Endüstri İşletme Mühendisliği Kongresi Ve Kurultayı
TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) tarafından düzenlenen, I. Endüstri ve İşletme Mühendisliği Kongresi ve XII. Endüstri ve İşletme Mühendisliği Kurultayı Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Amfisi’nde bugün başladı.
Ana teması “Akıllı Endüstriler ve Endüstri-İşletme Mühendisliğinin Geleceği” olarak belirlenen ve üç gün sürecek kurultayın açılış konuşmaları, MMO Adana Şube Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Emir Kavi, MMO Endüstri-İşletme Mühendisliği Meslek Dalı Ana Komisyonu Başkanı Tülay Yener ve MMO Başkanı Yunus Yener tarafından yapıldı.
MMO Başkanı Yunus Yener “Teknoloji ve Mühendisler” başlıklı açılış konferansı sunumunda, endüstri ve işletme mühendisliğine yönelik Oda etkinlikleri üzerine bilgi verdikten şöyle konuştu:
“Endüstri mühendisliği, matematik, fizik ve sosyal bilimlerdeki özel bilgi ve becerileri mühendislik analiz, tasarım ilke ve yöntemleriyle birleştirerek bu sistemlerden elde edilecek sonuçları belirlemeye ve değerlendirmeye çalışır. Endüstri mühendisliğinin bu çerçevedeki en belirgin özelliği, sosyal ve fiziksel çevreye zarar vermeden var olan kaynakları en etkin şekilde kullanarak sistemlerin performasını optimize etmek üzere insan, malzeme-makine, finans ve bilgi süreçlerini bütünleştirmesi; karmaşık süreç veya sistemleri optimize etmesidir.
Endüstriyel otomasyonda yeni konsept de dördüncü sanayi devrimi de denilen Endüstri 4.0’dır. Endüstri 4.0’ın otomasyonu, veri değişimini, imalat sanayindeki gelişmeleri kapsayan “nesnelerin interneti”, “internetlerin interneti”, “öğrenen makineler” gibi kavramlarla iç içe geçmiş bir kavram ve slogan olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Endüstri 4.0, akıllı üretim vb. konular mühendislik temelinden uzaklaşmaya başlamıştır. Yeni nesil üretim araçları, dijital teknolojiler vb. tek başına yeterli değildir. Ne için, kim için, nasıl soruları çok önemlidir. Hayallerin Endüstri 4.0’a, gerçekliklerin “Operasyon: 4.0”lara yöneldiği bir noktada bizlerin üç temel parametreyi gözetmesi gerektiğini düşünüyorum. İlki, söz konusu teknolojik gelişmelerin nasıl ve kimler için uygulanacağı, bir başka ifadeyle toplumsal karşılığının nasıl olacağı sorunsalıdır. İkincisi, mühendislik metotlarının piyasa faktörlerinden bağımsız olarak daha da önem kazanmasıdır. Bu bütün meslektaşlarımızın üzerinde düşünmesi gereken önemli bir konudur. Üçüncüsü de, konunun yalnızca teknisist veya teknolojisist bir üretim ve hizmet bağlamı ile değil, üretim ve hizmetin insan odaklı ve kamusal-toplumsal yarar yaklaşımı ile birlikte ele alınması gerekliliğidir."
"Planlı bir üretim ekonomisine yönelmeliyiz"
Üretim teknolojileri, otomasyon, elektronik, bilişim teknolojilerinin olağanüstü hızla gelişmesinin çok gerekli ve olumlu olduğunu ancak nitelikli kolektif emek sayesinde sağlanan bu gelişmenin emek gücünü istihdam ve ücretler açısından sürekli düşürdüğünü de görmek gerektiğini ifade eden Yener, "Biliyoruz ki bugün üretim ve büyüme ile istihdam ve verimlilik arasındaki pozitif ilişkiler kopmuştur. Sosyal refah devleti yok edilmiştir. Dünya genelinde ileri/yüksek teknoloji hamlelerine ihtiyaç vardır. Fakat bu ihtiyacı esasen üretim, istihdam ve toplumsal yarar bütünlüğünde tanımlamak gerekiyor. Diğer yandan Türkiye’nin içinde bulunduğu sanayisizleşme süreci ve dışa bağımlı ekonomi, ülkemizi teknolojiyi üreten değil oldukça eşitsiz koşullarda kullanan bir ülke durumuna düşürüyor. Dolayısıyla yeni teknoloji hamlelerinin ülkemizdeki uygulanabilirliği ve sonuçları üzerine tartışılabilmesi için her şeyden önce “beton ekonomisinden” çıkmak ve yönümüzü kamucu, kalkınmacı, planlı bir üretim ekonomisine doğru çevirmek gerekir" dedi.
