Sağlık Bakanlığında 'Tuz Azaltma Rehberi Tanıtım Toplantısı' Düzenlendi
Sağlık Bakanlığında "Tuz Azaltma Rehberi Tanıtım Toplantısı" düzenlendi. Toplantıda bir konuşma gerçekleştiren Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, "Kronik hastalıkların önlenmesinde yiyecek ve içeceklerde sodyum tuz alımının azaltılması önemlidir" dedi.
Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat İşbirliği Platformu çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu tarafından "Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Protokolü" imzalandı. Protokol ile birlikte gıda ve içecek sektörüne yönelik oluşturulan, "Protokol Uygulama ve Tuz Azaltma Rehberi Tanıtım Toplantısı"nda tuz tüketiminin azaltılmasının sağlıklı nesiller için çok önemli olduğuna değinildi. Toplantıda bir konuşma gerçekleştiren Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, sağlıklı beslenmenin sağlığın korunmasının en önemli yollarından birisi olduğunu kaydederek, "Sağlıklı beslenmenin bilincini çocuklarımızda geliştirilmesi ülkemiz için, sağlıklı bir gelecek için gereklidir. Bu nedenle koruyucu halk sağlığı uygulamalarına bakanlık olarak çok önem veriyoruz" ifadelerini kullandı.
"Kronik hastalıkların önlenmesinde yiyecek ve içeceklerde sodyum tuz alımının azaltılması önemlidir"
Tüm dünyada şeker hastalığı, tansiyon ve kalp hastalığı gibi kronik hastalıkların, en önemli erken ölüm nedenleri arasında yer aldığını açıklayan Meşe, bu hastalıların önlenmesinde risk faktörleriyle mücadele tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de öncelikli programlar arasında yer aldığını açıklayarak, "Birçok bilimsel araştırmak göstermektedir ki tuz kullanım oranlarının yüksek olması kronik hastalıklar için en önemli risk faktörlerindendir. Tuzun aşırı tüketimi kan basıncını yükseltmekte, hipertansiyon sonucunda inme, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek hastalıklarının görülme sıklığını artırmaktadır. Kronik hastalıkların önlenmesinde yiyecek ve içeceklerde sodyum tuz alımının azaltılması önemlidir. Türkiye’de tuz kullanım oranları tavsiye edilen miktarın iki katı kadardır. Sağlık Bakanlığı olarak bu konuda çalışıyor, hazırlamakta ve gerçekleştirmeye başladığını eylem planlarıyla önlemler alıyoruz. Sağlık Bakanlığı olarak kronik hastalıklar ile mücadele ve toplum sağlığı için gerekli her tür çalışmaya destek vermeye devam edeceğiz. Aşırı şeker tüketimi de obezite başta olmak üzere pek çok kronik hastalığa neden olmaktadır. Ambalajlı gıda ve içeceklerde nişasta bazlı şeker yerine doğal şeker kullanımı teşvik edilmesi çok önemlidir" şeklinde konuştu.
"Aşırı tuz tüketiminin önlenmesinin sağlıklı bir toplum hedefi yönünde önemli bir adım olduğu artık çoğunluk tarafından kabul edilmektedir"
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkan Vekili Rint Akyüz ise, bilim ve teknolojideki gelişmelerin, ihtiyaçlara her geçen gün daha kolay ve daha ucuza erişiminin sağladığının altını çizerek, "Bu durum hayatımızın her alanına damga vuruyor. Artık dünyanın her noktasıyla iletişimimiz daha kolay. İhtiyaç duyduğumuz enerji artık daha farklı kaynaklardan daha temiz şekillerde elde edilirken, aynı zamanda giderek ucuzluyor. Tıp ve sağlık alanında çığır açan gelişmelere her gün bir yenisi ekleniyor. En temel ihtiyacımız olan gıdalar konusunda da durum aynı. Yüzyıllar, hatta on yıllar öncesiyle kıyaslandığında, artık dünyanın neredeyse her noktasında, çok daha fazla çeşitlilikte gıdalara erişim sağlanabiliyor. Hem tarım, hem sanayi üretimi daha verimli bir hale geldikçe, özellikle kalkınmakta ve gelir düzeyi yükselmekte olan toplumlarda bolluk gözle görülür şekilde artıyor. Yüzyıllar içerisinde bu bolluğun yaşandığı gıdalardan biri de tuz. Tuzun yazılı tarihten çok önce kullanıldığı biliniyor. Eski zamanlarda, ticarette yaygın kullanılabilecek bir para birimi yokken, alışverişlerde tuz kullanılıyordu. 12’nci yüzyılda tüccarlar için tuz altın kadar değerliydi. Romalı askerlere maaşları tuz olarak verilirdi. Ortaçağ Avrupası’nda tuz sahibi olmak sosyal statü göstergesiydi. Tuza duyulan ihtiyaç tekelleşmeye, özel vergi uygulamalarına yol açıyordu. Kraliyet ailesinin tuz üretme ve satma hakkını kendi yakınlarına bahşetmesi sonucu oluşan tuz kıtlığı, Fransız devriminin temel nedenlerinden biri olmuştur. Günümüzde ise teknolojik gelişmeler sonucunda tuz üretimi çok daha kolay ve düşük maliyetli bir hale geldi. Yaşanan tekelleşmeler, kıtlıklar geride kaldı. Neredeyse sofra tuzu bolluğu içerisindeyiz diyebiliriz. Bunun doğal sonucu olarak, gıdalarda lezzet algısını artırması nedeniyle popüler olan tuz giderek daha fazla tüketilmeye başladı.
