CHP'li Altay Açıklaması 'Değerli Konut Vergisinde Anayasa Mahkemesine İtirazı Değerlendiriyoruz'
'Gelir vergisi alamayan devlet, vatandaşın konutundan ödeyemeyeceği nispette vergi adı altında haraç toplamaya başlamıştır' 'Belli ki Sayın Bahçeli'de AK Partiyi sahiplenme, koruma güdüsü çok gelişmiş. Hiçbir milletvekili kiralık değildir, hiçbir partinin de kiralık olmasını temenni ve tavsiye etmeyiz'
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "eşit ve adil olmayan düzenleme" olarak nitelendirdiği Değerli Konut Vergisi düzenlemesinde Anayasa Mahkemesine itiraz sürecini değerlendirdiklerini bildirdi.
Altay, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, partisine, Değerli Konut Vergisi konusunda vatandaşlardan çok sayıda şikayet geldiğini söyledi.
Kanunun yürürlüğe girmesinin hemen ardından ilgili kurumların söz konusu konutların değerlerini belirleyerek vergi tahsilatına başlandığını dile getiren Altay, bu vergiyle ilgili Anayasa Mahkemesine itiraz süreci başlatma konusunu değerlendirdiklerini kaydetti.
Değerli Konut Vergisi tahsiline ilişkin hızlı hamlenin hükümetin ve Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu hali göstermesi bakımından önemli olduğunu ifade eden Altay, "Gelir vergisi alamayan devlet, kamu bankalarını eşe, yandaşa içini boşaltarak peşkeş çeken devlet, vatandaştan, kiraya verse o vergiyi karşılayamayacağı nispette vergi adı altında haraç toplamaya başlamıştır." diye konuştu.
- "Türkiye-ABD arasında sancılı ve sıkıntılı bir süreç başlıyor"
Engin Altay, ABD Senatosunda kabul edilen 2020 Savunma Bütçesinde, F-35 savaş uçaklarına ilişkin Türkiye'nin bütün müktesebatları ve haklarının iptal ve bloke edilmesine yönelik kararın da yer aldığını belirterek, "F-35'lerin tesliminin iptali, Türkiye'nin ödediği paraların da bloke edilmesi, ABD'nin S-400 krizi üzerinde ısrarlı tutumunun sürdüğünün bir göstergesi." dedi.
Türkiye'ye yönelik yaptırım paketinde TürkAkım'ın da bulunduğuna dikkati çeken Altay, bunun hayata geçmesi halinde Avrupalı ülkelerin Türkiye üzerinden geçen enerjiyi satın alması halinde yaptırımla karşılaşmalarının mümkün olabileceğini söyledi.
Altay, yaptırım tasarısında ABD'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik silah ambargosunu kaldırmasının yer aldığını da ifade ederek, bundan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Doğu Akdeniz'deki hesapların yeniden yapılacağını, kartların yeniden karılacağını belirten Altay, Türkiye ve Yunanistan arasında yeni sorun alanlarının ortaya çıkacağını öne sürdü.
Altay, Türkiye- ABD ilişkilerinin son 3-4 yıldır hiç iki ülke ilişkisi gibi olmadığını, ülke başkanlarının, iki ailenin ilişkisi gibi olduğunu savunarak, "Erdoğan'ı uyardık, ABD'de kuvvetler ayrılığı ilkesi var, Trump demek ABD demek değil dedik, anlatamadık." ifadelerini kullandı.
Tasarı konusunda ABD Başkanı Donald Trump'ın veto yetkisi olmadığını vurgulayan Altay, Türkiye-ABD arasında yeni, bedeli ağır, sancılı ve sıkıntılı bir süreç başladığını iddia etti.
- "Adı Ziraat Bankası"
CHP'li Altay, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ziraat Bankası'nın Simit Sarayı'nın hisselerini satın almasına yönelik haberlere ilişkin, "Tasvip etmem mümkün değil." dediğini aktararak, "Ziraat Bankası çiftçiyi kalkındırmak ve finansal sorunlarını çözmeye yönelik kuruluş gerekçesini yerine getirmemektedir. Ziraat Bankası işi gücü bırakmış, gazetecilik yapıyor, simitçilik yapıyor, AVM işletiyor. Sonra adı Ziraat Bankası. Allahtan korkun, milletten utanın, adını değiştirin." diye konuştu.
