahmet Arvasi de bunlardan bir tanesi. Merhum farklı şehirlerde okul ve enstitülerde öğretmenlik yaparken hem öğrencilerine hem de meslektaşlarına tesir eden bir eğitimciydi. Farklı bir eğitimciydi. Toplumları ve kitleleri etkiliyordu. Tabii Osman Yüksel Serdengeçti, Nurettin Topçu, Necip Fazıl gibi ilim ve fikir adamlarıyla aynı dönemde yaşadı. Onlarla aynı hissiyatı paylaşıp yeni fikirler üretti. Asrın Yesevi’si ünvanı verildi kendisine, dolayısıyla Seyyid Ahmet Arvasi sıradan bir kişi değildi. Genç yaşta ahirete göçmesine rağmen 56 yıllık ömrüne çok büyük işler sığdırdı. Onun sık sık öğrencilerine söylediği bir söz vardı. Tük’e düşmanlık İslama düşmanlıktır. Anadolu Türk’ü güçsüz olursa Türk ve İslam dünyası esaret altında olur. Bu iki dünyanın kurtuluşu Türkiye’nin maddi ve manevi güçlenmesi ile olur.’ Geldiğimiz noktada bunun ne kadar değerli ve önemli olduğunu bir kez daha çok net bir şekilde görüyoruz. Türkiye gerçekten sıradan bir ülke değil. Türkiye’de yaşayan Türk insanına çok önemli görevler düşüyor. Bu milletin dirayetine, gücüne bakan çok milletler var. Bu sebeple Ahmet Arvasi gibi Hakk’ın rahmetine kavuşmuş tüm büyüklerimizi rahmetle anıyorum" dedi.
"Ahmet Arvasi, ülkücü hareketin rastgele bir hareket olmaktan çıkıp İslami potansiyel kazanmasında Anadolu’nun her bir şehrinde gayret sarf etti"
Toplantının bir diğer konuşmacısı Prof Dr. Osman Kemal Kayra, Ahmet Arvasi Hoca’yı en kritik dönemde İstanbul Fikirtepe Eğitim Enstitüsünde çalışırken tanıdığını belirterek, "Yaklaşık 10 yıl beraberliğimiz oldu. 3 yıl eğitim enstitüsünde, sonra beraberliğimiz sürdü. Fikir olarak insanlara örneklik yapacak büyükler birer birer kayboluyor. Ondan bana kalan çok güzel hatıralar var. Bizim çalıştığımız 75 dönemi Türkiye’de ortalama her gün 40 kişinin öldüğü, İstanbul’da da 25 kişinin öldüğü bir dönemdi. İki kutup vardı, İstanbul Teknik Üniversitesi solun karargâhı, İstanbul Fikirtepe Eğitim Enstitüsü sağın karargâhı, ülkücü hareketin merkeziydi. Bizi oraya topladılar, çok karışık bir dönemdi. Bir kadro kuruldu gençleri eğitmek maksadıyla, orada Ahmet Arvasi ağabey devreye girdi. O kadar önemli bir şahsiyet ki, bir defa ülkücü hareketin rastgele bir hareket olmaktan çıkıp İslami potansiyel kazanmasında Anadolu’nun her bir şehrinde gayret sarf etti. Ve o gençlik Ahmet Arvasi hoca dışında kimseyi dinlemezdi. Fikirtepe Eğitim Enstitüsünün 400 kişilik bir spor salonu vardı. Dr. Ahmet Hamdi Turgut Beden Eğitim Spor Bölümünün başkanıydı, sağ olsun spor salonunu bize tahsis etti. Orayı mescit yaptık. O kadar önemli ki bunlar, okulun bahçesinde ezan okundu. Okul ne halden ne hale değişti. Öğrencilerimize namaz kıldıktan sonra boş kalan zamanlarımızda Kur’an-ı Kerim bilenlerimiz Kur’an öğretmeye başladı.
Okul bir Marksist yuvasından inanmış insanların olduğu bir yer haline geldi" dedi.
