'25 Aralık'ı Amacı, Seçilmemişlerin Yönetebileceği Yeni Türkiye Kurma Projesidir'

FETÖ/PDY'nin takipsizlikle sonuçlanan 25 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurarak darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla 71 sanığın yargılandığı ve karara bağlanan davanın bin 100 sayfadan oluşan gerekçeli kararı açıklandı Gerekçeli karardan: 'Sanıkların amaçlarının yolsuzlukları ortaya çıkarmak değil, bir algı operasyonu kapsamında hükümeti devirmek olduğu çok açıktır. Senaryo; seçilmiş bir hükümeti itibarsızlaştırarak yok etmeye yönelik ve seçilmemişlerin yönetebileceği yeni bir Türkiye kurma projesidir. Her saat başı servis edilen telefon dinlemeleriyle, paralel medya ve destekçilerinin de gayretiyle bir kamuoyu oluşturulmuş; operasyon için psikolojik zemin hazırlanmıştır' 'Sanıklara İstanbul'da yürütülen ve şüphelisi farklı olan ihaleye fesat karıştırma dosyası ile Urla'daki arazinin imar planının usulsüz olarak değiştirilmesi iddiası arasında ne tür bir bağlantı olduğu ve aynı dosya kapsamında soruşturmaya dahil edildiği, İstanbul mali suçlar müdürlüğünün Urla'daki bu arazi üzerinde yapılan imar değişikliğinde nasıl bir yetkisi olduğu, hangi yetkiyi kullanarak soruşturmaya başladıkları, arazinin bulunduğu ve iddia ettikleri suçun işlendiği yerdeki savcılığa haber verip vermedikleri sorulduğunda mantıklı cevap verememişler ve aksini iddia etmelerine rağmen gerçek hedefin Başbakan ve hükümet olduğunu açıkça ortaya koymuşlardır'

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), takipsizlikle sonuçlanan 25 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurarak darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla 71 sanığın yargılandığı ve karara bağlanan davanın gerekçeli kararında, "Sanıkların amaçlarının yolsuzlukları ortaya çıkarmak değil, bir algı operasyonu kapsamında hükümeti devirmek olduğu çok açıktır. Senaryo; seçilmiş bir hükümeti itibarsızlaştırarak yok etmeye yönelik ve seçilmemişlerin yönetebileceği yeni bir Türkiye kurma projesidir." değerlendirmesinde bulunuldu.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen ve 24 Aralık 2018'de karara bağlanan "25 Aralık darbeye teşebbüs davası"nın gerekçeli kararı tamamlandı. Bin 100 sayfalık gerekçeli kararda, FETÖ'nün stratejisi, amacı ve aşamaları tek tek anlatıldı.

Kararda, 17-25 Aralık darbe girişiminin, FETÖ/PDY'nin amacına ulaşmada, örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in kendi söylemleri incelendiğinde, ulaşmak istediği üçüncü aşama olduğu vurgulanarak, bu üç aşamaya detaylı şekilde yer verildi.

Gerekçeli kararda, Gülen'in, örgütünün güce sahip olmadığı kuruluş döneminden, güce sahip olacağı ve hayalindeki siyasal düzeni gerçekleştirmek üzere adım atacağı dönem aralığında büyük bir gizlilik içerisinde hareket edilerek yürütülecek faaliyetlerin belli etaplardan oluşacağına ilişkin olarak "Neticeye merhale merhale varılacak, zirveye merdiven merdiven tırmanılacaktır. Acele etmek hatadır." şeklinde söyleminin bulunduğu kaydedildi.

Bir yandan örgüt ideolojisiyle devşirdiği insanlarla yapılanmasını sürekli büyüten, ''üniteleri'' birer birer ele geçiren, bir yandan da belirlediği politikaları devlete dayatarak toplumu istediği kıvamda şekillendirmeye teşebbüs eden FETÖ/PDY'nin ideolojisiyle ilgili ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını müşahede ettiği vurgulanan gerekçeli kararda, örgütün mevcut sistemi yıkmak yerine, devletin tüm kurumlarını ele geçirmeyi hedeflediği anlatıldı. Gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:

''Yani klasik terör örgütleri gibi hedeflere ulaşma amacıyla bir stratejiye bağlı olarak silahlı terör dilinin kullanıldığı, alan kazanma mücadelesi yerine bizatihi tüm alanların egemeni olan devletin ele geçirilmesi amacı söz konusudur. Ancak klasik terör örgütlerinin kullandığı silahlı terör dili; korkutma, sindirme, caydırma ve yıldırma yoluyla toplumun istenilen doğrultuda dönüşümünü sağlayarak dolaylı yollardan toplumun devletine baskı yapmasını sağlayarak örgütsel hedeflere ulaşmayı amaçlarken, FETÖ/PDY ise benzer amaçlara ekonomik, askeri, bilimsel-teknolojik, siyasi, bürokratik ve sosyo-kültürel alanlarda kendisinden olmayanları örgütün medya yapılanması vasıtasıyla algı operasyonları yapılarak itibarsızlaştırma, usulsüz soruşturma ve kovuşturmalarla tasfiye etme, usulsüz dinlemeler ve fişlemeler ile şantaj ve tehdit ederek iş adamlarını, siyasileri, bürokratları, sivil toplum ve medyayı kontrol altına alma, toplumun tüm kesimlerinde hissedilmesini sağlamaya çalıştığı korku imparatorluğunu gerçekleştirmek için her türlü yolu mubah görerek yaptığı baskılarla, hükümeti iş yapamaz hale getirerek kaostan kaynaklanan düzen yöntemi ile amacına ulaşmak istemiştir.''