Dışişleri Komisyonunda kabul edilen Türkiye ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'ne partisinin yanı sıra İYİ Parti ve HDP'nin ret oyu verdiğini anımsatan Altay, anlaşmanın üçüncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "misafir personel" tanımı için Türkçe metinde yer alan sivil şahıslar ifadesinin, İngilizce metinde yer almadığını kaydetti.
Türkiye'nin bu anlaşmayla bir kaos ortamına gireceğini savunan Altay, iki ordu, iki hükümet ve iki merkezin bulunduğu Libya'da, birçok ülkenin de dahil olduğu bir iç savaş yaşandığına işaret etti.
CHP Grup Başkanvekili Altay, Türkiye'nin bu anlaşmayla, Libya'daki azınlık hükümetiyle "iş tutacağını" ileri sürerek, "AK Parti, Trablus Yönetimi'ni siyasi dış politika angajmanlarımıza göre değil ideolojik bir yaklaşımla destekliyor. Türkiye, Libya'daki iç savaşın bir tarafı olursa, Doğu Akdeniz'de çabaladığımız, çok az da olsa kalan hak ve menfaatlerimizi sıfırlamış oluruz. Türkiye'nin bu iç savaşa müdahil olmak suretiyle Libya'dan kazanabileceği hiçbir şey yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin söz konusu anlaşmayla Doğu Akdeniz'de bir çatışma kapısı araladığını ileri süren Altay, Mehmetçiğin Kuzey Afrika çöllerinde lejyoner olarak kullanılmasına karşı olduklarını, bu şekilde Türkiye ve KKTC'nin hak ve menfaatlerine halel geleceğini savundu.
TBMM Genel Kurulunda AK Parti Grubu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi tarihi bir uyarıda bulunmasını ve bu anlaşmaya geçit vermemesini beklediğini ifade eden Altay, Cumartesi günü görüşülecek bu anlaşmanın sakıncalarını ortaya koyacaklarını bildirdi.
- "AK Partili belediye başkanları da yargılanmalıydı"
Engin Altay, bir basın mensubunun MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Libya'ya asker göndermenin beka sorunu" olduğuna dair açıklamalarına ilişkin sorusu üzerine, "Sayın Bahçeli konuşurken AK Parti Genel Başkanı konuşuyor zannediyorum. Sayın Bahçeli konuşmaya devam etsin ama MHP Genel Başkanı olarak konuşursa daha memnun oluruz. Sayın Bahçeli 'beka' dediyse Erdoğan yeni ve ağır bir yenilgi daha alacak, demektir." ifadesini kullandı.
Bahçeli'nin yeni partilere yönelik değerlendirmelerinin anımsatılması üzerine de Altay, "AK Parti içerisindeki ikiz doğumdan kaynaklı sancı, Sayın Bahçeli'yi nasıl, niye etkiliyor merak ediyorum. Belli ki Sayın Bahçeli'de AK Parti'yi sahiplenme, koruma güdüsü çok gelişmiş. Hiçbir milletvekili kiralık değildir, hiçbir partinin de kiralık olmasını temenni ve tavsiye etmeyiz." dedi.
Engin Altay, Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz'un FETÖ'ye üye olmak suçundan tutuklanmasıyla ilgili soru üzerine, masumiyet karinesine işaret etti.
Önceki dönemlerde görev yapan 7 AK Parti'li belediye başkanının FETÖ ile yollarını ayırmadıkları gerekçesiyle istifa ettirildiğini iddia eden Altay, "AK Parti'li belediye başkanları da yargılanmalıydı. FETÖ ile bir irtibatı ispatlanmadan bir belediye başkanımızı tutuklayıp kodese koymak ve yerine kayyum atamak demokrasi dışı bir uygulamadır. Üstelik kendi belediye başkanlarını istifa ile yetindirip bizim belediye başkanımızı görevdeyken tutuklamak ve yerine kaymakamı kayyum atamak, diktatörlüktür." diye konuştu.
Engin Altay, Oğuz'un tutuklanmasının, "yargının Erdoğan'ın sopası haline geldiğinin" yeni ve somut örneği olduğunu iddia etti.
CHP'li Altay, Libya ile anlaşmadaki "sivil şahıs" ifadesinin öneminin sorulması üzerine de Erdoğan'ın Libya'ya yönelik önce Suriye'deki gibi sivil güçler üzerinden destek vereceğini öne sürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kanal İstanbul konusundaki açıklamalarının anımsatılarak görüşünün sorulduğu Altay, Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni tartışmaya açmasının yanlış olacağını söyledi.
