GRAFİKLİ - Arap Baharı Yıllar İçinde Kışa Döndü
Tunus'ta 'ekmek, onur ve özgürlük' sloganıyla sekiz yıl önce 14 Ocak'ta gerçekleşen devrim, kısa sürede Orta Doğu ve Kuzey Afrika başkentlerine 'Arap Baharı' isimli rüzgarla yayıldı Arap Baharı, yıllar içinde ulaştığı ülkelerde 'darbe, karşı devrim, iç savaş ve dış müdahalelerin' etkisiyle kışa döndü Devrim dalgası Libya, Suriye ve Yemen'e ulaştığında bölgeyi saran gerilim atmosferi yerini dinmeyen kan ve gözyaşına bıraktı.
ENES CANLI - Tunus'ta sekiz yıl önce "ekmek, onur ve özgürlük" sloganıyla başlayan ve kısa sürede pek çok Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkesini etkisi altına "Arap Baharı" isimli süreç "darbe, karşı devrim, iç savaş ve dış müdahaleler" nedeniyle adeta kışa döndü.
Halk gösterileriyle 20 yıldan uzun süre ülkeyi demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin Bin Ali'yi 14 Ocak 2011'de Tunusluların devirmesi sadece bu küçük Kuzey Afrika ülkesi değil, tüm Arap coğrafyası için yepyeni bir sayfa açtı.
Geçiş sürecinde yaşanan tüm zorluklara rağmen kişisel hak, özgürlükler ve demokratik kazanımlarını korumayı başaran Tunus, devrimin ekonomik beklentilerini somutlaştıramayınca, devrimin 8. yılına ekonomik temelli protestoların gölgesinde girmeye hazırlanıyor.
Arap Baharı kapsamında halk ayaklanmalarının patlak verdiği diğer ülkelerse, Tunus'un aksine kazanımlarını koruyamadan daha otoriter yönetimler ve benzer ekonomik sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kaldı.
Devrimin ikinci durağı Mısır, 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetiminden kurtulmasına rağmen geçiş dönemindeki çalkantılı sürecin ardından askeri darbenin kurbanı oldu.
Ordunun siyaset, ekonomi ve sivil toplum üzerindeki hakimiyetini daha da artırdığı Nil ülkesi, bugün neredeyse Mübarek dönemini aratan anti-demokratik atmosfer altında refahtan uzak ve daha fazla baskıyla yönetiliyor.
Ürdün ve Fas gibi kısmi temsil hakkı bulunan monarşiler bu süreçte yaptıkları göreceli anayasal reformlarla halkın öfkesini yatıştırırken, başta Suudi Arabistan olmak üzere, petrol zengini monarşi rejimleriyse vatandaşlarına sosyal refah yardımlarının musluklarını açarak devrim dalgasının ülkelerine ulaşmasını engellemeye çalıştı.
Ancak devrim dalgası Libya, Suriye ve Yemen'e ulaştığında bölgeyi saran gerilim atmosferi, yerini dinmeyen kan ve gözyaşına bıraktı. Her üç ülkede devrim dalgası yerini iç savaşa bırakırken, neden olduğu şiddet ve insani kriz, komşu ve bölge ülkelerin yanı sıra dünyayı da derinden etkiledi.
Tunus'ta başlayan ve birçok bölge ülkesine yayılan süreçle ilgili önemli gelişmeler ise şöyle:
- Tunus: 14 Ocak 2011
Tunus'ta Muhammed Buazizi adlı üniversite mezunu bir gencin, seyyar satıcılık yaptığı arabasına el konulması ve uğradığı kötü muamele nedeniyle 17 Aralık 2010'da kendini yakmasının ardından Tunuslular, kitleler halinde sokağa döküldü.
Tunus'u 24 yıldır demir yumrukla yöneten Bin Ali'nin 14 Ocak 2011'de yakın ailesini de yanına alarak ülkeden kaçmasıyla, Arap Baharı'nın fitili ateşlendi.
Tunus, geçiş sürecinde yaşadığı sancılara rağmen iktidarın seçimlerle bir sonraki sahiplerine devredildiği bir sisteme kavuştu.
Arap Baharı'nın beşiği Tunus'ta devrim, birçok kazanıma rağmen ekonomik beklentileri karşılayamayınca ülkede bu yılki devrimin yıl dönümünde yeniden ekonomik temelli protestoların yaşanması bekleniyor.
- Mısır: 25 Ocak 2011
Arap Baharı'nın ikinci durağı Mısır'da 25 Ocak 2011'de başlayan halk hareketleri üç hafta gibi kısa sürede 30 yıllık Mübarek iktidarının sonunu getirdi.
Adı pek çok yolsuzluğa bulaşan Hüsnü Mübarek 11 Şubat 2011'de görevi bırakmak zorunda kaldı.
