'Sosyal Medya İnsan Kalmaktaki Direnç Noktalarını Zayıflatıyor'

Gazeteciyazar Gökhan Özcan: 'Sosyal medyayı kullanmıyorum. Temelde bunun çok doğru olmadığını düşünüyorum çünkü hayatı ve insanı dönüştürüyor, insan kalmaktaki direnç noktalarını zayıflatıyor' 'Yazlık sinemalar, sinemadan da film izlemekten de daha fazlasıydı. Yazlık sinemalarda hep yerli filmler izledik. Televizyonun gelmesiyle birlikte televizyonda çıkan her şeyi izledim bir dönem'

Uluslararası Genç Derneği ve Üsküdar Belediyesi tarafından 5.'si düzenlenen Tecrübe Söyleşileri'nin konuğu gazeteci-yazar Gökhan Özcan oldu.

Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen ve moderatörlüğünü Yusuf Temizcan'ın yaptığı programda, Sedat ve Damla Anar katılımcılara müzik dinletisi sundu.

Programda konuşan Özcan, 1965'te Bursa İnegöl'de doğduğunu ve uzun süre orada yaşadığını belirterek, "Kültürel çeşitliliğin her türünü en özgün haliyle yaşadım. O dönemin hayatımın en zengin dönemi olduğunu söyleyebilirim. Sonra oradan çıktık ama o zenginliği içimizde yaşamaya devam ettik." dedi.

Çocuk yaşlarda sinemaya merak sardığını aktaran Özcan, "Benim yoğun ısrarlarımla ailem açık hava sinemasına giderdi. Yazlık sinemalar, sinemadan da film izlemekten de daha fazlasıydı. Yazlık sinemalarda hep yerli filmler izledik. Televizyonun gelmesiyle birlikte televizyonda çıkan her şeyi izledim bir dönem." diye konuştu.

- Ankara'daki Sakarya Çay Ocağı günleri

Özcan, lisede elektrik bölümünü bitirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Sinema okumak istedim ama çok fazla imkan yoktu ve Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu'nda gazetecilik okudum. Böylelikle Ankara'ya gelmiş oldum. 1980 darbesinin hemen ardından, derin bir moral bozukluğu ve ürkeklik vardı her tarafta. Kalabalık bir yurtta kaldım ve siyasi olaylar devam ediyordu."

Gökhan Özcan, 1986'da çalışmaya başladığı gazetede kendisinden sinema yazısı istenmesi üzerine kültür sanat sayfasına başladığını ve yaklaşık bir sene bunun devam ettiğini, bugün tanıdığı insanların neredeyse yüzde 80'ini orada tanıdığını aktardı.

Bir ara televizyon işleri yaptığını ve sonrasında Gerçek Hayat dergisini çıkardıklarını anlatan Özcan, Gerçek Hayat'ın o dönem bir boşluğu doldurduğunu dile getirdi.

Özcan, uzun yıllar Ankara'daki Sakarya Çay Ocağı'nda bugünün ünlü gazeteci ve yazarlarıyla sohbet ortamlarında bulunduğunu anlatarak, "Birbirinden bu kadar farklı meşrepte insandan aynı potada bir şeyler öğrenmemiz, tecrübe edinmemiz çok zengin bir durumdu. Bugün çok farklı bir atmosferdeyiz. O günün heyecanından memnunduk, orada başladık ve sonrasında üzerine koyarak gittik. Bizim en verimli dönemimizdi. Her konuda aynı kişi olan insanlar değildik, farklı farklı insanlardık. Erol Göka, İlhami Atmaca, Nihat Genç, Hakan Albayrak gibi birçok kişi gelirdi. O dönem bizim için bir üniversite oldu." ifadelerini kullandı.

- "Daha çok tevekkül bizi daha doğru yere ulaştırır"

Hayatta daha doğru teşhisler yapmanın önemine değinen Gökhan Özcan, şöyle konuştu:

"Gece gazeteden çıkar, sabah okula gider, ikindiden sonra gazeteye dönerdim. O dönem solcu arkadaşlar bizim gazeteleri okurdu, biz de solcuların gazetelerini okurduk. 12 Eylül öncesinde bugünkü gibi bir ayrışma vardı ama sonrasında belki bir tefekkürle her şeyin kıymeti daha fazla bilinir hale geldi. 1980 darbesi sonrası ülke hakkında hayalleri, fikirleri olan insanlar tabiatıyla birbirine yaklaştı. Bugün idealler farklılaştı. Heyecanlar başka şeyler üzerinden şekilleniyor. Ben üniversitede kariyer hesabı içinde olan birilerini görmezdim. Şimdi kreşten itibaren kariyer hesabı yapılıyor ve daha profesyonelce yaşıyoruz. O zamanlar ideallerimiz için gemiler yakar durumdaydık. Hangi durum daha iyiydi bilmiyorum. Belki bu iki dönemin arasını bulmak lazım. Birinde fazlaca hayaller üzerinden, birinde fazlaca gerçekler üzerinden gidiyoruz, arasını bulmak gerekiyor. Daha çok tevekkül bizi daha doğru yere ulaştırır."

Özcan, kendisini öykücü olarak tanımladığına dikkati çekerek, "Benim adıma açılmış hesaplar var ama ben sosyal medyayı kullanmıyorum. Temelde bunun çok doğru olmadığını düşünüyorum çünkü hayatı ve insanı dönüştürüyor, insan kalmaktaki direnç noktalarını zayıflatıyor. Oradan bir kültür ve ahlak çıkmıyor. Ne için var bilmiyorum. Bizde bir insanın öne çıkması için o ehliyete, irfana sahip olması gerekir. Bunun ciddi sosyal problemlere yol açacağını düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA