(Özel) Müze Köy Açıklaması Yörük
UNESCO Dünya Miras Listesi’nde ve "en iyi korunan 20 kent" arasında yer alan Karabük’ün Safranbolu ilçesine bağlı Yörük köyü, her yıl binlerce turist ağırlıyor.
Osmanlı döneminden kalma han, hamam, konak, cami, çeşme ve köprüleriyle "açık hava müzesini" andıran Safranbolu merkeze 11 kilometre uzaklıkta olan Yörük köyü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1997’de Türk-Türkmen köyü oluşu ve tarihi yapılarının görkemi nedeniyle koruma altına alındı. 20. yüzyılın önemli sopranolarından biri olarak görülen, "La Diva Turca", "La Gencer", "La Regina" olarak ün kazanan ve 10 yıl önce hayatını kaybeden Leyla Gencer’in baba ocağı da olan Yörük köyü, Cemil İpekçi ve Gülgün Feyman gibi ünlülerin köklerinin dayandığı ünlü bir köy olarak da dikkatleri çekiyor. 93 tescilli eserin bulunduğu, her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin uğradığı Yörük köyü, ilçenin önemli destinasyon merkezlerinden birisi.
Çadır hayatından yerleşik yaşama
Yörük köyünde 250 yıllık Sipahioğlu konağının sahibi Ali Rıza Tunca, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, köyün 650 senelik geçmişi olduğunu söyledi.
Burada yaşamın çadırla başladığını, daha sonra köyün bir ayağının da İstanbul’da olması dolayısıyla, Osmanlı zamanında sipahi, fırıncı, börekçi gibi çeşitli işlerde görev alan kişilerin orada kazandıkları paralarla bu evleri yaptırdığını ve çadır hayatını bırakıp yerleşik hayata geçtiklerini ifade eden Tunca, "İlk Türk köylerinden bir tanesi. Buraya gelirken üç kardeş geliyorlar. En büyükleri Hüseyin bu köyü kuruyor, Davut ’Davut Ovası’nı, Hacı ’Hacılar Obası’nı kuruyor. Köyümüzde 117 tane tescil bina var. Köy olarak 1996’da vakıf kurduk, 1997’de köyümüzü sit alanı altına aldırdık. Ondan sonra evlerin dört cephe rölöveleri yapıldı. Bunlar Anıtlar Yüksek Kuruluna sunuldu. Bu evler hayvancılık ve tarımla yapılan evler değil, çoğunluğu İstanbul’da kazanılan paralarla yapılan evlerdir. Burası Safranbolu’nun bir minyatürüdür. Safranbolu bizden daha eskidir" diye konuştu.
Görkemli konaklar
Evin 8. kuşak sahibi olduğunu aktaran Tunca ise, şunları kaydetti:
"Evimizin 250 senelik bir tarihi var. Tavan süslemeleri, tavan göbeği orijinal haliyle, orijinal 140 senelik bir cam küre, gündüzleri ayna, gelen ışıkları yansıtır ve odayı komple içine alır. Geceleri lambalar yakıldığı zaman ışığı bir parçada olsa yansıtmaya yarar. Kalem işleri, boyamaların yapıldığı tarih, eski yazıyla maşallah ve 1294. Boyamalar 1878 senesinde yapılma. O tarihte yaşadıkları kültüre anlatıyorlar."
Evde mihrap içine alınmış 12 açmış karanfilin 12 imamları ehlibeyti gösterdiğini, boyamaları yaptıran dedelerinin resminin yer aldığını anlatan Tunca, resmin üzerine Bektaşi sarığı yer aldığını belirtti.
Oymaların 12 olduğunu, ocakların kenar taşlarında sarıklı taşlar, hayat ağacı gibi Bektaşi ocağının simgelerinin yer aldığını anlatan Tunca, burada 3’ler, 5’ler, 7’ler, 40’ların mevcut olduğunu kaydetti.
Başodanın içerisinde yer alan ve içinde 3 çiçek bulunan 3 vazonun Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ali’yi, 5 vazo ve çiçeğin Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’i temsil ettiğini vurgulayan Tunca, odadaki karanfillerin sayısının 40 olduğunu, bunların da 40’ları gösterdiğini, vazoda açmış 4 çiçeğin 4 kapı 40 makam olduğunu ifade etti.