Ancak büyük umutlarla başlayan bu süreç, bir yıllık sivil yönetimin ardından 3 Temmuz 2013'te ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yapılan askeri darbeyle sonuçlandı.
Darbe sürecinde katledilen yüzlerce Mısırlının yanı sıra çok sayıda tutuklama ve idam kararları alındı. Ordu, siyaset üzerindeki etkisini artırarak muhaliflere karşı baskıcı bir kampanya yürüttü. Ekonomik olarak giderek fakirleşen Mısır, Arap Baharı sürecinin ardından terör eylemlerinin de baş gösterdiği daha sert bir kışa girdi.
- Yemen: 27 Ocak 2011
Yemen'i 1978'den beri yöneten Ali Abdullah Salih'e karşı 27 Ocak 2011'de başlayan halk ayaklanması, Salih'in görevden çekilerek yerine yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi'nin geçmesi ve ardından Hadi'nin 21 Şubat 2012'de tek aday olarak girdiği seçimlerde ülkenin yeni Cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlandı.
Ancak güvenlik boşluğu nedeniyle El Kaide gibi örgütler ülkede faaliyetleri için alan buldu. Yönetim boşluğundan faydalanan Husiler de başkent Sana'ya ilerleyerek hükümete darbe yaptı.
Suudi Arabistan'ın başını çektiği askeri koalisyonun 26 Mart 2015'te Yemen'e askeri müdahale kararı ise ülkedeki iç savaş için kırılma noktası oldu.
Devam eden çatışmalar, abluka ve uluslararası müdahale nedeniyle gıda yetersizliği yaşanan ülkede açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Ülkede temiz su, gıda ve sağlık gibi temel hizmetlerin eksikliğinin yol açtığı kolera, çok sayıda Yemenlinin hayatına mal oldu. Salgın hastalıklar, yerinden edilmiş milyonlarca insanın hayatını tehdit etmeye devam ediyor.
Yemen'de açlık ve hastalıklar nedeniyle yaşanan dram, Birleşmiş Milletler tarafından "dünyanın en büyük insani felaketi" olarak adlandırılıyor.
- Bahreyn: 14 Şubat 2011
Körfez ülkeleri arasında yönetimi Sünni ancak halkın çoğunluğu Şii ve monarşiyle yönetilen Bahreyn'e, 14 Şubat 2011'de ulaşan yönetim karşıtı ayaklanmalar, hükümetin sert müdahalesiyle karşılaştı.
Protestoculara yönelik şiddetli müdahaleler sonucunda ölü, yaralı sayısı ile tutuklamalar artarken gösterilere katılım da arttı. Yönetim, gösterileri bastıramayınca Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) 14 Mart 2011'de Bahreyn'deki gösterilere ortak askeri güçle müdahale kararı aldı.
Suudi Arabistan'ın öncülüğündeki askeri müdahale sonunda gösteriler bastırılırken bu durum gelişmeleri yakından izleyen İran'ın tepkisine neden oldu.
Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, Mayıs 2012'de aldığı kararlarla ülke anayasasında değişikler yaparak talepleri karşılamaya çalıştı. Ancak Bahreyn yönetiminin ülkedeki muhalif gruplara karşı sistematik baskısı devam ediyor.
- Libya: 17 Şubat 2011
Libya'da 42 yıl boyunca iktidarını koruyan Muammer Kaddafi'ye karşı başlatılan gösterilere, yönetimin cevabı sert oldu. Gösterilerin 17 Şubat 2011'de silahlı mücadeleye ve sonrasında iç savaşa evrilmesinin ardından 19 Mart 2011'de Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen toplantıyla "uluslararası müdahalenin" yolu açıldı.
Arap Baharı isimli sürecin hafızalarda iz bırakan en önemli sahnelerinden biri de devrik lider Kaddafi'nin 20 Ekim 2011'de Sirte'de öldürüldüğünü gösteren görüntüler oldu.
Ülkedeki çalkantılı durum 7 Temmuz 2012'deki seçimlerle bir süre aşılsa da Mayıs 2014'te emekli General Halife Hafter'in başlattığı darbe girişimi, petrol rezervleri açısından zengin Kuzey Afrika ülkesini yeni bir bilinmeze sürükledi.
Adeta siyasi bir kaosun yaşandığı Libya'da halihazırda farklı yönetimler meşruiyet iddiasında bulunurken, bölgesel ve uluslararası güçlerin desteklediği gruplar iktidar ve ekonomik kaynaklar için kanlı bir çekişmeyi sürdürüyor.
- Suriye: 15 Mart 2011
Suriye'nin Dera şehrinde 15 Mart 2011'de başlayan barışçıl protestolar daha sonraki süreçte Beşşar Esed rejiminin kanlı müdahalesiyle yerini yıllardır süren iç savaşa bıraktı.