"Mevcut duruma alternatif bir yaklaşım gerek"
İzlenen ekonomi politikalarının sanayi üretimini geri plana atarken; döviz üretme kapasitesi zayıf, toplumsal refaha katkı sağlamayan, gelir dağılımını daha da adaletsiz hale getiren rant odaklı inşaat-emlak sektörünü, perakendeciliği ve hizmet sektörlerini öne çıkardığını ifade eden Yener, şunları kaydetti:
"Üretken olmayan bu sektörlere yöneliş, Türkiye’nin üretim yeteneğini zayıflatırken sanayinin de hızla rekabet gücü kaybına ve gerilemesine yol açmıştır. Ülkemizde her şeyden önce egemen yaklaşımın değişmesi gerekmektedir. Demokratikleşme eşliğinde yüzünü insana, emeğe, doğaya, yaşama dönen bir anlayışa ihtiyacımız var. Bu noktada konu tarihsel olarak, bilimsel teknik gelişmeler ile emek gücünün, insanlığın toplumsal refahı doğrultusunda nasıl kullanılacağı sorununda düğümlenmekte ve halktan, emekten, sanayileşmeden, mühendislikten yana bir yaklaşım gerekmektedir. Teknoloji, azınlık bir insan kümesinin insanlığın çoğunluğu üzerinde sömürüsü ve tahakkümü için değil, bütün insanların kendilerini yeniden üretip, yeteneklerini ve toplumsal refahı geliştirmek için kullanılmayı bekliyor. Bu bağlamda teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakların çalışma koşullarına ve saatlerine uyarlanması durumunda bütün dünya değişecek, insanlık refaha ulaşacak; çalışma zevkli bir etkinlik halini alacak, herkes çalışma dışı boş/değerli zamanlarında kendini özgürce yeniden üretecek ve işte o zaman asıl üretken özgür insan tarihi başlayacaktır. Kısaca, emeği, mühendisliği, bilimi, tekniği, otomasyonu, sanayileşmeyi, planlama ve kalkınmayı yeniden ve toplumsal refahı egemen kılmaya yönelik olarak ele almak gerekiyor."
Kongre ve Kurultayın sonuç bildirileri önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklanacaktır.
Kaynak: İHA
MMO Başkanı Yunus Yener “Teknoloji ve Mühendisler” başlıklı açılış konferansı sunumunda, endüstri ve işletme mühendisliğine yönelik Oda etkinlikleri üzerine bilgi verdikten şöyle konuştu:
“Endüstri mühendisliği, matematik, fizik ve sosyal bilimlerdeki özel bilgi ve becerileri mühendislik analiz, tasarım ilke ve yöntemleriyle birleştirerek bu sistemlerden elde edilecek sonuçları belirlemeye ve değerlendirmeye çalışır. Endüstri mühendisliğinin bu çerçevedeki en belirgin özelliği, sosyal ve fiziksel çevreye zarar vermeden var olan kaynakları en etkin şekilde kullanarak sistemlerin performasını optimize etmek üzere insan, malzeme-makine, finans ve bilgi süreçlerini bütünleştirmesi; karmaşık süreç veya sistemleri optimize etmesidir.
Endüstriyel otomasyonda yeni konsept de dördüncü sanayi devrimi de denilen Endüstri 4.0’dır. Endüstri 4.0’ın otomasyonu, veri değişimini, imalat sanayindeki gelişmeleri kapsayan “nesnelerin interneti”, “internetlerin interneti”, “öğrenen makineler” gibi kavramlarla iç içe geçmiş bir kavram ve slogan olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Endüstri 4.0, akıllı üretim vb. konular mühendislik temelinden uzaklaşmaya başlamıştır. Yeni nesil üretim araçları, dijital teknolojiler vb. tek başına yeterli değildir. Ne için, kim için, nasıl soruları çok önemlidir. Hayallerin Endüstri 4.0’a, gerçekliklerin “Operasyon: 4.0”lara yöneldiği bir noktada bizlerin üç temel parametreyi gözetmesi gerektiğini düşünüyorum. İlki, söz konusu teknolojik gelişmelerin nasıl ve kimler için uygulanacağı, bir başka ifadeyle toplumsal karşılığının nasıl olacağı sorunsalıdır. İkincisi, mühendislik metotlarının piyasa faktörlerinden bağımsız olarak daha da önem kazanmasıdır. Bu bütün meslektaşlarımızın üzerinde düşünmesi gereken önemli bir konudur. Üçüncüsü de, konunun yalnızca teknisist veya teknolojisist bir üretim ve hizmet bağlamı ile değil, üretim ve hizmetin insan odaklı ve kamusal-toplumsal yarar yaklaşımı ile birlikte ele alınması gerekliliğidir."
