Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun Açıklaması 'Türkiye Hiçbir Alanda Alternatifsiz Değildir'
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, "ABD, Türkiye’ye rağmen adım atmanın Türkiye’nin beklentilerini karşılayarak iş yapmaktan daha maliyetli olduğunu ne kadar hızlı kavrarsa kendisi için o kadar iyi olur. Zira Türkiye hiçbir alanda alternatifsiz değildir” dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, ilk röportajını Siyaset Ekonomi Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde yayımlanan Kriter dergisine verdi. Altun, İletişim Başkanlığındaki yeniden yapılanma sürecinden stratejik iletişim faaliyetlerine, Cemal Kaşıkçı cinayetinden Türkiye’nin Suriye politikası ve terörle mücadele adımlarına kadar birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’nin yeni dönemdeki ihtiyaçlarını karşılayacak çok güçlü bir zemin ortaya koyduğunu belirten Altun, İletişim Başkanlığının bu yeni yönetim vizyonunun en önemli göstergelerinden biri olduğunu ifade etti.
Altun, “Ana amacımız ve faaliyet çerçevemiz milletimizin sesini, devletimizin haklı mücadelesini bütün dünyaya duyurmak. Beka mücadelesinde stratejik iletişimin tüm imkanlarını kullanacağız. Her alanda ülkemizin nitelikli temsilini önceliyoruz” dedi.
Altun, bu hedef doğrultusunda yürüttükleri başlıca faaliyetlerin “devletin iletişiminin koordinasyonunu sağlamak, kurumlar arasında söylem birliğini tesis etmek, yurt içinde ve yurt dışında Türkiye’nin tanıtım stratejilerini yürütmek, negatif algı operasyonlarıyla mücadele etmek, devlet-toplum ilişkilerindeki iletişimi yönetmek ve etkin bir medya ilişkileri yapısı kurmak” olduğunu söyledi.
“Cumhurbaşkanımız dünyada takip edilen bir lider”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yabancı mevkidaşlarıyla yürüttüğü lider diplomasisinin Türkiye’nin uluslararası arenada en büyük kozlarından biri olduğuna işaret eden Altun, son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurt dışındaki gazeteler için kaleme aldığı makale sayısının artmasına ilişkin de, “Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsi kanaatlerinin ve perspektifinin uluslararası kamuoyuyla paylaşılması, Türkiye’nin tezlerinin açıkça ortaya konmasını ve daha net anlaşılabilmesini mümkün kılıyor. Çünkü Cumhurbaşkanımız uluslararası kamuoyunda bölgesel ve küresel konulardaki duruşu ve düşünceleri takip edilen bir lider” dedi.
“Aleyhimize yürütülmeye çalışılan kara propaganda söylemlerinin hepsini açık delillerle çürüttük"
Altun, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasında Türkiye’nin rolü ve İletişim Başkanlığının bu süreçte üstlendiği fonksiyona ilişkin şunları kaydetti:
“Cemal Kaşıkçı cinayeti, işlendiği yer ve yaşanan vahşetin boyutu itibarıyla tarihte eşi benzeri görülmemiş bir olaydı. Dolayısıyla dünya çapında bir yankı uyandırdı. Ancak ilginç bir şekilde ilk anlardan itibaren bazı ülkeler, yayın organları ve kuruluşların cinayetin üstünü örtme çabalarına şahitlik ettik. Hatta çeşitli çarpıtmalarla olayın faturasını Türkiye’ye yıkma girişimlerini izledik. Esasen bu girişimler de söz konusu planlı cinayetin bir boyutuydu. Eğer Cumhurbaşkanımızın dirayetli duruşu, kararlı tutumu olmasaydı bu cinayet örtbas edilecekti. Cumhurbaşkanımızın bu tutumu üzerine biz de bu menfur cinayeti tüm yönleriyle aydınlatmak için elimizdeki bütün imkanları seferber ettik. Aleyhimize yürütülmeye çalışılan kara propaganda söylemlerinin hepsini açık delillerle çürüttük. Burada Kaşıkçı cinayetine ilişkin elde edilen detayların diplomatik kanallar ve uluslararası medya aracılığıyla şeffaf bir şekilde paylaşılması, olayın hem dünya kamuoyunun gündeminde yer almasını hem de Suudi Arabistan üzerinde uluslararası baskı oluşmasını sağladı. Bu olayda da tamamen adaletin yerini bulması saikiyle hareket eden Türkiye’nin doğru bir iletişim stratejisiyle uluslararası medya ve kurumları harekete geçirebildiğini gördük. Türkiye’nin açık ve şeffaf şekilde yürüttüğü bu süreçte aleyhimize oluşturulmaya çalışılan hava da dağıtılmış oldu.”