Altay, sözleşmenin Türkiye'ye önemli hak ve kazanımlar sağladığını belirterek, "Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin A4'ü geçmeyecek özetini birisi Cumhurbaşkanına versin." dedi.
Kaynak: AA
Altay, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, partisine, Değerli Konut Vergisi konusunda vatandaşlardan çok sayıda şikayet geldiğini söyledi.
Kanunun yürürlüğe girmesinin hemen ardından ilgili kurumların söz konusu konutların değerlerini belirleyerek vergi tahsilatına başlandığını dile getiren Altay, bu vergiyle ilgili Anayasa Mahkemesine itiraz süreci başlatma konusunu değerlendirdiklerini kaydetti.
Değerli Konut Vergisi tahsiline ilişkin hızlı hamlenin hükümetin ve Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu hali göstermesi bakımından önemli olduğunu ifade eden Altay, "Gelir vergisi alamayan devlet, kamu bankalarını eşe, yandaşa içini boşaltarak peşkeş çeken devlet, vatandaştan, kiraya verse o vergiyi karşılayamayacağı nispette vergi adı altında haraç toplamaya başlamıştır." diye konuştu.
- "Türkiye-ABD arasında sancılı ve sıkıntılı bir süreç başlıyor"
Engin Altay, ABD Senatosunda kabul edilen 2020 Savunma Bütçesinde, F-35 savaş uçaklarına ilişkin Türkiye'nin bütün müktesebatları ve haklarının iptal ve bloke edilmesine yönelik kararın da yer aldığını belirterek, "F-35'lerin tesliminin iptali, Türkiye'nin ödediği paraların da bloke edilmesi, ABD'nin S-400 krizi üzerinde ısrarlı tutumunun sürdüğünün bir göstergesi." dedi.
Türkiye'ye yönelik yaptırım paketinde TürkAkım'ın da bulunduğuna dikkati çeken Altay, bunun hayata geçmesi halinde Avrupalı ülkelerin Türkiye üzerinden geçen enerjiyi satın alması halinde yaptırımla karşılaşmalarının mümkün olabileceğini söyledi.
Altay, yaptırım tasarısında ABD'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik silah ambargosunu kaldırmasının yer aldığını da ifade ederek, bundan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Doğu Akdeniz'deki hesapların yeniden yapılacağını, kartların yeniden karılacağını belirten Altay, Türkiye ve Yunanistan arasında yeni sorun alanlarının ortaya çıkacağını öne sürdü.
Altay, Türkiye- ABD ilişkilerinin son 3-4 yıldır hiç iki ülke ilişkisi gibi olmadığını, ülke başkanlarının, iki ailenin ilişkisi gibi olduğunu savunarak, "Erdoğan'ı uyardık, ABD'de kuvvetler ayrılığı ilkesi var, Trump demek ABD demek değil dedik, anlatamadık." ifadelerini kullandı.
Tasarı konusunda ABD Başkanı Donald Trump'ın veto yetkisi olmadığını vurgulayan Altay, Türkiye-ABD arasında yeni, bedeli ağır, sancılı ve sıkıntılı bir süreç başladığını iddia etti.
- "Adı Ziraat Bankası"
CHP'li Altay, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ziraat Bankası'nın Simit Sarayı'nın hisselerini satın almasına yönelik haberlere ilişkin, "Tasvip etmem mümkün değil." dediğini aktararak, "Ziraat Bankası çiftçiyi kalkındırmak ve finansal sorunlarını çözmeye yönelik kuruluş gerekçesini yerine getirmemektedir. Ziraat Bankası işi gücü bırakmış, gazetecilik yapıyor, simitçilik yapıyor, AVM işletiyor. Sonra adı Ziraat Bankası. Allahtan korkun, milletten utanın, adını değiştirin." diye konuştu.
Dışişleri Komisyonunda kabul edilen Türkiye ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'ne partisinin yanı sıra İYİ Parti ve HDP'nin ret oyu verdiğini anımsatan Altay, anlaşmanın üçüncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "misafir personel" tanımı için Türkçe metinde yer alan sivil şahıslar ifadesinin, İngilizce metinde yer almadığını kaydetti.