İç savaşta şu ana kadar büyük çoğunluğu rejim ve rejime destek veren güçler tarafından düzenlenen saldırılarda olmak üzere 400 binden fazla kişi katledilirken, milyonlarca Suriyeli evini kaybederek sığınmacı durumuna düştü.
Uluslararası güçlerin askeri hesaplaşma alanı haline gelen Suriye'de, çatışmalar devam ediyor. Suriye'de sonuçlanamayan savaş, bölge ve komşu ülkeler için de istikrarsızlık unsuru olarak öne çıkıyor.
Kaynak: AA
Halk gösterileriyle 20 yıldan uzun süre ülkeyi demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin Bin Ali'yi 14 Ocak 2011'de Tunusluların devirmesi sadece bu küçük Kuzey Afrika ülkesi değil, tüm Arap coğrafyası için yepyeni bir sayfa açtı.
Geçiş sürecinde yaşanan tüm zorluklara rağmen kişisel hak, özgürlükler ve demokratik kazanımlarını korumayı başaran Tunus, devrimin ekonomik beklentilerini somutlaştıramayınca, devrimin 8. yılına ekonomik temelli protestoların gölgesinde girmeye hazırlanıyor.
Arap Baharı kapsamında halk ayaklanmalarının patlak verdiği diğer ülkelerse, Tunus'un aksine kazanımlarını koruyamadan daha otoriter yönetimler ve benzer ekonomik sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kaldı.
Devrimin ikinci durağı Mısır, 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetiminden kurtulmasına rağmen geçiş dönemindeki çalkantılı sürecin ardından askeri darbenin kurbanı oldu.
Ordunun siyaset, ekonomi ve sivil toplum üzerindeki hakimiyetini daha da artırdığı Nil ülkesi, bugün neredeyse Mübarek dönemini aratan anti-demokratik atmosfer altında refahtan uzak ve daha fazla baskıyla yönetiliyor.
Ürdün ve Fas gibi kısmi temsil hakkı bulunan monarşiler bu süreçte yaptıkları göreceli anayasal reformlarla halkın öfkesini yatıştırırken, başta Suudi Arabistan olmak üzere, petrol zengini monarşi rejimleriyse vatandaşlarına sosyal refah yardımlarının musluklarını açarak devrim dalgasının ülkelerine ulaşmasını engellemeye çalıştı.
Ancak devrim dalgası Libya, Suriye ve Yemen'e ulaştığında bölgeyi saran gerilim atmosferi, yerini dinmeyen kan ve gözyaşına bıraktı. Her üç ülkede devrim dalgası yerini iç savaşa bırakırken, neden olduğu şiddet ve insani kriz, komşu ve bölge ülkelerin yanı sıra dünyayı da derinden etkiledi.
Tunus'ta başlayan ve birçok bölge ülkesine yayılan süreçle ilgili önemli gelişmeler ise şöyle:
- Tunus: 14 Ocak 2011
Tunus'ta Muhammed Buazizi adlı üniversite mezunu bir gencin, seyyar satıcılık yaptığı arabasına el konulması ve uğradığı kötü muamele nedeniyle 17 Aralık 2010'da kendini yakmasının ardından Tunuslular, kitleler halinde sokağa döküldü.
Tunus'u 24 yıldır demir yumrukla yöneten Bin Ali'nin 14 Ocak 2011'de yakın ailesini de yanına alarak ülkeden kaçmasıyla, Arap Baharı'nın fitili ateşlendi.
Tunus, geçiş sürecinde yaşadığı sancılara rağmen iktidarın seçimlerle bir sonraki sahiplerine devredildiği bir sisteme kavuştu.
Arap Baharı'nın beşiği Tunus'ta devrim, birçok kazanıma rağmen ekonomik beklentileri karşılayamayınca ülkede bu yılki devrimin yıl dönümünde yeniden ekonomik temelli protestoların yaşanması bekleniyor.
- Mısır: 25 Ocak 2011
Arap Baharı'nın ikinci durağı Mısır'da 25 Ocak 2011'de başlayan halk hareketleri üç hafta gibi kısa sürede 30 yıllık Mübarek iktidarının sonunu getirdi.
Adı pek çok yolsuzluğa bulaşan Hüsnü Mübarek 11 Şubat 2011'de görevi bırakmak zorunda kaldı.
Ancak büyük umutlarla başlayan bu süreç, bir yıllık sivil yönetimin ardından 3 Temmuz 2013'te ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yapılan askeri darbeyle sonuçlandı.
Darbe sürecinde katledilen yüzlerce Mısırlının yanı sıra çok sayıda tutuklama ve idam kararları alındı. Ordu, siyaset üzerindeki etkisini artırarak muhaliflere karşı baskıcı bir kampanya yürüttü. Ekonomik olarak giderek fakirleşen Mısır, Arap Baharı sürecinin ardından terör eylemlerinin de baş gösterdiği daha sert bir kışa girdi.