“Hiçbir ülkenin Suriye politikası Türkiye’nin yaklaşımı kadar istikrarlı değil”
Altun, Türkiye’nin Suriye konusunda “bu ülkeyi terör örgütleri için bir sığınak olmaktan çıkaracak, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini muhafaza edecek ve tüm toplumsal kesimleri kuşatacak” siyasi bir çözüm için çalıştığını ifade etti.
Başka hiçbir ülkenin Suriye politikasının Türkiye’nin yaklaşımı kadar istikrarlı olmadığını vurgulayan Altun, Suriye’deki istikrarsızlık ve çatışma ortamının oluşturduğu boşlukta kendine yol bulan PKK/PYD ve DEAŞ terör tehdidini hiçbir ülkenin Türkiye kadar sıcak şekilde yaşamadığını belirtti.
Altun, şöyle devam etti:
“Sadece son üç yılda bu terör örgütlerince çoğu Suriye’nin kuzeyinde planlanmış 100’e yakın saldırıda binlerce vatandaşımızı kaybettik. Terör, uluslararası bir tehdit iken bazı ülkelerin terör örgütleri arasında ayrım yaptığına, hatta onları silahlandırıp desteklediğine ibretle şahitlik ettik. Bu tablo Türkiye’yi Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz’ ifadesinde karşılık bulan kararlılığa taşıdı. Türkiye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında olduğu gibi her türlü terör koridoru oluşturma girişimleri karşısında hiçbir tehdide aldırmadan yine kendi göbeğini kendi kesecektir. Önümüzdeki süreçte ABD’nin Suriye’den çekilme kararını yakından takip edeceğiz. Bu geçiş sürecini eşgüdüm ve iş birliği içerisinde yönetmek istiyoruz. Aynı zamanda Rusya ve İran’la birkaç yıldır devam eden yakın iş birliğimizi sürdüreceğiz.”
“Bölgesel ve küresel istikrar için Türkiye’ye kulak verilmeli"
Altun, “ABD’nin Suriye’den çekilmesiyle Kürtlerin Türkiye’nin operasyonu ile karşı karşıya kalacağı” şeklindeki dezenformasyonu ise bölgeye yönelik yeni bir siyasi dizayn planının parçası olarak gördüklerini dile getirdi. Fahrettin Altun, “Türkiye olarak hem sınırlarımız içindeki hem de sınırlarımız dışındaki Kürt kardeşlerimizle bu tür çarpıtmalarla zedelenemeyecek sağlam bağlara sahibiz. Bunu hem geçmiş hem de bugünkü tecrübeleriyle en iyi yine Kürt kardeşlerimiz bilir. Bizim amacımız gayet net; sınırımızın yanı başındaki terör bataklığının kurutulması, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve ülkenin siyasi istikrara kavuşması. Tüm adımlarımızı bu doğrultuda atmaya devam edeceğiz. Bunun dışında bölgeye dönük etnisite temelli siyaset tasarımları, yönetilemeyen yeni kriz ve çatışma alanları ortaya çıkaracaktır. Bunun olmaması için Türkiye’ye kulak verilmesi hem bölgemizin istikrarı hem de küresel istikrar açısından elzemdir” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye hiçbir alanda alternatifsiz değildir”
ABD’nin son yıllarda bazı grupların ideolojik gündemlerinin etkisi altında kalarak Türkiye’yi rahatsız edecek birtakım adımlar attığına değinen Altun, “Bu adımlar sadece ikili ilişkilerde değil tüm bölgede kriz üstüne krize yol açtı. Özellikle Obama döneminde DEAŞ ile mücadele adı altında PKK/PYD/YPG ile iş tutulması ve FETÖ yöneticilerinin iadeleri konusunda mesafe alınamaması Türkiye’yi haklı olarak rahatsız etti. Buna karşın son aylarda her iki alanda da olumlu gelişmeler yaşanması memnuniyet verici. Ancak verilen taahhütlerin vakit kaybetmeden sahaya yansıması gerekir” ifadelerini kullandı.
Fahrettin Altun, “ABD, Türkiye’ye rağmen adım atmanın Türkiye’nin beklentilerini karşılayarak iş yapmaktan daha maliyetli olduğunu ne kadar hızlı kavrarsa kendisi için o kadar iyi olur. Zira Türkiye hiçbir alanda alternatifsiz değildir” açıklamasında bulundu.
