Çin'in Uygur Türklerine Yönelik Politikası Washington'da Tartışıldı
Hudson Enstitüsü tarafından düzenlenen ve Çin'in Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerinin ele alındığı panelde, ABD'nin sürece müdahil olması gerektiği fikri öne çıktı.
ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen panelde, Çin'in Uygur Türklerine yönelik ağır insan hakları ihlalleri olduğunu dile getiren katılımcılar, "ABD bu sürece sessiz kalmamalı" görüşünde birleşti.
Washington merkezli Hudson Enstitüsü tarafından organize edilen "Çin'in Sincan bölgesindeki insan hakları ihlalleri ve ABD'nin cevabı" başlıklı panele, ABD'nin Dini Özgürlükler Özel Temsilcisi Sam Brownback, gazeteci Bethany Allen-Ebrahimian, Hudson Enstitüsünden Eric Brown ve Nina Shea, Uygur İnsan Hakları Projesi Başkanı Nury Turkel ve araştırmacı Adrian Zenz katıldı.
Çin'in Sincan bölgesindeki Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını eleştiren Brownback, "Çin sadece dini inançlarla savaşmıyor, aynı zamanda hakikatle ve uluslararası normlarla da mücadele ediyor. Sincan'da olan şey açıktır; İslam inancını oradan silmek için tasarlanmış baskıcı bir kampanya." ifadelerini kullandı.
Sam Brownback, Sincan'da yaşananlara tanık olan birçok kişiyle görüştüğünü, duyduklarının kendisini çok etkilediğini ve ABD yönetiminin süreci çok yakından takip ettiğini belirtti.
Turkel ise Çin'in Sincan'daki insan hakları ihlallerinin artık saklanamayacak derecede açık hale geldiğini kaydederek, "Bölgedeki toplama kamplarında Uygurlara yönelik bir dönüştürme programı uygulanıyor. Çok sayıda kişi bu kamplarda dini, etnik ve kültürel bakımdan dönüştürülmeye çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Nury Turkel, ABD'nin Sincan konusunda şu ana kadar aktif olduğunu, ancak inisiyatif alıp birtakım adımlar atmasını da beklediklerini kaydetti.
Eric Brown da ABD Kongresindeki oturumlarla sürecin Washington'da takip edildiğini ve Çin'in Sincan'daki insan hakları ihlallerinin yönetimin gündeminde olduğunu da vurguladı.
- Çin'in Uygur Türklerine yönelik politikası
Çin'de son yıllarda Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde "eğitim merkezi" adı altında faaliyet gösteren kamplar ile Uygur Türklerinin kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller, uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyine üye 22 ülke, 11 Temmuz'da, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlıklara yönelik muamelesini eleştiren ve kitlesel gözaltıların durdurulması çağrısında bulunan mektubu imzalamıştı.
İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW) raporunda, son 2 yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde çok sayıda kişinin "önleyici polisiye tedbiri" adı altında suçsuz yere alıkonulduğu ve siyasi bakımdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın toplama kamplarına gönderildiği belirtilmişti.
BM ve diğer uluslararası örgütler kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken, Çin ise şu ana kadar kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi. Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini ise geri çeviriyor.
- Çin'in Sincan'daki baskı politikasına ilişkin belge
New York Times'ın geçen ay basına sızdırılan Çin yönetimine ait 403 sayfalık resmi belgeye dayandırdığı haberinde, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki güvenlik birimlerine "nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair verilen detaylı talimatlar" dikkati çekmişti.
Belgenin en az 200 sayfasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer Çinli yetkililerin, bölgedeki Uygur nüfusunun kontrolü ve aralıksız denetim yapılmasına ilişkin talimatları yer alırken, İslam'ın yayılmasını önlemek için önlem alınması uyarısında bulunulduğu görülüyordu.