- Yemen: 27 Ocak 2011
Yemen'i 1978'den beri yöneten Ali Abdullah Salih'e karşı 27 Ocak 2011'de başlayan halk ayaklanması, Salih'in görevden çekilerek yerine yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi'nin geçmesi ve ardından Hadi'nin 21 Şubat 2012'de tek aday olarak girdiği seçimlerde ülkenin yeni Cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlandı.
Ancak güvenlik boşluğu nedeniyle El Kaide gibi örgütler ülkede faaliyetleri için alan buldu. Yönetim boşluğundan faydalanan Husiler de başkent Sana'ya ilerleyerek hükümete darbe yaptı.
Suudi Arabistan'ın başını çektiği askeri koalisyonun 26 Mart 2015'te Yemen'e askeri müdahale kararı ise ülkedeki iç savaş için kırılma noktası oldu.
Devam eden çatışmalar, abluka ve uluslararası müdahale nedeniyle gıda yetersizliği yaşanan ülkede açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Ülkede temiz su, gıda ve sağlık gibi temel hizmetlerin eksikliğinin yol açtığı kolera, çok sayıda Yemenlinin hayatına mal oldu. Salgın hastalıklar, yerinden edilmiş milyonlarca insanın hayatını tehdit etmeye devam ediyor.
Yemen'de açlık ve hastalıklar nedeniyle yaşanan dram, Birleşmiş Milletler tarafından "dünyanın en büyük insani felaketi" olarak adlandırılıyor.
- Bahreyn: 14 Şubat 2011
Körfez ülkeleri arasında yönetimi Sünni ancak halkın çoğunluğu Şii ve monarşiyle yönetilen Bahreyn'e, 14 Şubat 2011'de ulaşan yönetim karşıtı ayaklanmalar, hükümetin sert müdahalesiyle karşılaştı.
Protestoculara yönelik şiddetli müdahaleler sonucunda ölü, yaralı sayısı ile tutuklamalar artarken gösterilere katılım da arttı. Yönetim, gösterileri bastıramayınca Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) 14 Mart 2011'de Bahreyn'deki gösterilere ortak askeri güçle müdahale kararı aldı.
Suudi Arabistan'ın öncülüğündeki askeri müdahale sonunda gösteriler bastırılırken bu durum gelişmeleri yakından izleyen İran'ın tepkisine neden oldu.
Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, Mayıs 2012'de aldığı kararlarla ülke anayasasında değişikler yaparak talepleri karşılamaya çalıştı. Ancak Bahreyn yönetiminin ülkedeki muhalif gruplara karşı sistematik baskısı devam ediyor.
- Libya: 17 Şubat 2011
Libya'da 42 yıl boyunca iktidarını koruyan Muammer Kaddafi'ye karşı başlatılan gösterilere, yönetimin cevabı sert oldu. Gösterilerin 17 Şubat 2011'de silahlı mücadeleye ve sonrasında iç savaşa evrilmesinin ardından 19 Mart 2011'de Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen toplantıyla "uluslararası müdahalenin" yolu açıldı.
Arap Baharı isimli sürecin hafızalarda iz bırakan en önemli sahnelerinden biri de devrik lider Kaddafi'nin 20 Ekim 2011'de Sirte'de öldürüldüğünü gösteren görüntüler oldu.
Ülkedeki çalkantılı durum 7 Temmuz 2012'deki seçimlerle bir süre aşılsa da Mayıs 2014'te emekli General Halife Hafter'in başlattığı darbe girişimi, petrol rezervleri açısından zengin Kuzey Afrika ülkesini yeni bir bilinmeze sürükledi.
Adeta siyasi bir kaosun yaşandığı Libya'da halihazırda farklı yönetimler meşruiyet iddiasında bulunurken, bölgesel ve uluslararası güçlerin desteklediği gruplar iktidar ve ekonomik kaynaklar için kanlı bir çekişmeyi sürdürüyor.
- Suriye: 15 Mart 2011
Suriye'nin Dera şehrinde 15 Mart 2011'de başlayan barışçıl protestolar daha sonraki süreçte Beşşar Esed rejiminin kanlı müdahalesiyle yerini yıllardır süren iç savaşa bıraktı.
İç savaşta şu ana kadar büyük çoğunluğu rejim ve rejime destek veren güçler tarafından düzenlenen saldırılarda olmak üzere 400 binden fazla kişi katledilirken, milyonlarca Suriyeli evini kaybederek sığınmacı durumuna düştü.
Uluslararası güçlerin askeri hesaplaşma alanı haline gelen Suriye'de, çatışmalar devam ediyor. Suriye'de sonuçlanamayan savaş, bölge ve komşu ülkeler için de istikrarsızlık unsuru olarak öne çıkıyor.