Maalesef yıllar içerisinde tıpta yaşanan gelişmeler, aşırı yaptığımız veya tükettiğimiz birçok şeyin bize mutluluk verirken vücudumuza ise bir şekilde zarar verdiğini ortaya koymuştur. Bu durumdan tuz da nasibini almıştır. Aşırı tuz tüketimini kalp damar hastalıkları, böbrek hastalıkları gibi sorunlarla ilişkilendiren bilimsel kanıtlar giderek artmaktadır. Aşırı tuz tüketiminin önlenmesinin sağlıklı bir toplum hedefi yönünde önemli bir adım olduğu artık çoğunluk tarafından kabul edilmektedir. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi olarak biz de bu konuda ülkemize sağlayabileceğimiz katkının bilincindeyiz" açıklamasında bulundu.
"Bu imzayı atan taraflardan biri olmaktan gurur duyuyoruz"’
"Tüm dünya ile ilişki içerisinde küresel boyutta bir oluşum olan sektörümüz, Birleşmiş Milletler örgütünün Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini de benimsemektedir" diyen Akyüz, "Bunlar arasında özellikle 4 hedef; açlığa son verilmesi, toplumu oluşturan bireylerin sağlığının korunması, sorumlu üretim ve tüketimin sağlanması ve tüm bu hedefler için konunun diğer paydaşları ile işbirliğine gidilmesi, Gıda ve İçecek Sanayinin gündemini derinden etkilemektedir. İşte bu hedeflerden ’Sağlıklı Bir Toplum’ için, konunun 1 numaralı muhatabı Sağlık Bakanlığı ile sürdürmekte olduğumuz verimli işbirliğinin meyvelerinden biri ’aşırı tuz tüketiminin azaltılması’ yolunda atılan bu büyük adımdır. Bakanlığımızın çözüm odaklı bakış açısı ve toplum sağlığı konusundaki bilgi birikimi, sektörümüzün sağduyulu yaklaşımı ve teknolojik alt yapısı ile birleştiğinde, ülkemizin geleceği adına çok önemli ve kalıcı bir girişime imza atılmıştır. Bu imzayı atan taraflardan biri olmaktan gurur duyuyoruz" diye konuştu.
Programa Meşe ve Akyüz’ün yanı sıra Dünya Saplık Örgütü Türkiye Ofisi Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Koordinatörü Prof. Dr. Toker Ergüder de katıldı.
Konuşmaların ardından karşılıklı olarak protokol imzalandı.
Kaynak: İHA
"Kronik hastalıkların önlenmesinde yiyecek ve içeceklerde sodyum tuz alımının azaltılması önemlidir"
Tüm dünyada şeker hastalığı, tansiyon ve kalp hastalığı gibi kronik hastalıkların, en önemli erken ölüm nedenleri arasında yer aldığını açıklayan Meşe, bu hastalıların önlenmesinde risk faktörleriyle mücadele tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de öncelikli programlar arasında yer aldığını açıklayarak, "Birçok bilimsel araştırmak göstermektedir ki tuz kullanım oranlarının yüksek olması kronik hastalıklar için en önemli risk faktörlerindendir. Tuzun aşırı tüketimi kan basıncını yükseltmekte, hipertansiyon sonucunda inme, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek hastalıklarının görülme sıklığını artırmaktadır. Kronik hastalıkların önlenmesinde yiyecek ve içeceklerde sodyum tuz alımının azaltılması önemlidir. Türkiye’de tuz kullanım oranları tavsiye edilen miktarın iki katı kadardır. Sağlık Bakanlığı olarak bu konuda çalışıyor, hazırlamakta ve gerçekleştirmeye başladığını eylem planlarıyla önlemler alıyoruz. Sağlık Bakanlığı olarak kronik hastalıklar ile mücadele ve toplum sağlığı için gerekli her tür çalışmaya destek vermeye devam edeceğiz. Aşırı şeker tüketimi de obezite başta olmak üzere pek çok kronik hastalığa neden olmaktadır. Ambalajlı gıda ve içeceklerde nişasta bazlı şeker yerine doğal şeker kullanımı teşvik edilmesi çok önemlidir" şeklinde konuştu.