“Zaten bu konuda emri vaki olarak değerlendirilebilecek söylemler karşısında ülkemizin güvenliğinin hiçbir şartta pazarlık meselesi olamayacağını hem sahada hem masada ortaya koyduk” diyen Altun, Türkiye’nin ulusal güvenlik ve bölge siyaseti açısından gerektiğinde sert güç unsurlarını devreye alabileceğine yönelik tavrının net şekilde ortada durduğunu söyledi.
“Türkiye şu an küresel bir güce dönüşüyor”
Kendi içinde normalleşmeyi sağlayan ve artık bölgesel bir güç olan Türkiye’nin şu an küresel bir güce dönüşme mücadelesi verdiğini belirten Altun, şunları kaydetti:
“Bu elbette yeni meydan okumaları beraberinde getiriyor. Özellikle 2013’ten sonra sistematik bir hal alan ‘yıpratma savaşı’ ile Erdoğan karşıtlığı üzerinden Türkiye’nin kaybetmesi hedeflenmişti. Bu süreçte sokak kalkışmalarından terör saldırılarına, askeri darbe girişiminden finansal ve ekonomik operasyonlara kadar farklı müdahale formlarıyla karşı karşıya kaldık. Her bir meydan okumayı ve saldırıyı devlet-millet birlikteliği ile atlattık. Türkiye’nin ulusal ve bölgesel ölçekte verdiği normalleşme mücadelesi küresel boyuta taşındıkça önüne farklı güçlükler çıkarılması elbette tahmin edilebilir. Buna mukabil Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde dış kaynaklı bu zorlukları bertaraf edecek bir vizyona ve bunu uygulayabilecek bir kapasiteye de sahip.”
“Ülkemizin geldiği aşama Cumhurbaşkanımızın gayretine çok şey borçlu"
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok yakın çalışıyorsunuz, Erdoğan’ın çalışma temposu nasıl?" sorusunu ise Altun şöyle yanıtladı:
“Sayın Cumhurbaşkanımız, milletin birliği ve refahı, devletin dirliği ve bekası için gecesini gündüzüne katarak çalışan bir lider. Her bir dakikanın, her bir saniyenin hesabını yaparak, ülkemize, devletimize nasıl daha fazla katkı sağlayabiliriz diye hareket ediyor. Bunu görmek için Cumhurbaşkanımızın sadece bir günlük mesaisine bakmak yeterli. Ülkemizin geldiği bu aşama Cumhurbaşkanımızın gayretine çok şey borçlu. Bu liderlik tarzı ve siyaset anlayışı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle köklü ve net bir kurumsallaşma sürecine girdi. Devletimizin tüm kurumları Sayın Cumhurbaşkanımızın çalışma temposuyla uyumlu bir süreç içinde. Bu uyum arttıkça ve güçlendikçe inşallah milletimizin refahı ve devletin dirliği daha da güçlenecektir.”
Kaynak: İHA
Altun, “Ana amacımız ve faaliyet çerçevemiz milletimizin sesini, devletimizin haklı mücadelesini bütün dünyaya duyurmak. Beka mücadelesinde stratejik iletişimin tüm imkanlarını kullanacağız. Her alanda ülkemizin nitelikli temsilini önceliyoruz” dedi.
Altun, bu hedef doğrultusunda yürüttükleri başlıca faaliyetlerin “devletin iletişiminin koordinasyonunu sağlamak, kurumlar arasında söylem birliğini tesis etmek, yurt içinde ve yurt dışında Türkiye’nin tanıtım stratejilerini yürütmek, negatif algı operasyonlarıyla mücadele etmek, devlet-toplum ilişkilerindeki iletişimi yönetmek ve etkin bir medya ilişkileri yapısı kurmak” olduğunu söyledi.
“Cumhurbaşkanımız dünyada takip edilen bir lider”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yabancı mevkidaşlarıyla yürüttüğü lider diplomasisinin Türkiye’nin uluslararası arenada en büyük kozlarından biri olduğuna işaret eden Altun, son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurt dışındaki gazeteler için kaleme aldığı makale sayısının artmasına ilişkin de, “Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsi kanaatlerinin ve perspektifinin uluslararası kamuoyuyla paylaşılması, Türkiye’nin tezlerinin açıkça ortaya konmasını ve daha net anlaşılabilmesini mümkün kılıyor. Çünkü Cumhurbaşkanımız uluslararası kamuoyunda bölgesel ve küresel konulardaki duruşu ve düşünceleri takip edilen bir lider” dedi.
