Milletvekili Çelebi Açıklaması 'Libya Mutabakatı, Türkiye'nin Konumunu Zayıflatmak İsteyenlere Güçlü Bir Karşılıktır'
AK Parti Ağrı Milletvekili ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Ekrem Çelebi, Türkiye ile Libya arasında yapılan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatının, başta Yunanistan, Mısır ve İsrail olmak üzere Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin konumunu zayıflatmak isteyen ülkelerin kendi belirlediği şartları dikte ettirme çabalarına güçlü bir karşılık olduğunu söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda onaylanarak kabul edilen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Mutabakatı Muhtırası”’nı değerlendiren Milletvekili Ekrem Çelebi, Doğu Akdeniz’de yaşanan kriz ya da mücadeleye salt bölgenin kaynakları üzerinden yaklaşmanın yanlış olacağını söyledi.
Akdeniz’in tarih boyunca Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya hâkimiyetin kazanılması için kilit rol oynadığı belirten Çelebi, “Bu kilit rol Akdeniz’i mücadele alanı haline getirdi. Bu mücadele kıyıdaş ülkelerin yanında diğer güçleri de sorunun parçası yaptı. Başta Yunanistan, Mısır ve İsrail olmak üzere Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin konumunu zayıflatmak isteyen ülkelerin oluşturduğu grup, kendi belirlediği şartları dikte ettirme peşin. Bu dikte girişimine Türkiye, hem kendi belirlediği deniz yetki alanlarda hem de KKTC’nin sahip olabileceği alanlarda Türk Deniz Kuvvetleri kontrolünün sismik araştırma yaparak karşılık verdi. Bu karşılığın en güçlüsü ise Libya ile yapılan deniz yetki alanı mutabakatı oldu” dedi.
MUTABAKATIN GETİRDİKLERİ
Milletvekili Çelebi, yapılan mutabakatın birçok ülkeyi rahatsız ettiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
“Anlaşma ile Yunanistan’ın Mısır ve Rum kesimiyle yapacağı deniz yetki anlaşmaları kadük bırakılmıştır. Keza Türkiye-Libya anlaşması bu hattı ortadan bölmektedir. Anlaşmanın Libya’da BM tarafından kabul edilen Ulusal Mutabakat Konseyi tarafından imzalanması anlaşmanın hukuksallığını ortadan kaldırıyor. Dolayısıyla Hafter güçlerine destek veren başta Fransa-Yunanistan olmak üzere ülkelerin bundan sonraki hedefi Libya iç siyaseti olacaktır. Anlaşmanın diğer bir önemi anlaşma bölgesinde Türkiye’nin yapacağı aramalara yönelik bir engellemenin hukuksal açıdan yapanı zor durumda bırakacak olmasıdır. Bu durum başta Fransa olmak üzere karşı ülkeleri zor durumda bırakmaktadır. Anlaşma bugüne kadar yaşanan gelişmelerin ışığında Doğu Akdeniz de Türkiye’nin olur vermediği hiçbir girişimin başarılı olamayacağının da tasdiki olmuştur.”
Kaynak: İHA
Akdeniz’in tarih boyunca Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya hâkimiyetin kazanılması için kilit rol oynadığı belirten Çelebi, “Bu kilit rol Akdeniz’i mücadele alanı haline getirdi. Bu mücadele kıyıdaş ülkelerin yanında diğer güçleri de sorunun parçası yaptı. Başta Yunanistan, Mısır ve İsrail olmak üzere Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin konumunu zayıflatmak isteyen ülkelerin oluşturduğu grup, kendi belirlediği şartları dikte ettirme peşin. Bu dikte girişimine Türkiye, hem kendi belirlediği deniz yetki alanlarda hem de KKTC’nin sahip olabileceği alanlarda Türk Deniz Kuvvetleri kontrolünün sismik araştırma yaparak karşılık verdi. Bu karşılığın en güçlüsü ise Libya ile yapılan deniz yetki alanı mutabakatı oldu” dedi.
MUTABAKATIN GETİRDİKLERİ
Milletvekili Çelebi, yapılan mutabakatın birçok ülkeyi rahatsız ettiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
“Anlaşma ile Yunanistan’ın Mısır ve Rum kesimiyle yapacağı deniz yetki anlaşmaları kadük bırakılmıştır. Keza Türkiye-Libya anlaşması bu hattı ortadan bölmektedir. Anlaşmanın Libya’da BM tarafından kabul edilen Ulusal Mutabakat Konseyi tarafından imzalanması anlaşmanın hukuksallığını ortadan kaldırıyor. Dolayısıyla Hafter güçlerine destek veren başta Fransa-Yunanistan olmak üzere ülkelerin bundan sonraki hedefi Libya iç siyaseti olacaktır. Anlaşmanın diğer bir önemi anlaşma bölgesinde Türkiye’nin yapacağı aramalara yönelik bir engellemenin hukuksal açıdan yapanı zor durumda bırakacak olmasıdır. Bu durum başta Fransa olmak üzere karşı ülkeleri zor durumda bırakmaktadır. Anlaşma bugüne kadar yaşanan gelişmelerin ışığında Doğu Akdeniz de Türkiye’nin olur vermediği hiçbir girişimin başarılı olamayacağının da tasdiki olmuştur.”