Ahmet Arvisi’nin çevresindeki insanların "Abi senin ne işin var siyasetle" sözlerine karşılık çok net cevap verdiğini belirten Kayra, "Milliyetçi Hareket Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi idi. Onun şu sözünü hiç unutamam, ’Bu kadar gencin olduğu bir kitleyi benim terk etmem mümkün değildir. Bu gençleri eğitmek zorundayız.’ Bana bir defasında demişti ki Muhsin Yazıcıoğlu’nu görürsen söyle bana mutlaka uğrasın, çünkü bu hareketin gelecekteki lideri odur dedi.
Muhsin Yazıcıoğlu hapisten çıktığında Trabzon’da düğün salonunda bir konferans verecekti. Muhsin Bey’e gittim söyledim. Ahmet Arvasi’yi mutlaka gör, seninle görüşmek istiyor. Fakat ne yazık ki bir daha görüşemediler. İrfan Öğütçü bizim eğitim enstitümüzdeki şehitlerimizden bir tanesidir. Onu kabre koyarken mezarda kefeni açıldı ve kurşun yarası gözüktü. Arvasi hoca bana dedi ki, ’Osman Bey şurada açmış olan gülü görüyor musun?’ Kendisine iki yerde vefa gösterisi yapıldı, bir Fikirtepe Eğitim Enstitüsü, iki Türkiye Gazetesi. Hayatının sıkıntılara uğramış olduğu dönemde, aksiyondan tecrit edildiği dönemde Türkiye Gazetesi devreye girdi ve ondan sonra yazılarıyla kendisi Türk milletine faydalı olmaya çalıştı" diye konuştu.
Osman Kemal Kayra sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Türk İslam düşüncesini, tefekkür sistemini İslami platforma oturtarak Türkü İslamiyet’in o güzel kılıfında insanlara sunmayı başarabilmiş bana göre tek insan Ahmet Arvasi’dir. İkincisini aramak beyhudedir. Milliyetçiler Derneğinde bu fikri sarmala kapılmış Türk aydınlarından biri konuşma gerçekleştiriyordu 76 yılında, biz çıkıp namaz kılıp geliyoruz. Ona dediler ki hocam namaz geçiyor, ’Biz otururken de, konuşurken de namazımızı kılarız’ dedi.
Bakın bu sözde aydınlar bir ekol yetiştirdi. Ahmet Arvasi hoca ne yaptı, konuşmaların en mühim zamanında hadi gençler cemaatle namazımızı kılalım derdi. Münferit namaz kılmayı bile yasaklamıştı, her zaman cemaatle namaz kılma şuurunu aşılardı. Ahmet Arvasi cebinde takkeler taşırdı, takkesiz gelen gençlere takke hediye ederdi. Bu sünneti ihmal etmezdi. Tanıtım filminde de gördünüz pantolonumun cebinde kalmıştı diyor takkem, en darmadağın olduğum zaman. Küçümsenen bu sünnete ne kadar büyük değer verdiğine ben şahidim."
"İslamiyet’in doğru şekilde öğrenilmesi onun için çok önemliydi"
Toplantıya katılan Seyyid Ahmet Arvasi’nin oğlu Murat Arvasi ise, "Rahmetli babam bize göre de çok genç yaşta vefat etmiştir. Vefat ettiğinde ben 28 yaşındaydım, aradan 30 yıl geçti. Aradan geçen bu kadar yıl bize ailesine sanki 3 yıl gibi geliyor. Yokluğunu pek hissetmiyoruz. Düzenlenen bu tür organizasyonlarda siz sevenlerini görmek, rahmetli babamın temiz ruhaniyetinin sizlerle iftihar etmesine neden olmakta" dedi.