Yörük köyü evleri
Safranbolu’nun aksine arsa ve engebeli arazi sorunu olmayan Yörük köyündeki evler neredeyse bitişik nizamda inşa edilirken, Anadolu köylerinde genellikle görülen ev kümelenmesi yerine ana cadde boyunca yapılanmış. Osmanlı dönemi klasik üslubun ev mimarisindeki en güzel örnekleriyle dolu olan Yörük köyü, bilinen köy evi tarzının dışında bir yerleşme olarak yer alıyor.
Kaynak: İHA
Çadır hayatından yerleşik yaşama
Yörük köyünde 250 yıllık Sipahioğlu konağının sahibi Ali Rıza Tunca, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, köyün 650 senelik geçmişi olduğunu söyledi.
Burada yaşamın çadırla başladığını, daha sonra köyün bir ayağının da İstanbul’da olması dolayısıyla, Osmanlı zamanında sipahi, fırıncı, börekçi gibi çeşitli işlerde görev alan kişilerin orada kazandıkları paralarla bu evleri yaptırdığını ve çadır hayatını bırakıp yerleşik hayata geçtiklerini ifade eden Tunca, "İlk Türk köylerinden bir tanesi. Buraya gelirken üç kardeş geliyorlar. En büyükleri Hüseyin bu köyü kuruyor, Davut ’Davut Ovası’nı, Hacı ’Hacılar Obası’nı kuruyor. Köyümüzde 117 tane tescil bina var. Köy olarak 1996’da vakıf kurduk, 1997’de köyümüzü sit alanı altına aldırdık. Ondan sonra evlerin dört cephe rölöveleri yapıldı. Bunlar Anıtlar Yüksek Kuruluna sunuldu. Bu evler hayvancılık ve tarımla yapılan evler değil, çoğunluğu İstanbul’da kazanılan paralarla yapılan evlerdir. Burası Safranbolu’nun bir minyatürüdür. Safranbolu bizden daha eskidir" diye konuştu.
Görkemli konaklar
Evin 8. kuşak sahibi olduğunu aktaran Tunca ise, şunları kaydetti:
"Evimizin 250 senelik bir tarihi var. Tavan süslemeleri, tavan göbeği orijinal haliyle, orijinal 140 senelik bir cam küre, gündüzleri ayna, gelen ışıkları yansıtır ve odayı komple içine alır. Geceleri lambalar yakıldığı zaman ışığı bir parçada olsa yansıtmaya yarar. Kalem işleri, boyamaların yapıldığı tarih, eski yazıyla maşallah ve 1294. Boyamalar 1878 senesinde yapılma. O tarihte yaşadıkları kültüre anlatıyorlar."
Evde mihrap içine alınmış 12 açmış karanfilin 12 imamları ehlibeyti gösterdiğini, boyamaları yaptıran dedelerinin resminin yer aldığını anlatan Tunca, resmin üzerine Bektaşi sarığı yer aldığını belirtti.
Oymaların 12 olduğunu, ocakların kenar taşlarında sarıklı taşlar, hayat ağacı gibi Bektaşi ocağının simgelerinin yer aldığını anlatan Tunca, burada 3’ler, 5’ler, 7’ler, 40’ların mevcut olduğunu kaydetti.
Başodanın içerisinde yer alan ve içinde 3 çiçek bulunan 3 vazonun Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ali’yi, 5 vazo ve çiçeğin Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’i temsil ettiğini vurgulayan Tunca, odadaki karanfillerin sayısının 40 olduğunu, bunların da 40’ları gösterdiğini, vazoda açmış 4 çiçeğin 4 kapı 40 makam olduğunu ifade etti.
Yörük köyü evleri
Safranbolu’nun aksine arsa ve engebeli arazi sorunu olmayan Yörük köyündeki evler neredeyse bitişik nizamda inşa edilirken, Anadolu köylerinde genellikle görülen ev kümelenmesi yerine ana cadde boyunca yapılanmış. Osmanlı dönemi klasik üslubun ev mimarisindeki en güzel örnekleriyle dolu olan Yörük köyü, bilinen köy evi tarzının dışında bir yerleşme olarak yer alıyor.