“Aleyhimize yürütülmeye çalışılan kara propaganda söylemlerinin hepsini açık delillerle çürüttük"
Altun, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasında Türkiye’nin rolü ve İletişim Başkanlığının bu süreçte üstlendiği fonksiyona ilişkin şunları kaydetti:
“Cemal Kaşıkçı cinayeti, işlendiği yer ve yaşanan vahşetin boyutu itibarıyla tarihte eşi benzeri görülmemiş bir olaydı. Dolayısıyla dünya çapında bir yankı uyandırdı. Ancak ilginç bir şekilde ilk anlardan itibaren bazı ülkeler, yayın organları ve kuruluşların cinayetin üstünü örtme çabalarına şahitlik ettik. Hatta çeşitli çarpıtmalarla olayın faturasını Türkiye’ye yıkma girişimlerini izledik. Esasen bu girişimler de söz konusu planlı cinayetin bir boyutuydu. Eğer Cumhurbaşkanımızın dirayetli duruşu, kararlı tutumu olmasaydı bu cinayet örtbas edilecekti. Cumhurbaşkanımızın bu tutumu üzerine biz de bu menfur cinayeti tüm yönleriyle aydınlatmak için elimizdeki bütün imkanları seferber ettik. Aleyhimize yürütülmeye çalışılan kara propaganda söylemlerinin hepsini açık delillerle çürüttük. Burada Kaşıkçı cinayetine ilişkin elde edilen detayların diplomatik kanallar ve uluslararası medya aracılığıyla şeffaf bir şekilde paylaşılması, olayın hem dünya kamuoyunun gündeminde yer almasını hem de Suudi Arabistan üzerinde uluslararası baskı oluşmasını sağladı. Bu olayda da tamamen adaletin yerini bulması saikiyle hareket eden Türkiye’nin doğru bir iletişim stratejisiyle uluslararası medya ve kurumları harekete geçirebildiğini gördük. Türkiye’nin açık ve şeffaf şekilde yürüttüğü bu süreçte aleyhimize oluşturulmaya çalışılan hava da dağıtılmış oldu.”
“Hiçbir ülkenin Suriye politikası Türkiye’nin yaklaşımı kadar istikrarlı değil”
Altun, Türkiye’nin Suriye konusunda “bu ülkeyi terör örgütleri için bir sığınak olmaktan çıkaracak, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini muhafaza edecek ve tüm toplumsal kesimleri kuşatacak” siyasi bir çözüm için çalıştığını ifade etti.
Başka hiçbir ülkenin Suriye politikasının Türkiye’nin yaklaşımı kadar istikrarlı olmadığını vurgulayan Altun, Suriye’deki istikrarsızlık ve çatışma ortamının oluşturduğu boşlukta kendine yol bulan PKK/PYD ve DEAŞ terör tehdidini hiçbir ülkenin Türkiye kadar sıcak şekilde yaşamadığını belirtti.
Altun, şöyle devam etti:
“Sadece son üç yılda bu terör örgütlerince çoğu Suriye’nin kuzeyinde planlanmış 100’e yakın saldırıda binlerce vatandaşımızı kaybettik. Terör, uluslararası bir tehdit iken bazı ülkelerin terör örgütleri arasında ayrım yaptığına, hatta onları silahlandırıp desteklediğine ibretle şahitlik ettik. Bu tablo Türkiye’yi Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz’ ifadesinde karşılık bulan kararlılığa taşıdı. Türkiye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında olduğu gibi her türlü terör koridoru oluşturma girişimleri karşısında hiçbir tehdide aldırmadan yine kendi göbeğini kendi kesecektir. Önümüzdeki süreçte ABD’nin Suriye’den çekilme kararını yakından takip edeceğiz. Bu geçiş sürecini eşgüdüm ve iş birliği içerisinde yönetmek istiyoruz. Aynı zamanda Rusya ve İran’la birkaç yıldır devam eden yakın iş birliğimizi sürdüreceğiz.”