Türkiye'nin bu anlaşmayla bir kaos ortamına gireceğini savunan Altay, iki ordu, iki hükümet ve iki merkezin bulunduğu Libya'da, birçok ülkenin de dahil olduğu bir iç savaş yaşandığına işaret etti.
CHP Grup Başkanvekili Altay, Türkiye'nin bu anlaşmayla, Libya'daki azınlık hükümetiyle "iş tutacağını" ileri sürerek, "AK Parti, Trablus Yönetimi'ni siyasi dış politika angajmanlarımıza göre değil ideolojik bir yaklaşımla destekliyor. Türkiye, Libya'daki iç savaşın bir tarafı olursa, Doğu Akdeniz'de çabaladığımız, çok az da olsa kalan hak ve menfaatlerimizi sıfırlamış oluruz. Türkiye'nin bu iç savaşa müdahil olmak suretiyle Libya'dan kazanabileceği hiçbir şey yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin söz konusu anlaşmayla Doğu Akdeniz'de bir çatışma kapısı araladığını ileri süren Altay, Mehmetçiğin Kuzey Afrika çöllerinde lejyoner olarak kullanılmasına karşı olduklarını, bu şekilde Türkiye ve KKTC'nin hak ve menfaatlerine halel geleceğini savundu.
TBMM Genel Kurulunda AK Parti Grubu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi tarihi bir uyarıda bulunmasını ve bu anlaşmaya geçit vermemesini beklediğini ifade eden Altay, Cumartesi günü görüşülecek bu anlaşmanın sakıncalarını ortaya koyacaklarını bildirdi.
- "AK Partili belediye başkanları da yargılanmalıydı"
Engin Altay, bir basın mensubunun MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Libya'ya asker göndermenin beka sorunu" olduğuna dair açıklamalarına ilişkin sorusu üzerine, "Sayın Bahçeli konuşurken AK Parti Genel Başkanı konuşuyor zannediyorum. Sayın Bahçeli konuşmaya devam etsin ama MHP Genel Başkanı olarak konuşursa daha memnun oluruz. Sayın Bahçeli 'beka' dediyse Erdoğan yeni ve ağır bir yenilgi daha alacak, demektir." ifadesini kullandı.
Bahçeli'nin yeni partilere yönelik değerlendirmelerinin anımsatılması üzerine de Altay, "AK Parti içerisindeki ikiz doğumdan kaynaklı sancı, Sayın Bahçeli'yi nasıl, niye etkiliyor merak ediyorum. Belli ki Sayın Bahçeli'de AK Parti'yi sahiplenme, koruma güdüsü çok gelişmiş. Hiçbir milletvekili kiralık değildir, hiçbir partinin de kiralık olmasını temenni ve tavsiye etmeyiz." dedi.
Engin Altay, Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz'un FETÖ'ye üye olmak suçundan tutuklanmasıyla ilgili soru üzerine, masumiyet karinesine işaret etti.
Önceki dönemlerde görev yapan 7 AK Parti'li belediye başkanının FETÖ ile yollarını ayırmadıkları gerekçesiyle istifa ettirildiğini iddia eden Altay, "AK Parti'li belediye başkanları da yargılanmalıydı. FETÖ ile bir irtibatı ispatlanmadan bir belediye başkanımızı tutuklayıp kodese koymak ve yerine kayyum atamak demokrasi dışı bir uygulamadır. Üstelik kendi belediye başkanlarını istifa ile yetindirip bizim belediye başkanımızı görevdeyken tutuklamak ve yerine kaymakamı kayyum atamak, diktatörlüktür." diye konuştu.
Engin Altay, Oğuz'un tutuklanmasının, "yargının Erdoğan'ın sopası haline geldiğinin" yeni ve somut örneği olduğunu iddia etti.
CHP'li Altay, Libya ile anlaşmadaki "sivil şahıs" ifadesinin öneminin sorulması üzerine de Erdoğan'ın Libya'ya yönelik önce Suriye'deki gibi sivil güçler üzerinden destek vereceğini öne sürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kanal İstanbul konusundaki açıklamalarının anımsatılarak görüşünün sorulduğu Altay, Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni tartışmaya açmasının yanlış olacağını söyledi.
Altay, sözleşmenin Türkiye'ye önemli hak ve kazanımlar sağladığını belirterek, "Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin A4'ü geçmeyecek özetini birisi Cumhurbaşkanına versin." dedi.