- Sanıkların eylemi ve söylemleri

Gerekçeli kararda, sanıklar tarafından yürütülen 25 Aralık dosyasına ilişkin 5 başlık altında fezleke hazırlandığı, bu başlıklardan birinin konusunun, Etiler Polis Okulu arazisinin ihaleye çıkarılması olduğu, bütün dosyanın temel suçlamasının bu ihale üzerine kurulduğu anlatıldı.

Yasin El-Kadı, Usame Kutup, İlker Aycı, Cengiz Aktürk, Muaz Kadı, Mustafa Latif Topbaş ve o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu muhtemel ihale nedeniyle dinlenildiği belirtilen gerekçeli kararda, soruşturmayı yürüten görevlilerin dosyanın ana omurgasını oluşturan suçlamayla ilgili ihalenin yapılmasını beklemediği, normal şartlar altında, suçun ''ihaleye fesat karıştırma'' suçuysa ihalesinin yapılmasının beklenilmesi gerektiği kaydedildi. Gerekçeli kararda, ''Sanıkların amaçlarının yolsuzlukları ortaya çıkarmak değil, bir algı operasyonu kapsamında hükümeti devirmek olduğu çok açıktır. Senaryo; seçilmiş bir hükümeti itibarsızlaştırarak yok etmeye yönelik ve seçilmemişlerin yönetebileceği yeni bir Türkiye kurma projesidir. Her saat başı servis edilen telefon dinlemeleriyle, paralel medya ve destekçilerinin de gayretiyle bir kamuoyu oluşturulmuş; operasyon için psikolojik bir zemin hazırlanmıştır.'' denildi.

Gerekçeli kararda, iş adamı Mustafa Latif Topbaş'ın da sanıklar tarafından 25 Aralık soruşturmasından dinlenildiği anımsatılarak, söz konusu yapılan dinlemelerde, Topbaş'a ait İzmir'deki arazi ile Urla ilçesindeki villaya ilişkin konuşmaların geçtiği, bu konuşmalar da suç unsuruna rastlanılmadığı vurgulandı.

Sanıklar savunmalarında ısrarla hedef sahsın Başbakan olmadığını, siyasileri dinlemediklerini, ihale yolsuzluğu soruşturması yürüttüklerini, bu soruşturma kapsamında dinleme kararı aldıklarını, hedef şahısları dinlerken siyasi dokunulmazlığı olan kişilerin tapelere takıldığını beyan ettikleri anlatılan gerekçeli kararda, sanıklar hakkındaki suçlamalar şöyle anlatıldı:

''Sanıklara İstanbul'da yürütülen ve şüphelisi farklı olan ihaleye fesat karıştırma dosyası ile Urla'daki arazinin imar planının usulsüz olarak değiştirilmesi iddiası arasında ne tür bir bağlantı olduğu ve aynı dosya kapsamında soruşturmaya dahil edildiği, İstanbul mali suçlar müdürlüğünün Urla'daki bu arazi üzerinde yapılan imar değişikliğinde nasıl bir yetkisi olduğu, hangi yetkiyi kullanarak soruşturmaya başladıkları, arazinin bulunduğu ve iddia ettikleri suçun işlendiği yerdeki savcılığa haber verip vermedikleri sorulduğunda mantıklı cevap verememişler ve aksini iddia etmelerine rağmen gerçek hedefin Başbakan ve hükümet olduğunu açıkça ortaya koymuşlardır.

Telefon dinlemelerinde suç olan görüşmeler tape yapılmaktadır. Suç olmayan veya tanıklıktan çekilmesi gereken kişiler arasında geçen konuşmalar tape yapılmamaktadır. Ancak sanıklar suç unsuru taşımayan siyasi dokunulmazlığa sahip kişilerin ve Bilal Erdoğan'ın tüm konuşmalarını tape haline getirmişlerdir. Bu durum sorulduğunda kendilerinin değerlendirme makamı olmadığını tapeleri savcının değerlendireceğini beyan etmişlerdir. Sanıklar ortada hiçbir suç yokken acaba suç işlenebilir mi diye devletin enerji politikalarıyla ilgili girişimleri takip etmiş, bir suç unsuruna rastlamadıkları halde Başbakanı, Enerji Bakanını ve Devlet Bakanını suç örgütüyle irtibatlı göstermişlerdir. Sanıklar varsayımlardan ve acaba bu büyük ihalede suç işlenebilir mi düşüncesinden hareketle soruşturma başlatmış, teknik ve fiziki takip kararları almışlardır.''

Sanıklar tarafından hazırlanan fezlekeye de değinilen gerekçeli kararda, fezlekede kopyala yapıştır yöntemiyle aynı iddiaların birçok yerde yinelendiği, suç unsuru taşıdığı söylenen ''tapelerden'' bahsedilmesine rağmen iddia edilen suç unsuru içeren konuşmaların ibraz edilemediği ancak normal ve suç içermeyen konuşmaların çarpıtılarak fezlekeye aktarıldığının anlaşıldığı belirtildi.
Kaynak: AA