“Bölgesel ve küresel istikrar için Türkiye’ye kulak verilmeli"
Altun, “ABD’nin Suriye’den çekilmesiyle Kürtlerin Türkiye’nin operasyonu ile karşı karşıya kalacağı” şeklindeki dezenformasyonu ise bölgeye yönelik yeni bir siyasi dizayn planının parçası olarak gördüklerini dile getirdi. Fahrettin Altun, “Türkiye olarak hem sınırlarımız içindeki hem de sınırlarımız dışındaki Kürt kardeşlerimizle bu tür çarpıtmalarla zedelenemeyecek sağlam bağlara sahibiz. Bunu hem geçmiş hem de bugünkü tecrübeleriyle en iyi yine Kürt kardeşlerimiz bilir. Bizim amacımız gayet net; sınırımızın yanı başındaki terör bataklığının kurutulması, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve ülkenin siyasi istikrara kavuşması. Tüm adımlarımızı bu doğrultuda atmaya devam edeceğiz. Bunun dışında bölgeye dönük etnisite temelli siyaset tasarımları, yönetilemeyen yeni kriz ve çatışma alanları ortaya çıkaracaktır. Bunun olmaması için Türkiye’ye kulak verilmesi hem bölgemizin istikrarı hem de küresel istikrar açısından elzemdir” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye hiçbir alanda alternatifsiz değildir”
ABD’nin son yıllarda bazı grupların ideolojik gündemlerinin etkisi altında kalarak Türkiye’yi rahatsız edecek birtakım adımlar attığına değinen Altun, “Bu adımlar sadece ikili ilişkilerde değil tüm bölgede kriz üstüne krize yol açtı. Özellikle Obama döneminde DEAŞ ile mücadele adı altında PKK/PYD/YPG ile iş tutulması ve FETÖ yöneticilerinin iadeleri konusunda mesafe alınamaması Türkiye’yi haklı olarak rahatsız etti. Buna karşın son aylarda her iki alanda da olumlu gelişmeler yaşanması memnuniyet verici. Ancak verilen taahhütlerin vakit kaybetmeden sahaya yansıması gerekir” ifadelerini kullandı.
Fahrettin Altun, “ABD, Türkiye’ye rağmen adım atmanın Türkiye’nin beklentilerini karşılayarak iş yapmaktan daha maliyetli olduğunu ne kadar hızlı kavrarsa kendisi için o kadar iyi olur. Zira Türkiye hiçbir alanda alternatifsiz değildir” açıklamasında bulundu.
“Zaten bu konuda emri vaki olarak değerlendirilebilecek söylemler karşısında ülkemizin güvenliğinin hiçbir şartta pazarlık meselesi olamayacağını hem sahada hem masada ortaya koyduk” diyen Altun, Türkiye’nin ulusal güvenlik ve bölge siyaseti açısından gerektiğinde sert güç unsurlarını devreye alabileceğine yönelik tavrının net şekilde ortada durduğunu söyledi.
“Türkiye şu an küresel bir güce dönüşüyor”
Kendi içinde normalleşmeyi sağlayan ve artık bölgesel bir güç olan Türkiye’nin şu an küresel bir güce dönüşme mücadelesi verdiğini belirten Altun, şunları kaydetti:
“Bu elbette yeni meydan okumaları beraberinde getiriyor. Özellikle 2013’ten sonra sistematik bir hal alan ‘yıpratma savaşı’ ile Erdoğan karşıtlığı üzerinden Türkiye’nin kaybetmesi hedeflenmişti. Bu süreçte sokak kalkışmalarından terör saldırılarına, askeri darbe girişiminden finansal ve ekonomik operasyonlara kadar farklı müdahale formlarıyla karşı karşıya kaldık. Her bir meydan okumayı ve saldırıyı devlet-millet birlikteliği ile atlattık. Türkiye’nin ulusal ve bölgesel ölçekte verdiği normalleşme mücadelesi küresel boyuta taşındıkça önüne farklı güçlükler çıkarılması elbette tahmin edilebilir. Buna mukabil Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde dış kaynaklı bu zorlukları bertaraf edecek bir vizyona ve bunu uygulayabilecek bir kapasiteye de sahip.”
“Ülkemizin geldiği aşama Cumhurbaşkanımızın gayretine çok şey borçlu"
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok yakın çalışıyorsunuz, Erdoğan’ın çalışma temposu nasıl?" sorusunu ise Altun şöyle yanıtladı:
“Sayın Cumhurbaşkanımız, milletin birliği ve refahı, devletin dirliği ve bekası için gecesini gündüzüne katarak çalışan bir lider. Her bir dakikanın, her bir saniyenin hesabını yaparak, ülkemize, devletimize nasıl daha fazla katkı sağlayabiliriz diye hareket ediyor. Bunu görmek için Cumhurbaşkanımızın sadece bir günlük mesaisine bakmak yeterli. Ülkemizin geldiği bu aşama Cumhurbaşkanımızın gayretine çok şey borçlu. Bu liderlik tarzı ve siyaset anlayışı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle köklü ve net bir kurumsallaşma sürecine girdi. Devletimizin tüm kurumları Sayın Cumhurbaşkanımızın çalışma temposuyla uyumlu bir süreç içinde. Bu uyum arttıkça ve güçlendikçe inşallah milletimizin refahı ve devletin dirliği daha da güçlenecektir.”