Belgede, Şi'nin 11 Eylül saldırısı sonrası ABD'nin "terörle savaş" politikasını örnek alarak bölgede yaşananları "terörizmle mücadele" olarak tanımladığı, güvenlik birimlerine "asla merhamet gösterilmemesi" talimatı verdiği, diğer yetkililerin de bölgedeki kampları ve keyfi tutuklamaları meşrulaştıran yorumlarının yer aldığı belirtilmişti.
Kaynak: AA
Washington merkezli Hudson Enstitüsü tarafından organize edilen "Çin'in Sincan bölgesindeki insan hakları ihlalleri ve ABD'nin cevabı" başlıklı panele, ABD'nin Dini Özgürlükler Özel Temsilcisi Sam Brownback, gazeteci Bethany Allen-Ebrahimian, Hudson Enstitüsünden Eric Brown ve Nina Shea, Uygur İnsan Hakları Projesi Başkanı Nury Turkel ve araştırmacı Adrian Zenz katıldı.
Çin'in Sincan bölgesindeki Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını eleştiren Brownback, "Çin sadece dini inançlarla savaşmıyor, aynı zamanda hakikatle ve uluslararası normlarla da mücadele ediyor. Sincan'da olan şey açıktır; İslam inancını oradan silmek için tasarlanmış baskıcı bir kampanya." ifadelerini kullandı.
Sam Brownback, Sincan'da yaşananlara tanık olan birçok kişiyle görüştüğünü, duyduklarının kendisini çok etkilediğini ve ABD yönetiminin süreci çok yakından takip ettiğini belirtti.
Turkel ise Çin'in Sincan'daki insan hakları ihlallerinin artık saklanamayacak derecede açık hale geldiğini kaydederek, "Bölgedeki toplama kamplarında Uygurlara yönelik bir dönüştürme programı uygulanıyor. Çok sayıda kişi bu kamplarda dini, etnik ve kültürel bakımdan dönüştürülmeye çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Nury Turkel, ABD'nin Sincan konusunda şu ana kadar aktif olduğunu, ancak inisiyatif alıp birtakım adımlar atmasını da beklediklerini kaydetti.
Eric Brown da ABD Kongresindeki oturumlarla sürecin Washington'da takip edildiğini ve Çin'in Sincan'daki insan hakları ihlallerinin yönetimin gündeminde olduğunu da vurguladı.
- Çin'in Uygur Türklerine yönelik politikası
Çin'de son yıllarda Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde "eğitim merkezi" adı altında faaliyet gösteren kamplar ile Uygur Türklerinin kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller, uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyine üye 22 ülke, 11 Temmuz'da, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlıklara yönelik muamelesini eleştiren ve kitlesel gözaltıların durdurulması çağrısında bulunan mektubu imzalamıştı.
İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW) raporunda, son 2 yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde çok sayıda kişinin "önleyici polisiye tedbiri" adı altında suçsuz yere alıkonulduğu ve siyasi bakımdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın toplama kamplarına gönderildiği belirtilmişti.
BM ve diğer uluslararası örgütler kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken, Çin ise şu ana kadar kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi. Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini ise geri çeviriyor.
- Çin'in Sincan'daki baskı politikasına ilişkin belge
New York Times'ın geçen ay basına sızdırılan Çin yönetimine ait 403 sayfalık resmi belgeye dayandırdığı haberinde, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki güvenlik birimlerine "nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair verilen detaylı talimatlar" dikkati çekmişti.
Belgenin en az 200 sayfasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer Çinli yetkililerin, bölgedeki Uygur nüfusunun kontrolü ve aralıksız denetim yapılmasına ilişkin talimatları yer alırken, İslam'ın yayılmasını önlemek için önlem alınması uyarısında bulunulduğu görülüyordu.
Belgede, Şi'nin 11 Eylül saldırısı sonrası ABD'nin "terörle savaş" politikasını örnek alarak bölgede yaşananları "terörizmle mücadele" olarak tanımladığı, güvenlik birimlerine "asla merhamet gösterilmemesi" talimatı verdiği, diğer yetkililerin de bölgedeki kampları ve keyfi tutuklamaları meşrulaştıran yorumlarının yer aldığı belirtilmişti.