"Planlı bir üretim ekonomisine yönelmeliyiz"
Üretim teknolojileri, otomasyon, elektronik, bilişim teknolojilerinin olağanüstü hızla gelişmesinin çok gerekli ve olumlu olduğunu ancak nitelikli kolektif emek sayesinde sağlanan bu gelişmenin emek gücünü istihdam ve ücretler açısından sürekli düşürdüğünü de görmek gerektiğini ifade eden Yener, "Biliyoruz ki bugün üretim ve büyüme ile istihdam ve verimlilik arasındaki pozitif ilişkiler kopmuştur. Sosyal refah devleti yok edilmiştir. Dünya genelinde ileri/yüksek teknoloji hamlelerine ihtiyaç vardır. Fakat bu ihtiyacı esasen üretim, istihdam ve toplumsal yarar bütünlüğünde tanımlamak gerekiyor. Diğer yandan Türkiye’nin içinde bulunduğu sanayisizleşme süreci ve dışa bağımlı ekonomi, ülkemizi teknolojiyi üreten değil oldukça eşitsiz koşullarda kullanan bir ülke durumuna düşürüyor. Dolayısıyla yeni teknoloji hamlelerinin ülkemizdeki uygulanabilirliği ve sonuçları üzerine tartışılabilmesi için her şeyden önce “beton ekonomisinden” çıkmak ve yönümüzü kamucu, kalkınmacı, planlı bir üretim ekonomisine doğru çevirmek gerekir" dedi.
"Mevcut duruma alternatif bir yaklaşım gerek"
İzlenen ekonomi politikalarının sanayi üretimini geri plana atarken; döviz üretme kapasitesi zayıf, toplumsal refaha katkı sağlamayan, gelir dağılımını daha da adaletsiz hale getiren rant odaklı inşaat-emlak sektörünü, perakendeciliği ve hizmet sektörlerini öne çıkardığını ifade eden Yener, şunları kaydetti:
"Üretken olmayan bu sektörlere yöneliş, Türkiye’nin üretim yeteneğini zayıflatırken sanayinin de hızla rekabet gücü kaybına ve gerilemesine yol açmıştır. Ülkemizde her şeyden önce egemen yaklaşımın değişmesi gerekmektedir. Demokratikleşme eşliğinde yüzünü insana, emeğe, doğaya, yaşama dönen bir anlayışa ihtiyacımız var. Bu noktada konu tarihsel olarak, bilimsel teknik gelişmeler ile emek gücünün, insanlığın toplumsal refahı doğrultusunda nasıl kullanılacağı sorununda düğümlenmekte ve halktan, emekten, sanayileşmeden, mühendislikten yana bir yaklaşım gerekmektedir. Teknoloji, azınlık bir insan kümesinin insanlığın çoğunluğu üzerinde sömürüsü ve tahakkümü için değil, bütün insanların kendilerini yeniden üretip, yeteneklerini ve toplumsal refahı geliştirmek için kullanılmayı bekliyor. Bu bağlamda teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakların çalışma koşullarına ve saatlerine uyarlanması durumunda bütün dünya değişecek, insanlık refaha ulaşacak; çalışma zevkli bir etkinlik halini alacak, herkes çalışma dışı boş/değerli zamanlarında kendini özgürce yeniden üretecek ve işte o zaman asıl üretken özgür insan tarihi başlayacaktır. Kısaca, emeği, mühendisliği, bilimi, tekniği, otomasyonu, sanayileşmeyi, planlama ve kalkınmayı yeniden ve toplumsal refahı egemen kılmaya yönelik olarak ele almak gerekiyor."
Kongre ve Kurultayın sonuç bildirileri önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklanacaktır.