Marmara Denizi'ndeki Yer Hareketliliği Yakın Takipte
BÜ Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener: 'Özellikle son 56 yıldır çok yoğun olarak kurduğumuz deniz tabanı sismometreleri, açılım ölçerler, elektromanyetik ölçerlerle birlikte Marmara Denizi'nde 0,2 büyüklüğündeki depremleri dahi takip edebiliyoruz'
ELİF ÖZLEM ÇELİKLER - Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, beklenen Marmara depremi için Marmara Denizi içine kurulan cihazlarla sürekli ölçüm yaptıklarını belirterek, "Özellikle son 5-6 yıldır çok yoğun olarak kurduğumuz deniz tabanı sismometreleri, açılım ölçerler, elektromanyetik ölçerlerle birlikte Marmara Denizi'nde 0,2 büyüklüğündeki depremleri dahi takip edebiliyoruz." dedi.
Özener, bir program kapsamında geldiği Bursa'da, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmara Denizi'ndeki fayın herkes tarafından bilindiğini söyledi.
Bu fayın tekrar kırılacağının aşikar olduğunu aktaran Özener, "Tüm bilim insanları tarafından kabul edilmiş bir gerçek. Bu sebeple de özellikle son 10'lu yıllarda eforumuzun büyük kısmını Marmara bölgesi ve Marmara Denizi'nin içine harcıyoruz. Özellikle son 5-6 yıldır çok yoğun olarak kurduğumuz deniz tabanı sismometreleri, açılım ölçerler, elektromanyetik ölçerlerle birlikte Marmara Denizi'nde 0,2 büyüklüğündeki depremleri dahi takip edebiliyoruz." ifadesini kullandı.
Özener, Marmara Denizi içindeki fayı hassas bir şekilde izlediklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Yine kuyulara kurduğumuz gerilim ölçer ve krip ölçer cihazları ile GPS uydularıyla alınan verilerle Marmara Denizi içinden geçen fayı izliyoruz. Marmara Denizi'nden geçen fayın tek parça mı yoksa parçalı bir yapıya sahip olup olmadığını çok net olarak gözlemlemiş oluyoruz. Yaptığımız çalışmalarla bu fayın aslında farklı parçacıkları olduğunu ve her parçacığın özelliklerinin de birbirinden farklı olduğunu, kimi parçalarda sismik olarak aktivitenin çok yüksek olduğunu, kimi parçaların deprem üretmediğini, bazılarında çok sığ depremler bazılarında ise derin depremler olduğunu gözlemliyoruz. Bazı fayların da kaydığı 'krip' dediğimiz bir hareket yaptığını gözlemliyoruz. Böylelikle de sismik tehlike değişiyor. Dolayısıyla çok hassas olarak Marmara Denizi'ni gözlemliyoruz."
- "Enerji birikmeye devam ediyor"
"Jeodezik" metotlarla yer kabuğu hareketlerini incelediklerini anlatan Özener, "Fayın hareketini gözlemleyerek bu hareketten biriken enerjiyi hesaplıyoruz. Dolayısıyla Marmara'da biriken enerjiyi çok net hesaplıyoruz. Enerji birikmeye devam ediyor. Yani şu anda 7,2 büyüklüğünde olacak bir deprem, uzun yıllar geçtikçe enerjisini artıracaktır." şeklinde konuştu.
Özener, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2009 yılında yapılan çalışmada, farklı senaryolar üretildiğini ve depremden etkilenecek kişi sayısına ilişkin verilerin belirlendiğini dile getirdi.
Fayın hangi parçasının kırılacağı ve fayın kırılmasıyla kaç büyüklüğünde bir deprem üretebileceğinin senaryoyu çok fazla değiştirebildiğini aktaran Özener, şunları kaydetti:
"Bu hasar ve kayıplar hesaplanırken zemin ve bina özellikleri, yapı stoğu, nüfus çok önemli etken. Dolayısıyla bu çalışmaların güncellenmesi gerekiyor. Yine 2017 yılında başlayan, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yürüttüğü bir çalışma var. Bunun sonuçlarını heyecanla bekliyoruz çünkü nüfus arttı. Her ne kadar yapılar iyileşse dahi nüfus arttığı için bu senaryoların baştan yazılması gerekiyor. Şu anda onun tamamlanma aşamasına doğru yaklaşıyoruz."
- "400 sensörle Türkiye'yi gözlemliyoruz"
Türkiye'de deprem sayısının artmadığını vurgulayan Özener, "1999 depremi öncesinde Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü olarak tüm ülkeye yayılmış 30 sismik istasyonumuz varken şu anda 400'ün üzerinde sensörle Türkiye'yi gözlemliyoruz. Önceden 3'lük depremleri tespit edebilirken şu anda nokta sayımız arttığı için 1,5'luk depremleri çok rahat belirliyoruz." diye konuştu.
Kaynak: AA
Özener, bir program kapsamında geldiği Bursa'da, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmara Denizi'ndeki fayın herkes tarafından bilindiğini söyledi.
Bu fayın tekrar kırılacağının aşikar olduğunu aktaran Özener, "Tüm bilim insanları tarafından kabul edilmiş bir gerçek. Bu sebeple de özellikle son 10'lu yıllarda eforumuzun büyük kısmını Marmara bölgesi ve Marmara Denizi'nin içine harcıyoruz. Özellikle son 5-6 yıldır çok yoğun olarak kurduğumuz deniz tabanı sismometreleri, açılım ölçerler, elektromanyetik ölçerlerle birlikte Marmara Denizi'nde 0,2 büyüklüğündeki depremleri dahi takip edebiliyoruz." ifadesini kullandı.
Özener, Marmara Denizi içindeki fayı hassas bir şekilde izlediklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Yine kuyulara kurduğumuz gerilim ölçer ve krip ölçer cihazları ile GPS uydularıyla alınan verilerle Marmara Denizi içinden geçen fayı izliyoruz. Marmara Denizi'nden geçen fayın tek parça mı yoksa parçalı bir yapıya sahip olup olmadığını çok net olarak gözlemlemiş oluyoruz. Yaptığımız çalışmalarla bu fayın aslında farklı parçacıkları olduğunu ve her parçacığın özelliklerinin de birbirinden farklı olduğunu, kimi parçalarda sismik olarak aktivitenin çok yüksek olduğunu, kimi parçaların deprem üretmediğini, bazılarında çok sığ depremler bazılarında ise derin depremler olduğunu gözlemliyoruz. Bazı fayların da kaydığı 'krip' dediğimiz bir hareket yaptığını gözlemliyoruz. Böylelikle de sismik tehlike değişiyor. Dolayısıyla çok hassas olarak Marmara Denizi'ni gözlemliyoruz."
- "Enerji birikmeye devam ediyor"
"Jeodezik" metotlarla yer kabuğu hareketlerini incelediklerini anlatan Özener, "Fayın hareketini gözlemleyerek bu hareketten biriken enerjiyi hesaplıyoruz. Dolayısıyla Marmara'da biriken enerjiyi çok net hesaplıyoruz. Enerji birikmeye devam ediyor. Yani şu anda 7,2 büyüklüğünde olacak bir deprem, uzun yıllar geçtikçe enerjisini artıracaktır." şeklinde konuştu.
Özener, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2009 yılında yapılan çalışmada, farklı senaryolar üretildiğini ve depremden etkilenecek kişi sayısına ilişkin verilerin belirlendiğini dile getirdi.
Fayın hangi parçasının kırılacağı ve fayın kırılmasıyla kaç büyüklüğünde bir deprem üretebileceğinin senaryoyu çok fazla değiştirebildiğini aktaran Özener, şunları kaydetti:
"Bu hasar ve kayıplar hesaplanırken zemin ve bina özellikleri, yapı stoğu, nüfus çok önemli etken. Dolayısıyla bu çalışmaların güncellenmesi gerekiyor. Yine 2017 yılında başlayan, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yürüttüğü bir çalışma var. Bunun sonuçlarını heyecanla bekliyoruz çünkü nüfus arttı. Her ne kadar yapılar iyileşse dahi nüfus arttığı için bu senaryoların baştan yazılması gerekiyor. Şu anda onun tamamlanma aşamasına doğru yaklaşıyoruz."
- "400 sensörle Türkiye'yi gözlemliyoruz"
Türkiye'de deprem sayısının artmadığını vurgulayan Özener, "1999 depremi öncesinde Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü olarak tüm ülkeye yayılmış 30 sismik istasyonumuz varken şu anda 400'ün üzerinde sensörle Türkiye'yi gözlemliyoruz. Önceden 3'lük depremleri tespit edebilirken şu anda nokta sayımız arttığı için 1,5'luk depremleri çok rahat belirliyoruz." diye konuştu.