Arvasi, "Rahmetli babam şehit olarak vefat etmiştir. Biz böyle inanıyoruz. Ayeti kerime mealinde buyuruyor ki; Allah yolunda ölenlere ölü demeyin, onlar sizin bilmediğiniz şekilde diridirler ve hayattadırlar. Rahmetli babam elbette ki şehittir. Çünkü daktilosu başında küfürlerle, putlarla, zulümlerle ve sinsice dini tahrip etmeye çalışanlarla mücadele ederken ruhunu teslim etmiştir. Rahmetli babam aynı zamanda büyük bir alimdir ve mütefekkirdir. Küfrün en şiddetli olduğu, aydınların ve ilim tahsil edenlerin oluk oluk küfürlere kapıldıkları gençlik zamanlarından başlayıp ilerleyen yıllarda hem doğunun hem batının dünyayı etkileyen bütün filozoflarının tezlerini, fikirlerini hem de İslam dünyasının alim ve mütefekkirlerini detaylı bir şekilde incelemiş, birbirleriyle karşılaştırmış, neticede özlerini kavramış, bilhassa İmam’ı Gazali Hazretleri’nin hepsini mağlup ettiğini, halbuki batıdaki terimler ile aynı anlamlara gelen terimler kullandığını, her nedense unutturulmaya çalışılan bir dev olduğunu, onun eserlerinin iyi etüt edilmesi gerektiğini söylemişlerdi. Dolayısıyla küfrün filozoflarına çok rahat cevaplar bulmakta ve vereceği zararları kolayca püskürtebilmekteydi" dedi.
Rahmetli babasının hassas olduğu konulardan birinin de İslamiyet’in doğru şekilde öğrenilmesi, yaşanılması, tahribatlardan korunması, sinsi veya açık tahrip etmeye çalışanlarla oldukça ciddi mücadele edilmesi gerektiği olduğunu belirten Murat Arvasi, "Çünkü İslamiyet adına ortaya çıkan bir sürü akım, hareket, grup, oluşum var. Bunların hepsinin birleştiği hususlar da var, ayrıldıkları hususlar da var. Ayrıldıkları hususların önem dereceleri nedir? Bütün bu konuların ailemiz büyüklerinden Osmanlı zamanında müştehitliği devlet tarafından tasdiklenmiş üstat Necip Fazıl ve büyük alim ve veli Hüseyn Hilmi Işık Efendi’nin de hocaları Abdulhakim Arvasi Hazretleri’nin bir sohbetlerinde mealen Osmanlı Türklerinin manevi dereceleri Tebe-i Tabei’nden sonra, İslamiyet’e hizmetleri ise Eshab-ı Kiram’dan sonra gelir buyurmuşlar. Bu açıklama bizlere yeter" diye konuştu.
"Huzursuzluk ve kaos ortamında mum gibi parladı"
Toplantıya katılan Edebiyatçı Yazar Hayati İnanç ise Ahmet Arvasi’ye yapılan asrın Yesevi’si benzetmesinin tam isabet olduğunu belirterek, "Tam da öyle biriydi. Şaşkın ördek gibi dolaşırdık İstanbul’da. 80’li yıllar her şey olumsuz, perişan vaziyetteyiz, tam adını söyleyeceksek dalalet ve küfür hakim. Üniversiteye girmişim İstanbul Hukuk Fakültesi’nde kapıya yakın diye oturduğum koltukta arbede olursa kolay kaçayım diye oturuyorum. İsmail Kapan ağabeyim de üst sınıflarda, isimlerini görmekle ferahladığımız kişiler vardı. Tam bir huzursuzluk ortamı, kaos ortamı ve orada Ahmet Arvasi merhum mum gibi parlıyor. Yazısını her Allah’ın günü su içer gibi heyecanla bekleyip mütalaa ederdik. Bende bıraktığı en derin iz şudur. Son derece karmaşık konulara, zor düşünülen, zor konuşulan sahalarda kalem oynatmasına rağmen tam bir emniyet ve sükun ile yazılarını okurdunuz, size hastalık, şüphe ihraz etmez tam tersine bir emniyet verir, kalbinize kuvvet verir, cesaret verir, sizi teşvik eder. O camiaya her zaman saygıyla baktım. Zaman zaman içlerinde bulundum. Bugün geldiğimiz noktada içinde bulunduğumuz tarih koridorunda geldiğimiz yerde sanki çok ihtiyacımız var. Hakikaten dönüp dönüp baksak iyi olacak. Diyalektiğimiz ve estetiğimizi, kendini arayan insanı tekrar okumak ihtiyacındayız sanki" dedi.