"Aşırı tuz tüketiminin önlenmesinin sağlıklı bir toplum hedefi yönünde önemli bir adım olduğu artık çoğunluk tarafından kabul edilmektedir"
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkan Vekili Rint Akyüz ise, bilim ve teknolojideki gelişmelerin, ihtiyaçlara her geçen gün daha kolay ve daha ucuza erişiminin sağladığının altını çizerek, "Bu durum hayatımızın her alanına damga vuruyor. Artık dünyanın her noktasıyla iletişimimiz daha kolay. İhtiyaç duyduğumuz enerji artık daha farklı kaynaklardan daha temiz şekillerde elde edilirken, aynı zamanda giderek ucuzluyor. Tıp ve sağlık alanında çığır açan gelişmelere her gün bir yenisi ekleniyor. En temel ihtiyacımız olan gıdalar konusunda da durum aynı. Yüzyıllar, hatta on yıllar öncesiyle kıyaslandığında, artık dünyanın neredeyse her noktasında, çok daha fazla çeşitlilikte gıdalara erişim sağlanabiliyor. Hem tarım, hem sanayi üretimi daha verimli bir hale geldikçe, özellikle kalkınmakta ve gelir düzeyi yükselmekte olan toplumlarda bolluk gözle görülür şekilde artıyor. Yüzyıllar içerisinde bu bolluğun yaşandığı gıdalardan biri de tuz. Tuzun yazılı tarihten çok önce kullanıldığı biliniyor. Eski zamanlarda, ticarette yaygın kullanılabilecek bir para birimi yokken, alışverişlerde tuz kullanılıyordu. 12’nci yüzyılda tüccarlar için tuz altın kadar değerliydi. Romalı askerlere maaşları tuz olarak verilirdi. Ortaçağ Avrupası’nda tuz sahibi olmak sosyal statü göstergesiydi. Tuza duyulan ihtiyaç tekelleşmeye, özel vergi uygulamalarına yol açıyordu. Kraliyet ailesinin tuz üretme ve satma hakkını kendi yakınlarına bahşetmesi sonucu oluşan tuz kıtlığı, Fransız devriminin temel nedenlerinden biri olmuştur. Günümüzde ise teknolojik gelişmeler sonucunda tuz üretimi çok daha kolay ve düşük maliyetli bir hale geldi. Yaşanan tekelleşmeler, kıtlıklar geride kaldı. Neredeyse sofra tuzu bolluğu içerisindeyiz diyebiliriz. Bunun doğal sonucu olarak, gıdalarda lezzet algısını artırması nedeniyle popüler olan tuz giderek daha fazla tüketilmeye başladı.
Maalesef yıllar içerisinde tıpta yaşanan gelişmeler, aşırı yaptığımız veya tükettiğimiz birçok şeyin bize mutluluk verirken vücudumuza ise bir şekilde zarar verdiğini ortaya koymuştur. Bu durumdan tuz da nasibini almıştır. Aşırı tuz tüketimini kalp damar hastalıkları, böbrek hastalıkları gibi sorunlarla ilişkilendiren bilimsel kanıtlar giderek artmaktadır. Aşırı tuz tüketiminin önlenmesinin sağlıklı bir toplum hedefi yönünde önemli bir adım olduğu artık çoğunluk tarafından kabul edilmektedir. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi olarak biz de bu konuda ülkemize sağlayabileceğimiz katkının bilincindeyiz" açıklamasında bulundu.
"Bu imzayı atan taraflardan biri olmaktan gurur duyuyoruz"’
"Tüm dünya ile ilişki içerisinde küresel boyutta bir oluşum olan sektörümüz, Birleşmiş Milletler örgütünün Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini de benimsemektedir" diyen Akyüz, "Bunlar arasında özellikle 4 hedef; açlığa son verilmesi, toplumu oluşturan bireylerin sağlığının korunması, sorumlu üretim ve tüketimin sağlanması ve tüm bu hedefler için konunun diğer paydaşları ile işbirliğine gidilmesi, Gıda ve İçecek Sanayinin gündemini derinden etkilemektedir. İşte bu hedeflerden ’Sağlıklı Bir Toplum’ için, konunun 1 numaralı muhatabı Sağlık Bakanlığı ile sürdürmekte olduğumuz verimli işbirliğinin meyvelerinden biri ’aşırı tuz tüketiminin azaltılması’ yolunda atılan bu büyük adımdır. Bakanlığımızın çözüm odaklı bakış açısı ve toplum sağlığı konusundaki bilgi birikimi, sektörümüzün sağduyulu yaklaşımı ve teknolojik alt yapısı ile birleştiğinde, ülkemizin geleceği adına çok önemli ve kalıcı bir girişime imza atılmıştır. Bu imzayı atan taraflardan biri olmaktan gurur duyuyoruz" diye konuştu.
Programa Meşe ve Akyüz’ün yanı sıra Dünya Saplık Örgütü Türkiye Ofisi Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Koordinatörü Prof. Dr. Toker Ergüder de katıldı.
Konuşmaların ardından karşılıklı olarak protokol imzalandı.