"Avrupa’nın entelektüel sermayesinde yüzde 50 payı olan Nizamiye Medreselerinin arka planında Türk’ün sponsorluğu vardır, merhum Ahmet Arvasi sayesinde bunlar bilinmektedir"
Hayati İnanç, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç’un ricası üzerine Türk’ün İslamiyet’e hizmetini anlatan anektodu toplantıya katılan davetlilere anlattı. İnanç, "İmam-ı Gazali Hazretleri Rahmetullahialeyh malum 450 yılında doğdu, 505 yılında vefat etti. Toplam 55 yıllık ömrü vardı, bu ömre 450 kitap sığdı, fazlasına da rivayetler vardı. Yazdığı kitaplardan 3’ü bugün Oxford’da an itibariyle halen ders kitabı. Böyle bir hizmetin arka planını merhum Ahmet Arvasi’den öğrendik. Onu arz etmek istiyorum. İmam-ı Gazali Hazretleri hizmetini yapmaya başladığında henüz 30’lu yaşlardaydı. İlim tahsilini bitirmişti, yaymak istiyordu. Fakat Arap olmadığı için önü kesildi. Acem’di, İran’lıydı. O dönemde birkaç Arap devletçikleri vardı, onlar Arap milliyetçiliği yaptılar. Arap olmadığı için hizmet etmek şöyle dursun biraz da mani oldular. İmam-ı Gazali Hazretleri Malazgirt’ten 40 sene sonra vefat etti. Malum Malazgirt’ten yeni geçmiş, iyice güçlenmiş, büyümüş, bir ümit kaynağı haline gelmiş olan Selçuklu Devleti’nde Melik Şah’ın veziri olan Nizamül Mülk ile tanıştı ve meramını anlattı. ’Hizmet etmek istiyorum ama Arap olmadığım için yolum kesiliyor. Sizde Türk olduğunuzdan ben Türk olmadığımdan acaba yolum kesilir mi? Bana nasıl bakarsınız? Hizmetime siz ne dersiniz? Bana ne dersiniz?’ tarzında bir görüşme olmuştur. Nizamül Mülk’ün cevabı tarihin seyrini değiştirmiştir. Hazretin yaklaşımı şudur; ’Bizim devletimiz emrinizdedir. Bizde alimden üstün ilimden üstün rütbe yok. Biz kana bakmayız, ırka bakmayız, siz emredin biz nerede öleceğiz’ diyerek ihtiyaç nedir diye sordu ve aldığı işaretle devleti emrine verdi. Nizamiye Medreseleri kuruldu, başında İmam-ı Gazali Hazretleri vardı. Vefatına kadar hizmeti yürüttü. Bugünkü Avrupa’nın entelektüel sermayesinde en az yüzde 50 payı olan Nizamiye Medreselerinin bu büyük hizmetin arka planında Türk’ün gücü, Türk’ün sponsorluğu vardır. En azından gözden kaçmamalıdır, bilinmelidir. Ahmet Arvasi merhum sayesinde bunlar bilinmektedir. Yani istikbal köklerde, kökleri hatırlamak anlamında bu anektot önemlidir" dedi.
Anektodu anlatan İnanç’a teşekkür eden Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç, "Bu önemliydi. İşte bu yüzden Ahmet Arvasi Hoca buyuruyor ki, herkese dinini sorarlar Arap’a bile dinini sorarlar ama Türk’e sormazlar. Türk demek zaten Müslüman demek" dedi.
Daha sonra toplantının kapanış konuşmasını yapan Yücel Koç, "Ehl-i Sünnet, doğru itikat sahibi nesiller yetiştirmemiz için Seyyid Ahmet Arvasi hocanın fikirlerini bizim yeni nesillere aktarmamız gerekiyor. Bütün çabamız bunun içindir. Gazetemiz ve kurumumuzun bütün çabaları bunun içindir" diye konuştu.
Toplantıya konuşmacı olarak katılan Ahmet Arvasi’nin yakınlarından Dr. İbrahim Sena Arvas’ta yakınlarından dinlediği hatıraları anlattı.